Yazar "Özçil, Mustafa Doğan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 2011-2017 YILLARI ARASINDA KLİNİĞİMİZDE İKİZDOĞUM YAPAN TÜRKİYE CUMHURİYETİVATANDAŞLARI VE SURİYELİ GÖÇMENLERİN FETALMATERNAL KLİNİK ÖZELLİKLERİNİNKARŞILAŞTIRILMASI(2020) Özçil, Mustafa Doğan; Göngören, ArifAmaç İkiz doğumların uyruklara göre dağılımları ve mater nal-fetal sonuçlarını karşılaştırmak. Gereç ve Yöntem 01.01.2011-31.12.2017 yılları arasında doğum yap mış 5670 gebe retrospektif olarak incelendi. 94 ikizdoğum tespit edildi. Bunların sıklığı, oluşum şekli,anne yaşı, gravida, parite, abortus, doğum şekli, do ğum haftası, doğum ağırlığı, APGAR skorları (1.-5.dk), bebek cinsiyeti ile maternal ve fetal komplikas yonlar karşılaştırıldı. Bulgular Türkiye Cumhuriyeti (TC) vatandaşı ikiz sayısı 76(%1.79;1/56), Suriye Cumhuriyeti (SC) vatandaşı ikizsayısı 18 (%1.26; 1/79) bulundu. TC vatandaşı ikiz ge beliklerin %73.69’sı spontan, %21.05’i IVF, %5.26’sıovulasyon indüksiyonu ile oluşmuştu. Ancak, SC va tandaşı 18 ikiz gebeliğin hepsi spontan oluşmuştu. SCvatandaşı gebeler daha genç olup (30±5.9/26±5.25,p:0,018), gravida ve pariteleri(3,33±1,80/2,34±1,48,p:0,040; 2,13±1,51/1,03±1,11, p:0,010) daha yüksek ti. Gruplar arasında; abortus, doğum şekli, doğumhaftası, doğum ağırlığı, APGAR skorları (1.-5.dk) vebebek cinsiyeti biri birine benzerdi. Maternal kompli kasyonlar açısından gruplar arasında fark yoktu. Dü şük doğum ağırlıklı bebek doğumu SC vatandaşların da daha yüksekti(%72,22, %52,70, p:0,044). Diğerfetal komplikasyonlar birbirine benzerdi. Sonuç İkiz gebelik oluşumunda Yardımcı Üreme Teknikleri(YÜT) sadece TC vatandaşlarınca kullanılmıştır. SCvatandaşı olan hastalar daha genç olup gravida vepariteleri yüksektir. Ancak, daha çok düşük doğumağırlıklı bebek doğurmuşlardır.Öğe Ağır preeklampsiyi öngörmede hemogram inflamatuar belirteçlerin önemi(2022) Kudret, Umut; Özçil, Mustafa DoğanAmaç: Çalışmamızda, gebeliğinde preeklampsi tanısı alan hastaların hemogram sonuçlarındaki inflamasyon markerlarından nötrofil/lenfosit oranı\r(NLR), platelet/lenfosit oranı (PLR) ve monosit/lenfosit oranı (MLR) nın değerlendirilmesi ve hafif-ağır preeklampsi gelişme ihtimali olan gebeleri,\rnormal gebelerle karşılaştırarak hafif-ağır preeklampsiyi öngörebilmedeki yerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.\rYöntem: 148 ağır preeklampsili, 160 hafif preeklampsili olmak üzere toplam 308 preeklampsili ve 308 sağlıklı normotansif gebe olgusunun demografik\rverileri ve laboratuar testleri retrospektif olarak incelendi. Gruplar NLR, PLR ve MLR açısından incelendi.\rBulgular: Gruplar arasında yaş bakımından fark bulunmadı. Preeklampsi grubunda parite, gestasyonel yaş, doğum kilosu ve APGAR skorları kontrol\rgrubuna kıyasla düşüktü (p<0.001). NLR preeklampsi grubunda kontrol grubuna kıyasla istatistiksel anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.001). PLR’\rde anlamlı derecede düşük olarak bulundu (p<0.001). MLR de gruplar arasında anlamlı fark saptanmadı.