Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kiper, Ahmet Namık" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Adrenal miyelolipom : Olgu sunumu
    (2008) Hakverdi, Sibel; Görür, Sadık; Temiz, Muhyittin; Akarsu, Bülent; Kiper, Ahmet Namık
    Adrenal miyelolipomlar ender görülen benin tümörlerdir. Sıklıkla boyutları 5 cm’nin altındadır ve belirti vermezler. Burada adrenal miyelolipomlu bir olguyu sunuyor ve yayın bilgileri ışığında değerlendiriyoruz. Sağ kasığa vuran yan ağrısı olan 60 yaşındaki kadın hastada ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi ile sağ adrenal bez yerleşiminde yaklaşık 8 cm boyutta kitle tanımlandı. Ameliyat edilen hastanın materyalinin histopatolojik değerlendirmesinde matür yağ doku ve kemik iliği elemanlarından oluşan tümöre adrenal miyelolipom tanısı kondu. Adrenal bölgede bulunan ve yağ içeriği yüksek olan olgularda ayırıcı tanıda adrenal miyelolipom düşünülmelidir. Kitlenin olguda belirti verip vermemesi ve büyüklüğüne göre tedavi şekli planlanmalıdır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Erektil fonksiyon bozukluğu olan hastalarda aortun elastik özellikleri: Konvansiyonel ve renkli doku doppler ekokardiyografiyle değerlendirme
    (2006) Seyfeli, Ergün; Görür, Sadık; Akgül, Ferit; Gür, Mustafa; Seydaliyeva, Tünzale; Yalçın, Fatih; Kiper, Ahmet Namık
    Amaç: Erektil fonksiyon bozukluğunun (EFB) yaygın vasküler hastalığın ilk klinik yansıması olduğu sanılmaktadır. Bu çalışmada vasküler kökenli EFB olan hastalarda aortun sertlik ve elastik özellikleri konvansiyonel ve renkli doku Doppler ekokardiyografiyle (RDDE) değerlendirildi. Çalışma planı: Çalışmaya EFB saptanan 30 erkek hasta (ort. yaş 52±8; dağılım 41-73) alındı. Aortun elastik özelliklerini değerlendirmek için M-mod ekokardiyografiyle aortun sistolik ve diyastolik iç çapları, RDDE ile aort üst ve alt duvar doku Doppler hızları (S, E, A cm/sn) ölçüldü. Aortun gerilimi, sertlik indeksi ve esnekliği hesaplandı. Sonuçlar, 30 sağlıklı erkek gönüllüden (ort. yaş 49) oluşan kontrol grubuyla karşılaştırıldı. Bulgular: Sistolik ve diyastolik kan basınçları ile aortun sistolik ve diyastolik çapları gruplar arasında anlamlı farklılık gösterdi (sırasıyla, p=0.001, p=0.034, p=0.045, p=0.004). Hasta grubunda aort sertlik indeksi yüksek (p=0.007), aort gerilimi (p=0.002) ve üst duvar S dalga hızı (p=0.001) anlamlı derecede düşük bulundu. Aort üst duvar S dalga hızı, aort sertlik indeksi (r=-0.389, p=0.004), aort gerilimi (r=0.444, p=0.001) ve esnekliği (r=0.504, p<0.001) ile; mitral lateral annulus S dalga hızı ise aort sertlik indeksi (r=-0. 472, p<0.001) ve aort esnekliği (r=0.533, p<0.001) ile anlamlı ilişki içindeydi. Sonuç: Vasküler kökenli EFB’li hastalarda aort sertliği artmakta, esnekliği ise azalmaktadır. Bu nedenle EFB, sessiz seyreden diğer vasküler sistem hastalıklarının bir işaretçisi olabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hatay'da 6-18 yaş arası çocuklarda enürezis sıklığı ve risk etkenleri
    (2008) Görür, Sadık; İnandı, Tacettin; Turhan, Ebru; Helli, Ali; Kiper, Ahmet Namık
    Hatay ili genelinde 6-18 yaş arasında olan çocuklardaki enürezis sıklığını ve bununla ilgili sosyo-demografik etkenleri belirlemeyi amaçladık. Hatay ili merkez ve coğrafi yönlerden (doğu, batı, kuzey ve güney) birer ilçe olmak üzere toplam 5 ilçe seçildi. Belirlenen ilçelerden 5 anasınıfı, 12 ilkokul ve 12 lise rastgele olarak belirlendikten sonra anket formları her sınıftan rasgele seçilen bir şubedeki çocuklara velilerine verilmek üzere dağıtıldı. Toplam 4000 adet form dağıtıldı ve bir hafta sonra formlar toplandı. Formların %74.6’sı geri toplandı. Öğrencilerin