Yazar "Kuk, Salih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Diagnostic approach and significance of inducible nitric oxide positivity in human cutaneous leishmaniasis caused by leishmania tropica(Blackwell Publishing, 2007) Atik, Esin; Kuk, Salih; Inandi, TacettinAim To determine the usefulness of polymerase chain reaction (PCR) in the diagnosis of leishmaniasis and to emphasize the importance of inducible nitric oxide (iNOS). Materials and Methods Twenty-nine patients with cutaneous leishmaniasis diagnosed according to clinical criteria who live in rural areas of Antakya-Hatay/Turkey were included in this study. Twenty-five patients free of leishmaniasis were accepted as a control group. Punch biopsies and smears were obtained from lesions of the patients in the study group. Half of each punch biopsy specimen was processed in routine tissue processing. After routine tissue processing hematoxylin-eosin and iNOS immunohistochemical staining were applied. The remaining half of the biopsy specimens was studied by PCR method. INOS-positive stained macrophages were determined. Results The positive detection rates in 29 cases of cutaneous leishmaniasis (CL) were 96.5% by PCR, 86.2% by direct microscopic evaluation of biopsy and 58.6% by direct visualization of smear in this study. iNOS reaction was mildly positive in three cases, moderately positive in six cases and strongly positive in 20 cases. Conclusion iNOS yielded positive reaction in all cases but this positivity showed differences with respect to the age of the lesions or the effect of iNOS on the immune mechanism. This reveals an inverse correlation between iNOS reactivity and duration of lesion (Spearman correlation r = -0.53, P = 0.003). There was no correlation between iNOS reactivity and patient age (Spearman correlation: r = 0.13, P = 0.5). In terms of gender, there was no association with iNOS.Öğe The Distribution of Intestinal Parasites Determined Between 2009-2010 in Erciyes University, Medical Faculty, Parasitology Laboratory(Kafkas Univ, Veteriner Fakultesi Dergisi, 2012) Cetinikaya, Ulfet; Yazar, Suleyman; Kuk, Salih; Ates, Serpil; Hamamci, Berna; Gedikbas, Tugba; Sahin, IzzetThe infection caused by intestinal parasites infects through the mouth are common in the world. The intestinal parasites are a health problem not only developing countries but also developed country. They cause various symptoms such as abdominal pain, diarrhea, weight loss, anemia, and growth retardation. The prevalence of intestinal parasites is affected by various factors such as climate, socioeconomic status, age, sex, sanitation, and hygiene. In this study, we aimed the distribution of intestinal parasites in patients presenting with intestinal complaints to Erciyes University Medical Faculty, Parasitology department. This study carried out from January 2009-December 2010. A total of 16.445 stool samples were examined using native-Lugol and sedimentation methods and 1.482 cellophane tape preparations were examined directly. Totally 3.214(19.5%) patients, 1.745 (10.6%) men and 1.469 (8.9%) women were found infected with one or more intestinal parasite species. The more prevalent parasites were found as Blastocystis hominis 2.602 (15.8%), Entamoeba coli 351(2.1%) and Giardia intestinalis 299 (1.9%) respectively.Öğe Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi tıbbi parazitoloji anabilim dalı Laboratuvarında 2009-2010 yılları arasında saptanan bağırsak parazitlerinin dağılımı(2012) Çetinkaya, Ülfet; Yazar, Süleyman; Kuk, Salih; Ateş, Serpil; Hamamcı, Berna; Gedikbaş, Tuğba; Şahin, İzzetGenellikle ağız yoluyla bulaşan bağırsak parazitlerinin oluşturduğu enfeksiyonlar dünyada yaygın olarak görülmektedir. Sadece geri kalmış ülkelerin değil gelişmekte olan ülkelerin de sorunu olan intestinal parazitler; karın ağrısı, ishal ve kilo kaybından anemi ve gelişme geriliğine kadar uzanan pek çok belirti vermektedir. Bağırsak parazitlerinin sıklığını iklim, sosyoekonomik koşullar, yaş, cinsiyet, sanitasyon ve hijyen gibi pek çok faktör etkilemektedir. Bu çalışmada, 2009 Ocak-2010 Aralık tarihleri arasında Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarına intestinal şikayetlerle başvuran kişilerde bağırsak parazitlerinin dağılımının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla; Ocak 2009 - Aralık 2010 