Yazar "Doğruer, Gökhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aşım sezonunda Şami keçilerinde progestagen içeren deri altı implant ve vaginal süngerlerin uzun ve kısa süreli uygulamalarının fertilite üzerine etkisi(2011) Özer, Mustafa Özcan; Doğruer, GökhanÇalışma; üreme sezonunda Şami ırkı keçilerde, fluorogeston asetat (FGA) içeren vaginal sünger ve norgestomet içeren kulak altı implantların uzun ve kısa süreli kullanımlarının fertilite parametreleri üzerindeki etkilerinin belirlenmesi amacıyla düzenlendi. Araştırmada; sağlıklı, en az birdoğum yapmış, yaşları 3 ile 6 arasında değişen 88 Şami keçisi kullanıldı. Keçiler uzun süreli sünger (USS, n=22), kısa süreli sünger (KSS, n=22),uzun süreli implant (USİ, n=22) ve kısa süreli implant (KSİ, n=22) olmak üzere rastgele 4 eşit gruba ayrıldı. Fluorogeston asetat içeren vaginalsüngerler, USS grubuna 14 gün, KSS grubuna ise 6 gün süreli uygulandı. Norgestomet içeren deri altı implantlar USİ grubuna 14 gün, KSİ grubunaise 6 gün uygulandı. Bütün gruplarda süngerlerin veya implantların çıkarılmasından 2 gün önce 400 IU PMSG ve 75 mcg Cloprostenol kas içienjekte edildi. USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında ortalama östrüs başlangıç zamanları süngerlerin çıkarılmasından sonra sırasıyla; 27.6±0.4, 27.6±0.4,28.6±0.4 ve 27.7±0.5 saat olarak belirlendi. Östrüs oranları USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında sırasıyla %95.4, %95.4, %95.4 ve %86.3 olarak tespitedildi. USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında gebelik oranları sırasıyla %72.7, %68.2, %72.7, %68.2 olarak belirlendi. Konsepsiyon oranları ise USS,KSS, USİ ve KSİ gruplarında sırasıyla %76.1, %71.4, %76.1 ve %78.9 olarak saptandı. Doğum oranları USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında sırasıyla%93.8, %86.7, %87.5 ve %93.3 olarak saptandı. Yavru verimleri USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında sırasıyla %133, %130, %135 ve %128 tespit edildi.USS, KSS, USİ ve KSİ gruplarında elde edilen östrüs başlangıç zamanları, östrüs oranları, gebelik oranı, konsepsiyon oranı ve yavru verimleriistatistik olarak önemli değildi (P>0.05). Sonuç olarak aşım sezonunda FGA içeren vaginal sünger ve norgestomet içeren kulak implantlarının PMSG ve PGF2? ile kombine edilerek kullanımı ile östrüslerin başarılı bir şekilde senkronize edilebileceği kanaatine varıldı. Uygulamaların kısa (6gün) veya uzun (14 gün) süreli olmasının fertilite parametrelerinde bir fark meydana getirmediği, kısa süreli uygulamalarının fertilite açısından uzun süreli uygulamalar kadar etkin olduğu, saha şartlarında yapılan uygulamalarda süre açısından daha avantajlı olduğu kanısına varıldı.Öğe Bir buzağıda perosomus elumbus olgusu(2010) Özmen, Erdal; Özsoy, Şule Yurdagül; Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, GökhanBu olguda holstein ırkı bir sığırdan ekstraksiyon forse ile doğduktan beş dakika sonra ölen, dişi bir buzağıda rastlanılan perosomus elumbus olgusu klinik, anatomik ve patolojik bulguları ile tanımlanmıştır. Buzağıda lumbal, sacral ve coccygeal omurlar bulunmamaktaydı. Arka ayaklarda ankiloz gözlendi.Öğe Bir Gazella gazella’da (Hatay dağ ceylanı) ultrasonografi ile gebelik tanısı(2010) Ergün, Yaşar; Doğruer, Gökhan; Sarıbay, Mustafa KemalMustafa Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniklerine Hatay İl Çevre Orman Müdürlüğü, Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı Şube Müdürlüğünce yaralı olarak getirilen ergin, dişi, yaklaşık 6-12 aylık ceylanın rutin genel muayenesi esnasında, ultrasonografi kullanılarak yapılan muayenesinde gebe olduğu belirlendi. Transabdominal olarak inguinal bölgeden yapılan gebelik muayenesinde 2.5-5 MHz konveks ve 5-7.5 MHz mikrokonveks prob kullanıldı. Muayenede embriyonal kalp atımı belirgin olarak görüldü, amnion zarının embriyonun etrafını sardığı belirlendi ancak plasentomlar, ekstremiteler, vertebra ve kostalar gözlenemedi. Türkiyede yaşayan Gazella gazella türünde ultrasonografi kullanılarak ilk kez yapılan bu gebelik teşhisi ile Gazella gazella’nın da dahil olduğu yaban hayvanlarında da gerektiğinde ultrasonografi kullanılarak gebeliklerin tespit edilebileceği kanısına varıldı.