Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Taktak, Aysel" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Çocuk Yoğun Bakımda Diyare İlişkili Hemolitik Üremik Sendrom: Tek Merkez Deneyimi
    (2021) Alparslan, Caner; Talay, Mehmet Nur; Taktak, Aysel; Kangın, Murat
    Amaç: Hemolitik üremik sendrom, akut böbrek hasarı, hemolitik anemi ve trombositopeni ile karakterizedir. Çocuklarda en sık diyare ilişkili HÜS (D+ HÜS) olarak görülmektedir. Bu çalışmada amaç D+HÜS klinik parametrele rinin ve hastalığın sonlanımı açısından öngördürücülerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Geriye dönük olarak yapılan bu çalışmaya Mart 2019 – Ağustos 2020 tarihleri arasında çocuk yoğun bakımda D+HÜS tanısı alan 15 hasta dahil edildi. Olguların demografik özellikleri, başvuru yaşamsal bulguları, laboratuvar parametreleri (hemoglobin, hemotokrit, beyaz kan hücresi, trombosit, kreatinin, üre, ürik asit, laktat dehidrogenaz, aspartat aminotransferaz, alanin aminotransferaz, amilaz, albümin, C3 ve C4), plaz ma tedavisi, plazma değişimi, böbrek yerine koyma tedavisi (BYKT) uygu landıysa tipi ve süresi, kan ürünü ihtiyacı olup olmadığı incelendi. Ayrıca olgularda böbrek dışında organ tutulumu varlığı, eculizumab tedavisi kul lanımı ve izlemde son durumları kayıt altına alındı. Bulgular: Çalışma grubunun 9’u (%60) erkek olup, yaş ortalaması ortanca 18 ay olarak hesaplandı. Tüm çalışma grubunun %60’ında BYKT ihtiyacı olup, periton diyalizinin [5 (%33,3)] en sık tercih edilen yöntem olduğu görüldü. Beş olguda (%33,3) böbrek dışı organ tutulumu izlendi. Taburculuk sonrası izlem süresince (ort:9,59±6,03 ay), 9 (%60)’unun normale döndü ğü, 3 (%20)’ünün proteinüri, 1 (%6,6)’inde kronik böbrek hastalığı, 1 (%6,6)’inde son dönem böbrek yetmezliği ve 1 (%6,6)’inde de nörolojik sekel kaldığı görüldü. Hastane yatış ve oligoanüri süresinin sekel gelişimi üzerine istatistiksel olarak anlamlı etkisi olduğu görüldü [Hastane yatış süre: OR:1,28 (%95 CI:0,77–0,98) (p=0,04), Oligoanüri süre: OR:1,46 (%95 CI:0,94–1) (p=0,04)]. Sonuç: Bu çalışmada hastane yatış ve oligoanüri süresinin sekel gelişimi üzerine anlamlı etkisi gösterildi. Bu hastalığın daha iyi tanınarak yönetimi nin geliştirilmesi ile bu kötü sonuçların azaltılabilmesi için daha çok klinik çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşünmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İdiyopatik Epilepsi Tanılı Çocuk Hastalarda Antiepileptik Tedavi Kesimi Sonrası Nöbet Tekrarı ile İlişkili Risk Faktörleri
    (2021) Taktak, Aysel; Özkan, Mehpare
    Amaç: Bu çalışmanın amacı idiyopatik epilepsi tanılı çocuklarda antiepileptik tedavi kesimi sonrası nöbet tekrarına etki eden risk faktörlerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler:En az 24 ay antiepileptik tedavi alan, kraniyal manyetik rezonans görüntüleme ve elektroensefalografi sonuçları normal olan hastaların ilaç tedavisi 4-6 aylık süreçte azaltılarak kesilmiştir. Tedavi kesimi sonrası nöbeti tekrarlayan 72 hasta relaps grubunu, nöbeti tekrar etmeyen 82 hasta ise remisyon grubunu oluşturmuştur. Bulgular: Hastaların tanı yaşı ve tedavi başlanması sonrasında nöbet kontrol sürelerinin relaps üzerine etki eden risk faktörleri olduğu görülmüştür. Relaps grubundaki hastaların %95.9’unda nöbet tekrarının ilk 2 yıl içerisinde geliştiği belirlenmiştir. Sonuç: Tedavi başlanmasından sonra nöbet kontrol süresi 3 ay ve üzerinde olan hastalarda ilaç kesim sonrası tekrarlama riski daha yüksektir. Ayrıca epilepsi tanı yaşı 12 ve üzerinde olan hastalarda da tekrarlama riskinin yüksek olduğu görülmüştür. Bununla birlikte antiepileptik tedavisi kesilen tüm hastalarda 2 yıl yakın takip önermekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İdiyopatik Nefrotik Sendromda İlk Atakta Steroid Bağımlılığı Öngörülebilir mi?
