Yazar "İnci, Melek" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ankilozan spondilitli hastalarda parvovirüs B19 seropozitifliği(2014) Köksaldı Motor, Vicdan; Üstün, Nilgün; Evirgen, Ömer; İnci, Melek; Yula, Erkan; Önlen, YusufAmaç: Parvovirüs B19 viral artritlerin en sık nedenlerindendir. Bazı hastalarda romatoid artrit benzeri kronik bir poliartrite neden olması, parvovirüs B19'un otoimmün hastalıkların patogenezinde önemli bir etken olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada, ankilozan spondilitli (AS) hastalarda parvovirüs B19 seropozitifliğinin araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntemler: Ankilozan spondilit tanısı ile takip edilen 43 kişi hasta grubunu, herhangi bir kemik eklem şikayeti olmayan 70 kişi ise kontrol grubunu oluşturdu. Tüm serum örneklerinde ELİSA yöntemi ile anti parvovirüs B19 IgM ve IgG antikorlarına bakıldı.Bulgular: Hasta ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, parvovirüs B19 IgM pozitifliği AS'li hasta grubunda anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0,001).Sonuç: Ankilozan spondilitli hastalarda yüksek oranda parvovirüs B19 IgM pozitifliğinin saptanması, bu hastalarda immün yetmezliğine bağlı virüsün reaktivasyonu veya persistansını düşündürmektedir.Öğe Beş aylık infantta suçiçeği sonrası gelişen ensefalit(2017) Başarslan, Fatmagül; Yılmaz, Cahide; Tutanç, Murat; Arıca, Vefik; İnci, Melek; Köksaldı Motor, Vicdan; Bayaroğuları, HanifiSuçiçeği, Varicella -zoster virüsünün (VZV) neden olduğu ekzentematöz döküntü ile karakterize bulaşıcı bir hastalıktır. Suçiçeği geçiren hastalarda ensefalit sıklığı %0.1-0.2 olarak belirlenmiştir ve baskılanmış hücresel immün yanıtı olan hastalarda insidansı daha yüksektir. Mortalite oranları %5-20 arasında değişmektedir. Ensefalit sonrası yaşayan olgularda kalıcı nörolojik komplikasyon gelişme olasılığı yüksektir. Bu yazıda suçiçeği sonrası nöbetle başvuran ve ensefalit tanısı alan beş aylık infant bir olgu sunuldu. Kraniyal görüntülemede meningoensefalit tesbit edildi. Antikonvülzan ve antiviral tedavi başlandı. Takiplerinde mental ve motor gelişme geriliği, quadriparazi gelişmesi nedeniyle fizik tedavi programına alındı. Bu olgu ile nadirde olsa suçiçeğine bağlı ensefalit görülebileceği, bu nedenle yaşamın ilk yılında suçiçeği geçiren olguların komplikasyonlar açısından yakın takip edilmesi gerektiği vurgulanmak istendi.Öğe Bir devlet hastanesinde intestinal parazit dağılımı ve etiyolojik analiz raporu(2011) Yula, Erkan; Deveci, Özcan; İnci, Melek; Tekin, AlicemAmaç: İntestinal parazitler, özellikle gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere küresel olarak yaklaşık dört milyar insanı etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışma; çoklu (mikst) intestinal parazit prevalansını ve potansiyel infeksiyon kaynağını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışmaya 4 aylık periyotta, Kızıltepe Devlet Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarına paraziter etken varlığının araştırılması amacıyla gönderilen 1620 dışkı örneği prospektif olarak dahil edildi. Makroskobik inceleme sonrası dışkı örnekleri, dışkı konsantratör tüpü ile çöktürülüp kopro-parazitolojik yöntemlerden nativ-lugol yöntemi uygulanarak intestinal parazitler yönünden incelendi. Dışkı örneklerinin tamamı Entamoeba histolytica/dispar taraması için ticari test kiti kullanılarak Mikro-ELISA yöntemi ile adhezin antijen varlığı yönünden araştırıldı. Bulgular: Çalışmada, toplam 1620 insan dışkı örneği incelendi ve 447’si (% 27.6) intestinal parazitler yönünden olumlu bulundu. Enfekte dışkı örnekleri arasında; 63’ünün (% 14.1) iki parazit ve 18’inin (% 4.0) üç parazit ile çoklu infekte olduğu görüldü. Giardia intestinalis (% 43.3), Taenia spp. (% 36.4) ve Trichomonas hominis (% 5.4) en sık tespit edilen parazitlerdi. Çoklu parazitle (G. intestinalis & Taenia spp.) infekte dışkı örneklerinde kadın ve erkekler arasında cinsiyet açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Sonuç: Bulgularımız bölgemizde parazitik infeksiyonların endemik kalmaya devam ettiğini göstermektedir.