Yazar "Kolutek, Mikail" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe CEBEL-İ BEREKET SANCAK MERKEZİNİN ERZİN’DEN OSMANİYE’YE TAŞINMASINA YAPILAN İTİRAZLAR(2020) Kolutek, MikailMerkezinde insan olan yerel tarih araştırmaları belirli bir bölgede meydana gelen gelişmeleri ve bu gelişmelerin bölge halkı üzerindekietkilerine odaklanmaktadır. Cebel-i Bereket sancağı merkezi olan bölgelerde yaşanan gelişmeleri ele alan bu makale bir yerel tariharaştırmasıdır. 1879’da Cebel-i Bereket Sancak merkezi olan Yarpuz Kasabası, çeşitli nedenlerden dolayı bir sancak merkezinden beklenengelişmeyi sağlayamamış, buna bağlı olarak da önemini de kaybetmiştir. Bundan dolayı sancak merkezi 24 Ekim 1906 tarihinde ErzinKasabası’na taşınmış fakat burada da uzun süre kalamamıştır. Sancak merkezi, 22 Aralık 1909 tarihinde imzalanan padişah iradesiyleOsmaniye Kasabası’na nakledilmiştir. Nakille ilgili verilen karar Erzin kasabası sakinleri tarafından haber alınınca bu durum halkıntepkisini çekmiştir. Erzinliler yaşanan bu durum karşısında, devlet kademelerine çeşitli müracaatlar yaparak karardan vazgeçilmesiniistemişlerdir.Çalışma sancak merkezi değişiminin Erzin halkında ne gibi etkiler yarattığını irdelemektedir. Bu bağlamda halktan bir grubun devletkademelerine yaptığı başvurular değerlendirilmiştir. Cebel-i Bereket Sancağı merkezinin Yarpuz’a taşınması ile Osmaniye kasabasınataşınması kararının alınması sonrasında yaşanan gelişmeleri kapsamaktadır. Bölgeyle ilgili telif ve tetkik eserler, arşiv vesikaları, makaleninkaynaklarını teşkil etmektedir.Öğe Cebel-i Bereket Türk Ocağı ve binası (1925-1941)(Uşak Üniversitesi, 2020) Kolutek, MikailII. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle doğan özgürlük ortamında Türkçülük fikri etrafında toplananlar 1912’de Türk Ocakları’nı kurmuştur. Anadolu’nun birçok yerinde hızla teşkilatlanan Türk Ocakları, 1925’de Cebel-i Bereket Vilayetinde de bir şubeye sahip olmuştur. Cebel-i Bereket Türk Ocağı’nın kullandığı bina 1925 yılında inşa edilmiş, 1931 yılına kadar da bu kuruluşa hizmet vermiştir. 1931’de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla Cebel-i Bereket Türk Ocağının faaliyetleri de sona ermiştir. Mülkiyeti CHF’ye geçen bina 1931’den sonra parti tarafından kullanılmıştır. Cebel-i Bereket Türk Ocağı binasının 1925-1941 yılları arasında nasıl kullanıldığı ve yaşanan değişiklikler çalışmanın amacı olmuştur. Arşiv vesikaları, Türk Ocakları ile ilgili kaleme alınan telif ve tetkik eserler çalışmanın kaynaklarını teşkil etmiştir.Öğe Fransa'nın Doğu Akdeniz havzasındaki misyonerlik faaliyetleri(Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, 2011) Kolutek, Mikail; Hatipoğlu, SüleymanOsmanlı İmparatorluğu çöküş sürecine girmekle beraber yabancı devletlere bazı ayrıcalıklar tanımak zorunda kalmıştır. Bu ayrıcalıklardan yararlanan Fransa, imparatorluk topraklarındaki Katoliklerin hamîliğine soyunmuştur. Elde ettiği himaye hakkından faydalanarak kendi menfaatlerine uygun misyoner okulları ve diğer bazı müesseseler oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu için halkın çeşitli unsurlarının kendi dil ve kültürlerini yaşatmak adına oluşturdukları kurumlar manasına gelen bu müesseseler, Fransa için yoğun siyasi