Yazar "Altuğ, Nuri" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biosecurity levels of livestock enterprises in Turkey and factors affecting these levels(TÜBİTAK, 2020) Can, Mehmet Ferit; Altuğ, Nuri; Kaygısız, FerhanBiosecurity (BS) is a multidimensional preventive medicine approach that has health, technical, and financial aspects. The purpose of this study was to determine the differences of the BS scores belonging to the livestock enterprises depending on the geographical region and breeding types and to predict the socioeconomic factors having an impact over the BS level. The study was conducted with 517 breeders who live in 7 different regions of Turkey. The results have revealed that the enterprises performing “beef cattle fattening and dairy cattle breeding together” have higher BS scores than the enterprises in the other breeding category (P < 0.01). The differences between the technical and financial scores according to geographical regions were statistically significant (P < 0.01). The regions categorized as “west” have the highest score and “south” have the lowest score. It was determined that as the “educational level of the breeder” and “enterprise scale” increased, the BS score significantly went up. The regression model was found significant as a whole (P < 0.01) and the independent variables explained the variation in the technical and financial BS scores to be 14.6% and 12.7%, respectively. Dissemination of education/training practices and increasing enterprise scales will positively affect the level of BS in the sector.Öğe Bir köpekte amitraz toksikasyonu(2011) Aytekin, İsmail; Altuğ, Nuri; Öztürk, Hasan OktayBu olguda amitraz toksikasyonlu bir köpekte laboratuvar parametrelerindeki değişimler araştırıldı. Olgunun materya-lini 2 aylık labrador melezi bir köpek oluşturdu. Anamnezde veteriner hekim tarafından kene enfestasyonuna karşı amitraz banyosu önerildiği, ancak öneriye uyulmayarak 2 gün üst üste tüm vücuda uygulandığı öğrenildi. Köpek kusma, kasılma, hipersalivasyon ve anoreksi şikayetleri ile kliniğimize getirildi. Fiziksel muayenede tonik ve klonik kasılmalar, depresyon, konjunktiva mukozasında solgunluk, bradikardi, hipertermi ve polipne tespit edildi. Vakanın hematolojik ve biyokimyasal analizleri yapıldı. Serum insulin ve kortizol düzeyleri ölçüldü. Hematolojide; mikrositik-hipokromik anemi ve trombositoz belirlendi. Biyokimyasal analizlerde ise; glikoz, ALP, GGT, CK ve LDH düzeylerinde artış, Na, Cl ve insülin düzeylerinde ise azalma saptandı. Tedavi olarak; iki gün %0,9 NaCl sıvı tedavisi, atropin sülfat, diazepam, trimetobenzamid hidroklorür ve metil prednisolon, 1 hafta ise ferrosanol şurup uygulandı. Tedavi sonrası ikinci günde kasılmalar ve kusmanın düzeldiği, bir hafta sonra ise beden ısısı, kalp ve solunum frekansının referans değerlere geldiği saptandı. Tedavi sonrası 7. günde anemi-nin derecesinin azaldığı, ancak düzelmediği belirlendi. LDH ve CK düzeylerinin tedavi öncesine göre azaldığı, ancak referans değerlerin üzerinde olduğu tespit edildi. Tedavi sonrasında insulin düzeylerinin referans değer alt limitlerine, glikozun ise üst limitlerine yaklaştığı saptandı. Sonuç olarak; köpeklerde amitraz toksikasyonunda glikoz, insulin, CK, LDH, Na ve Cl düzeyle-rinin değerlendirilmesinin yararlı olabileceği kanısına varıldı.Öğe Effects of caffeic acid phenethyl ester on oxidative stress, hystopathology and some biochemical parameters in streptozotocin-induced diabetic rats(2015) Sağkan Öztürk, Aliye; Aytekin, İsmail; Özsoy, Şule Yurdagül; Öztürk, Oktay Hasan; Altuğ, Nuri; Yılmaz, NigarAmaç: Diabetes mellitus (DM) önemli bir halk sağlığı problemidir ve tedavisinde insulin terapisinin yanısıra bitkisel ve sentetik ilaçlar verilmektedir. Bu çalışmanın amacı, streptozotocin (STZ) ile indüklenen diyabetli sıçanlarda histopatolojik ve biyokimyasal metotlar kullanılarak CAPE'nin tedavi edici etkilerini değerlendirmektir.Metod: 22 yetişkin erkek Wistar Albino ırkı sıçan 3 gruba ayrıldı: kontrol grubu (n=8), diyabetik grup (n=6) ve diyabetik+CAPE grubu (n=8). 