Öğe Brusellozda Brucellacapt (Immunocapture-agglutination) ve Rose Bengal testlerinin değerlendirilmesi(2015) Yula, Erkan; Toka Özer, Türkan; Köksaldı Motor, Vicdan; Yengil, Erhan; İnci, Melek; Aksoy, Hüseyin; Kılınç, ÇetinAmaç: Bruselloz, Gram negatif bir bakteri olan brusella türlerinin neden olduğu son derece bulaşıcı bir zoonotik hastalıktır. İnsan brusellozunun tanısında çok çeşitli serolojik testler kullanılmaktadır. Brusellozun serolojik tanısında sıklıkla tercih edilen yöntem olan tüp aglütinasyon testi, blokan antikor varlığını tespit edemediğinden yalancı negatif sonuçlara yol açabilmektedir. Bu çalışmada farklı iki test olan Rose Bengal testi (RBT) ve immuncapture- aglütinasyon (Brucellacapt) testi sonuçlarının analiz edilmesi ve bu testlerin kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Materyal Metod: Çalışmaya, Ağustos 2009 - Ağustos 2011 tarihleri arasında Kızıltepe Devlet Hastanesi mikrobiyoloji laboratuarına çeşitli polikliniklerden gelen 220 hastadan alınan serum örneği dahil edilmiştir. Her bir hasta serumunda hem RBT (ADR Diagnostics, Medico Chemistry) hem de Brucellacapt (ADR Diagnostics, Medico Chemistry) testleri çalışılmıştır. Her iki test de üretici firmanın talimatları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Brucellacapt testinde 1/160 serum titresi eşik değer olarak kabul edilmiştir. Çalışma grubuna klinik bulgulara dayanarak bruselloz şüphesi olan 220 hasta dahil edilmiştir.Bulgular: Serum örneklerin serolojik olarak incelenmesi ile her iki test 146 (%66,4) hastada negatif bulunurken, hem RBT hem de Brucellacapt testinin pozitif olduğu hasta sayısı ise 59 (%26,8) olarak bulunmuştur. Ek olarak sadece RBT testinin pozitif olduğu hasta sayısı 9 (%4,1), sadece Brucellacapt testinin pozitif olduğu hasta sayısı ise 6 (%2,7) olarak tespit edilmiştir. Toplamda RBT 68 hastada (%30,9), Brucellacapt testi ise 65 hastada (%29,5) pozitif olarak bulunmuştur.Sonuç: Bölgemizde brusellozun endemik bir problem olarak devam ettiği tespit edilmiştir. RBT, bruselloz tanısında, tecrübeli eleman gerektirmeyen, yorumlanması kolay, maliyeti düşük ve teknik olarak da kolay uygulanabilir bir testdir. Brucellacapt testi de kolay ve pratik bir test olup bruselloz tanısında tamamlayıcı bir test olarak kullanılabilir.Öğe Candida albicans dışı mayaların tanımlanmasında VITEK 2 YST kart ile API 20C AUX sisteminin karşılaştırılması(2012) İnci, Melek; Atalay, Mustafa Altay; Koç, Ayşe Nedret; Özer, Burçin; Kılınç, Çetin; Durmaz, SüleymanAmaç: Bu çalışmada çeşitli klinik örneklerden soyutlanan Candida albicans dışı mayaların tür düzeyinde tanımlanmasında VITEK 2 YST kart (bioMérieux, Fransa) kullanılarak elde edilen sonuçların API 20C AUX (bioMérieux, Fransa) sistemi ile karşılaştırılması amaçlandı. Gereç ve yöntem: Yirmi sekiz idrar, 10 kan, 3 vajinal akıntı örneğinden soyutlanan ve germ tüp testi negatif olarak bulunan 41 C.albicans dışı maya izolatı VITEK 2 YST kart (bioMérieux, Fransa) ile tanımlandı. Ayrıca mısır unu-Tween 80 agardaki mikroskobik morfoloji ve API 20C AUX (bioMérieux, Fransa) ticari kiti ile yapılan karbonhidrat asimilasyonu değerlendirildi. Bulgular: Her iki sistemle izolatların 34’ü (%82.9) aynı tür olarak tanımlanırken, 7’sinde (%17.1) farklı sonuçlar elde edildi. API 20C AUX sistemi ile Candida glabrata olarak tanımlanan 5 izolat VITEK 2 YST kart ile Candida tropicalis (n:2), Candida krusei, Candida lipolitica ve Candida kefyr olarak, C.tropicalis olarak tanımlanan bir başka izolat Candida parapsilosis olarak, C.parapsilosis olarak tanımlanan bir diğer izolat ise C.tropicalis olarak tanımlandı. Sonuç: VITEK 2 YST kart sistemi ile API 20C AUX sistemi arasında C.albicans dışı mayaların tür düzeyinde tanımlanmasında büyük oranda benzerlik bulunmasına karşın, özellikle C.glabrata, başta olmak üzere C.tropicalis ve C.parapsilosis türlerinin tanımlanmasında dikkatli olunması gerektiği kanaatine varıldı.Öğe Candida colonization in children with cerebral palsy(Duzce University Medical School, 2014) Başarslan, Fatma; İnci, Melek; Motor, Vicdan Köksaldı; Yula, Erkan; Kaya, Sadık; Yılmaz, CahidePurpose: The aim of this study was to investigate candida colonization in children with cerebral palsy. Materials and Methods: In the study, 71 patients who were diagnosed as cerebral palsy and 40 healthy children were included at the Child Neurology Outpatient Clinic of Faculty of Medicine, Mustafa Kemal University, between March and December 2011. The smear samples from four regions which were oral, axillary, inguinal and antecubital areas. Results: Within the investigated areas, it was found that the most common colonized region was mouth and the most frequent species was Candida albicans both the patients with cerebral palsy and control groups. When two groups were compared, it was seen that the colonization in the mouth was significantly different in both groups and the antibiotic usage in patients with cerebral palsy was associated with an increased colonization of the mouth and inguinal region. Conclusion: In patients with cerebral palsy, the use of antibiotics especially may predispose to colonization of candida which is more prominent in the mouth. © 2012 Düzce Medical Journal.Öğe Ciddi bir yumuşak doku enfeksiyonu : Nekrotizan fasiit(2013) Köksaldı Motor, Vicdan; Evirgen, Ömer; İnci, Melek; Özden, Raif; Doğramacı, Asena Çiğdem; Gündeşlioğlu, Ayşe Özlem; Önlen, YusufNekrotizan fasiit, nadir görülen, özellikle fasyaların nekrozu ile karakterize ciddi seyirli bir subkutan yumu ak doku enfeksiyonudur. Yetmi iki ya ında kadın hasta, iki gün önce ba layan sol bacakta a rı ve kızarıklık ikâyeti ile hastanemize ba vurdu. Sol uyluk medialinde perineye yakın mesafeden ba layan ve dize kadar uzanan eritematöz ve sulantılı lezyon tespit edildi. Magnetik rezonans görüntüleme yönteminde pannikülit, ultrasonografi incelemesinde selülit olarak yorumlanmasına ve geni spektrumlu antibiyotik tedavisi ba lanmasına ra men lezyonun hızla ilerlemesi ile do ru tanıya ula ıldı. Cerrahi debridman yapılan hastanın yara kültüründe Streptococcus pyogenes üredi. Doku grefti ile rekonstrüksiyon uygulandı. Bu makalede; ileri ya , steroid ve nonsteroid ilaç kullanımı ile risk grubunda bulunan nekrotizan fasiitli bir olgu sunulmuştur.Öğe Comparison of the candida albicans and biofilm formation amount on natural tooth, porcelain and acrylic resin(2012) Tunçdemir, Ali Rıza; İnci, Melek; Özcan, Erhan; Polat, Serdar; Damlar, İbrahimAmaç: Bu çalışmada doğal diş, porselen ve akrilik rezin üzerinde kandida albikans tutulumu ve biofilim oluşumu kıyaslanmıştır. Gereç ve yöntem: Örnekler steril eküvion çubuklarla doğal, porselen ve akrilik dişlerin bukkal embrajurlerinden alınmıştır. Kandidaların biofilim oluşumları Mikropleyt yöntemiyle belirlenmiştir. Örnekler 0,5 ml steril fosfat tampon salin solusyonunda bekletilmiştir. Kolonilerin üremesi, türlerin mikrobiyoloji laboratuarında makroskobik ve mikroskobik özelliklerine ve bakteri türlerine göre kıyaslanmasıyla tanımlanmıştır. Bulgular: Diş, porselen ve akrilik yüzeyinde kandida albikans tutulumu ve biofilim oluşumu bakımından anlamlı bir fark bulunmuştur. Sonuç: Porselen üzerindeki kandida albikans tutulumu ve biofilim oluşması doğal diş ve akrilik üzerinden ve ayrıca doğal diş üzerinde akrilik üzerinden daha az olmuştur.Öğe Epilepsili bir hastada baş ağrısı ve bruselloz(2013) Başarslan, Fatmagül; Yılmaz, Cahide; Tutanç, Murat; Arıca, Vefik; İnci, MelekBrusellozis ülkemizde endemik görülen önemli bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalık hayvanlardan insanlara bulaşan, ateş, halsizlik, yorgunluk, grip benzeri bulgular, eklem, kas ve sırt ağrıları ve baş ağrısı gibi semptomlarla seyreden sistemik bir hastalıkdır. Bu yazıda, epilepsi tanısı ile takip edilen 15 yaşında kız hasta, antiepileptik tedavisi kesilme sürecinde iken, baş ağrısı semptomlarının olması ve tetkikler sonucunda bruselloz tanısı alması nedeniyle sunuldu. Baş ağrısı semptomuyla başvuran epilepsili hastalarda brusellozun akılda tutulması gerektiğini vurgulamak için bu olguyu sunmayı uygun gördük.Öğe Erkeklerde perine bölgesinde demodex folliculorum araştırılması(2012) İnci, Mehmet; Yula, Erkan; Kaya, Özlem; İnci, Melek; Yalçınkaya, Fatih Rüştü; Rifaioğlu, Emine Nur; Demirbaş, OnurBu çalışmada erkeklerin perine bölgesinde Demodex folliculorum araştırılması amaçlandı. Çalışmaya çeşitli şikayetlerle üroloji polikliniğine başvuran 122 erkek hasta dahil edildi. Hastaların perine bölgeleri lokal deri bulgusu açısından değerlendirildi ve standart yüzeyel deri biyopsisi yöntemiyle örnekler alındı. Mikroskobik incelemede cm2’de 5 ve daha fazla Demodex sp. görülmesi pozitif olarak değerlendirildi. Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 46.4 ± 18.3 yıl ( 18 -83 yıl) olarak belirlendi. Hastaların 15’inde (% 12.3) D. folliculorum pozitif olarak saptandı. D. folliculorum pozitif bulunan hastaların yaş ortalaması 61.93 ± 17.72 yıl, negatif olguların ise 44.26 ± 17.40 yıl olarak bulundu (p= 0.002). D. folliculorum pozitifliğine en sık benign prostat hipertrofisi olan hastalarda rastlandı. Üroloji hastalarında perine bölgesinde D. folliculorum akarları görülebilmekle birlikte etkenin varlığı özellikle çeşitli klinik bulguları olan hastaların yönetiminde göz önünde bulundurulmalıdır.Öğe Frequency of Pediculus Capitis in pediatric neurology outpatients(Duzce University Medical School, 2014) Başarslan, Fatma; Kaya, Özlem Aycan; İnci, Melek; Motor, Vicdan Köksaldı; Kaya, Sadık; Şen, Bilge Bülbül; Yılmaz, CahideBackground: The aim of this study is to investigate the frequency of Pediculus capitis (P. capitis) in Pediatric Neurology outpatients. Materials and Metods: The study included total of 110 children between the ages 1-16, 39 male (35.5%) and 71 females (64.5%) who were referred to our hospital Pediatric Neurology outpatient clinic between March-May 2012. Children's hair, especially the back of the head and the neck were examined for adult lice, nymphs and eggs, and in order to determine the sociodemographic characteristics of families a questionaire was filled. Results: P. capitis infestation was detected in 3 male (2.7%), 34 female (30.9%) patients totally in 37 patients (33.6%) in our study. The incidence of parasites when the subjects were compared in terms of gender, significant differences were found in girls. When P. capitis infestation compared to the family's level of monthly income, the father's education level and occupation, was statistically significant but no significant correlation was found with the mother's education level occupation, the frequency of bathing. Conclusion: As a result, due to use of the common items for examinations and investigations in a hospital environment and with close contact P. capitis infection transmission should be considered. Therefore, we concluded that the health screenings must be done for head lice and when the subjects were treatment and education of the patients who are positive. © 2012 Düzce Medical Journal.Öğe Hatay yöresindeki gebelerde toksoplazma lgG seroprevalansı ve avidite testinin tanıya katkısı(2013) Okyay, Ayşe Güler; Karateke, Atilla; Yula, Erkan; İnci, Melek; Benk Şilfeler, Dilek; Köksaldı Motor, VicdanAmaç: Zorunlu hücre içi paraziti olan Toxoplazma gondii, dünyada sık görülen bir zoonoz olup, toksoplazmozis enfeksiyonuna neden olur. Enfeksiyon genellikle asemptomatik seyretmekle birlikte gebelik döneminde geçirildiğinde konjenital anomalili doğumlara, düşüklere, ölü doğum ve prematür doğuma neden olabilmektedir. Bu çalışmada, Hatay yöresindeki gebelerde Toxoplasma IgG ve IgM seroprevalansının saptanması amaçlanmıştır. Planlama: Çalışmaya 2007-2012 yılları arasında Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine başvuran 3340 gebe dahil edildi. Hastanemiz mikrobiyoloji laboratuvar kayıtları taranarak olguların Toxoplasma IgM ve IgG antikor test sonuçları retrospektif olarak incelendi. Toxoplazma IgM ve IgG testlerinin her ikisi birden pozitif olan 114 olguda ise IgG avidite testi yapıldı. Olgulara avidite testine göre tedavi, takip veya gebeliğin sonlandırılması önerildi. Değerlendirme parametreleri: Araştırmada % 3,6 (n:120 ) oranında IgM pozitişiği ve % 57 (n:1910 ) oranında ise IgG seropozitişiği saptandı. Avidite testi ile % 31 olguda yeni enfeksiyon tespit edildi. Yorum: Çalışmada Akdeniz bölgesinde özellikle Hatay ve yöresinde parazitin seropozitişiğinin dikkate değer düzeyde yüksek olduğu gözlenmiş olduğundan özellikle birinci trimesterdeki gebelerin ve gebelik planlayan kadınların rutin muayenelerinde Toxoplasma gondii antikor testi yapılması faydalı olabilir. Ayrıca, bölgemizde su ve hijyen açısından bilincin arttırılması için tedbirler alınmalıdır.Öğe Investigations of ALS1 and HWP1 genes in clinical isolates of Candida albicans(2013) İnci, Melek; Atalay, Mustafa Altay; Özer, Burçin; Evirgen, Ömer; Duran, Nizami; Köksaldı Motor, Vicdan; Koç, Ayşe Nedret; Önlen, Yusuf; Kılınç, Çetin; Durmaz, SüleymanAim: To explore the presence of ALS1 and HWP1 genes by multiplex polymerase chain reaction (PCR) in Candida albicans strains. Materials and methods: By using the multiplex PCR method, the presence of agglutinin-like sequence 1 (ALS1) and hyphal wall protein 1 ( HWP1) genes were investigated in 206 C. albicans strains that were isolated from various clinical samples. Phenotypic identification of slime formation by microplate and tube adherence tests was performed. Results: The presence of the ALS1 gene was detected in 53.9% of all strains, while the HWP1 gene was present in 5.3%. Slime formation was phenotypically detected in the 62.2% of the strains in which the ALS1 and/or the HWP1 gene was found, using the microplate and/ or tube adherence test. The genes evaluated were found to be present in the 76.7% of strains in which slime formation was detected by phenotypic tests. There was a moderate correlation between the presence of the ALS1 gene and the microplate method, yet there was no correlation when using the tube adherence test. Conclusion: It was concluded that various genes other than those evaluated could be present in slime formation of C. albicans, and the presence of the genes may not always be represented in the phenotype.