Yazar "Özden, Raif" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ciddi bir yumuşak doku enfeksiyonu : Nekrotizan fasiit(2013) Köksaldı Motor, Vicdan; Evirgen, Ömer; İnci, Melek; Özden, Raif; Doğramacı, Asena Çiğdem; Gündeşlioğlu, Ayşe Özlem; Önlen, YusufNekrotizan fasiit, nadir görülen, özellikle fasyaların nekrozu ile karakterize ciddi seyirli bir subkutan yumu ak doku enfeksiyonudur. Yetmi iki ya ında kadın hasta, iki gün önce ba layan sol bacakta a rı ve kızarıklık ikâyeti ile hastanemize ba vurdu. Sol uyluk medialinde perineye yakın mesafeden ba layan ve dize kadar uzanan eritematöz ve sulantılı lezyon tespit edildi. Magnetik rezonans görüntüleme yönteminde pannikülit, ultrasonografi incelemesinde selülit olarak yorumlanmasına ve geni spektrumlu antibiyotik tedavisi ba lanmasına ra men lezyonun hızla ilerlemesi ile do ru tanıya ula ıldı. Cerrahi debridman yapılan hastanın yara kültüründe Streptococcus pyogenes üredi. Doku grefti ile rekonstrüksiyon uygulandı. Bu makalede; ileri ya , steroid ve nonsteroid ilaç kullanımı ile risk grubunda bulunan nekrotizan fasiitli bir olgu sunulmuştur.Öğe Çocuklarda suprakondiler humerus kırıklarında cerrahi tedavi sonuçlarımız(2014) Dikmen, Beşir; Duman, İbrahim Gökhan; Özden, Raif; Uruç, Vedat; Doğramacı, Yunus; Kalacı, Aydıner; Karapınar, SerhatAmaç: Çocuklarda humerus alt uç kırıkları, ön kol kırıklarından sonra ikinci en sık görülen kırıklardır. Bu çalışmanın amacı, kliniğimizde cerrahi olarak tedavi edilen çocuk suprakondiler humerus kırıklarında uygulanan tedavi yöntemimizi değerlendirmek ve literatürle karşılaştırmaktır. Yöntemler: 2006 ve 2011 yılları arasında kliniğimizde tedavi edilen 54 suprakondiler kırıklı hasta değerlendirmeye alındı. Çalışmada hastaların demografik verileri, kırığın oluş nedenleri, kırık tipleri, eşlik eden yaralanmalar, postoperatif komplikasyonlar, radyolojik parametreler, kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar değerlendirildi. Bulgular: 38 erkek (%70,4) ve 16 kız hasta çalışmaya dahil edildi. Ortalama yaş 5,51 (yaş aralığı:1-11) olarak bulundu. Hastanede ortalama yatış süresinin 2,29 gün yine ortalama takip süresinin ise 140 hafta olduğu görüldü. İyatrojenik damar ve sinir yaralanmasına rastlanmadı. Bir hastada çivi dibi enfeksiyonu diğer bir hastada ise heterotopik ossifikasyon saptandı. Flynn kriterlerine göre fonksiyonel sonuçlar %90, 7 mükemmel, %9,3 iyi; kozmetik sonuçlar ise %90, 7 mükemmel, %5,6 iyi, %1,9 orta, %1,9 kötü olarak bulundu. Sonuç: Çocuklarda suprakondiler humerus kırıklarında hastanede yatış süresi, nörovasküler komplikasyonlar, fonksiyonel ve kozmetik sonuçlar göz önüne alındığında posterior yaklaşım ile medial ve lateralden çapraz K-teli ile tespitin güvenli ve etkin bir yöntem olduğu görüldü.Öğe Efficacy of resuscitation with Intralipid in a levobupivacaine-induced cardiac arrest model(2014) Karcıoğlu, Murat; Tuzcu, Kasım; Sefil, Fatih; Davarcı, Işıl; Aydın, Suzan; Sarı, Ali; Aydoğan, Akın; Özden, RaifAim: Cardiac toxicity due to the administration of local anesthetics may be fatal. In this study, we evaluated the efficacy of a 20% lipid solution combined with epinephrine in a levobupivacaine-induced cardiac arrest model. Materials and methods: A total of 14 New Zealand rabbits were sedated and mechanically ventilated. Asystole was induced with intravenous levobupivacaine injection. The rabbits were randomized into groups receiving the same volume of either 0.9% saline (CR group) or a 20% lipid solution (LE