tarihleri arasında laboratuvarımıza başvuran 16.445 kişiden alınan dışkı örneklerinden nativ-lugol ve sedimantasyon yöntemleri ile hazırlanan preparatlar ve bu hastaların 1.482'sinden alınan anal bant preparatları incelenmiştir. Çalışmaya alınan hastalardan 1.745 (%10.6)'i erkek, 1.469(%8.9)'u kadın olmak üzere toplam 3.214 (%19.5)'ünde bir veya birden fazla türde parazit saptanmıştır. En sık saptanan parazitlerin sırasıyla; Blastocystis hominis 2.602 (%15.8), Entamoeba coli 351 (%2.1) ve Giardia intestinalis 299 (%1.9) olduğu tespit edilmiştirÖğe Kemik iliği transplant hastalarında encephalitozoon intestinalis ve enterocytozoon bieneusi varlığının IFA-MAbs yöntemiyle araştırılması(2015) Çetinkaya, Ülfet; Hamamcı, Berna; Kaynar, Leylagül; Kuk, Salih; Şahin, İzzet; Yazar, SüleymanMikrosporidian patojenler her yerde bulunabilen, omurgalı ve omurgasız konaklarda enfeksiyona neden olabilen, 144 cins altında 1200'den fazla türü tanımlanmış zorunlu hücre içi ökaryotik parazitlerdir. İnsanlarda patojen olarak tanımlanan 14 microsporidia türü arasında en sık saptananlar Enterocytozoon bieneusi ve Encephalitozoon intestinalis olup gastrointestinal sistemde enfeksiyona yol açmaktadırlar. Bu etkenler, özellikle immün sistemi baskılanmış hastalarda kronik ishallerin yanı sıra, yaygın enfeksiyonlara neden olarak hayatı tehdit eden ağır klinik tablolar oluşturmaktadır. Microsporidia sporları çok küçük olduklarından, rutin dışkı incelemelerinde genellikle gözden kaçmaktadır. Bu nedenle tanıda moleküler yöntemler ve mümkünse transmisyon elektron mikroskopi altın standart olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin uygulanamadığı laboratuvarlarda ise, monoklonal antikorların kullanıldığı immünofl oresan antikor (IFA-MAbs) yöntemi, konvansiyonel yöntemlere üstünlüğü nedeniyle tercih edilebilir. Bu çalışmada, kemik iliği transplant (KİT) hastalarında E.intestinalis ve E.bieneusi varlığının IFA-MAbs yöntemi ile araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, 147'sinde ishal şikayeti olan 200 KİT hastası (134'ü erkek, 66'sı kadın; yaş ortalaması: 43.2 ± 15.01 yıl) ile kontrol olarak 80 sağlıklı birey (43'ü erkek, 37'si kadın; yaş ortalaması: 31.9 ± 11.76 yıl) dahil edilmiştir. Tüm olguların dışkı örnekleri, konvansiyonel yöntemlerin (nativ-lugol ve modifi ye aside dirençli boyama) yanı sıra, ticari bir IFA-MAbs (Bordier Affi nity Products, İsviçre) yöntemiyle de değerlendirilmiştir. Hastaların %25.5 (51/200)'inde E.intestinalis, %4 (8/200)'ünde E.bieneusi ve %9.5 (19/200)'inde her ikisi birden olmak üzere, toplam %39 (78/200)'unda pozitifl ik saptanmıştır. Bu oranlar kontrol grubu için sırasıyla, %5 (4/80), %2.5 (2/80), %3.8 (3/80) ve %11.3 (9/80) olarak tespit edilmiştir. Hasta ve kontrol gruplarında saptanan pozitifl ik oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (%39'a karşı %11.3, p< 0.05). Hasta grubunda pozitif bulunan 78 hastanın 67 (%85.9)'sinin ishalli olduğu izlenmiş; ishal varlığı ile parazit pozitifl iği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmüştür (p< 0.05). Sonuç olarak, KİT hastalarının yaşam kalitesini yükseltmek ve tedavi sürecindeki olumsuzlukları azaltmak için, bu hastaların, özellikle de gastrointestinal yakınması olanların düzenli aralıklarla E.intestinalis ve E.bieneusi açısından değerlendirilmesi gerektiği düşünülmüştürÖğe Kemoterapi alan kanserli hastalarda encephalitozoon intestinalis ve enterocytozoon bieneusi prevalansı(2015) Hamamcı, Berna; Çetinkaya, Ülfet; Berk, Veli; Kaynar, Leylagül; Kuk, Salih; Yazar, SüleymanZorunlu hücre içi parazitler olan mikrosporidia türleri, özellikle immün sistemi baskılanmış hastalarda ciddi enfeksiyonlara yol açan en önemli fırsatçı patojenlerdendir. İnsanı enfekte eden 14 mikrosporidia türü arasında Enterocytozoon bieneusi ve Encephalitozoon intestinalis en yaygın olanlarıdır. Bu çalışmada, kemoterapi alan kanserli hastalarda E.intestinalis ve E.bieneusi prevalansının, immünofloresan antikor ve konvansiyonel boyama yöntemleri ile araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, hastanemizin onkoloji ve hematoloji kliniklerinde takip edilen 93 kanserli hasta (58 erkek, 35 kadın) ile kontrol olarak 30 (13 erkek, 17 kadın) sağlıklı gönüllüden alınan toplam 123 dışkı örneği dahil edilmiştir. Hastaların 51 (%55)’inde ishal şikayeti mevcuttur. Tüm örneklerde E.intestinalis