Öğe Klinik örneklerden izole edilen Acinetobacter kökenlerinde antibiyotik direnci ve IMP-1, IMP-2, VIM-1, VIM-2 tipi Metallo-β-Laktamazların araştırılması(2015) Ocak, Merve; Özer, Burçin; İnci, Melek; Duran, NizamiAmaç: Bu çalışmada klinik örneklerden izole edilen Acinetobacter kökenlerinde metallo-?-laktamaz (MBL) üretimi ve blaIMP-1, blaIMP-2, blaVIM-1 ve blaVIM-2 genlerinin araştırılması amaçlandı. Yöntemler: Mart 2009-Haziran 2012 tarihleri arasında mikrobiyoloji laboratuvarına gönderilen klinik örneklerden izole edilen 150 Acinetobacter kökeni çalışmaya dahil edildi. Kökenlerin antimikrobiyal duyarlılıkları otomatize sistemle, MBL üretimi E test® ile araştırıldı. blaIMP-1, blaIMP-2, blaVIM-1 ve blaVIM-2 genlerinin saptanması için polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi kullanıldı. Bulgular: Kökenlerin %94'ü Acinetobacter baumannii, %6'sı A. lwoffii olarak idantifiye edildi. Kökenlerin en duyarlı olduğu antibiyotikler sırasıyla gentamisin (%41.3), amikasin (%36.7), imipenem (%25.3) olarak saptandı. Seftriakson (%92), levofloksasin (%84.7), seftazidim (%84), piperasilin-tazobaktam (%84) ise en dirençli oldukları antibiyotiklerdi. Kökenlerin 67 (%44.7)'si Etest®ile MBL-pozitif olarak bulundu. MBL-pozitif bulunan kökenlerin imipeneme, meropeneme, seftazidime, seftriaksona, gentamisine, piperasilin-tazobaktama daha dirençli olduğu saptandı. Hiçbir kökende blaIMP-1, blaIMP-2, blaVIM-1 ve blaVIM-2 geni saptanmadı.Sonuçlar: Çalışmamızda Acinetobacter kökenlerinin %44.7'sinde MBL üretimi saptanmış olup hiçbirinde blaIMP-1, blaIMP-2, blaVIM-1 ve blaVIM-2 geni tespit edilmemiştir. Klimik Dergisi 2015; 28(1): 23-7Öğe Nitrofurantoin ve fosfomisinin idrar yolu enfeksiyonu etkeni olan e. coli izolatalarına invitro etkiliği(2013) İnci, Mehmet; Yula, Erkan; Motor Köksaldı, Vicdan; Davarcı, Mürsel; Duran, Nizami; Kılınç, Çetin; İnci, MelekObject: One of the most frequently isolated microorga- nisms urinary tract infections (UTI) is E. coli. In this study, we aimed to determine susceptibility of E. coli strains isolated from patients with UTI against nitrofurantoin, fosfomycin trometamol and some other frequently used antibiotics. Material and Method: Totally 140 E. coli strains were used in the study. Extended-spectrum beta-lactamase (ESBL) test was performed by double-disc synergy test and antibiotic susceptibility was determined by Kirby- Bauer disc diffusion method according to Clinical and Laboratory Standards Institute (CLSI) criteria. Results: It was found that 93.6% of the isolates were susceptible to nitrofurantoin whereas 91.4% of the isolates were susceptible to fosfomycin. Among the other antibiotics, susceptibility was highest to cefepime and ceftazidime and lowest to ampicillin. Regarding ESBL production of the isolates, there was no significant difference between hospital and community acquired infections, and fosfomycin and nitrofurantoin resistance. Conclusion: It was concluded that nitrofurantoin and fosfomycin could be preferred in the empiric treatment of UTIÖğe Pediatrik bir hastada Salmonella paratyphi A’nın neden olduğu bir akut hemorajik sistit olgusu(2012) Yula, Erkan; İnci, Melek; Deveci, Özcan; Toka Özer, Türkan; Tekin, Alicem; Karakuş, AliSalmonella türlerinin neden olduğu üriner sistem enfeksiyonu (ÜSE) oldukça nadir görülen bir klinik durumdur. Yedi yaşında erkek bir hasta; alt karın ağrısı, idrar yaparken