Yazar "Helli, Ali" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Effect of tamsulosin therapy on lower urinary tract symptoms in Parkinson's disease(2008) Görür, Sadik; Melek, Ismet Murat; Okuyucu, Esra; Helli, Ali; Duman, Taşkin; Kiper, Ahmet NamikIntroduction: The aim of this study is to evaluate the intensity of lower urinary tract symptoms (LUTS) in patients with benign prostatic hyperplasia (BPH) with and without Parkinson's disease (PD). We also investigated the efficacy of tamsulosin therapy in the management of the subjective and objective symptoms in these patients. Materials and Methods: This study included 80 (40 patients with and 40 without PD) clinically diagnosed BPH patients treated with tamsulosin. International Prostate Symptom score (IPSS), quality of life (QoL), maximum flow rate (Qmax) and post-void residual urine volume (PVR) were determined at baseline and after the 3 months of therapy. The PD group also evaluated with Unified Parkinson's Disease Rating Scale (UPDRS). All patients had received tamsulosin 0.4 mg/per day for 3 months period. The relationship between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy were also investigated in PD group. Results: Three patients (7.5%) in PD group were discontinuied the therapy due to the severe hypotension attack. Initial data of IPSS, QoL, Qmax and PVR were different between two groups (p<0.001). After tamsulosin treatment, LUTS improved significantly in both groups (p<0.05). Improvement rates of the IPSS, QoL, Qmax and PVR were significantly higher in non-PD group (p<0.05). When relationship were investigated between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy, all parameters were found in correlation except PVR. Conclusion: Tamsulosin therapy appears to useful in PD patient with BPH. But its efficacy is changed with PD duration and severity. After all, tamsulosin therapy can be given to these patients group with close follow-up.Öğe EFFECT OF TAMSULOSIN THERAPY ON LOWER URINARY TRACT SYMPTOMS IN PARKINSON'S DISEASE(Aves, 2008) Gorur, Sadik; Melek, Ismet Murat; Okuyucu, Esra; Helli, Ali; Duman, Taskin; Kiper, Ahmet NamikIntroduction: The aim of this study is to evaluate the intensity of lower urinary tract symptoms (LUTS) in patients with benign prostatic hyperplasia (BPH) with and without Parkinson's disease (PD). We also investigated the efficacy of tamsulosin therapy in the management of the subjective and objective symptoms in these patients. Materials and Methods: This study included 80 (40 patients with and 40 without PD) clinically diagnosed BPH patients treated with tamsulosin. International Prostate Symptom score (IPSS), quality of life (QoL), maximum flow rate (Qmax) and post-void residual urine volume (PVR) were determined at baseline and after the 3 months of therapy. The PD group also evaluated with Unified Parkinson's Disease Rating Scale (UPDRS). All patients had received tamsulosin 0.4 mg/per day for 3 months period. The relationship between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy were also investigated in PD group. Results: Three patients (7.5%) in PD group were discontinuied the therapy due to the severe hypotension attack. Initial data of IPSS, QoL, Qmax and PVR were different between two groups (p<0.001). After tamsulosin treatment, LUTS improved significantly in both groups (p<0.05). Improvement rates of the IPSS, QoL, Qmax and PVR were significantly higher in non-PD group (p<0.05). When relationship were investigated between PD duration and UPDRS and mean changes of IPSS, QoL, Qmax and PVR after tamsulosin therapy, all parameters were found in correlation except PVR. Conclusion: Tamsulosin therapy appears to useful in PD patient with BPH. But its efficacy is changed with PD duration and severity. After all, tamsulosin therapy can be given to these patients group with close follow-up.Öğe Hatay'da 6-18 yaş arası çocuklarda enürezis sıklığı ve risk etkenleri(2008) Görür, Sadık; İnandı, Tacettin; Turhan, Ebru; Helli, Ali; Kiper, Ahmet NamıkHatay ili genelinde 6-18 yaş arasında olan çocuklardaki enürezis sıklığını ve bununla ilgili sosyo-demografik etkenleri belirlemeyi amaçladık. Hatay ili merkez ve coğrafi yönlerden (doğu, batı, kuzey ve güney) birer ilçe olmak üzere toplam 5 ilçe seçildi. Belirlenen ilçelerden 5 anasınıfı, 12 ilkokul ve 12 lise rastgele olarak belirlendikten sonra anket formları her sınıftan rasgele seçilen bir şubedeki çocuklara velilerine verilmek üzere dağıtıldı. Toplam 4000 adet form dağıtıldı ve bir hafta sonra formlar toplandı. Formların %74.6’sı geri toplandı. Öğrencilerin yaşları 6 ile 18 arasında (ortalama±SS; 11.26±3.03) dağılmakta idi. Öğrencilerin %51.8’si kız, %48.2’si erkekti. Enürezis sıklığı kızlarda %7.4 ve