2 gruba periton içi (ip) 50 mg/kg STZ enjekte edilerek DM uyarıldı. Üç gün sonra poliüri ve polidipsi belirtileri ile kan glikoz seviyeleri 270 mg/dl ya da daha yüksek olan sıçanlar diyabetik olarak kabul edildi. Diyabetik+CAPE grubuna tedavi için CAPE 60 gün boyunca 10 µmol/kg dozunda ip olarak uygulandı.Bulgular: Karaciğer malondialdehit (MDA) seviyeleri diyabetik grupta önemli derecede yüksekti. Yüksek karaciğer MDA seviyesi, yüksek alanin aminotransferaz (ALT) ve aspartat aminotransferaz (AST) enzim seviyeleri tarafından desteklendi. Böbrek dokusundaki MDA seviyesinin diğer gruplar ile arasında önemli bir farklılık yoktu ve süperoksit dismutaz (SOD) seviyeleri CAPE grubunda artmıştı. İlave olarak kan üre nitrojen (BUN) ve kreatinin düzeyleri serum örneklerinde sabit kaldı. Deneyin sonunda pankreas dokusunda MDA seviyeleri kontrol grubuyla karşılaştırıldığında deneme gruplarında düşüktü. Böbrek, karaciğer ve pankreas dokularının histopatolojik sonuçları, diyabetik grupla karşılaştırıldığında CAPE grubunda normal histolojik yapıdaydı. Kan glikoz seviyeleri göz önüne alındığında, CAPE ile tedavi edilen grupta, diyabet grubundaki yüksek glikoz seviyeleri ile karşılaştırıldığında kontrol grubuna benzer seviyelerde kan glikozu muhafaza edilmişti. Sonuç: DM'un sebep olduğu oksidatif stres tarafından en çok etkilenen karaciğer dokusudur. Tek seferde STZ enjeksiyonu ile deneme sonunda pankreatik dokuda MDA seviyeleri azaldı. Bu azalma, doku bütünlüğünün bozulmasından kaynaklanan MDA'nın tükenmesi olabilirdi. Sonuç olarak, CAPE'nin oksidatif stresi baskıladığı ve STZ ile uyarılan DM'da kan glikoz düzeylerini düşürdüğü gözlemlendi. Sonuç olarak, DM'da antidiyabetik ilaçlara ilave olarak antioksidan özellikli ilaçları kullanmak faydalı olabilir.Öğe Evaluation of the levels of homocysteine, troponin I, and nitric oxide in lambs with subclinical white muscle disease(2011) Kozat, Süleyman; Altuğ, Nuri; Yüksek, Nazmi; Özkan, CumaliWhite muscle disease (WMD) or Nutritional myodegeneration disease (NMD) is a degenerative disease of the cardiac and skeletal muscles. The level of serum activity of Plasma homocysteine (Hcy), cardiac troponin I (cTn I), Nitric oxide (NO) were investigated in lambs with subclinical NMD in this study. Ten healthy lambs and twenty lambs with subclinical NMD were used in this study. The blood samples were firstly taken at the onset of the disease and then 3 and 10 days after treatment in NMD, and taken once control group. The values of serum activity of creatin kinase (CK), aspartate aminotranferase (AST), alanine aminotranferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP), and lactate dehydrogenase (LDH) were measured with autoanalyzer. Plasma concentration of Hcy, serum cTn I, and levels of NO were determined with ELISA method and value of activity erythrocyte glutathione peroxidase (GSH-Px) was measured with spectrophotometer. Before treatment, values of plasma Hcy, serum NO, cTn I, AST, ALT, ALP, CK, and LDH in lambs with NMD were higher than those of healthy ones (P<0.001), while GSH-Px activity of lambs with NMD are lower than those of healthy (P<0.001). After ten days of treatment, there were no significant diff erences between treated lambs with NMD and healthy lambs. Nutritional myodegeneration in lambs is associated with increased levels of Hcy, cTn I, and NO. Increased levels of Hcy, cTn I, and NO may be a result of selenium deficiency causing myocardial disorder in NMD lambs.Öğe Holştayn ırkı bir inekte retrofarengeal apseye bağlı üst solunum yolu obstruksiyonunda respiratorik asidozis ve kompenzatuvar cevaplar(Fırat Üniversitesi, 2019) Altuğ, Nuri; İşler, Cafer Tayer; Altuğ, Muhammed EnesBu olgu sunumunda sığırlarda nadir görülen retrofarengeal apseye bağlı üst solunum yolu obstruksiyonunda respiratorik asidozis ve kompenzatuvar cevaplar tanımlandı. Olguyu boğaz bölgesinde şişlik ve solunum güçlüğü anamnezine sahip 3 yaşında Holştayn ırkı bir inek oluşturdu. Olgu lezyonun yerleşim yeri, klinik ve radyografik bulgulara göre retrofarengeal apse olarak tanımlandı. Olgunun hematolojik ve kan gazları analizlerinde granülositik lökositozis, respiratorik asidozis, hipokalemi ve hipokalsemi belirlendi. Medikal tedavi sonrası klinik bulguların düzeldiği, apsenin önemli oranda küçüldüğü ve radyografide apse odağındaki kazefiye kitlenin oldukça azaldığı belirlendi. Tedavi sonrasında granülositik lökositozun ortadan kalktığı, respiratorik asidozun önemli derecede kompanze edildiği saptandı. Sonuç olarak, retrofarengeal apse olgularında apsenin tamamen iyileşmesini sağlayacak yeterli bir süre için medikal tedavi uygulanmasının respiratorik asidozun kompenzasyonunda önemli olduğu kanısına varıldı.Öğe Holştayn ırkı üç inekte sekum dilatasyonu, dislokasyonu ve torsiyonu(2012) İşler, Cafer Tayer; Altuğ, Muhammed Enes; Altuğ, Nuri; Motor, SedatIn this study, cecal dilatation-dislocation and torsion diagnosed using laparotomy technic in three Holstein cows with the ages of 5 (first case), 7 (second case), and 8 (third case) years, respectively, were evaluated. The animals were brought to the clinics of the Faculty of Veterinary Medicine, Mustafa Kemal University, one month later after parturition, with the complaints of anorexia, restlessness, weight loss, and decreased milk production. In clinical examination; dehydration at varying levels was observed in all cases. Simultaneous auscultation and percussion revealed ping sounds in right abdomen. The levels of serum Na +, K+, Cl-, Ca+2 and P -3 were determined to decrease, while creatinine levels increased. Experimental laparotomy through the right paralumbar fossa disclosed necrosis in the mesentery of the region of the ileo-seco-colic torsion. Thus, perforation was seen in the first and second cases. As treatment; cecal content was evacuated, the torsions were corrected, and th e perforated necrotic areas were resected and sutured. The second and the third cases recovered but the animal in the first case was sent to slaughter due to deterioration during the post-operative period. As a result, the priority of medical or surgical treatment should be based on the changes in clinical and laboratory findings in the cases of cecal dilatation, dislocation and torsion. Additi onally, it is concluded that reduced iron level may be considered as a prognostic indica tor observed in the cases with dehydration, gastrointestinal bleeding, and anemia.Öğe Immunostimulatory effects of Aloe vera and ?-Glucan on cellular and humoral immune responses following vaccination with polyvalent vaccines in dogs(2010) Altuğ, Nuri; Yüksek, Nazmi; Ağaoğlu, Zahid TevfikThe aim of this study was to evaluate the effects of Aloe vera and β-Glucan on lymphocyte subsets, haematological parameters and immunglobulin concentrations following vaccination in dogs. For this purpose, totally 20 street dogs were used. The animals were allocated into five groups. Group 1 consisted of only polyvalent vaccine applied dogs. Group 2 and 3 were only Aloe vera and β-Glucan applied dogs, respectively. Group 4 and 5 were consisted of polyvalent vaccine in addition to Aloe vera and β-Glucan applied dogs, respectively. Blood samples were collected before vaccination and after vaccination (AV). Although platelet (PLT) counts in group 1 decreased AV, in all other groups (group 2, 3, 4, 5) it increased. White blood cell (WBC) and peripheral blood mononuclear lymphocyte (PBML) counts (in all groups), peripheral blood polymorphonuclear lymphocyte (PBPL) counts (group 1, 2, 4, 5), neutrophil (group 1, 4, 5), monocyte (group 2, 3, 5), packed cell volume (PCV) ratios (group 2 and 3) and haemoglobin (HGB) concentrations (group 3) increased AV. But, lymphocyte ratios in all groups did not change AV. CD8 T lymphocyte ratios in all groups increased at $7^{th}$ and $14^{th}$ days AV. Although CD3 T lymphocyte ratios in group 1 increased at $7^{th}$ day AV, CD4 T and B lymphocytes ratios did not change AV period. But, both CD3 and CD4 T lymphocytes ratios in all other groups increased at $7^{th}$ and $14^{th}$ days AV. Moreover, B lymphocytes ratios in all groups except for group 1 increased AV. On the other hand, B lymphocytes ratios in group 2 and 3 increased only $7^{th}$ day AV, while this increase in group 4 and 5 were present on both $7^{th}$ and $14^{th}$ days AV. Serum IgM concentrations in group 1 increased only $7^{th}$ day AV, whereas its levels did not change in group 2 and 3. Serum IgG concentrations in group 1, 2 and 3 increased only $14^{th}$ day AV. But, serum IgM and IgG concentrations in group 4 and 5 increased at $7^{th}$ and $14^{th}$ days AV. Administration of Aloe vera and β-Glucan after vaccination in dogs may stimulate both cellular and humoral immun responses. Additionally, it might have restorative effect on PLT counts.Öğe Ruminantlarda koruyucu hekimlik : I. aşı uygulamaları(2013) Altuğ, Nuri; Özdemir, Ramazan; Cantekin, ZaferCanlı vücudu bağışıklık sistemi sayesinde infeksiyonlara bağlı oluşabilecek hasarların önüne geçme yeteneğine sahiptir. Canlılarda bağışıklık, doğal bağışıklık ve edinsel bağışıklık olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İmmunolojiye gerçek anlamını kazandıran ve immun yanıt deyimini içeren kavram, spesifik bağışıklıkta denilen edinsel bağışıklıktır. Edinsel bağışıklık doğal infeksiyon ya da aşılamalar yoluyla aktif olarak, kolostrum ve immunserum ile de pasif olarak oluşabilmektedir. Koruyucu hekimlik kapsamında edinsel bağışıklık oluşturulmasında aşı uygulamaları sıklıkla başvurulan yöntemlerdendir. Bu derlemede aşı ve aşı çeşitleri, aşı uygulamalarında dikkat edilecek hususlar, gözlenebilecek yan etkiler ve ruminantlarda uygulanan aşılar hakkında güncel bilgiler verilerek, eksikliği görülen bölgeye ve sürüye uygun aşı programının hazırlanmasına katkı sağlanması amaçlanmıştır.Öğe Ruminantlarda koruyucu hekimlik : II. endoparaziter kontrol(2013) Altuğ, Nuri; Özdemir, Ramazan; Yaman, MehmetKoruyucu hekimlik, ruminantlarda endoparazit olarak yaşayan helmint hastalıklarını önlemek ve maksimum ve- rim elde etmek amacıyla önemlidir. Aşı çalışmaları henüz başarıya ulaşmadığından antihelmintik kullanımı, üretim ka- yıplarının azaltılmasına, zoonoz hastalıkların önlenmesine katkı sağlayan ve hala en sık başvurulan yöntemdir. Bunun- la birlikte ruminantlarda helmint enfeksiyonlarının kontrolü antihelmintik mücadele ve alternatif kontrol yöntemlerinin eş zamanlı ve bilinçli yapılmasıyla sağlanabilir. Bilinçsiz ve düzensiz antihelmintik uygulamaları etkili bir kontrolü engelle- mekte ve ilaçlara karşı direnç gelişmesine neden olmaktadır. Antihelmintik ilaç kullanımının temel amacı, konakçının parazit yükünü mümkün olduğunca azaltmaktır. Kullanılacak ilacın seçiminde parazitin gelişme dönemi, ilacın etki spektrumu, terapotik indeksi, verilme kolaylığı, fiyatı ve kalıntı bırakıp bırakmayacağı gibi kriterler dikkate alınmalıdır. Mücadele etkili ilaçlarla ve uygun zamanda yapılmalıdır. Tedavide etki spektrumu dar olan ilaçlar başka ilaçlarla kombi- ne edilmeli veya geniş spektrumlu ilaçlar tercih edilmelidir. Pratik uygulamada ruminantlar yılda iki kez tedavi edilirler. Tedavide doğru doz uygulamasına, kullanım sıklığına ve ilaç rotasyonuna dikkat edilmesi, ilaçlara karşı direnç gelişimi- ni önleyerek daha az antihelmintik kullanımı sağlayacaktır. Bu derlemede antihelmintik ilaçların etki mekanizması, etki spektrumu, etken maddeleri ve bunların ticari preparatları ile gebelik, laktasyon ve kesim öncesi kullanımında dikkat edilecek hususlar tablolarla özetlenmiştir.Öğe Snake envenomation in two cattle: clinical/laboratory aspects and treatment using equine-derived antivenin of Viperidae(TÜBİTAK, 2019) Altuğ, Nuri; İşler, Cafer TayerIn this case report, specific antivenin treatment for Viperidae snake envenomation in two cattle was defined for the first time. The diagnosis of snake envenomation was made according to the history and clinical findings. Clinical examination revealed systemic (tachycardia, dyspnea, cyanosis, hypersalivation, ruminal hypotony) and local (swelling of the leg and head) findings depending on the location of snake bites. Laboratory analysis determined granulocytic leukocytosis, monocytosis, decreased iron binding capacity, and increased CK and LDH enzyme activities. In the specific treatment of cases, equine-derived polyvalent antivenin containing antitoxic immunoglobulins against Viperidae species was administered. Additionally, 5% dextrose, antibiotics, dexamethasone, antihistamines, diuretics, and a vitamin B complex were applied. All clinical and laboratory abnormalities improved after treatment. Complete clinical improvement was observed within 1 week in both cases. The results indicate that equine-derived specific antivenin treatment in snake bites of the family Viperidae can be successfully used in cattle.