ve E.bieneusi varlığı, monoklonal antikorların kullanıldığı ticari bir immünofloresan antikor yöntemi (IFA-MAb; Bordier Affinity Products, İsviçre) ile araştırılmış; ayrıca 50 örnek modifiye trikrom, aside dirençli trikrom ve kalkoflor boyama yöntemleri ile de incelenmiştir. IFA-MAb yöntemi ile hastaların 43 (%46.2)’ünde E.intestinalis, 9 (%9.7)’unda E.bieneusi ve 13 (%14)’ünde karışık enfeksiyon olmak üzere toplam 65 (%69.9) olguda pozitiflik saptanmış; kon- trol grubunda ise 2 (%6.7) E.intestinalis, 1 (%3.3) E.bieneusi ve 2 (%6.7) karışık enfeksiyon olmak üzere toplam 5 (%16.7) pozitif sonuç alınmıştır. Hasta ve kontrol grubunun pozitiflik oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p< 0.05). İshalli hastalardan %68.6 (35/51)’sının mikrosporidia ile enfekte olduğu izlenmiş; microsporidia pozitiflik oranı ishali olan ve olmayan (%48.6) olgular arasında anlamlı fark göstermiştir (p< 0.05). Tüm yöntemlerin birlikte uygulandığı 50 örnek değerlendirildiğinde; microsporidia pozitiflik oranları IFA-MAb yöntemi ile %66 (n= 33), modifiye trikrom boyama ile %34 (n= 17), aside dirençli trikrom boyama ile %24 (n= 12) ve kalkoflor boyama ile %42 (n= 21) olarak belirlenmiştir. Bu veriler, mikrosporidia tanısında konvansiyonel boyama yöntemleri ile birlikte IFA-MAb yönteminin kullanılmasının duyarlılığı artıracağını göstermektedir. Sonuç olarak çalışmamızda, kemoterapi alan kanserli hastalarda E.intestinalis ve E.bieneusi prevalansının oldukça yüksek (%69.9) olduğu saptanmış; bu hastaların düzenli olarak mikrosporidian patojenler açısından taranmasının uygun olacağı düşünülmüştür.Öğe Prevalence of Encephalitozoon intestinalis and Enterocytozoon bieneusi in Cancer Patients Under Chemotherapy(Ankara Microbiology Soc, 2015) Hamamci, Berna; Cetinkaya, Ulfet; Berk, Veli; Kaynar, Leylagul; Kuk, Salih; Yazar, SuleymanMicrosporidia species are obligate intracellular parasites and constitute one of the most important opportunistic pathogens that can cause severe infections especially in immunocompromised patients. Enterocytozoon bieneusi and Encephalitozoon intestinalis are the most common species among 14 microsporidia species identified as human pathogens. The aim of this study was to investigate the prevalence of E.intestinalis and E.bieneusi in cancer patients under chemotherapy by immunofluorescent antibody and conventional staining methods. A total of 123 stool samples obtained from 93 patients (58 male, 35 female) with cancer who were followed in oncology and hematology clinics of our hospital and 30 healthy volunteers (13 male, 17 female) were included in the study. Fifty-one (55%) of the patients had complain of diarrhea. The presence of E.intestinalis and E.bieneusi were investigated by a commercial immunofluorescence antibody test using monoclonal antibodies (IFA-MAbs; Bordier Affinity Products, Switzerland) in all of the samples, and 50 of the samples were also investigated by modified trichrome, acid-fast trichrome and calcofluor staining methods. A total of 65 (69.9%) patients were found positive with IFA-MAbs method, including 43 (46.2%) E.intestinalis, 9 (9.7%) E.bieneusi and 13 (14%) mixed infections. In the control group, 5 (16.7%) subjects were positive with IFA-MAbs method, including 2 (6.7%) E.intestinalis, 1 (3.3%) E.bieneusi and 2 (6.7%) mixed infections. The difference between the positivity rate of the patient and control groups was statistically significant (p< 0.05). Of the patients with diarrhea, 68.6% (35/51) were infected with microsporidia, and the difference between cases with and without (48.6%) diarrhea was statistically significant (p< 0.05). When 50 samples in which all of the methods could be performed were evaluated, the frequency of microsporidia were detected as follows; 66% (n= 33) with IFA-MAbs, 34% (n= 17) with modified trichrome staining, 24% (n= 12) with acid-fast trichrome staining and 42% (n= 21) with calcofluor staining methods. Our data indicated that the use of IFA-MAbs method along with the conventional staining methods in diagnosis of microsporidia will increase the sensitivity. As a conclusion, the prevalence of E.intestinalis and E.bieneusi in cancer patients under chemotherapy was detected quite high (69.9%) in our study, it would be appropriate to screen these patients regularly in terms of microsporidian pathogens.