\rSonuç: NLR ve PLR preeklampsi varlığının gösterilmesinde bir parametre olarak kullanılabilir. MLR için istatistiksel anlamlı sonuç saptanmadı.Öğe Çocuğu anne yapan cinsel saldırı eylemi mi? Malpraktis mi ? Bir olgu sunumu(2014) Demirkıran, Sümeyra; Arslan, Muhammet Mustafa; Şilfeler Benk, Dilek; Özçil, Mustafa DoğanCinsel saldırı mağdurlarıyla ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen bu olguların takibinde ihmal boyutunu inceleyen yeterli çalışma yoktur. Bu çalışmada cinsel saldırı mağduru bir çocuk olgusuna sunularak hekimlerin bu tür olgulara yaklaşımı ve hekim kusurunun tartışılması amaçlanmıştır. Olgumuz on dört yaşında, üvey annesi, babası ve iki kardeşiyle kırsal alanda yaşayan, sosyoekonomik düzeyi düşük bir kız çocuktur. Öyküsünde farklı kişiler tarafından iki kez cinsel saldırıya maruz kaldığı anlaşılmıştır. Saldırganlardan biri mağdurun kuzeni, diğeri tanıdık biri olduğu belirlenmiştir. Cinsel saldırılardan sonra adet gecikmesi şikâyetiyle kadın doğum uzmanı bir hekime gittiğini ifade etmiştir. Ancak hiçbir muayene ve tetkik yapılmadan hormonal düzensizlik denilerek ilaç tedavisi uygulanmıştır. Muayenesinde yirmi dokuz haftalık gebe ve oligohidramnios mevcut olduğu saptanmıştır. Aynı gün sezeryan ile bir kız bebek doğurmak zorunda kalmıştır. Hekimin anamnez, muayene ve tanı koymada gerekli dikkat ve özeni göstermediği, özen borcunu yerine getirmediği görüşündeyiz. Olgumuz cinsel saldırı eylemine maruz kalmanın ötesinde ihmal sonucunda çocuk yaşta anne olma ve cerrahi müdahale görmek zorunda kalınmıştır. Bu yaşlarda gebe olunmayacağı ön yargısının kırılması gerektiği ve ayrıca bakmakla yükümlü kişilerin ve hekimlerin sorumlulukları açısından bu olgu sunulmaya değer bulunmuştur.Öğe Gestasyonel trofoblastik hastalık : üçüncü basamak deneyimi(2014) Keskin Kurt, Raziye; Hakverdi, Ali Ulvi; Soylu Karapınar, Oya; Karatepe, Atilla; Özçil, Mustafa DoğanKliniğimizde gestasyonel trofoblastik hastalık nedeniyle tedavi edilen hastaların risk faktörleri, tanısı, yönetimini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Kliniğinize Ocak 2010- Ağustos 2013 yılları arasında molar gebelik tanısı almış hastalar taranarak hastaların yaşı, gravide, parite ve abortus bilgileri kaydedildi. Hastaların şikayeti, muayene, ultrason bulguları, [3 HCG ve tam kan sayımı değerleri, hastalığın tedavisi, patoloji sonuçları, hastalarda gelişen komplikasyonlar, takipte [3 HCG değerleri kayıt edildi. Bulgular: Kliniğimizde molar gebelik hızı 1000 doğumda olarak bulundu. Hastaların ortalama yaşı 28:l:4,5 olup ortalama gestasyonel yaş 8:|:3,2 haftaydı. Hastaların en sık geliş şikâyeti vajinal kanama (n=23, %57,5), amenore (n=10,%25) karın ağrısı (n=6, %15) idi. [3 HCG değerleri 191 ile 125200 arasında değişmekteydi. Hastaların 26 (65%) sında ultrason bulgusu molar gebelik lehine yorumlanmıştı. Patoloji sonuçları 26 (%65) hastada parsiyel mol, 13 (%32.5) hastada komplet mol ve (%2.5) hastada koryokarsinom gelmiştir. Hastalık ve komplikasyonlarına ait ölüm olgusuna rastlanmamıştır. Sonuç: Kliniğimizde molar gebelik hızı 1000 doğumda olup en sık geliş şikâyeti vajinal kanamadır.