erkeklerde %10.7 idi (p=0.002). Enüretik çocukların yaşı, vücut kitle indeksi, anne ve baba yaşları enüretik olmayan çocuklara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük idi (p<0.001). Enürezisi olan çocuklarda dikkat bozukluğu, arkadaşlık ilişkilerinde sorunlar, okulda başarısızlık, uykudan uyanma güçlüğü, tonsillit öyküsü, horlama ve apne daha fazla görülmekte idi (p<0.001). Kardeşlerinde ve ebeveynlerinde enürezis olan çocuklarda enürezisin daha sık olduğu gözlendi (p<0.001). Başka bir ürolojik sorunu olan çocukların %27.4’ünde enürezis saptandı (p<0.001). Öte yandan, enürezis ile yazı eli, doğum yeri ve doğum şekli arasında bir ilişki saptanmadı. Çoklu regresyon analizde ise, çocuk ve anne yaşı, kötü arkadaşlık ilişkisi, düşük okul başarısı, kardeşlerde ve ebeveynlerde enürezis varlığı ve uykuda apne olması ile enürezis arasında ilişki olduğu görüldü. Enürezis ailesel ve çevresel nedenlerle ilişkili gözükmektedir. Çocukluk ve adolesan çağdaki enüretik olguları değerlendirmede üriner sistem ile birlikte çocuğun diğer sistemlerinin ve psikososyal davranışlarının değerlendirilmesinin yaklaşımda ve tedavide fayda sağlayacağını düşünüyoruz.Öğe Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Üroloji Polikliniğine başvuran üretritli erkek olgularda trichomonas vaginalis sıklığı(2008) Çulha, Gülnaz; Görür, Sadık; Helli, Ali; Akçin, Soner; Kiper, Ahmet NamıkAmaç: Trichomonas vaginalis ürogenital sistem enfeksiyonlarına yol açan bir protozoondur. Trikomonyaz çoğunlukla asemptomatik olmakla birlikte, semptomatik olgularda kadınlarda vulvit, bartonelit ve servisite, erkeklerde ise üretrit, sistit, prostatit ve epididimite neden olmaktadır. Bu çalışmada, Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi üroloji poliklığine üretrit şikâyeti ile başvuran 20- 45 yaş arası erkek olgulardaki T. vaginalis'm sıklığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanı, santrifüj edilmiş idrarın direkt mikroskopik incelenmesi ile konulmuştur. Bulgular: İncelenen 110 idrar örneğinin 3 (%2.8)'ünde T. vaginalis trofozoitleri saptanmıştır. Sonuç: Bu araştırmada üretrit şikâyetleri olan hastalarda tanıya yönelik testler istenirken T. vaginalis'in de değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Parkinson hastalarında tamsulosin tedavisinin alt üriner sistem belirtileri üzerine etkisi(2008) Görür, Sadık; Melek, İsmet Murat; Okuyucu, Esra; Helli, Ali; Duman, Taşkın; Kiper, Ahmet NamıkBu çalışmada Benin Prostat Hiperplazisi (BPH) olan Parkinson Hastalarındaki (PH) alt üriner sistem belirtilerinin (AÜSB) şiddetini değerlendirmeyi ve bu olgularda tamsulosin tedavisinin objektif ve subjektif ölçütler üzerine olan etkisini araştırmayı amaçladık. Bu çalışmaya BPH ile birlikte PH olan 40 ve sadece BPH’sı olan 40 olmak üzere toplam 80 olgu alındı. Tüm olgular tedavi öncesi uluslar arası prostat semptom skoru (IPSS), yaşam kalitesi skoru (YK), maksimal idrar akım hızı (Qmax) ve ultrasonografi ile postvoid rezidü (PVR) tayini ile değerlendirildi. PH olan olgular ayrıca Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) ile değerlendirildi. Olgulara tamsulosin 0.4 mg/gün tedavi başladı. Tedavi başladıktan 3 ay sonra hastalar objektif ve subjektif parametrelerle tekrar değerlendirilerek tamsulosin tedavisinin etkinliği değerlendirildi. PH grubundan üç olgu (%7.5) şiddetli hipotansif ataklardan dolayı çalışma dışı bırakıldı. Her iki gruptaki olguların demografik verileri arasında fark saptanmazken PH olgularının tedavi öncesi IPSS, YK ve Qmax değerleri kontrol grubuna göre daha düşük ve PVR değerleri ise daha yüksek bulundu (p<0.05). Her iki gruptaki olgular tamsulosin tedavisine iyi yanıt verirken, bu yanıt PH grubunda daha düşük oranda bulundu. PH süresi, BPHDÖ skorları ile subjektif ve objektif parametreler arasındaki ilişki incelendiğinde ise, PVR dışındaki tüm parametrelerin korele olduğu gözlendi. AÜSB olan PH’da tamsulosin tedavisi üriner belirtileri gidermede etkilidir. Fakat bu etki PH süresi ve şiddeti ile ters orantılı olarak azalmaktadır. Buna karşın AÜSB olan PH olgularında tamsulosin tedavisi belirtileri gidermede tedavi boyunca olguların yakın takip edilmesi koşuluyla verilebilir.