faaliyetlerde bulunmuş ve birer uç karakol görevi yapmışlardır. Bu durum ise Osmanlı İmparatorluğu açısından büyük bir tehlike olarak ortaya çıkmıştır. Çalışma, Fransızların sözde eğitim, kültür ve sosyal amaçlı müesseselerinin, Osmanlı İmparatorluğu açısından ne anlam ifade ettiğini ve ne gibi sonuçlar doğurduğunu konu edinmiştir.Bu bağlamda tezin birinci bölümünde; Misyon, Misyoner ve Misyonerlik gibi terimlerin yanı sıra Doğu Akdeniz'de yoğunluk kazanan misyonerliğin nedenleri, misyonerlerin yetiştirilmeleri ve uyguladıkları metotlar açıklanmaya çalışılmıştır.İkinci bölümde; Osmanlı topraklarında emperyal emellerini gerçekleştirmek isteyen Fransa'nın, gayr-i müslim unsurlar üzerinden ne gibi politikalar yürüttüğü üzerinde durulmuştur.Üçüncü bölümde; Fransa'nın; XX. yüzyılın başlarında Fransız sanayisi için geniş bir pazar ve hammadde kaynağı olan Doğu Akdeniz'deki iktisadi menfaatlerinden bahsedilmiştir.Dördüncü ve son bölümde ise; Fransızların Doğu Akdeniz'deki misyoner kuruluşları irdelenmiştir. Fransa'nın Doğu Akdeniz'de uyguladığı siyaset bu misyoner okulları, sağlık kuruluşları, yetimhaneler ve dini müesseseler aracılığıyla yürütülmüştür.ANAHTAR SÖZCÜKLERFransa, Misyoner, Misyoner Okulları, Adana Vilayeti, Halep VilayetiÖğe HATAY’DAN ORTADOĞU ÜLKELERİNE GİDEN İŞÇİLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME(2023) Kolutek, Mikail; Savaşgür, Ahmet VedatHatay, Orta Doğu ülkelerine yönelen iş gücü göçünün yoğun olarak gerçekleştiği Türk şehirleri arasında özel bir yere sahiptir. 1973 yılı sonu itibariyle Türk işçiler, Orta Doğu ülkelerine kitleler halinde yönelirken, Hatay kenti, ülkenin önemli iş gücü ihracatçılarından biri olma konumuna gelmiştir. Hatay ilinden Orta Doğu bölgesine yönelen ve dinamik bir yapı arz eden göç örgüsünün tarihsel süreç içerisinde nasıl gerçekleştiği önem arz etmektedir. Orta Doğu’ya giden işçilerin ekonomik kazançları ile bu kazançların işçilerin ömrü boyunca sürecek zenginleşmeye yol açıp-açmadığı bilinmemektedir. Bölgeden yaşanan göçlerin Hatay’ın iktisadi durumu ve istihdam yapısı üzerine olan etkileri önemli bir husustur. Yaşanan iş gücü göçlerinde Hataylı işçilerin neden Orta Doğu ülkelerini tercih ettiği ise somut olarak açıklanmalıdır. Ayrıca Orta Doğu ülkelerine giden Hataylı işçilerin yapısal analizi, kaynak ve hedef bölgeler arasında kurulan göç organizasyonu da izahının yapılması gereken bir diğer konudur. Hatay’dan Orta Doğu ülkelerine 1967-2020 yılları arasında yapılan iş gücü göçlerinin irdelendiği bu çalışmada konu çok yönlü olarak ele alınmıştır. Hatay ili genelinde kartopu örnekleme yöntemiyle uygulanan anketle nicel veriler toplanarak, yarı yapılandırılmış görüşmeler aracılığıyla da nitel veriler elde edilmiştir. Araştırma verileri, Hatay’dan Orta Doğu ülkelerine yönelen göçün tarihsel süreci, bölgeye giden işçilerin yapısal analizi, göç organizasyonu ve iktisadi kazancın değerlendirilmesi noktasında birçok tespit yapılmasına imkân tanımıştır. Hatay’dan gerçekleşen iş gücü göçünün şehir ve işçiler üzerinde iktisadi ve sosyal kazanımları olduğu tespit edilmiştir.