Öğe Bir köpekte vajinal leyomiyosarkom(2017) Köse, Ayşe Merve; Özsoy, Şule Yurdagül; Doğruer, GökhanBu olguda kısırlaştırılmış bir köpekte vajinal leyomiyosarkomun tanımlanması amaçlanmıştır. Olgunun materyalini vulvasından sarkan bir kitle şikayeti ile kliniğimize getirilen melez erişkin dişi bir köpek oluşturdu. Köpeğin anamnez bilgilerinde daha önce kısırlaştırılmış olduğu ve son iki aydır vulvasından sarkan bir kitlenin olduğu öğrenildi. Fiziksel muayenede köpeğin genel durumunun iyi olduğu belirlendi. Vajinal muayenede; vulvadan dışarı sarkan, saplı, pembemsi renkli sert bir kitle tespit edildi. Kitlenin köpeğin vajinasının dorsal duvarından köken aldığı belirlendi. Kitleye tümöral bir yapı tanısı konularak operasyonla uzaklaştırılmasına karar verildi. Makroskobik olarak 5.6x3.2x1.7 cm boyutlarında, 43 gr ağırlığında, pembemsi beyaz renkte, elastik kıvamlı kitle gözlendi. Mikroskobik olarak hiperkromatik çekirdekli, birbirine çaprazlar yapan, anaplastik şekilli, iğsi ve yuvarlak şekilli hücreler arasında çok çekirdekli dev hücreleri, nekroz alanları ve yer yer mitozlar dikkati çekti. Makroskobik ve mikroskobik özelliklerine göre tümöre leyomiyosarkom tanısı kondu. Sonuç olarak; vajinal leyomiyosarkomun köpeklerde nadir görülmesi ve köpeğin kısırlaştırılmış olması nedeniyle olgunun makroskobik ve histopatolojik bulgularının literatür verilere katkı sağlayabileceği düşünüldü.Öğe Coagulase gene polymorphism of staphylococcus aurreus isolated from subclinical bovine mastitis(2007) Aslantaş, Özkan; Demir, Cemil; Türütoğlu, Hülya; Cantekin, Zafer; Ergün, Yaşar; Doğruer, GökhanÖzet: Bu çalışma, üç farklı şehirden (Hatay, Gaziantep ve Burdur) toplanan mastitisli sığır sütlerinden izole edilen 80 Staphylococcus aureus susunun koagulaz gen polimorfizmini araştırmak amacıyla yapıldı. Seksen S. aureus susu 5 farklı polymerase chain reaction (PCR) amplikonu oluştururken, 79 izolat 1 amplikon ve 1 izolat 2 amplikon oluşturdu. İzolatlar, koagulaz geninin restriction fragment length polymorphism (RFLP) analizi ile 9 genotipe ayrıldı. İki yaygın genotip izolatların % 73,8'ini oluşturdu. Sonuçlar, çalışılan bölgelerde farklı genotiplerin olduğunu ve bunlardan sadece bir veya iki genotipin dominant olduğunu göstermektedirÖğe Comparison of PCR and culture methods for diagnosis of subclinical mastitis in dairy cattle(2015) Cantekin, Zafer; Ergün, Yaşar; Doğruer, Gökhan; Sarıbay, Mustafa Kemal; Solmaz, HasanSığır mastitisleri süt sığırcılığı endüstrisinde ekonomik kayıpların en önemli nedenidir. Mastitiste etkeninin hızlı ve kesin tanısı hastalığın tedavisi ve kontrolü açısından çok önemlidir. Bu çalışmanın amacı subklinik sığır mastitislerinde etkenin tanısı için kültür ve polimeraz zincir reaksiyonu tekniklerinin karşılaştırılmasıdır. Bu amaçla, 540 ineğin California Mastitis Test ile muayenesinden sonra, pozitif bulunan 79 adet süt örneği, klasik kültür metodu ve direkt sütten yapılan polimeraz zincir reaksiyonu ile analiz edildi. Kırk üç örnekte her iki yöntemde de mikroorganizma belirlenirken, sadece 7 örnekte iki teknik arasından fark görüldü. Bu 7 örnekte kültür yöntemiyle sadece Koagülaz Negatif Stafilok belirlenirken, polimeraz zincir reaksiyonu ile Koagülaz Negatif Stafilok dışında S. dysgalactiae yönünden de pozitif bulundu. Bu çalışmanın sonuçları polimeraz zincir reaksiyonunun kültür yönteminden daha duyarlı olduğunu ve direkt olarak süt numunesinden hedef etkenin bir kaç saat içinde saptanabileceğini gösterdi. Hızlı ve güvenilir moleküler tekniklerin kullanımı mastitiste sürüden çıkarma veya tedavi etme konusunda hızlı karar verilebilmesinde yardımcı olabilir.Öğe Determination of efficient CIDR application periods in timed artificial insemination of Damascus goats during the breeding season(Ankara Üniversitesi, 2019) Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Yoldaş Ürer, Ece; Köse, Ayşe Merve; Ateş, Cafer Tayyar; Özcan, Oğuzhan; Sarıbay, Mustafa KemalThis research was conducted to determine the most efficient CIDR application periods in timed artificial insemination (TAI) protocols in Damascus goats during the breeding season. Ninety-six Damascus goats were used and the animals were randomly allocated into four equal groups. CIDR was used for 18, 12, 6 and 3 days in groups VL, L, S, and VS, respectively. 