Öğe The prevalence and risk factors of enuresis in children aged between 6 and 18 years in Hatay(2008) Görür, Sadik; Inandi, Tacettin; Turhan, Ebru; Helli, Ali; Kiper, Ahmet NamikIntroduction: Aim of this study was to determine the prevalence and associated socio-demographic factors of enuresis among children aged between 6-18 years in Hatay. Materials and Methods: Five districts were selected in different geographic directions (east, west, north, south, and central) of Hatay. Five mother schools, twelve primary schools and twelve high schools were selected randomly from schools in these districts. The questionnaire was distributed to the students in order to fill by the parents. A total of 4000 questionaire were sent and re-collected one week later. Results: The percentage of the response rate was 74.6%. Age of the children ranges from 6 to 18 years (mean±SD; 11.26±3.03). Of the participants, 51.8% were girls and 48.2% were boys. Prevalence of enuresis were 7.4% in girls and 10.7% in boys (p=0.002). Mean age, body mass index and parents age were lower in the children with enuresis than the nonenuretics (p<0.001). Deficiency disorders, problems in friendship relation, failure in school, difficult aurosal, tonsillitis history, snoring and apnea were more frequent in the groups of enuresis (p<0.001). It was found that enuresis were more common in the children whose parents and siblings have enuresis history (p<0.001). The percentage of enuresis among the children with another urological problems was 27.4% (p<0.001). On the other hand, no relation was determined among the writing hand, birth place and birth type with enuresis. Child and mother age, bad friendship relations, low school success, enuresis history in siblings and parents and apnea period in sleeping were associated with enuresis in multipl logistic regression analysis. Conclusion: Enuresis seems associated with familial and behavioral factors. We suggest that evaluation of urinary and other systems in addition to physico-social behaviors of children and adolescence with enuresis may provide some benefit for management and therapy.Öğe THE PREVALENCE AND RISK FACTORS OF ENURESIS IN CHILDREN AGED BETWEEN 6 AND 18 YEARS IN HATAY(Aves, 2008) Gorur, Sadik; Inandi, Tacettin; Turhan, Ebru; Helli, Ali; Kiper, Ahmet NamikIntroduction: Aim of this study was to determine the prevalence and associated socio-demographic factors of enuresis among children aged between 6-18 years in Hatay. Materials and Methods: Five districts were selected in different geographic directions (east, west, north, south, and central) of Hatay. Five mother schools, twelve primary schools and twelve high schools were selected randomly from schools in these districts. The questionnaire was distributed to the students in order to fill by the parents. A total of 4000 questionaire were sent and re-collected one week later. Results: The percentage of the response rate was 74.6%. Age of the children ranges from 6 to 18 years (mean+/-SD; 11.26+/-3.03). Of the participants, 51.8% were girls and 48.2% were boys. Prevalence of enuresis were 7.4% in girls and 10.7% in boys (p= 0.002). Mean age, body mass index and parents age were lower in the children with enuresis than the nonenuretics (p<0.001). Deficiency disorders, problems in friendship relation, failure in school, difficult aurosal, tonsillitis history, snoring and apnea were more frequent in the groups of enuresis (p<0.001). It was found that enuresis were more common in the children whose parents and siblings have enuresis history (p<0.001). The percentage of enuresis among the children with another urological problems was 27.4% (p<0.001). On the other hand, no relation was determined among the writing hand, birth place and birth type with enuresis. Child and mother age, bad friendship relations, low school success, enuresis history in siblings and parents and apnea period in sleeping were associated with enuresis in multipl logistic regression analysis. Conclusion: Enuresis seems associated with familial and behavioral factors. We suggest that evaluation of urinary and other systems in addition to physico-social behaviors of children and adolescence with enuresis may provide some benefit for management and therapy.Öğe Spontan perinefrik ürinoma ile birlikte prostat adenokarsinoması: Olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi(2008) Görür, Sadık; Hakverdi, Sibel; Temiz, Muhyittin; Candan, Yaşar; Helli, Ali; Kiper, Ahmet NamıkÜrinoma perirenal veya paraüreteral bölgede gözlenebilen nadir bir durumdur. Obstrüktif üropatiler, toplayıcı sistem veya üreterde yaralanmaya yol açan kunt veya delici yaralanmalardan sonra meydana gelebilir. Bu yazıda, prostat kanseri olan 72 yaşındaki bir erkek olguda saptadığımız perinefrik ürinomayı sunuyoruz. Olgu üroloji polikliniğine idrar yapamama ve sağ yan ağrısı ile başvurdu. Parmakla rektal muayenede prostat sert ve düzensiz olarak palpe edildi. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme tetkiklerinde sağ subkostal bölgeden pelvise kadar uzanan büyük bir perinefrik kistik kitle görüldü. Kist sıvısının biyokimyasal incelemesi ile kitlenin ürinoma olduğuna karar verildi. Sağ nefro-üreterektomi ve ürinoma eksizyonu operasyonu yapıldı. Bu konudaki literatür gözden geçirilerek patofizyolojisi ve tedavisi tartışıldı.