yaşları 6 ile 18 arasında (ortalama±SS; 11.26±3.03) dağılmakta idi. Öğrencilerin %51.8’si kız, %48.2’si erkekti. Enürezis sıklığı kızlarda %7.4 ve erkeklerde %10.7 idi (p=0.002). Enüretik çocukların yaşı, vücut kitle indeksi, anne ve baba yaşları enüretik olmayan çocuklara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük idi (p<0.001). Enürezisi olan çocuklarda dikkat bozukluğu, arkadaşlık ilişkilerinde sorunlar, okulda başarısızlık, uykudan uyanma güçlüğü, tonsillit öyküsü, horlama ve apne daha fazla görülmekte idi (p<0.001). Kardeşlerinde ve ebeveynlerinde enürezis olan çocuklarda enürezisin daha sık olduğu gözlendi (p<0.001). Başka bir ürolojik sorunu olan çocukların %27.4’ünde enürezis saptandı (p<0.001). Öte yandan, enürezis ile yazı eli, doğum yeri ve doğum şekli arasında bir ilişki saptanmadı. Çoklu regresyon analizde ise, çocuk ve anne yaşı, kötü arkadaşlık ilişkisi, düşük okul başarısı, kardeşlerde ve ebeveynlerde enürezis varlığı ve uykuda apne olması ile enürezis arasında ilişki olduğu görüldü. Enürezis ailesel ve çevresel nedenlerle ilişkili gözükmektedir. Çocukluk ve adolesan çağdaki enüretik olguları değerlendirmede üriner sistem ile birlikte çocuğun diğer sistemlerinin ve psikososyal davranışlarının değerlendirilmesinin yaklaşımda ve tedavide fayda sağlayacağını düşünüyoruz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hemorajik kist ile birlikte prostat adenokarsinoması: Olgu sunumu ve yayınların gözden geçirilmesi
    (2006) Görür, Sadık; Balcı, Ali; Karazincir, Sinem; Güven, Eşref Oğuz; Sumbas, Haldun; Kiper, Ahmet Namık
    Prostat adenokarsinomu ile birlikte hemorajik kist formasyonu ender görülen bir durumdur. Çoğunlukla alt üriner sistem belirtileri (AÜSB) ile üroloji polikliniğine başvuran ve tetkik edilen hastalarda rastlantısal olarak tespit edilir. Bu olguda AÜSS semptomları ile üroloji polikliniğine başvuran ve serum prostat-spesifik antijen düzeyi 102.35 ng/ml saptanan bir olguyu sunduk
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Improvement of monosymptomatic enuresis after adenotonsillectomy in children with obstructive sleep apnea syndrome
    (2012) Gökçe, Ahmet; Aslan, Sündüs; Yalçınkaya, Fatih Rüştü; Davarcı, Mürsel; Kaya, Yusuf Selim; Savaş, Nazan; Görür, Sadık; Dağlı, Şafak; Kiper, Ahmet Namık; Balbay, Mevlana Derya
    Aim: To investigate the prevalence of monosymptomatic enuresis (ME) in children diagnosed with obstructive sleep apnea syndrome (OSAS) and the rate of resolution or improvement in enuresis following adenotonsillectomy. Materials and methods: We retrospectively reviewed the charts of 541 consecutive patients who underwent adenotonsillectomy for OSAS secondary to adenotonsillar hypertrophy between January 2005 and January 2009. All of the charts for patients between 5 and 18 years of age at the time of surgery (n = 398) were included in the study. After reviewing the charts, the families were contacted by telephone. Those patients who had shown preoperative symptoms of enuresis were questioned to determine whether there had been any change in their complaints postoperatively. Results: Of the 398 patients whose records were reviewed, 98 were excluded from this study because of incomplete records. The incidence of ME in the study group (n = 300) prior to adenotonsillectomy was 30.7% (92 patients). Among these 92 patients, 64 (69.6%) were male and 28 (30.4%) were female (P = 0.001). The parents of 46 of these 92 patients agreed to allow their children to participate in the study. In 46 patients, 26 (56.5%) had complete resolution, 8 (17.4%) had a partial improvement, and 12 (26.1%) had no change in enuresis