500 IU of eCG and 125 mcg of cloprostenol were administered on the day of CIDR removal. The goats were timely inseminated intra-cervically by cooled semen 48-60 h after removal of CIDR together with 5 mcg GnRH administration. Pregnancy rates were 62.5%, 79.2%, 75% and 62.5% in VL, L, S and VS groups, respectively. Abortion rates were 13.3%, 5.3%, 5.6% and 13.3%, also kidding rates were found to be 86.6%, 94.7%, 94.4% and 86.6% in VL, L, S and VS groups, respectively. Fertility rates were 54.2%, 75%, 70.8% and 54.2% in VL, L, S and VS groups, respectively. No significant difference was observed in pregnancy rates, abortion and kidding rates among the groups (p>0.05). As a result, CIDR has a wide range of application period in TAI protocols in Damascus goats during the breeding season. The short-term usage as short as 3 days, will offer high flexibility in TAI protocols of goats. Even no statistical difference was obtained among the groups, lower rates of fertility in VS and VL groups may provide economic loss. Further studies with a larger number of animals are needed to clarify the questions about fertility and economic issues.Öğe The Effect of Gonadotropin Releasing Hormone Administration on Fertility and Embryonic Loss in Goats during the Anoestrus Period(Universidade Federal do Rio Grande do Sul, 2021) Köse, Ayşe Merve; Ürer, Ece Koldaş; Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Çetin, Nurdan Çoskun; Demirezer, HaydarBackground: Following the induction of oestrus out of season in small ruminants, low fertility and variations in fertility rates are associated with embryonic losses. One of the main causes of embryonic loss is luteal dysfunction. Gonadotropin Releasing Hormone (GnRH) supports the luteal structure, and increasing progesterone levels may be beneficial in terms of promoting embryonic life. The main objective of the present study was to evaluate the efficacy of GnRH administration following an oestrus induction protocol in the anoestrus season for preventing embryonic loss in goats having failure to conceive during the season. Materials, Methods & Results: In the study, 106 Damascus goats aged 3-5 years and weighing 45-60 kg were used. The oestrus of 106 goats in the anoestrous group was stimulated with progesterone and pregnant mare serum gonadotropin (PMSG) treatment. Out of breeding season, goats were divided into the 4 following groups: GnRH0 (n = 27), GnRH7 (n = 26), GnRH0+7 (n = 27) and control (n = 26). In each goat, an intravaginal sponge (IS) containing 20 mg of fluorogestone acetate (FGA) was placed into the vagina and left for 9 days. With the withdrawal of the sponge, 550IU PMSG and 125 ?g of d-cloprostenol were injected intramuscularly. Oestrus detection was made via teaser bucks for 3 days starting 24 h after withdrawal of the IS. Eighteen bucks known to be fertile were used for breeding. Goats in the oestrus period were mated via natural breeding. The GnRH analogue lecirelin was injected intramuscularly at breeding in the GnRH0 group, on day 7 post-breeding in the GnRH7 group, and both at breeding and on day 7 post-breeding in the GnRH0+7 group. No injections were given to the control group. Blood samples for progesterone measurement were taken by jugular vena puncturing on days 3, 6, 7, 10, 13, 16, and 19 after breeding from 10 randomly chosen goats in all groups. The goats with a level of > 3.5 ng/mL of progesterone on day 21 post-breeding were evaluated as pregnant. Pregnancy was also viewed on day 50 after breeding by real-time ultrasonography (USG) with a 5-7.5 MHz convex probe. The oestrus rate was 96.23% (102/106) in the goats. The rates of onset of oestrus between 36-48 h, 48-60 h and 60 h and beyond were 38.7% (41/106), 21.7% (23/106) and 35.8% (38/106), respectively. The total pregnancy rate was 35.8% (38/106). There were no statistically significant differences (P > 0.05) found for the pregnancy rate, embryonic