group) along with a 100 µg/kg epinephrine bolus, which were administered immediately upon asystole. Standard advanced cardiac life support protocols were performed. Results: Four subjects in the LE group as well as 3 subjects in the CR group had a spontaneous recovery (P = 0.592). In the 20th minute after arrest, 3 subjects in the LE group had maintained spontaneous circulation, while there was only 1 subject from the CR group with the same outcome. Conclusion: We found that adding a lipid solution to epinephrine for the resuscitation of rabbits that underwent levobupivacaineinduced cardiac arrest increased recovery rates of circulation and therefore the likelihood of survival. Further studies are needed to develop clinical therapies for the systemic toxicity of local anesthetics.Öğe Endobutton technique for the treatment of acute acromioclavicular joint dislocations(2014) Özden, Raif; Uruç, Vedat; Duman, İbrahim Gökhan; Doğramacı, Yunus; Kalacı, Aydıner; Kömürcü, ErkamAmaç: Akromioklaviküler eklem çıkıkları daha çok genç atletlerde sık görülen bir yaralanmadır. Bu çalışmanın amacı endobutton sistemi ile tespit edilmiş akut akromioklaviküler eklem çıkıklarının postoperatif fonksiyonel sonuçlarını değerlendirmektir. Yöntemler: Bu tespit yöntemi 10 hastaya uygulandı. Rockwood sınıflamasına göre yedi has-tada tip V, üç hastada tip III çıkık vardı. Korakoklaviküler aralık ve akromioklaviküler eklem iki endobutton kullanılarak redükte edildi. Bir endobutton klavikulanın üzerine ikincisi korakoid çı- kıntının altına yerleştirildi. Sonuçlar Constant omuz skoru ve vizüel analog skala ile değerlendirildi. Bulgular: Tüm hastaların intraoperatif olarak fiksasyonunun sağlam olduğu görüldü. Ameliyattan hemen sonra, 6. haftada ve 1 yıl sonra çekilen grafilerde, korakoklaviküler aralık ve akromioklaviküler eklemin yeterli derecede redükte olduğu tespit edildi. Ortalama Constant omuz skoru ameliyatlı omuzda 89 (88-92), sağlam omuzda ise 90 (88-93) olarak bulundu. Constant omuz skoru ile değerlendirildiğinde akromioklaviküler çıkık olan taraf ile normal taraf arasında anlamlı istatiksel fark bulunamadı ve herhangi bir komplikasyonla karşılaşılmadı. Sonuçlar: Bu metod akromioklaviküler eklemin tespiti için güvenli ve etkin bir yöntemdir.Öğe Five cases of early dissociation between the bipolar hip endoprosthesis cup components ; either spontaneously or during reduction maneuvers(2017) Uruç, Vedat; Özden, Raif; Duman, İbrahim Gökhan; Kalacı, AydınerBipolar hemiarthroplasty is frequently used in the treatment of intracapsular hip fractures. Dissociationof the bipolar components can happen during the hip dislocation, the reduction maneuvers, or spontaneously without any dislocation. Here we report early dissociation between bipolar components in twocases during the attempt of closed reduction maneuvers and three cases with spontaneous dissociationwithout any trauma. To prevent or minimize this complication; the reduction of dislocated hips must beachieved very gently under general anesthesia withfluoroscopic control. During the initial operation thesurgeons must be sure that the bipolar components are locked to each other and afterŞnal reduction,especially in osteoarthritic acetabulums, that the cup position is not in varus position.© 2017 Publishing services by Elsevier B.V. on behalf of Turkish Association of Orthopaedics andTraumatology. This is an open access article under the CC BY-NC-ND license (http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/).