yanma ve ağrı, bulantı ve ateş yükselmesi şikayeti ile hastanemize başvurmuştur. Fizik muayenesinde hastanın vital bulgularının normal olduğu saptanmış ancak abdominal muayene ile bilateral suprapubik hassasiyet bulunduğu belirlenmiştir. Laboratuvar tetkiklerinde; hemoglobin miktarı 12,9 g/dL, eritrosit sayısı 4,8 milyon/mm3, lökosit sayısı 11.800/mm3, trombosit sayısı 275.000/mm3, C-reaktif protein düzeyi 30,2 mg/L, serolojik olarak paratyphi A “O” antikoru (1/160) ve paratyphi A “H” antikoru (1/320) pozitifliğinin bulunduğu belirlenmiştir. İdrar mikroskobisinde ise hematüri görülmüş ve lökosit esteraz pozitif bulunmuştur. İdrar kültürü çalışılmış ve kültürden elde edilen izolat konvansiyonel yöntemlerle tanımlanmıştır. İdrar kültürü sonucu Salmonella spp. olarak bildirilmiş ve antiserumlarla yapılan ileri tanımlamalarda izolatın Salmonella paratyphi A olduğu tespit edilmiştir. Radyolojik görüntüleme sonuçları normal bulunmuştur. Hastaya S. paratyphi A’nın neden olduğu hemorajik sistit tanısı konulmuş ve hasta yedi gün boyunca seftriakson tedavisi alarak tam iyileşme göstermiştir. Sonuç olarak; Salmonella türlerinin endemik olduğu bölgelerde S. paratyphi A’nın akut hemorajik sistit vakalarında etken olabileceği düşünülmelidir.Öğe Pneumonic varicella in patient with inactive hepatitis B : A case report(2012) Yula, Erkan; Deveci, Özcan; Şükrü, Erden Ersin; Toka Özer, Türkan; Tekin, Alicem; İnci, MelekNadir rastlanılmasına rağmen varicella zoster virus (VZV) ilişkili pnömoni, virüsün sıklıkla yetişkinleri etkileyen en ciddi komplikasyonudur ve yüksek mortaliteyle seyreder. Bu çalışmada Hepatit B virüs taşıyıcısı 29 yaşında bir erkek hastada VZV pnömonisi tanımlanmaktadır. Hasta beş gündür devam eden halsizlik, boğaz ağrısı, ateş, öksürük ve hafif dispne şikayetleri ile başvurdu. Ayrıca ekzantematöz veziküler döküntüleri vardı. Döküntüler saçlı deriyi de kapsayacak şekilde tüm vücuda yayılmıştı. Fakat hastanın ateşi yoktu ve vital bulgular normaldi. Deri muayenesi ile tüm vücutta papüloveziküllü yaygın polimorfik döküntü ve kabuklu lezyonlar görüldü. Serolojik bulgular, VZV IgM pozitif, VZV IgG pozitif ve HBsAg pozitif idi. Göğüs radyografisinde bilateral pnömonik infiltrasyonlar görüldü. Hastaya valasiklovir ve klaritromisin verildi. Deri lezyonları on gün sonra kayboldu ve hasta tam olarak iyileşti. Sonuç olarak yetişkin hastalarda nadiren oluşan VZV pnömonisinin erken tanısı ve antivirallerle etkin tedavisi ciddi komplikasyonların gelişmesini önleyebilir.Öğe Sağlık çalışanlarında Staphylococcus aureus burun taşıyıcılığı ve antibiyotik duyarlılığının araştırılması(2015) Yağmur, Gülhan; İnci, MelekAmaç: Staphylococcus aureus hastane enfeksiyonlarında önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. S. aureus'un burun taşıyıcılığı enfeksiyonların gelişiminde bir risk faktörü olarak bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı hastanemizdeki sağlık çalışanlarının burunlarında S. aureus taşıyıcılığının araştırılması ve antibiyotik duyarlılığının belirlenmesi idi.Materyal ve Metod: Çalışmaya Kayseri Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde çalışan 203 sağlık çalışanı dâhil edildi. Çalışanların burunlarından steril eküvyonla sürüntü örnekleri alındı. Numuneler %5 koyun kanlı agara ekildi ve 37ºC'de 24 saat inkübe edildi. İzolatların tanımlanması konvansiyonel yöntemler ve S. aureus latex aglütinasyon kiti kullanılarak yapıldı. S. aureus olarak tanımlanan izolatların metisilin direnci ve antibiyotiklere duyarlılığı Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile Klinik ve Laboratuvar Standartları Enstitüsü (CLSI) kriterlerine göre belirlendi. Bulgular: S. aureus'un burun taşıyıcılığı 43 kişide (%21.2) saptandı. İzolatların 2'sinde (%4.7) metisiline direnç bulundu. Tüm izolatlar gentamisin, vankomisin, teikoplanin ve trimetoprim-sülfometaksazole duyarlı bulunurken, yalnızca 1 izolatın (%2.3) hem eritromisin ve hem de klindamisine dirençli olduğu belirlendi. Sonuç: Hastane personelinde burunda S. aureus varlığının araştırılması ve antibiyotik duyarlılığının belirlenmesi, özellikle de metisilin direnci saptanarak bu kişilerin tedavi edilmesi ve hastanenin daha uygun birimlerinde çalıştırılması açısından önemlidirÖğe Transrektal prostat biyopsisi sonrası akut bakteriyel prostatit sıklığı ve risk faktörleri(2013) İnci, Mehmet; Davarcı, Mürsel; Yengil, Erhan; Rifaioğlu, Mehmet Murat; Yalçınkaya, Fatih Rüştü; Demirbaş, Onur; Köksaldı Motor, Vicdan; İnci, MelekAmaç: Bu çalışmada amaç, transrektal prostat biyopsisi sonrası meydana gelen akut bakteriyel prostatit (ABP) sıklığını ve risk faktörlerini araştırmaktır. Yöntem: Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Bölümü’nde Şubat 2010-Nisan 2012 tarihleri arasında ultrasononografi eşliğinde transrektal prostat biyopsi yapılan 335 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaşı, özgeçmişindeki kronik hastalıklar, prostat hacmi, biyopsideki kor sayısı, biyopsi endikasyonları, kaçıncı kez biyopsi yapıldığı, ABP gelişenlerin idrar ve kan kültürü sonuçları kaydedildi. Bulgular: Biyopsi sonrası ABP sıklığı %2.4 olarak bulundu. ABP gelişen 8 olgunun 6’sında (%75) idrar ve/veya kan kültüründe levofloksasine dirençli Escherichia coli ürediği ve bunların 3’ünün (%50) geniş spektrumlu beta-laktamaz ürettiği belirlendi. İzolatlar sefalosporinlere ve aminoglikozitlere duyarlı olarak bulundu. ABP gelişen hastalarda anlamlı olarak daha yüksek oranda tekrar biyopsi yapıldığı belirlendi. Sonuç: Transrektal prostat biyopsisi profilaksisinde florokinolonlar birçok olguda etkin antibiyotiklerdir. Birden fazla biyopsi uygulaması ABP gelişimini arttırabilir. ABP gelişen olgularda florokinolonlara yüksek oranda direnç görülebileceğinden, sefalosporinler ve aminoglikozitlerle tedavi daha etkin olabilir.Öğe Ürolojik kanserli hastalarda demodex follicuorum araştırılması(2012) İnci, Mehmet; Aycan Kaya, Özlem; İnci, Melek; Yula, Erkan; Gökçe, Hasan; Rifaioğlu, Mehmet Murat; Demirtaş, Onur; Yengil, ErhanAmaç: Bu çalışmada, ürolojik kanserli hastalarda Demodex folliculorum sıklığının belirlenmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Kliniği’ne Mart 2011-Nisan 2012 tarihleri arasında başvuran 49 ürolojik kanserli hasta ve kontrol grubu olarak yaş ve cinsiyeti uyumlu 31 sağlıklı birey dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri kaydedildi. Bireylerin perine bölgesinden standart yüzeyel deri biyopsisi yöntemiyle örnek alındı ve mikroskobik olarak incelendi. Her bir cm2’de 5 ve daha fazla D. folliculorum görülmesi pozitif olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 60.2±18.6 olarak belirlendi. Kanser hastalarının 11’inde (%22.4), kontrol grubunun ise 1’inde (%3.2) D. folliculorum pozitif olarak değerlendirildi. Kanser tanısı olan grupta D. folliculorum sıklığının kontrol grubuna kıyasla anlamlı oranda yüksek olduğu saptandı. Kanser grupları arasında D. folliculorum saptanma yönünden istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Kanserli grupta D. folliculorum pozitif olan hastaların yaş ortalamasının negatif olanlardan anlamlı oranda yüksek olduğu belirlendi. Sonuç: Kanser gibi immünsüpresyon durumlarında D. folliculorum görülme oranının artabileceği hatırda tutulmalıdır. (Turkiye Pa