following adenotonsillectomy. Patients with OSAS had a 2.38-fold higher risk of ME (odds ratio 2.38, 95% confi dence interval 1.60 to 3.53, P = 0.001). Conclusion: Children with OSA symptoms have a high rate of monosymptomatic enuresis. Relief of OSA symptoms also resulted in the complete resolution or partial improvement of ME in more than two-thirds of patients. In the diff erential diagnosis of a child presenting with enuresis, OSAS should be kept in mind and, conversely, the presence of enuresis should be investigated in children presenting with OSA symptoms.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi Üroloji Polikliniğine başvuran üretritli erkek olgularda trichomonas vaginalis sıklığı
    (2008) Çulha, Gülnaz; Görür, Sadık; Helli, Ali; Akçin, Soner; Kiper, Ahmet Namık
    Amaç: Trichomonas vaginalis ürogenital sistem enfeksiyonlarına yol açan bir protozoondur. Trikomonyaz çoğunlukla asemptomatik olmakla birlikte, semptomatik olgularda kadınlarda vulvit, bartonelit ve servisite, erkeklerde ise üretrit, sistit, prostatit ve epididimite neden olmaktadır. Bu çalışmada, Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi üroloji poliklığine üretrit şikâyeti ile başvuran 20- 45 yaş arası erkek olgulardaki T. vaginalis'm sıklığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Tanı, santrifüj edilmiş idrarın direkt mikroskopik incelenmesi ile konulmuştur. Bulgular: İncelenen 110 idrar örneğinin 3 (%2.8)'ünde T. vaginalis trofozoitleri saptanmıştır. Sonuç: Bu araştırmada üretrit şikâyetleri olan hastalarda tanıya yönelik testler istenirken T. vaginalis'in de değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Parkinson hastalarında tamsulosin tedavisinin alt üriner sistem belirtileri üzerine etkisi
    (2008) Görür, Sadık; Melek, İsmet Murat; Okuyucu, Esra; Helli, Ali; Duman, Taşkın; Kiper, Ahmet Namık
    Bu çalışmada Benin Prostat Hiperplazisi (BPH) olan Parkinson Hastalarındaki (PH) alt üriner sistem belirtilerinin (AÜSB) şiddetini değerlendirmeyi ve bu olgularda tamsulosin tedavisinin objektif ve subjektif ölçütler üzerine olan etkisini araştırmayı amaçladık. Bu çalışmaya BPH ile birlikte PH olan 40 ve sadece BPH’sı olan 40 olmak üzere toplam 80 olgu alındı. Tüm olgular tedavi öncesi uluslar arası prostat semptom skoru (IPSS), yaşam kalitesi skoru (YK), maksimal idrar akım hızı (Qmax) ve ultrasonografi ile postvoid rezidü (PVR) tayini ile değerlendirildi. PH olan olgular ayrıca Birleşik Parkinson Hastalığı Değerlendirme Ölçeği (BPHDÖ) ile değerlendirildi. Olgulara tamsulosin 0.4 mg/gün tedavi başladı. Tedavi başladıktan 3 ay sonra hastalar objektif ve subjektif parametrelerle tekrar değerlendirilerek tamsulosin tedavisinin etkinliği değerlendirildi. PH grubundan üç olgu (%7.5) şiddetli hipotansif ataklardan dolayı çalışma dışı bırakıldı. Her iki gruptaki olguların demografik verileri arasında fark saptanmazken PH olgularının tedavi öncesi IPSS, YK ve Qmax değerleri kontrol grubuna göre daha düşük ve PVR değerleri ise daha yüksek bulundu (p<0.05). Her iki gruptaki olgular tamsulosin tedavisine iyi yanıt verirken, bu yanıt PH grubunda daha düşük oranda bulundu. PH süresi, BPHDÖ skorları ile subjektif ve objektif parametreler arasındaki ilişki incelendiğinde ise, PVR dışındaki tüm parametrelerin korele olduğu gözlendi. AÜSB olan PH’da tamsulosin tedavisi üriner belirtileri gidermede etkilidir. Fakat bu etki PH süresi ve şiddeti ile ters orantılı olarak azalmaktadır. Buna karşın AÜSB olan PH olgularında tamsulosin tedavisi belirtileri gidermede tedavi boyunca olguların yakın takip edilmesi koşuluyla verilebilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Penile Mondor's disease can be effectively treated with the use of an acetyl salicylic acid and pentoxifylline combination
