Yazar "Duman, Taşkın" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 27
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Behçet hastalığında subklinik periferik nöropati(2009) Okuyucu, Esra Emine; Balcı, Didem Didar; Turhanoğlu, Ayşe; Duman, Taşkın; Yılmazer, Serkan; Yenin, Jülide ZeharAmaç: Behçet hastalarında santral sinir sistemi tutulumu iyi bilinmekle beraber periferik sinir sistemi tutulumu henüz netleşmemiştir. Bu çalışmanın amacı Behçet hastalarında elektrofizyolojik inceleme ile subklinik periferik nöropatinin sıklığını ve özelliklerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, nörolojik olarak semptom ve bulguları olmayan 33 Behçet hastası (23 erkek, 10 kadın) ile yaş ve cinsiyetleri uyumlu 33 sağlıklı gönüllü alındı. Periferik sinir işlevlerini etkileyebilecek diğer etkenleri saptamaya yönelik tetkikleri yapıldı. Çalışmaya katılan tüm hasta ve sağlıklı gönüllülere standart nörografik prosedürler kullanılarak elektrofizyolojik inceleme yapıldı. Sonuçlar Amerikan Diyabet Cemiyeti Diyabetik Nöropati protokolüne göre değerlendirildi. Bulgular: Sinir ileti çalışması 33 hastanın 11’inde (7 erkek, 4 kadın, %33,3) anormaldi. Beş (%15) hastada sensorimotor polinöropati, 4 (%12) hastada sural sensoriyel nöropati, 1 (%3) hastada median ve tibial motor nöropati mevcuttu. Yedi (%21) hastada sural sensöriyel sinir elde edilemedi ve geç F latansı 2 (%6) hastada mevcuttu. Kontrol grubu elektrofizyolojik olarak normaldi ve fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,0001). Periferik nöropati varlığı ile cinsiyet arasında da istatistiksel olarak anlamlı ilişki yoktu (p=0,696) Sonuç: Behçet hastalarında detaylı nörolojik muayene normal olmasına rağmen subklinik nöropati gözlenebilir. Elektrofizyolojik inceleme, bu hastalarda subklinik periferik nöropatinin tespitinde faydalı bir yöntemdir.Öğe BPPV tedavisinde epley manevrasının etkinliği ve uygulamada ortaya çıkan nistagmus yönünün tedavi başarısı için erken bir gösterge olarak rolü(2007) Akoğlu, Ertap; Okuyucu, Şemsettin; Okuyucu, Esra; Melek, Murat İsmet; Duman, Taşkın; Dağlı, Ali ŞafakAmaç: Benign paroksismal pozisyonel vertigoda (BPPV) Epley manevrası sırasında oluşabilen nistagmusun yönünün tedavi başarısını erken belirlemedeki rolü araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışmada BPPV nedeniyle 47 hastaya (24 erkek, 23 kadın; ort. yaş 46±12; dağılım 29-70) Epley manevrası uygulandı ve olgularda nistagmus oluşup oluşmadığı, varsa yönü gözlendi. Bulgular: Epley manevrası sırasında dokuzunda aynı, yedisinde karşı yönde olmak üzere 16 hastada nistagmus gözlendi. Aynı yönde nistagmus gözlenen yedi hastada (%77.8) tedavi başarılı oldu. Manevra sırasında karşı yönde nistagmus saptanan yedi hastanın hiçbirinde başarı elde edilemedi. Aynı tarafa nistagmus ile tedavi başarısı arasında anlamlı ilişki saptanmaz iken (p=0.625), karşı tarafa nistagmus varlığı ile tedavi başarısızlığı arasındaki ilişki anlamlıydı (p=0.000). Sonuç: Epley manevrası sırasında oluşan nistagmus karşı yönde ise manevranın başarısız olacağı öngörülebilir.Öğe Co-existince of sickle cell disease and hemidiaphragm paralysis(2006) Babayiğit, Cenk; Melek, İsmet Murat; Duman, Taşkın; Şenyiğit, Abdurrahman; Gali, EdipOrak hücreli anemi, hücrenin rijid deformasyonuna yol açan anormal hemoglobin üretiminin neden olduğu bir hastalıktır. İnfeksiyonlar, akut splenik sekestrasyon krizleri, aplastik krizler, akut göğüs sendromu, inme, kolelitiyazis, renal hastalıklar ve ağrı hastalığın majör komplikasyonlarıdır. Unilateral veya bilateral diyafragma paralizisi, frenik sinir zedelenmesini takiben veya miyopatiler, nöropatiler ve miyelopatiler gibi çeşitli motornöron hastalıklarıyla birlikte görülebilir. Hemidiyafragma paralizisi, bilateral paraliziden daha sık görülür ve genellikle göğüs radyografisinde diyafragmanın tek taraflı anormal yüksekliği