Öğe İzole travmatik serratus anterior paralizisinde endobutton sistemi ile skapulotorasik tespit yöntemi(2013) Özden, Raif; Uruç, Vedat; Yıldız, Ömer Serkan; Doğramacı, Yunus; Kalacı, AydınerKanat skapula (KS), omuzun diğer hastalıklarına göre daha az sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Skapulotorasik fiksasyonun ağrının azalmasında, kozmetik şikayetlerin düzelmesinde ve fonksiyonel iyileşmenin sağlanmasında etkili olduğu gösterilmiştir. En sık neden serratus anterior kası paralizisidir. Fakat başka birçok nedene bağlı olabi lir. 16 yaşında erkek hastada serratus anterior kası pa ralizisine (uzun torasik sinir) bağlı gelişen kanat skapula mevcut idi. Bu nedenle, şikayetleri olan hastaya skapulo torasik fiksasyon uygulandı. Stabilizasyon amacıyla daha önce uygulanmamış bir yöntem olan endobutton (Smith &Nephew) ile tesbit yöntemi kullanıldı. Hastanın 6 aylık izlenimi sonrası bir problem olmadan omuz hareketlerinin preoperatif döneme göre arttığı ve şikayetlerinin geçtiği gözlendi.Öğe Kemik sintigrafisin klinik kullanımı(2010) Aydoğan, Füsun; Özden, RaifTeknesyum 99m (Tc-99m) difosfanatlarla yapılan kemik sintigrafisi radyonüklid görüntülemeler içinde en sık kullanılan tetkik olma özelliğine sahiptir. Radyonüklid kemik görüntüleme spesifik değildir ancak sensitivitesi çok yüksek olduğundan çoğu patolojik durumda diğer görüntüleme yöntemlerinden daha faydalıdır. Anatomik görüntüleme modaliteleri ile kesin karar verilemeyen çoğu durumda, kemik sintigrafisi ile tanı koyulabilir. Kemik metastasları çoğunlukla multiple fokal artmış aktivite tutulumu olarak izlenmesine rağmen nadirde olsa radyoaktivite tutulumunun azalması şeklinde de görülebilir. Travmatik durumlarda radyografik bulgular negatif olsa bile sintigrafik bulgu saptanabilir. Lokal perfüzyon, hiperemi ve artmış radyoaktivite uptake'inin birlikte bulunması şüpheli hastalarda osteomiyelit tanısı konulmasında faydalıdır. Kemik sintigrafisi, paget hastalığının yaygınlığının değerlendirilmesinde ve radyografik olarak belirlenemeyen avasküler nekroz hastalarına tanı koyulmasında faydalıdır. Radyonüklid kemik görüntüleme ucuz, kolay uygulanabilir ve tüm vücut kemiklerinin değerlendirme imkanı vermesi sebebiyle günümüzde en popüler görüntüleme yöntemlerinden olmaya devam etmektedir.Öğe Management of fracture and dislocation associated with vascular injuries(Anatolian Journal of Clinical Investigation, 2014) Kömürcü, Erkam; Özden, Raif; Kaymaz, Burak; Gölge, Umut Hatay; Göksel, Ferdi; Özcan, Sedat; Yener, Ali ÜmitThe purpose of this study is to identify the factors that affect mortality and morbidity and that contribute to disability in vascular injuries associated with fracture and dislocation. Ninety-seven patients with vascular injuries associated with orthopedic fracture and dislocation in the study by searching hospital files retrospectively.Sixtytwo and thirty-five patients were male and female, respectively. Mean age of the patients was 36.6±12.1 years. The time elapsed between injury and surgical intervention was 3.6±1.9 hours. Tibia, femur and humerus fractures were the most encountered injuries with MESS value of 6.2±2. 2. External fixation and internal fixation osteosynthesis were used in 76 and 12 patients respectively. Vascular injuries were localized most frequently in femoral artery, popliteal artery. Preoperative arteriography was performed in 22 patients. 