    (2010) Davarcı, Mürsel; Güven, Eşref Oğuz; Gökçe, Ahmet; Yalçınkaya, Fatih Rüştü; Kiper, Ahmet Namık; Balbay, Mevlana Derya
    Abstract: Since penile Mondor's disease is a rare condition, different treatment choices are used. Herein we recommend a new treatment strategy with acetylsalicylic acid and pentoxifylline, which was tested in 14 patients with penile Mondor's disease. Materials and methods: Fourteen patients with the clinical presentation of penile Mondor's disease were included. Patients were given acetylsalicylic acid (ASA) 500 mg qid and pentoxifylline 600 mg bid for 14 days. Physical examinations were performed in all patients. In addition, ultrasonic examinations were done before the treatment and on days 7 and 14 of treatment to evaluate dorsal vein thrombosis. Results: Physical examinations revealed lesions parallel to the coronal sulcus in 9 patients and in the dorsal aspect of the proximal penis in 5 patients. All patients had painful induration of the penis. On day 7, hyperechoic structures were still observed in 8 patients and no thrombus was seen in 6 patients. Ultrasonographic measurements were repeated 14 days after treatment and a hyperechoic structure was observed in 4 patients. No side effects were encountered during the follow-up period. Conclusion: We think that the ASA and pentoxifylline protocol, which is also used for the treatment of thrombotic events in other parts of the body, helps to resolve penile Mondor's disease in a shorter time compared to previous treatment protocols. Further randomized controlled studies are needed for a definitive decision.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Renal myxoma : A case report and review of the literature
    (2010) Hakverdi, Sibel; Görür, Sadık; Yaldız, Mehmet; Kiper, Ahmet Namık
    Myxomas are uncommon soft-tissue neoplasms, which are extremely rare in the kidney. In the present case, a right nephrectomy was performed because of suspected presence of a malignant renal tumor. In the macroscopic examination, the kidney contained a well-circumscribed, yellowish, and gelatinous tumor. The tumor was measured 6 cm in diameter. It was composed of fibroblast-like, slender spindle cells with myxoid stroma. With these histopathological findings, the case was diagnosed as renal myxoma. The case was discussed in the light of literature.
  • [ N/A ]
    Öğe
    Spontan perinefrik ürinoma ile birlikte prostat adenokarsinoması: Olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi
    (2008) Görür, Sadık; Hakverdi, Sibel; Temiz, Muhyittin; Candan, Yaşar; Helli, Ali; Kiper, Ahmet Namık
    Ürinoma perirenal veya paraüreteral bölgede gözlenebilen nadir bir durumdur. Obstrüktif üropatiler, toplayıcı sistem veya üreterde yaralanmaya yol açan kunt veya delici yaralanmalardan sonra meydana gelebilir. Bu yazıda, prostat kanseri olan 72 yaşındaki bir erkek olguda saptadığımız perinefrik ürinomayı sunuyoruz. Olgu üroloji polikliniğine idrar yapamama ve sağ yan ağrısı ile başvurdu. Parmakla rektal muayenede prostat sert ve düzensiz olarak palpe edildi. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme tetkiklerinde sağ subkostal bölgeden pelvise kadar uzanan büyük bir perinefrik kistik kitle görüldü. Kist sıvısının biyokimyasal incelemesi ile kitlenin ürinoma olduğuna karar verildi. Sağ nefro-üreterektomi ve ürinoma eksizyonu operasyonu yapıldı. Bu konudaki literatür gözden geçirilerek patofizyolojisi ve tedavisi tartışıldı.

| Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim