Yazar "Keleş, Fatma Öztürk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 64 Dedektörlü Bilgisayarlı Tomografide Kontrast Madde Enjeksiyonu Sonrası Nonfatal Venöz Hava Embolisi Sıklığı ve Lokalizasyonu(2022) Keleş, Fatma ÖztürkTanısal ve girişimsel radyolojik işlemlerde kontrast madde verilmesi sırasında venöz hava embolisi nonfatal bir olay olarak görülmektedir. Bu çalışmada, kontrastlı bilgisayarlı tomografide (BT) nonfatal venöz hava embolisinin sıklığını ve lokalizasyonunun tespit edilmesi amaçlanmıştır. Hastanemiz Radyoloji Ünitesinde 1 Ocak 2019-31 Aralık 2019 tarihleri arasında çekilen 1654 kontrastlı toraks bilgisayarlı tomografi tetkiki intravenöz hava varlığı retrospektif olarak değerlendirildi. Tespit edilen venöz hava embolilerin lokalizasyonu, boyutları, kontrast maddenin hangi taraftan verildiği kaydedildi. Bu çalışmada iatrojenik venöz hava embolisi %3.14 oranında görülmüştür. En sık görüldüğü lokalizasyon ana pulmoner arter olup (%1.81) diğer görüldüğü lokalizasyonlar sıklık sırasına göre sol brakiosefalik ven (%0.66), sol subklavyen ven (%0.36), sağ brakiosefalik ven (%0.30), sağ subklavyen ven (%0.24), sağ ventrikül (%0.18) ve sağ atriumdur (%0.18). Venöz hava embolisinin boyutlarına bakıldığında %2.5 oranında küçük, %0.50 oranında orta ve %0.12 oranında büyük hava embolisi görüldü. Radyologlar BT taramada kontrast madde enjeksiyonu sonrası vasküler hava embolisi olabileceğini bilmeli ve dikkatli olmalıdır.Öğe Çok Kesitli Bilgisayarlı Tomografi İle Torakal Aortik Varyasyonlarının Değerlendirilmesi(2021) Değer, Murat; Keleş, Fatma ÖztürkAmaç: Bu çalışmada çok kesitli bilgisayarlı tomografi (ÇKBT) ile torakal aortik varyasyonları ve görülme sıklığını değerlendirmeyi amaçladık.Gereç ve yöntem: Hastanemiz Radyoloji Ünitesinde Ocak 2016-Mart 2019 tarihleri arasında çekilen 2978 kontrastlı toraks bilgisayarlı tomografi tetkiki torakal aortik varyasyon varlığı, varyasyonların cinsiyet farklılığı yönünden retrospektif olarak değerlendirildi.Bulgular: Çalışmamızda torakal aortik varyasyonu görülme oranı %22.5 olup bu oran kadınlarda %25.76, erkeklerde %20.63 idi. En sık görülen torakal aortik varyasyon trunkus brakiosefalikus ile sol ana karotis arter aortadan ortak kökten orjin almasıdır (Bovine arkı). Görülme oranı % 13.76 idi. Diğer görülen varyasyonlar izole sol vertebral arterin aortadan çıkması, arkus aorta aberran sağ subklavyen arter (ARSA) varyasyonu, sağ arkus aorta ve aort koarktasyonudur. Bu varyasyonlara eşlik eden ikincil varyasyon ise sol vertebral aortanın arkus aortada orjin almasıdır. Kadın-erkek oranı açısından bakıldığında bovine arkı ve sağ arkus aorta varyasyonunda istatiksel olarak anlamlı fark izlenmiş olup diğer varyasyonlarda anlamlı fark izlenmedi.Sonuç: Torakal aortik varyasyonlar çoğunlukla asemptomatik olup bazı tipleri semptomatiktir. Bu varyasyonların görüntüleme özelliklerine aşina olmak, doğru tanı ve sınıflandırma ve cerrahi tedaviye rehberlik etme açısından önemlidir. Kontrastlı ÇKBT noninvaziv bir görüntüleme yöntemi olup, bu varyasyonların kapsamlı bir değerlendirmesini sağlamaktadır.Öğe Morphological changes in temporomandibular joint dysfunction and effectiveness of different treatment methods(2020) Öz, Fatma; Çiçekcibaşı, Aynur Emine; Atcı, Nesrin; Keleş, Fatma Öztürk; Yucekaya, Bircan; Hüzmeli, Esra Doğru; Damlar, İbrahimObjectives: Temporomandibular joint dysfunction (TMD) results in changes in anatomical structures. The aim of this study was to examine the morphological changes using magnetic resonance imaging (MRI) and evaluate the effectiveness of different treatment methods in patients with TMD. Methods: 34 TMD patients (18–62 years of age) were randomly divided into two treatment groups. Group A (n=18) was subjected to dry needling (DN) and mobilization for 10 sessions, Group B (n=16) was instructed to use occlusal splint with home exercises for one month. The control group included MRIs of 17 healthy adults that were randomly selected from the archives of Radiology Department of Mustafa Kemal University. The length and width of the masseter, lateral and medial pterygoid muscles and the depth of the mandibular fossa were measured and mandibular condyle types were recorded. Range of motion of each temporomandibular joint was evaluated in pre- and post-treatment periods to test the effectiveness of the treatment methods. Results: The size of the masticatory muscles in TMD group was significantly smaller than the control group (p<0.05). The depth of the mandibular fossa was significantly shallower in the TMD group (p<0.05). The most commonly encountered condylar shape was convex in the TMD group (63.6%), but flat (58.8%) in the control group. No statistically significant relationship was observed between condyle type and fossa depth (p>0.05). However, the fossa depth showed a significant correlation with muscle size (p<0.05) and this correlation decreased with dysfunction. Dry needling and mobilization significantly decreased pain and increased mandibular movements (p<0.05); however, there was no significant change for Group B. Conclusion: The anatomical structures associated with the temporomandibular joint seems to be affected in patients with TMD. We suggest that the limited movement of the temporomandibular joint may cause atrophy of the masticatory muscles, affecting the range of motion of the joint. Dry needling and mobilization techniques might be a more effective alternative than occlusal splint in the treatment of TMD.