ile teşhis edilir. Orak hücre hastalığı olan 14 yaşındaki kız hastanın rutin kontrolü sırasında çekilen göğüs radyografisinde belirgin sağ hemidiyafragma yüksekliği izlendi. Hastanın ne travma ne de torasik cerrahi öyküsü vardı. Nörolojik muayenesinde duyu kusuru veya motor defisiti de yoktu. Toraksın bilgisayarlı tomografisi (BT)’nde belirgin derecede sağ hemidiyafragma elevasyonu saptandı. BT’sinde hiçbir patolojik bulgu yoktu. Spirometrik değerleri (beklenenin yüzdesi şeklinde) FEV1= %53, FVC= %55, FEV1/FVC= %97, PEF= %43 ve FEF%25-75= %58 olarak orta-ağır derecede restriksiyon ile uyumluydu. Sağ hemidiyafragma paralizisi tanısı floroskopide Hitzenber Snif testin pozitif saptanmasıyla doğrulandı. Orak hücre hastalığında her ne kadar çeşitli patofizyolojik mekanizmaların santral nörolojik komplikasyonlara yol açtığı biliniyor olsa da, periferik sinir tutulumu bugüne kadar bildirilmemiştir. Burada, orak hücre hastalığı ve unilateral hemidiyafragma paralizisi olan 14 yaşındaki kız hastayı, aradaki ilişkinin kanıtlanması için daha çok sayıda olgu saptanması gerekmesine rağmen bugüne kadar bu birliktelik bildirilmediği için sunuyoruz.Öğe Çocuklarda baş ağrısı nedenleri(2006) İncecik, Faruk; Sangün, Özlem; Akoğlu, Ertap; Melek, İsmet; Öksüz, Hüseyin; Duman, TaşkınÇocuklardaki baş ağrısı nedenleri selim olabileceği gibi ciddi organik nedenlere de bağlı gelişebilir. Bu çalışmada çocukluk yaş grubundaki olgularda baş ağrısı yakınmasının etiyolojik nedenlerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışma, baş ağrısı yakınması ile başvuran ve yaşları 6-14 yaş arası değişen 40'ı kız ve 22'si erkek olan 62 olguda retrospektif olarak yapıldı. Olgularda baş ağrısının başlangıç yaşı, süresi, sıklığı, karakteri, yeri, şiddeti, eşlik eden bulgular, tetikleyen etmenler, aile öyküsü, fizik ve nörolojik muayene bulguları ile waters, EEG, BBT ve MRG gibi araştırma verileri kaydedildi. Baş ağrısı nedenleri olarak 14 olguda (% 22.6) gerilim tipi baş ağrısı, 11 olguda (% 17.7) sinüzit, 9 olguda (% 14.5) migren, 6 olguda (% 9.7) epilepsi, 5 olguda (% 8.1) posttravmatik baş ağrısı, 4 olguda (% 6.4) göz bozukluğuna bağlı baş ağrısı, 2 olguda (% 3.2) araknoid kist, bir olguda (% 1.6) intrakraniyal tümör ve 10 olguda (% 16.2) sınıflandırılamayan baş ağrısı saptandı. Bu çalışmada en sık baş ağrısı nedenleri olarak gerilim tipi baş ağrısı, migren ve sinüzit tespit edildi.Öğe COVID-19 and mental health(Düzce Üniversitesi, 2020) Arı, Mustafa; Duman, TaşkınBecause of their epidemic nature, infections such as coronavirus disease 2019 (COVID-19) pandemic cause neuropsychological and social problems which are significantly different from other known infections. Many studies on the COVID-19 pandemic have shown higher levels of mental problems such as anxiety, depression, panic disorder, and obsessive compulsive disorder especially in patients and individuals who are in the risk group. Due to biopsychosocial characteristics of people, infections, especially epidemic infections, seriously impair the quality of life by dramatically affecting these three structures, namely biology, psychology and social quality of life of a person. As numerous studies have shown, the entire human innate and adaptive immune system and the psychological and mental state of an individual are directly linked. Many studies have reported that quarantine and social restrictions can trigger depressive symptoms such as anxiety, obsession, and anhedonia. Some researchers have claimed that information from unknown sources on social media increases the psychological and psychosocial symptoms of obsession, anxiety and fear of death. Consequently, a multidisciplinary study is necessary in the treatment and prevention of coronavirus pandemic.