41 patients had isolated arterial injuries, 54 patients both artery and vein injuries. Priority was given to vascular repair in 68 patients; orthopedic stabilization was performed before the vascular treatment only in 22 patients. Only 4 patients lost their life in the postoperative period. Vascular injuries associated with fracture and dislocation, are major pathologies that must be diagnosed without delay and repaired urgently. There are still disputed issues in the algorithm of the treatment of these injuries and prospective studies are needed with wide patient series. © 2014, Anatol J Clin Investig. All rights received.Öğe Mycetoma of the upper extremity : a reason for above elbow amputation(2014) Özden, Raif; Hakverdi, Sibel; Uruç, Vedat; Doğramacı, Yunus; Kalacı, AydınerBiz burada Streptomyces spp. tarafından ön kol ve elde oluşturulmuş 52 yaşındaki miçetoma vakasını sunduk. Tüm kompartmanların yaygın tutulumu nedeniyle ekstremite işlevsiz hale gelmiş ve dirsek üstü amputasyon yapılmıştır. Hastalığın erken evrelerinde antibiyotik küratiftir. Biz bu olguyu miçetomanın elde nadir görülmesi ve kronik granülomatöz enfeksiyon varlığında, amputasyon gibi katastrofik komplikasyonların engellenmesi için klinisyenin yüksek oranda miçetomadan şüphelenmesi gerekliliğini belirtmek için sunduk.Öğe Normal hip, knee and ankle range of motion in the Turkish population(2014) Hallaçeli, Hasan; Uruç, Vedat; Uysal, Halil Hakan; Özden, Raif; Hallaçeli, Çiğdem; Soyuer, Ferhan; İnce Parpucu, Tuba; Yengil, Erhan; Cavlak, UğurObjective: The aim of this study was to ascertain the effect of gender and cultural habits on hip, knee and ankle range of motion (ROM) and to determine the differences between the ROM of right and left side symmetric joints of the lower extremities. Methods: The study included 987 (513 males and 474 females) healthy volunteers. Individuals with a history of illness, prior surgery or trauma involving any joint of either lower extremity were excluded from the study. The terminology and techniques of measurements used were those suggested by the American Academy of Orthopedic Surgeons. Results: Left side passive hip flexion and active internal rotation was higher than the right side. Passive flexion of the hip joint was higher in male subjects and internal and external rotation was higher in female subjects. In the knee joint, passive extension was higher in males. Plantarflexion and inversion of the ankle joint were higher in male subjects and dorsiflexion and eversion were higher in female subjects. The differences were considered insignificant in clinical terms as all were less than 3 degrees. Conclusion: There is no clinically significantly difference between right and left side hip, knee and ankle joints ROM. Gender and cultural habits do not appear to have clinically significantly effects on lower extremity joint ROM.Öğe The results of retrograd intramedullary elastic nailing in the treatment of pediatric femoral shaft fractures(2016) Yıldız, Ömer Serkan; Duman, İbrahim Gökhan; Yılmaz, Emine Ece; Özden, RaifAMAÇ: Retrograd elastik intramedüller çivileme yöntemi ile tedavi edilen femur cisim kırıklı çocukların sonuçları değerlendirildi.YÖNTEM: Bu çalışmamıza, 2010-2014 yılları arasında Mustafa Kemal Ünviversitesi Araştırma hastanesine başvuran ve femur cisim kırığı tanısı nedeniyle retrograd intramedüller elastik çivileme ile tedavi ettiğimiz 20 (15 erkek, 5 kız) hasta dahil edildi. BULGULAR: Hastalarımızın ortalama takip süresi 14,5 ay (9-24 ay), yaş ortalaması 8,3 (4.5-14 yıl) idi. Olgularımızın 16'sı (%90) kapalı, 4'ü (%10) açık kırık idi. Olgularımızın ortalama yatış süresi ise 3,4 gündür (2-10 gün). Hastalarımızda ortalama kaynama zamanı 7,8 hafta (6-12 hafta) olarak tespit edildi. Açık ve kapalı kırıkların kaynama süreleri açısından anlamlı bir fark saptanmadı. Olgularımızın birinde 5, diğerinde 7 derece valgus dizilimi gözlendi ancak hastalarımızda fonksiyonel ve klinik herhangi bir soruna yol açmadı. Olgularımızın hiç birinde anterior-posterior açılanma ve rotasyonel deformite gözlenmedi. Üç hastamızda 1 cm den az, 2 hastamızda 1-1,5 cm arası extremite uzunluk farkı tespit edildi. Ancak bu uzunluk farkı hastalarımızda klinik ya da fonksiyonel bir sorun yaratmadı. Hastalar klinik ve radyolojik olarak Flynn kriterlerine göre değerlendirildiğinde; 14 hastada (%70) mükemmel sonuç, 5 hastada (%25) iyi sonuç ve 1 hastada (%5) kötü sonuç elde edildi. SONUÇ: Femur cisim kırıklı çocuklarda (5-14 yaş) elastik intramedüller çivi ile osteosentez, güvenilir ve etkin bir tedavidir.Öğe The role of MR Myelogram in the diagnosis of traumatic pseudomeningocele(2013) Bayaro?ullari, Hanifi; Atci, Nesrin; Altaş, Murat; Aras, Mustafa; Özden, RaifTraumatic pseudomeningocele is a valuable indicator of nerve root injury. Secondary to trauma, the traction forces firstly tear meninges and later if the traction forces are great enough, nerve root avulsions occur. In this article, we aimed to show pseudomeningoceles localized at the level of brachial and lumbar plexus secondary to nerve root injury. We retrospectively reviewed the patients who admitted to our hospital between 2009 and 2011 due to various accidents. After clinical and radiological examinations, spinal root injuries were detected in six patients at different levels. Brachial plexopathy was detected in four patients and lumbosacral plexopathy was detected in two patients. Pseudomeningocele is a valuable indicator of nerve root injury. It occurs after dural torn like pouch. MR and MR myelography is the best imaging modality to indicate its' pouch and cerebrospinal fluid (CSF) within it. MR and MR myelography are best effective imaging modalities to indicate the pseudomeningoceles due to nerve root injury.Öğe Rotator manşet yırtığı tamirinde mini açık yaklaşımla tek sıra sütür-ankor tekniğinin klinik ve radyolojik sonuçları(2014) Karapınar, Serhat; Uruç, Vedat; Özden, Raif; Duman, İbrahim Gökhan; Doğramacı, Yunus; Kalacı, AydınerAmaç: Tam kat Rotator manşet yırtığı (RMY) tamirinde mini-açık yaklaşımla tek sıra anchor tekniğinin klinik sonuçlarını ve yeniden yırtık oranını değerlendirmeyi amaç- ladık Yöntemler: Tam kat RMY lezyonu tanılı hastalar çalış- maya dâhil edildi. Mini açık yaklaşımla tek sıra anchor tekniği ile tamir yapıldı. Hastaların ortalama takip süresi 9,8 ay idi Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası fonksiyonel ve klinik durumları UCLA (University of California at Los Angeles) ve Constant skorlaması ile değerlendirildi. Hastaların son kontrollerinde yeniden yırtık olup olmadığı MRG (Magnetik rezonans görüntüleme) ile değerlendirildi Bulgular: Yirmi üç hasta (13 erkek, 10 kadın) çalışmaya dahil edildi. Ortalama yaş 52 (18-68 yaş) idi. Ameliyat öncesi ortalama UCLA skoru 11.7, Constant skoru 26.83 olarak bulundu. Ameliyat sonrasında ise sırasıyla 29.91, 82.04 yükseldiği görüldü. Her iki skorlamadaki artış istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.05). Hastaların memnuniyet oranları %95 idi. Kontrol MRG’larda yeniden yırtık sadece 1 hastada tespit edildi. Sonuçlar: Elde edilen sonuçlar, tam kat rotator manşet yırtıklarının tamirinde mini açık yaklaşımla tek sıra sü- tür-ankor tekniğinin klinik sonuçlarının iyi olduğunu ve yeniden yırtık oranının oldukça düşük olduğunu göstermiştirÖğe Safety and feasibility of lumbar spine for intralaminar screw fixation : a computed tomography-based morphometric study(2015) Kömürcü, Erkam; Kaymaz, Burak; Adam, Gürhan; Gölge, Umut Hatay; Göksel, Ferdi; Özden, RaifObjective: The use of intralaminar screws (ILS) in spinal surgery has experienced a recent increase in popularity. The aim of this study is to define the morphological parameters of the lumbar laminas so that guidance may be defined for ILS placement.Methods: The study involved the evaluation of lumbar computed tomography (CT) images of patients. Two hundred thirty-five patients (127 male, 108 female) were included in the study. The mean patient age was 44.2 years (19-78 years). The measured parameters of the lamina were the transverse inner diameter, transverse outer diameter (lamina width), lamina length, subdural space (safe zone), and spinolaminar angle for each lumbar level (L1-L5).Results: The mean transverse outer diameter (L1-L5) ranged from 7.2-7.8 mm, and mean transverse inner diameter ranged from 2.5-3.0 mm. The lamina of L3 had the largest width and the lamina of L1 and L5 the smallest. The mean lamina length was 26.6 mm, ranging from 21.0-34.0 mm, and the mean spinolaminar angle was 124.7°, ranging from 111-135°. The L1 level had the shortest mean lamina length and L4 the lowest spinolaminar angle. Mean subdural space (safe zone), which was narrowest at the L5 level, was 2.4 mm, ranging from 1.3-3.6 mm.Conclusion: ILS of the appropriate size (3.5-4.5 mm) and length (20 and 25 mm) can be used safely in the lumbar spine. However, further biomechanical studies should be performed to measure strength of the fixationÖğe Thymoquinone attenuates trauma induced spinal cord damage in an animal model(2014) Üstün, Nilgün; Aras, Mustafa; Özgür, Tümay; Bayraktar, Hamdullah Suphi; Sefil, Fatih; Özden, Raif; Yağız, Abdullah ErmanBACKGROUND: Spinal cord injury (SCI) is one of the most devastating conditions leading to neurological impairment and disabilities. The aim of the study was to investigate the potential neuroprotective effect of thymoquinone (TQ) histopathologically in an experimental model of traumatic spinal cord injury (SCI). METHODS: Twenty-four male Wistar albino rats were randomly divided into 4 groups: control group; SCI group; SCI-induced and 10 mg/kg/day TQ administered group; SCI-induced and 30 mg/kg/day TQ administered group. TQ was given as intraperitoneal for three days prior to injury and four days following injury. Spinal cord segment between T8 and T10 were taken for histopathologic examination. Hemorrhage, spongiosis and liquefactive necrosis were analyzed semiquantatively for histopathological changes. RESULTS: Administration of TQ at a dose of 10 mg/kg did not cause any significant change on the histological features of neuronal degeneration as compared to the SCI group (p=0.269); however, 30 mg/kg TQ significantly decreased the histological features of spinal cord damage below that of the SCI group (p=0.011). CONCLUSION: Data from this study suggest that TQ supplementation attenuates trauma induced spinal cord damage. Thus, TQ needs to be taken into consideration, for it may have a neuroprotective effect in trauma induced spinal cord damage