Öğe Tarihsel perspektifiyle pontus meselesi(Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, 2017) Kolutek, Mikail; Hatipoğlu, SüleymanOsmanlı Devleti İttifak Devletleri safında girdiği I. Dünya Savaşı sonunda mağlup devletler arasındaki yerini alarak, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamak zorunda kalmıştır. İtilaf Devletleri Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanarak Osmanlı topraklarını ve bilhassa Anadolu'yu fiili işgale başlamışlardır. Bu durumu fırsat bilen Yunanistan, Osmanlı Devleti topraklarında yaşayan Hristiyan Rum halkın ayrılıkçı hareketlerini körüklemiştir. Ortaya çıkan bu tabloda Karadeniz Bölgesinde de Yunan işgalini sağlamak için faaliyet gösteren bu cemiyetler aracılığıyla Rumlar ayaklanmıştır. Bu ayaklanmalar haneye tecavüz, hırsızlık, gasp, cinayet gibi suçları içeren bir mahiyet almış ve çeşitli asayiş sorunlarını beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla Milli Mücadele Dönemi'nde Rumların Anadolu'da meydana getirdikleri toplumsal olayların ve huzursuzlukların ortaya konması çalışmanın birincil hedeflerindendir. Rum vatandaşlar tarafından Karadeniz Bölgesi'nde başlatılan ayrılıkçı hareketler ideolojik olarak Pontus-Rum Devleti kurma amacından beslenmiştir. Megalo İdea hedefini gerçekleştirmek isteyen Yunanistan bölgedeki ayrılıkçı hareketleri doğrudan desteklemiştir. Asırlardır Karadeniz Bölgesi'nde yaşayan Rumlar bu ayrılıkçı harekete kapılarak işgallerin kolaylaşması için kurulan zararlı cemiyetlerle işbirliği yapmıştır. Buna ek olarak Fener-Rum Patrikhanesi, Yunan Siyasi Temsilcilikleri ve Yunan Konsoloshaneleri de ayrılıkçı Rum hareketini takviye etmiştir. Ayrıca Anadolu toprakları üzerinde menfaatleri olan yabancı devletler de Rumlara kayıtsız kalmamıştır. Bu bağlamda Pontus-Rum Devletini kurma amacına yönelik faaliyetlerin perde arkası irdelenmiştir. Mondros Mütarekesinin hemen ardından ortaya çıkan ayrılıkçı hareket ve yaşanan asayiş sorunları devletin otoritesini sarsmakla beraber, devlet otoritesinin yok olduğu yerlerde halk kendini savunmaya geçmiştir. Müslüman halk öncelikle yaşadıkları mağduriyeti çeşitli yöntemlerle dünya kamuoyuna duyurmaya daha sonra da bölge halkını bilinçlendirmeye çalışmıştır. Rum çeteler tarafından yapılan silahlı saldırılara karşı nefsi müdafaaya başlayan halk tedbiren silahlı gruplar oluşturmuş ve yaşam alanlarını korumaya gayret etmiştir. Bu esnada ortaya çıkan direnç ve Osmanlı hükümetinin sorunlara karşı almaya çalıştığı tedbirler ele alınmıştır. Karadeniz Bölgesinde başlayan Pontus-Rum Devleti kurma faaliyetleri Türk Milli Mücadele'sinin başarılı olmasıyla fiilen sona ermiştir. Fakat girişilen Rum ayaklanması ve sıcak çatışmaların bitmesine rağmen bu hadise ideolojik olarak yaşatılmaya devam etmektedir. Nitekim Yunan devletinin aldığı soykırım kararı, düzenlediği anma törenleri, Fener-Rum Patrikhanesinin bazı faaliyetleri ve Karadeniz Bölgesi'nde yapılan bireysel çalışmalar bunun en büyük kanıtını oluşturmaktadır. Bu çalışmanın ana temasını Pontusçuluk faaliyetlerine karşı verilen sivil tepkiler ve Cumhuriyet'in ilanından günümüze yapılan Pontusçuluk faaliyetleri oluşturmaktadır. Buna mukabil konunun özüne inebilmek adına Rumların tedhiş ve teşkilatlarına dair bilgiler verilmiştir. Böylece Pontus meselesi ile alakalı yapılmış olan çalışmalardan farklı bir perspektif ortaya konmuştur.