Öğe Covid-19 and mental health(Duzce University Medical School, 2020) Ari, Mustafa; Duman, TaşkınBecause of their epidemic nature, infections such as coronavirus disease 2019 (COVID-19) pandemic cause neuropsychological and social problems which are significantly different from other known infections. Many studies on the COVID-19 pandemic have shown higher levels of mental problems such as anxiety, depression, panic disorder, and obsessive compulsive disorder especially in patients and individuals who are in the risk group. Due to biopsychosocial characteristics of people, infections, especially epidemic infections, seriously impair the quality of life by dramatically affecting these three structures, namely biology, psychology and social quality of life of a person. As numerous studies have shown, the entire human innate and adaptive immune system and the psychological and mental state of an individual are directly linked. Many studies have reported that quarantine and social restrictions can trigger depressive symptoms such as anxiety, obsession, and anhedonia. Some researchers have claimed that information from unknown sources on social media increases the psychological and psychosocial symptoms of obsession, anxiety and fear of death. Consequently, a multidisciplinary study is necessary in the treatment and prevention of coronavirus pandemic. © 2020, Duzce University Medical School. All rights reserved.Öğe COVID-19 and rheumatic diseases(Düzce Üniversitesi, 2020) Kimyon, Gezmiş; Duman, TaşkınSevere acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) is an infectious agent affecting respiratory system the most and spreads rapidly due to large number of ACE2 receptors in the lung. Arthralgia and myalgia are the most common rheumatologic findings, but arthritis is rare. Hyperinflammatory condition called cytokine storm causes acute respiratory distress syndrome (ARDS) leading to death. Although coronavirus disease 2019 (COVID-19) is mild or asymptomatic in most cases, it may progress to pneumonia and ARDS, especially in elderly patients who have comorbidities. Drugs such as tocilizumab which suppress inflammatory response and reduce cytokine storm may be effective on treating COVID-19 pneumonia. Cytokine storm, the cause of which is not fully understood and in which many structures of immune system interact with each other, is quite complex and has different mechanisms contributing to it. Although antimalarial drugs such as hydroxychloroquine are used in the treatment, there is no definite evidence that they are effective. It has been shown that the prevalence and course of COVID-19 in rheumatic diseases is similar to the general population, and that increasing age and additional comorbid conditions increase the risk of mortality. It is recommended that anti-rheumatic drugs used in the treatment of rheumatic diseases should not be stopped unless the patient is infected with COVID-19.Öğe Covid-19 and rheumatic diseases(Duzce University Medical School, 2020) Kimyon, Gezmiş; Duman, TaşkınSevere acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) is an infectious agent affecting respiratory system the most and spreads rapidly due to large number of ACE2 receptors in the lung. Arthralgia and myalgia are the most common rheumatologic findings, but arthritis is rare. Hyperinflammatory condition called cytokine storm causes acute respiratory distress syndrome (ARDS) leading to death. Although coronavirus disease 2019 (COVID-19) is mild or asymptomatic in most cases, it may progress to pneumonia and ARDS, especially in elderly patients who have comorbidities. Drugs such as tocilizumab which suppress inflammatory response and reduce cytokine storm may be effective on treating COVID-19 pneumonia. Cytokine storm, the cause of which is not fully understood and in which many structures of immune system interact with each other, is quite complex and has different mechanisms contributing to it. Although antimalarial drugs such as hydroxychloroquine are used in the treatment, there is no definite evidence that they are effective. It has been shown that the prevalence and course of COVID-19 in rheumatic diseases is similar to the general population, and that increasing age and additional comorbid conditions increase the risk of mortality. It is recommended that anti-rheumatic drugs used in the treatment of rheumatic diseases should not be stopped unless the patient is infected with COVID-19. © 2020, Duzce University Medical School. All rights reserved.