death rate or progesterone concentration of the groups. However, serum progesterone levels were statistically different in the GnRH7 group compared with the control group (P < 0.05). Discussion: After synchronisation, various anti-luteolytic strategies can be used to support corpus luteum development and elevate progesterone concentration in the luteal phase to decrease embryonic loss and increase reproductive performance. Therefore, application of GnRH to support the luteal structure and to increase progesterone levels may be beneficial in terms of supporting embryonic life. The results showed that GnRH treatment on the day 7 post-breeding following oestrus induction, including FGA and PMSG, can increase serum progesterone levels in Damascus goats in the anoestrus period. However, following oestrus induction in the anoestrus period, it was seen that GnRH treatment at breeding or on day 7 after breeding did not have any positive effect on embryonic loss or reproductive performance. In conclusion, it was considered that this protocol could be implemented successfully, yielding a 35% pregnancy rate in Damascus goats in the anoestrus period, but embryonic loss must be deeply studied in detail. © 2021 Universidade Federal do Rio Grande do Sul. All rights reserved.Öğe The effect of post-mating diclofenac sodium injections on the pregnancy rate of the lactating goats synchronized by buck effect at the initiation of breeding season(2012) Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Sarıbay, Mustafa Kemal; Ateş, Cafer TayyarÇalışma; aşım sezonu başlangıcında teke etkisi ile östrüsleri uyarılan keçilere, aşım sonrası 15-16. günlerde diklofenak sodyum enjeksiyonlarının gebelik oranı üzerindeki etkisinin belirlenmesi amacıyla yapıldı. Toplam 107 baş Şami Keçisi teke etkisi ile senkronize edildi. Yaşları 3-6 arasında değişen, tekelerin sürüye katılmasından 9-15 gün arasında östrüs gösteren ve aşım yaptırılan 54 baş keçi araştırmanın hayvan materyalini oluşturdu. Keçiler Diklofenak sodyum (DFS) ve kontrol olmak üzere rastgele 2 eşit gruba ayrıldı. DFS grubuna diklofenak sodyum aşımlardan sonraki 15-16. günlerin sabahında 24 saat ara ile, iki kez, 2.5 mg/kg dozda kas içi enjekte edildi. Kontrol grubuna ise aynı gün ve saatlerde plasebo enjeksiyonu yapıldı. 50. günde yapılan ulrasonografik muayenede diklofenak sodyum grubunda gebelik oranı %77.8 (21/27), kontrol grubunda ise %51.9 (14/27)olarak bulundu. DFS ve Kontrol gruplarının gebelik oranları istatistik olarak farklı bulundu (p<0.05). Sonuç olarak laktasyondaki keçilerde aşım sezonu başlangıcında aşım sonrası 15-16. günlerde yapılan diklofenak sodyum enjeksiyonlarının gebelik oranlarını artırdığı kanaatine varıldı.Öğe Effects of long and short-term progestagen treatments plus GnRH followed by taı on fertility parameters in lactating hair goats during the transition period(2012) Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Ateş, Cafer TayyarÇalışma, geçiş döneminde laktasyondaki keçilerde 6 veya 12 gün süreli kullanılan progestagen içeren intra-vaginal sünger ugulamalarının sabit zamanlı tohumlamalardaki etkinliği aynı zamanda sabit zamanlı tohumlamaların GnRH ile kombine edilmesinin fertilite üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütüldü. Araştırma yaşları 2-5 arasında değişen, en az bir doğum yapmış 104 baş Kıl Keçisi üzerinde yürütüldü. Keçilerin tamamına 30 mg fluorogeston asetat (FGA) içeren sünger uygulandı. Süngerler kısa dönem (ST, n=52) grubunda 6 gün, uzun dönem grubunda (LT, n=52) ise 12 gün süreyle vaginada tutuldu. Süngerlerin çıkartıldığı gün keçilere 400 IU PMSG ve 0.075 mg cloprostenol kas içi enjekte edildi. Keçilerin tamamı süngerler çıkartıldıktan 48 saat sonra soğutulmuş taze sperma kullanılarak tohumlandılar. Tohumlama zamanında ST grubundaki keçiler ST1 (n=24) ve ST2 (n=24), LT gruplarındaki keçiler ise LT1 (n=22) ve LT2 (n=23) olmak üzere kendi aralarında rastgele iki alt gruba ayrıldılar. ST1 ve LT1 kontrol grubu olarak bırakıldı, ST2 ve LT2 grubundaki keçilere tohumlama anında 5 mcg buserelin asetat uygulandı. ST1, ST2, LT1 ve LT2 gruplarında sırasıyla gebelik oranları %37.5, %41.6, %40.9, %47.8, ikizlik oranları %22, %30, %11, %18, yavru verimleri ise %122, %130, %111, %118 olarak saptandı. Bütün çalışma gruplarında doğum oranları %100 olarak tespit edildi. Gruplar arasında gebelik oranı, doğum oranı, ikizlik oranı ve yavru verimleri arasında farklılık önemli değildi (P>0.05). Çalışmanın sonuçları kıl keçilerinde geçiş döneminde östrüs tespiti yapılmadan uygulanan sabit zamanlı tohumlamalarda hem kısa hem de uzun dönem vaginal sünger uygulamalarının kullanılabileceğini göstermektedir. Buna ek olarak progesteron kullanılarak yapılan östrüs tespitsiz sabit zamanlı tohumlamanın geleneksel östrüs tespiti yapılarak uygulanan suni tohumlama uygulamalarına iyi bir alternatif olabileceği kanısına varıldı. Aynı zamanda tohumlama anında yapılan GnRH uygulamalarının reprodüktif parametreleri artırmadığı kanısına varıldı.Öğe The effects of supplemental niacin and methionine on serum glucose, betahydroxybutyric acid, and non-esterified fatty acid levels during late gestation and early postpartum period in Damascus dairy goats(TÜBİTAK, 2020) Sarıbay, Mustafa Kemal; Köse, Ayşe Merve; Özsoy, Bülent; Ahsan, Umair; Koldaş Ürer, Ece; Köse, Serkan İrfan; Doğruer, GökhanThe objective of this study was to assess the changes in serum glucose, beta-hydroxybutyric acid (β-HBA), and nonesterified fatty acid (NEFA) levels in Damascus dairy goats fed niacin (Nia) and methionine (Met) during late gestation and early postpartum period. A total of 75 dairy goats at 105th day of gestation were divided into 3 groups as control (no supplementation), Nia (20 g/kg Nia), and Met (2.5 g/kg Met) groups. The dietary treatments continued until parturition. Dairy goats fed dietary Nia had greater serum glucose levels on day 125 of gestation compared to the other dietary treatments (P < 0.05). On day 135 of pregnancy, serum glucose levels were higher in Met group than control group (P < 0.05). Serum β-HBA levels decreased on days 135 and 145 in dairy goats fed Nia than those in control group. Dietary Nia and Met lowered serum β-HBA levels on day 10 postpartum compared to control group (P < 0.05). Serum NEFA levels decreased (P < 0.05) on days 135 and 145 in dairy goats fed Nia supplemented ration than those in control group. Serum NEFA levels d 10 postpartum were different among the groups (P < 0.05). In conclusion, dietary Nia and Met supplementation improved serum glucose levels on day 125 of gestation while decreasing β-HBA and NEFA levels during late gestation and early postpartum period in Damascus dairy goats under the conditions of present study.Öğe FGA tedavisi uygulanan anöstrüsteki koyunlarda eCG ve PGF2a’nın farklı zamanlarda uygulanmasının fertilite üzerindeki etkisi(2015) Doğruer, GökhanDoğruer G, Ergün Y, Karaca F, Sarıbay MK, Ateş CT, Aköz M, Aydın İ. FGA tedavisi uygulanan anöstrüsteki koyunlarda eCG ve PGF2?’nın farklı zamanlarda uygulanmasının fertilite üzerindeki etkisi.Öğe Gebe ve gebe olmayan Holstein ırkı ineklerde plazma vitamin a ve $beta$-karoten düzeyleri(2003) Haliloğlu, Seyfullah; Semacan, Ahmet; Başpınar, Nuri; Doğruer, GökhanBu çalışma, tohumlama sonrası gebe ve gebe olmayan ineklerde, plazma p-karoten ve vitamin A düzeylerindeki değişimlerin belirlenmesi amacıyla, tek doğum yapmış, aynı bakım ve besleme şartlarındaki 20 adet Holstein ırkı inek üzerinde gerçekleştirildi. Vaginal, rektal ve ultrasonografik muayeneler yapılarak reprodüktif problemleri olmadığı belirlenen ineklerin östrüs senkronizasyonları yapıldı ve tohumlandılar. Tohumlama sonrası 0-23. günler arasında her bir inekten toplam 11 kez kan örnekleri alınarak, spektrofotometrik olarak plazma p-karoten ve vitamin A düzeyleri belirlendi. Tohumlama sonrası 25.günde ineklerin ultrasonografik gebelik muayeneleri yapılarak gebe (n=11) ve gebe olmayanlar (n=9) olmak üzere iki gruba ayrıldılar. Çalışmada gebe ineklerde p-karoten ve vitamin A düzeyleri arasında pozitif korelasyon gözlenirken, gebe olmayanlarda ilişkiye rastlanmamış, ayrıca gebe ve gebe olmayanlar arasında ortalama plazma p-karoten düzeyleri açısından anlamlı farklılıklar gözlenirken, vitamin A düzeylerinde fark bulanamamıştır. Sonuç olarak; özellikle kapalı ahır besisi yapılan ineklerde fertilite oranının artırılması amacıyla p-karotence zengin beslemenin yararlı olacağı kanısına varılmıştır.Öğe Hatay ilindeki aile tipi süt sığırcılığı işletmelerinde subklinik mastitislerin epidemiyolojisi(2004) Ergün, Yaşar; Aslantaş, Özkan; Doğruer, Gökhan; Cantekin, ZaferBu çalışma, Hatay ilinde işletme başına 3-10 baş inek yetiştirilen aile.tipi süt sığırcılığı işletmelerinde yürütüldü. Bu amaçla, 11 ilçeye bağlı farklı yerleşim yerlerinden alınan toplam 160 süt ineği Califoma Mastitis Test'i (CMT) ile muayene edildi. CMT pozitif 115 (% 71.9) inekten alınan 262 (% 40.9) adet süt örneği mikrobiyolojik olarak incelendi. İzole ve identifiye edilen mikroorganizmaların 12 farklı antibiyotiğe karşı duyarlılıkları belirlendi. Mikrobiyolojik olarak incelenen 262 adet süt örneğinin 200'ünden (% 76.3) aerobik mikroorganizma izole ve identifiye edildi. Bu etkenlerin 98'i (% 42.4) Koagulaz Negatif Staph-ylococcus (KNS), 58'i (% 25.1) S. aureus, 26'sı (% 11.2) S. uberis, 15'i (% 6.5) S.agalactiae, 8'i (% 3.5) S.dysgalactiae, 6'sı (% 2.6) Micrococcus spp, 5'i (% 2.2) Bacillus spp., 5'i (% 2.2) £ coli, 4'ü (% 1.7) Candida spp., 4'ü (% 1.7) P. auriginosa ve 2'si (% 0.9) S. feacalis olarak tespit edildi, izole ve identifiye edilen mikroorganizmalara karşı en etkili antibiyotiklerin Da-nofloksasin, Enrofloksasin, Sulbaktam-Ampisilin, Amoksisilin-Klavulonik Asit ve Sefaperazon olduğu belirlendi. Sonuç olarak, bölgedeki aile tipi sütçü işletmelerde subklinik mastitis prevalansının yüksek olduğu ve sahada yaygın olarak kullanılan bazı antibiyotiklere karşı direnç geliştiği belirtendi.Öğe Holstein ırkı bir düvede uterus unikornis olgusu(2009) Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Özmen, Erdal; Özsoy, Şule YurdagülBu olgu sunumunda bir düvede rastlanan uterus unikornis olgusu tanımlandı. Tohumlama ve östrüs kayıtları düzenli tutulan bir işletmede, daha önceden 8 kere tohumlanmış 28 aylık bir düvede; rektal muayene sırasında sadece sağ kornu palpe edilebilirken sol kornu belirlenemedi. Muayenede her iki ovaryumun da mevcut olduğu tespit edildi. Sol ovaryumun üzerinde hiçbir fonksiyonel yapı belirlenemezken, sağ ovaryum üzerinde bir Korpus luteum (KL) belirlendi. Düveye bu bulguların belirlendiği gün 150 mg d-kloprostenol kas içi enjekte edildi. On dört gün sonra sağ ovaryumda aktif bir KL belirlendi ve ikinci d-kloprostenol enjeksiyonu yapıldı, bu uygulamadan 48 saat sonra yapılan ultrasonografik muayenede sağ ovaryumda 1.10 cm çapında follikül belirlendi ve buserelin acetate 10 mcg dozunda kas içi enjekte edildi ve 16 saat sonra tohumlandı. Tohumlama sırasında yapılan ultrasonografik muayenede ise follikül çapının 1.50 cm olduğu gözlendi. Tohumlamadan 29 gün sonra ultrasonografi ile yapılan gebelik muayenesinde düvenin gebe olmadığı belirlendi ve düve kesime sevk edildi. Postmortem muayenede; sağ kornu uterinin varlığı belirlenirken, sol kornu uterinin olmadığı ve yerinde lumeni olmayan fibröz bir şeritin bulunduğu görüldü. Sonuç olarak, uterus unikornisin reprodüktif problemlere neden olabileceği, bu nedenle süt inekçiliğinde yetiştirmede kullanılacak düvelerin seçiminde, dikkatli bir şekilde genital organ muayenelerinin yapılmasının daha sonra karşılaşılabilecek sorunların en aza indirgenmesinde hayati öneme sahip olduğu kanaatine varıldı.Öğe Milk yield and quality traits in different lactation stages of Damascus goats : Concentrate and pasture based feeding systems(Ankara Üniversitesi, 2019) Yakan, Akın; Özkan,Hüseyin; Eraslan Şakar, Aysel; Ateş, Cafer Tayyar; Ünal, Necmettin; Koçak, Ömür; Doğruer, Gökhan; Özbeyaz, CeyhanBu çalışma, farklı besleme sistemlerindeki Şam keçilerinin laktasyonun farklı dönemlerinde süt verimi ve süt kalite özelliklerinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Keçiler konsantre yeme ve meraya dayalı olarak iki farklı besleme sistemine ayrılmıştır. Besleme sistemlerinin, laktasyon süresi üzerine etkisi önemsiz olurken laktasyon süt verimi üzerinde önemli farklılığa sebep olmuştur. Besleme sistemleri arasında pH, süt kompozisyonu (yağ, laktoz, kuru madde), somatik hücre sayısı ve laktasyonun erken dönemleri hariç malondialdehit düzeyleri benzer olurken, aynı parametreler üzerinde laktasyon dönemlerinin etkisi önemli olmuştur. Sütteki Kalsiyum seviyeleri erken laktasyon dönemlerinde besleme sistemleri bakımından farklılık göstermiştir. Ayrıca laktasyon dönemleri arasında da farklılık meydana gelmiştir. Sütte bulunan diğer mineral maddelerin de laktasyonla beraber azaldığı tespit edilmiştir. Yağ asidi kompozisyonu besleme sistemlerinden büyük oranda etkilenirken, tüm yağ asitleri laktasyon dönemlerine göre önemli düzeyde farklılık göstermişlerdir. Meraya dayalı besleme sistemindeki keçilere ait sütler daha düşük toplam doymuş yağ asidi oranı, aterojenik indeks, trombojenik indeks ve koku indeks değerine sahip olmuştur. Süt yağ asidi kompozisyonu bakımından meraya dayalı beslenen keçilerden elde edilen süt konsantre yeme dayalı beslenen gruba göre daha sağlıklı bulunmuştur. Benzer şekilde erken laktasyon döneminde üretilen süt, geç laktasyon döneminde üretilene göre daha sağlıklı olmuştur.Öğe Mustafa Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniği'ne 2010-2015 yılları arasında getirilen hayvanların genel analizi(2016) Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, Gökhan; Ergün, Yaşar; Köse, Ayşe Merve; Koldaş, EceAmaç: Bu çalışmada 2010-2015 yılları arasında Mustafa Kemal Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Doğum ve Jinekoloji Kliniğine getirilen hayvan türleri ve kliniğine getirilme ne-denlerinin genel bir analizinin yapılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışmada kliniğine başvuran hayvan sa-yıları ve başvuru nedenleri klinik muayene defter kayıtları incelenerek tespit edildi ve türlere göre gruplandırıldı. Bulgular: Kliniğe getirilen toplam hayvan sayıları 2010-2015 yılları arasında sırasıyla 168, 156, 110, 135, 111 ve 148 olarak tespit edildi. Kliniğe getirilen toplam 828 hayvanın türlere göre dağılımı, sığır (inek+düve) %44.08, köpek %20.04, koyun %16.18, keçi %13.52 ve kedi %6.15 olarak belir-lendi. Hayvanların başlıca kliniğe getiriliş sebeplerini, sığır-larda gebelik muayenesi ve genital organ muayenesi; koyun ve keçilerde gebelik muayenesi ve güç doğum; köpek ve ke-dilerde ise gebelik muayenesi ve ovariohisterektomi olguları oluşturdu. Kliniğe getirilen hayvan sayısında yıllara göre de-ğişimin olmadığı fakat getirilen hayvan türlerinin sayılarının birbirine yakın olduğu ve tüm hayvan türlerinde kliniğe ge-tiriliş sebebinin en çok gebelik muayenesi olduğu belirlendi. Öneri: Elde edilen verilerin öğrencilerin veteriner fakültesi tercihi yaparken ön bilgi edinmelerine katkı sağlayabileceği ve bölgede çalışan ya da çalışmayı düşünen veteriner hekim-lere ve araştırmacılara bu alanda yardımcı olabileceği kana-atine varıldı.Öğe The prevalance, etiology and antimicrobial susceptibility of the microorganisms in subclinical mastitis in goats(2016) Doğruer, Gökhan; Sarıbay, Mustafa Kemal; Aslantaş, Özkan; Kireççi, Ekrem; Ergün, Yaşar; Ülkü, Alev; Demir, CemilÇalışma, Hatay çevresinde keçilerde subklinik mastitis prevalansı, neden olan mikroorganizmalar ve mikroorganizmların antibiyotik duyarlıklıklarını belirlemek amacıyla düzenlendi. Beşyüzbeş keçiye ait 1010 meme lobu CMT ile muayene edildi. Somatik hücre sayısı (SHS) direkt mikroskopik yöntemle belirlendi. Mikroorganizmaların izolasyon ve identifikasyonu rutin mikrobiyolojik yöntemlerle gerçekleştirildi. Stafilokokların alt türlerinin belirlenmesi amacıyla API-STAPH system kullanıldı. Antibiyotik duyarlılık testlerinde disk difüzyon yöntemi kullanıldı. Subklinik mastitisin prevalansı %8.71 olarak belirlendi. En fazla izole edilen mikroorganizma %71.5 oranıyla Stafilokoklardı. Çalışmada Stafilokoklar dışında Streptokoklar (%8), Basillus spp. (%5.7), E. coli (%4.5), Corynebacterium spp. (%3.4), Pseudomonas spp. (%2.3) ve Acinetobacteri spp. (%2.3) de izole edildi. Ek olarak örneklerin % 2.3'ünde miks enfeksiyon saptandı. Antibiyotik duyarlılık testlerine göre penisilin, eritromisin, oksitetrasiklin, gentamisin, amoksisilin'e karşı yüksek oranda direç gözlendi. Enrofloksasin, amoksisilin klavulonik asit, kanamisin ve sefaleksin'e karşı orta düzeyde direnç saptanırken, sefalotine karşı direnç yoktu. Sonuç olarak Hatay çevresinde keçi sürülerinde subklinik mastitisin prevalansının dikkate değer seviyelerde olduğu, koagülaz negatif stafilokokların en fazla izole edilen mikroorganizmalar olduğu belirlendi. Keçilerde subklinik mastitis tanısında kuvvetli CMT reasksiyonlarının dikkate alınması gerektiği, CMT ve somatik hücre sayılarının mikrobiyolojik yöntemlerle desteklenmeleri gerektiği kanısına varıldı.Öğe Prevalence and etiology of subclinical mastitis in Awassi dairy ewes in southern Turkey(2009) Ergün, Yaşar; Aslantaş, Özkan; Doğruer, Gökhan; Kireçci, Ekrem; Sarıbay, Mustafa Kemal; Ateş, Cafer Tayyar; Ülkü, Alev; Demir, CemilIn order to study the prevalence and etiology of subclinical mastitis a bacteriological survey on 16 Awassi dairy sheep flocks in southern Turkey was conducted. A total of 1458 milk samples from 729 Awassi ewes in mid-lactation were tested with the California mastitis test (CMT). Samples from 170 (11.7%) glands and 135 (18.5%) sheep had positive CMT results. Bacteria were isolated from 93 (6.4%) udder halves and 82 (11.2%) ewes. Positive CMT and bacteriological results were combined to define subclinical mastitis. The prevalence of subclinical mastitis and positive CMT samples among the different flocks ranged from 1.9% to 11.5% and 2.8% to 21.9% of the glands, and 3.8% to 19% and 5.7% to 31.3% of the ewes, respectively, with averages of 6.4% and 11.7% of the glands, and 11.2% and 18.5% of the ewes, respectively. Coagulase-negative staphylococci (CNS) were the most prevalent bacteria, representing 76.5% of the isolates. Staphylococcus epidermidis (35.7%) was the most prevalent species, followed by Staphylococcus xylosus (10.2%), Staphylococcus saprophyticus (10.2%), Staphylococcus warneri (9.2%), and Staphylococcus intermedius (7.1%). Antimicrobial susceptibility of 78 Staphylococcus isolates was evaluated in this study. The most effective antibiotics were cephalothin (97.4%), sulfamethoxazole-trimethoprim (97.4%), amoxicillin + clavulanic acid (97.4%), enrofloxacin (94.9%), gentamycin (92.3%), and erythromycin (84.6%). The relationship between CMT +1 score and the Staphylococcus spp. isolation rate was statistically significant (P < 0.001). It was concluded that subclinical mastitis is not highly prevalent and it does not pose a significant health problem for milking Awassi sheep flocks in southern Turkey.Öğe Repeat breeder sorunlu düvelerde fluniksin meglumin uygulamalarının gebelik oranı üzerine etkisi(2007) Doğruer, Gökhan; Sarıbay, Mustafa Kemal; Karaca, FikretBu çalışma repeat breeder sorunlu düvelerde tohumlama sonrası 15-16. günlerde iki kez fluniksin meglumin (FM) enjeksiyonunun, gebelik oranı üzerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapıldı. Araştırma, klinik olarak herhangi bir sorunu bulunmayan, düzenli siklus gösteren, en az üç kez tohumlandığı halde gebe kalmayan, yaşları 19-31 ay arasında değişen 20 baş holstein ırkı düve üzerinde gerçekleştirildi. Tüm hayvanlara 14 gün arayla çift doz 150 mcg PGF2? (D- Cloprostenol, Dalmazin, Vetaş) ve ikinci PGF2? enjeksiyonundan 48 saat sonra 10 mcg GnRH (Buserelin acetate, Receptal, Intervet) kas içi enjekte edildi. Düveler GnRH enjeksiyonundan 12-14 saat sonra tohumlandı. Tohumlama sonrası 15. günde düveler tesadüfi örnekleme yolu ile iki gruba ayrıldı. Deneme grubunda (n=10) bulunan düvelere tohumlamalardan sonraki 15. günün akşamı ve 16. günün sabahında 12 saat arayla iki kez 1.1 mg/kg dozunda FM (Fulimed, Alke) kas içi enjekte edildi. Kontrol grubu (n=10) düvelere herhangi bir uygulama yapılmadı. Tohumlamalardan 29 gün sonra ultrasonografi ile yapılan gebelik muayenelerinde, deneme grubunda 5 ( % 50), kontrol grubunda 2 (% 20) düvenin gebe olduğu tespit edildi. Deneme ve kontrol grubu düvelerde gebelik oranları arasında istatistiki farklılık bulunmamakla birlikte deneme grubunda gebeliklerin daha yüksek olduğu gözlendi. Sonuç olarak repeat breeder sorunlu düvelerde tohumlama sonrası 15-16. günlerde FM uygulamalarının gebelik oranı üzerine olumlu katkı sağlayabileceği kanısına varıldı.