Öğe The diagnostic and prognostic importance of neurological findings on sars-cov-2 infection(Duzce University Medical School, 2020) Kotan, Dilcan; Duman, TaşkınThe coronavirus invades the nervous system with the spread we call neuroinvasion, and "cytokine storm" becomes an important factor affecting the course of the disease. Serious damage occurs in the brain and other organs as a result of cytokine storm. Evidence is accumulating that the coronavirus, which infects millions of people all over the world, affects both the central and peripheral nervous system and muscles as well as the respiratory tract. Increasing evidence has revealed neurological involvement in 36-54% of the patients, which corresponds to almost one in every 2 or 3 patients. In severe acute respiratory syndrome coronavirus 2 (SARS-CoV-2) patients, we frequently encounter neurological symptoms such as smell and taste disturbances, fatigue and muscle pain, headache, nausea, vomiting, impaired consciousness, numbness in hands and feet. To a lesser extent, we encounter neurological handicaps such as dizziness, inflammation of the meninges, loss of myelin in nerve tissue, muscle inflammation, and severe rhabdomyolysis. Some of the nervous system diseases accompanying SARS-CoV-2 disease recover with complete or partial sequelae. Observation of permanent dysfunction in patients with neurological findings draws attention to the importance of a detailed neurological evaluation in the examination of these cases. © 2020, Duzce University Medical School. All rights reserved.Öğe The Diagnostic and Prognostic Importance of Neurological Findings on SARS-CoV-2 Infection(2020) Kotan, Dilcan; Duman, TaşkınThe coronavirus invades the nervous system with the spread we call neuroinvasion, and\"cytokine storm\" becomes an important factor affecting the course of the disease. Seriousdamage occurs in the brain and other organs as a result of cytokine storm. Evidence isaccumulating that the coronavirus, which infects millions of people all over the world, affectsboth the central and peripheral nervous system and muscles as well as the respiratory tract.Increasing evidence has revealed neurological involvement in 36-54% of the patients, whichcorresponds to almost one in every 2 or 3 patients. In severe acute respiratory syndromecoronavirus 2 (SARS-CoV-2) patients, we frequently encounter neurological symptoms suchas smell and taste disturbances, fatigue and muscle pain, headache, nausea, vomiting, impairedconsciousness, numbness in hands and feet. To a lesser extent, we encounter neurologicalhandicaps such as dizziness, inflammation of the meninges, loss of myelin in nerve tissue,muscle inflammation, and severe rhabdomyolysis. Some of the nervous system diseasesaccompanying SARS-CoV-2 disease recover with complete or partial sequelae. Observationof permanent dysfunction in patients with neurological findings draws attention to theimportance of a detailed neurological evaluation in the examination of these cases.Öğe The Effect of Fingolimod (FTY720) Treatment on Liver Enzyme Levels in Relapsing-Remitting Multiple Sclerosis Patients(2020) Tap, Duygu; Terzi, Menderes Yusuf; Duman, TaşkınAim: Multiple sclerosis (MS) is a chronic inflammatory pathology affecting the centralnervous system. Many therapeutic options have been approved against MS until today. In thisstudy, it was aimed to investigate the effect of fingolimod treatment (FT) on the liver enzymelevels of relapsing-remitting multiple sclerosis (RRMS) patients.Material and Methods: Body mass index, FT (0.5 mg/day) duration, and liver enzyme(alanine aminotransferase, ALT; gamma glutamyl transferase, GGT) levels of 102 RRMSpatients (66 female, 36 male, mean age was 40.9±10.9 years) were gathered from polyclinicrecords retrospectively.Results: The FT duration of MS patients was between 0.5 and 6 years. Increased ALT andGGT levels were detected in RRMS patients after >3 month-long FT. After FT, ALT and GGTlevels elevated in males almost 2 times higher than in females. It was observed that ALT andGGT levels increased by 1.3 and 1.5 times in females, while 1.6 and 1.9 times in males,respectively. Of the MS patients with increased transaminases post-FT, 7 (23.3%) males and8 (17.4%) females were at upper limit of normal for ALT whereas 9 (34.6%) males and 14(32.6%) females as for GGT. Age and FT duration did not affect ALT and GGT levels.Conclusion: Overall, FT elevated ALT and GGT levels of RRMS patients. Thus, it is of highimportance to monitor MS patients throughout FT. So that, we suggest tracking ALT and GGTlevels during and after FT to prevent possible liver damage or the occurrence of other systemicdiseases.Öğe The effect of fingolimod (Fty720) treatment on liver enzyme levels in relapsing-remitting multiple sclerosis patients(Duzce University Medical School, 2020) Tap, Duygu; Terzi, Menderes Yusuf; Duman, TaşkınAim: Multiple sclerosis (MS) is a chronic inflammatory pathology affecting the central nervous system. Many therapeutic options have been approved against MS until today. In this study, it was aimed to investigate the effect of fingolimod treatment (FT) on the liver enzyme levels of relapsing-remitting multiple sclerosis (RRMS) patients. Material and Methods: Body mass index, FT (0.5 mg/day) duration, and liver enzyme (alanine aminotransferase, ALT; gamma glutamyl transferase, GGT) levels of 102 RRMS patients (66 female, 36 male, mean age was 40.9±10.9 years) were gathered from polyclinic records retrospectively. Results: The FT duration of MS patients was between 0.5 and 6 years. Increased ALT and GGT levels were detected in RRMS patients after >3 month-long FT. After FT, ALT and GGT levels elevated in males almost 2 times higher than in females. It was observed that ALT and GGT levels increased by 1.3 and 1.5 times in females, while 1.6 and 1.9 times in males, respectively. Of the MS patients with increased transaminases post-FT, 7 (23.3%) males and 8 (17.4%) females were at upper limit of normal for ALT whereas 9 (34.6%) males and 14 (32.6%) females as for GGT. Age and FT duration did not affect ALT and GGT levels. Conclusion: Overall, FT elevated ALT and GGT levels of RRMS patients. Thus, it is of high importance to monitor MS patients throughout FT. So that, we suggest tracking ALT and GGT levels during and after FT to prevent possible liver damage or the occurrence of other systemic diseases. © 2020, Duzce University Medical School. All rights reserved.Öğe The effect of initial complaints and third year MRI lesion load on EDSS of multiple sclerosis patients(2021) Güntel, Murat; Duman, Taşkın; Demetgül, ÖzcanAim: We aimed to investigate the effect of initial complaints and third-year MRI lesion burden on Expanded Disability Status Scale (EDSS) of Multiple Sclerosis Patients.Materials and Methods: Patients who were admitted to the Mustafa Kemal University Faculty of Medicine Neurology clinic and diagnosed with Multiple Sclerosis according to Mc Donald diagnostic criteria were included in the study. The initial symptoms of patients, MRI lesion burden at the end of the third year, and the EDSS score were recorded retrospectively from the patient files. 74.5 % of the participants were female and 25.5 % were male. The most common initial symptoms were: Sensory symptoms, vision symptoms, pyramidal tract symptoms, and polysymptomatic. The mean age of the patients was 33.4. Mean EDSS was found to be 1.8±1.3. The total number of lesions in the brain was 14.8 ± 4.83 on average.Results: If patients compared according to the initial symptoms at the end of the third year, the highest EDSS score was at the polysymptomatic onset group, the second-highest score was at the motor onset group. The patients with the initial symptoms of motor or polysymptomatic group had a higher mean EDSS score than the patients with the initial symptoms of vision, sensorial symptoms, or cranial neuropathy. When we examine the relationship between MRI lesion load at the end of the third year and the EDSS score, there is a strong positive correlation between them. Patients who have more lesions in the brain on MRI studies have higher average EDSS scores than patients who have fewer lesions in the brain.Conclusion: We found that the initial symptoms are directly related to the third-year EDSS score and the prognosis of the disease. We found that there was a significant relationship between the number of lesions in the brain on MRI studies at the end of the third year and the mean EDSS score.Öğe Epilepsi hastalarında valproik asid kullanımının serum lipid profilleri üzerine etkisi(2006) İncecik, Faruk; Sangün, Özlem; Melek, İsmet; Duman, TaşkınAntiepileptik ilaçların serum lipid konsantrasyonlarını etkilediği bilinir. Biz de valproik asid (VPA) kullanımının lipid profiline etkisini araştırdık. Epilepsi nedeniyle izlenen ve monoterapi olarak VPA kullanan 25 epileptik hasta ve yaş-cins olarak benzer 25 kontrol grubunda serum lipid profilleri seviyeleri ölçüldü. VPA kullanan ve kontrol gurubundaki olgular yaş ve cinsiyet açısından incelendiğinde anlamlı bir fark yoktu. Kontrollerle karşılaştırıldığında, VPA kullanımının serum lipid profili üzerinde değişikliğe neden olmadığı saptandı. VPA tedavisi alan grupta, TK, HDL-C, LDL-C, VLDL-C, TG, TK/HDL ve LDL/HDL değerlerinin yaş, cinsiyet, VPA'in serum düzeyi, dozu ve kullanım süresinden etkilenmediği saptandı Epilepsi tedavisinde uzun süreli kullanılması gereken VPA'in, serum lipid profili üzerine etkilerini gösteren farklı sonuçlar bildirildiğinden henüz bir fikir birliği yoktur. Bundan dolayı, VPA kullanan hastaların serum lipidlerinin belirli aralıklarla kontrol edilmesi gerektiği kanısındayız.Öğe Epilepsi hastalarında valproik asid kullanımının serum proteinleri ve immunglobulinleri üzerine etkisi(2007) İncecik, Faruk; Sangün, Özlem; Melek, İsmet; Duman, TaşkınAmaç: Epileptik hastalarda, valproik asid (VPA) kullanımının serum protein ve immünglobulin düzeyi üzerine olası etkisini araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Epilepsi nedeniyle izlenen, en az 6 ay süreyle VPA monoterapisi almakta olan 25 hasta ve benzer yaş ve cinsiyette 25 kontrol grubu çalışmaya alındı. Çalışmaya alınan tüm olgulardan serum protein ve immünglobulin düzeyleri ile VPA kullanan hastalardan VPA düzeyi araştırıldı. VPA kullanan grup, sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırarak VPA dozunun, tedavi süresi ve düzeyinin; ayrıca yaş, cinsiyet gibi faktörlerin serum protein ve immünglobulin düzeyleri üzerindeki etkileri incelendi. Bulgular: VPA tedavisi alan ve kontrol grubunun serum total protein, albumin, IgA, IgG, IgM değerleri arasında istatistiksel olarak fark bulunmadı. VPA tedavisi alan grubta, total protein, albumin, immünglobulin değerlerinin yaş, cinsiyet, VPA’nın serum düzeyi, dozu ve kullanım süresinden etkilenmediği saptandı. Sonuç: Epilepsi tedavisinde uzun süreli kullanımı gereken VPA’nın, tedavisi sırasında serum proteinleri ve immunglobulinlerinin belirli aralıklarla takibinin yapılması gerektiği ve farklı sonuçlar bildirildiğinden, kesin bir sonuca varmak için daha kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Karpal tünel sendromu(2008) Serarslan, Yurdal; Melek, İsmet M.; Duman, TaşkınKarpal tünel sendromu (KTS) en sık rastlanan tuzak nöropatidir. Median sinir, bilek düzeyinde, karpal tünel içerisinde kompresyona uğrar. Bu kompresyon sonucunda, kan-sinir bariyeri yıkılarak ödem, enflamasyon ve çevre yumuşak dokuda fibrozis gelişir. Sonraki evre sinirdeki myelin örtünün yıkımını takip eden akson hasarıdır. Karpal tünel sendromunun çoğu idiopatiktir. Diğer nedenler ise sistemik bozukluklar, lokal faktörler ve aşırı kullanım/çaba gerektiren faktörlerdir. Öykü, fizik muayene ve elektronöromiyografi tanı için gereklidir. Hastalar çoğunlukla radial taraftaki 3.5 parmakta uyuşma, karıncalanma ve ağrıdan yakınır. Tipik olarak hastalar gece uyuşuk bir el ile uyanırlar. Fizik muayenede, median sinir duysal alanında hipoestezi, provokatif testlerin pozitifliği ve tenar kaslarda güçsüzlük ve atrofi görülebilir. Sinir ileti hızı çalışmasındaki tipik bulgu, uzamış latansdır. Konservatif tedavi istirahat, non steroid antienflamatuvar ilaçlar, nötral pozisyon splintleri ve steriod enjeksiyonunu içerir. Cerrahi tedavi endikasyonları, konservatif tedavinin başarısızlığı veya ciddi KTS’dir. KTS, median sinirin bilekte tuzaklanması ile seyreden en sık fokal nöropati ve özellikle kadınlarda önkol ağrısının önde gelen etkenlerinden olması nedeniyle önemlidir.Öğe Klinik ve elektrofizyolojik tanılar arasındaki tutarlılık(2009) Okuyucu, Emine Esra; Turhanoğlu, Ayşe Dicle; Duman, Taşkın; Savaş, Nazan; Mengüloğlu, Necdet; Melek, İsmet MuratAMAÇ: Bu çalışma incelenmek üzere elektronöromiyografi (ENMG) laboratuvarına gönderilen hastaların klinik ön tanı ile ENMG sonuçlarının tutarlı olup olmadığını araştırmak amacıyla retrospektif olarak yapıldı. YÖNTEMLER: ENMG laboratuvarına çeşitli anabilim dallarınca yönlendirilen ve çeşitli klinik ön tanılarla istemleri yapılan 957 hasta bu çalışmaya dahil edilmiştir. Demografik bulguları, muhtemel klinik tanı, istemin yapıldığı anabilim dalı ve elektrofizyolojik inceleme sonrasında elde edilen sonuç kayıt edildi ve istatistiksel olarak değerlendirildi. BULGULAR: ENMG incelemesi yapılan 957 hastanın 644 (%67.3)’ü kadın, 313 (%32.7)’ü erkekti ve yaş ortalaması 45.40 ± 14.54 idi. Hastaların ENMG istemleri nöroloji, ortopedi, nöroşirürji ve fizik tedavi ve rehabilitasyon kliniklerince yapıldı. Hastalara uygulanan elektromiyografi sonucuna göre; hastaların %53.6’sının (n= 513) sonucu ön tanı ile uyumlu bulunurken, %41.5’inin (n= 397) ENMG’si normal olarak değerlendirildi, %4.9’una (n= 47) ise ön tanılardan farklı tanılar koyuldu. Ön tanıların ENMG ile de desteklenmesi bakımından analiz edildiğinde istem yapılan klinikler arasında istatistiksel bir farklılık saptanmadı (p= 0.794). Karpal tünel sendromu, polinöropati, radikülopati-pleksopati, tuzak nöropati ve miyopati ön tanılarının ENMG ile de desteklenmesi arasındaki farklılık istatistiksel olarak analiz edildiğinde; bu ön tanılar arasında ENMG ile uyum bakımından farklılık saptandı (p< 0.001). SONUÇ: Periferik sinir sistemi tutulumu gösteren hastalıkların tanısında önemli rol oynayan ENMG incelemesi nörolojik muayenenin bir devamıdır. Bu nedenle ENMG istemi klinik olarak koyulan tanıyı desteklemek için olduğu kadar, diğer olası ön tanıları dışlamak amacıyla da yapılabilir. Bu da çalışmamızdaki ön tanı ile ENMG sonrası tanılar arasındaki uyumdaki azlığın nedeni olabilir.Öğe Küme baş ağrısı(2006) Melek, İsmet Murat; Okuyucu, Esra; Duman, TaşkınKüme baş ağrısı birkaç hafta boyunca; her gün ya da günde birkaç kez, ciddi, tek taraflı ve kısmen kısa süreli yineleyen ağrıdır. Küme baş ağrısı tipik olarak 25 yaş dolayında başlar, bazen 45 yaşlarında, geç ortaya çıkabilir. Tipik bir baş ağrısı kümesi 4-8 hafta sürer, bu sırada günde 1-2 kez şiddetlenir. Ağrı, aura olmaksızın aniden, bir gözün çevresinde ya da arkasında başlar. Uluslararası Baş Ağrısı Topluluğu'na göre (IHS) küme baş ağrısının ölçütleri; tek taraflı, orbital, suborbital ve/ya da temporal yerleşimli, tedavi edilmediğinde 15-180 dakika süren, göz kızarması, yaşarması, göz kapağı düşüklüğü, göz bebeği daralması, göz kapağında ödem, burun tıkanıklığı ve akıntısı, yüzde, alında terleme belirtilerinden en az biri görülen, en az beş atağa yol açan şiddetli baş ağ-rısıdır. Küme baş ağrısının farmakolojik tedavisi; akut, profilaktik ya da kombine olabilir.Öğe Migren atak tedavisinde triptan, NSAİİ ve kombinasyon tedavisinin karşılaştırması(2016) Duman, Taşkın; Dede, Hava Özlem; Şeydaoğlu, GülşahAmaç: Migren atağında baş ağrısı aynı atak içinde rekürrens gösterebilmektedir. Çalışmamızın amacı migren atağını sonlandırmak için yaygın kullanılan nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar (NSAİİ) ve triptan gruplarından seçilen birer ajanın ve bunların kombine kullanımının migren atağını sonlandırma üzerindeki etkilerini göstermek ve karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Altmış yedi migren hastasına ait 201 atak değerlendirildi. Hastalar sıra ile üç ayrı tedavi grubuna bire birer alındılar. Birinci grup hastanın baş ağrısı atağı başladığında rizatriptan 10 mg, ikinci grubun tenoksikam 20 mg, üçüncü grubun rizatriptan 10 mg ve ek olarak tenoksikam 20 mg alması sağlandı. Hastalar ağrıyı hissettikleri ve ilaçlarını aldıkları anda, 30 dakika, 60 dakika, bir saat, iki saat, dört saat, sekiz saat sonra ve ertesi gündeki baş ağrısı şiddetlerini Vizüel Analog Skalası'nda (VAS) işaretlediler. Her hasta için toplam üç ayrı atak değerlendirildi. Ataklar, her tedavi alternatifi için ayrı ayrı değerlendirilerek karşılaştırıldı.Bulgular: Tedavi gruplarının VAS değerleri atak başlangıcında farksız iken, Rizatriptan grubunda ve kombinasyon grubunda 30. dakikadan itibaren VAS puanları tenoksikama göre daha düşük bulundu. Rizatriptan grubunda ve kombinasyon grubunda 60. dakikada VAS ortalama değeri 4'ün altına düştü. Tenoksikam grubunda ise 60. dakika VAS değeri dördün üzerinde kaldı ve bu gruptaki VAS ortalaması hem rizatriptan hem de kombinasyon grubundan anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Yirmi dördüncü saat değerlendirmesinde ise kombinasyon ve tenoksikam gruplarının VAS puanları birbirine eşi, rizatriptan grubunun VAS ortalaması diğer iki gruptan yüksek bulundu.Sonuç: Tek ilaç ile yeterli kontrol sağlanamayan ataklarda hızlı etkili triptan ve uzun etkili NSAİİ uygun bir tedavi seçeneği olarak görünmektedir.Öğe Migren atakları ve MPV(2003) Melek, İsmet Murat; Duman, Taşkın; Eraslan, TuraliBu çalışma, platelet fonksiyon değişikliğinin indirek bir göstergesi olan "Mean Platelet Volume" (MPV) değerlerinin ve platelet sayısının, migrenli hastalarda ataklar ile ilgili değişimini araştırmak amacıyla planlandı. Hastaların, migren atağı esnasında, ataktan 48 saat sonra ve ataktan 15 gün sonraki değerleri incelenerek kontrol grubu ile karşılaştırmalar yapıldı. Çalışmamızın sonuçları, auralı ve aurasız migrenli hastalarda atak anında, ataktan 48 saat sonra ve ataktan 15 gün sonraki platelet sayısı ve MPV değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı değişim olmadığını göstermektedir. Ayrıca migrenli hastalarda MPV düzeylerinde cinse ve yaşa bağlı farklılık gözlenmedi. Platelet sayısı ve MPV hasta ve kontrol grubunda farklılık bulunmadı. Hastaların geçirdiği atak sayısı, yıldaki atak sayısı, hastalığın süresi, bir önceki ataktan itibaren süre ve atak süresi, atağın sağa veya sola lateralize olması ile MPV değerlerinde değişme olmadığı saptandı. Sonuçlar migrenli hastalarda platelet sayısında ve MPV değerlerinde ataklara bağlı bir değişimin oluşmadığını göstermektedir.