    (2020) Taktak, Aysel; Çiçek, Neslihan
    Amaç: İdiyopatik nefrotik sendrom (İNS) çocuklarda en sık görülen glomerüler hastalık olup, %80’i steroide duyarlıdır. Steroide duyarlı nefrotiksendrom (SDNS) hastalarının yaklaşık yarısı steroid bağımlı nefrotik sendromudur (SBNS). Bu çalışmanın amacı ilk atağında başvuran SDNS hastalarında, steroid bağımlılığını tedavi öncesi öngörebilecek risk faktörlerinibelirlemektir.Gereç ve Yöntem: Çocuk Nefroloji Kliniğimize Eylül 2016-Eylül 2018 tarihleri arasında ilk atak İNS ile başvuran ve steroid tedavisine yanıtlı hastalargeriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri,poliklinik kan basıncı ölçümü, kan albümin ve kreatinin değeri, beyaz küresayısı, lenfosit sayısı, lenfosit/beyaz küre oranı, spot idrar protein/kreatinin oranı, steroid tedavisi başlanmasını takiben remisyona girme süresi veatak başlatıcısı kaydedildi.Bulgular: Hastaların 23’ü SDNS, 16’sı SBNS tanısı aldı. Başvuru yaşı ortalaması SDNS grubunda 77,34±32 ay, SBNS grubunda 73,62±27,32 ay idi(p=0,690). İki grup arasında kan albümin, kreatinin, lenfosit sayısı ve lenfosit/beyaz küre oranı açısından anlamlı fark saptanmadı. Atak başlatıcısıSBNS grubunda daha fazla görüldü (p=0,001) ve en sık tespit edilen atakbaşlatıcısı üst solunum yolu enfeksiyonu idi. Spot idrar protein/kreatininoranı, kan beyaz küre seviyesi SBNS grubunda anlamlı yüksek saptandı(p=0,014, p=0,004) ve remisyona girme süresi SBNS grubunda daha uzundu (17,5 güne 9 gün) (p=0,000).Sonuç: İdiyopatik NS’de, üst solunum yolu enfeksiyonuyla ilk atağın tetiklenmesi, başvuru anında ağır proteinüri saptanması ve geç remisyonagirme süresi SBNS gelişmesi açısından risk faktörleri olabilir. Bu hastalardasteroid ayırıcı tedavilerin daha erken gündeme alınması, steroid tedavisinin istenmeyen uzun dönem yan etkilerinden koruyacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Is Isolated Autoantibody Seropositivity a Risk Factor in the Development of Diabetic Nephropathy in Type 1 Diabetic Children?
    (Aves, 2023) Taktak, Aysel; Kara, Mehtap Akbalik; Cicek, Neslihan; Alparslan, Caner; Unal, Edip; Agin, Mehmet; Ozbek, Mehmet Nuri
    Objective: Diabetic nephropathy is one of the most important complications in diabetes mellitus. We aimed to examine the influence of organ-specific antibody seropositivity in diabetic nephropathy. Methods: Patients with type 1 diabetes and no evidence of celiac disease, thyroid dysfunction, and other kidney diseases and with an annual average HbA1c level <10%, body mass index <25 kg/m(2), and normal blood pressure were enrolled. Results: Eighty patients (39 boys and 41 girls) were evaluated. Twenty patients with moderately increased albuminuria (diabetic nephropathy group) and 60 patients without albuminuria (control group) showed no statistical difference in age, gender, diabetes duration, age at diagnosis, kidney function tests, and mean blood pressure measurements. Compared to control group, the mean anti-thyroglobulin level and anti-thyroxin peroxidase level were statistically higher in the diabetic nephropathy group, P =.004 and P =.045, respectively. However, the thyroid function tests were normal in either group. Conclusion: Determination of the impact of autoantibody seropositivity on the risk of diabetic nephropathy in type 1 diabetic children could be a non-traditional marker in the risk assessment of diabetic nephropathy.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kronik Böbrek Yetmezlikli Çocuk Sahibi Olan Ebeveynlerin Aşılar Hakkındaki Bilgi Düzeyi
    (2021) Yazarlı, Esra; Taktak, Aysel; Çelakıl, Mehtap Ezel
    Amaç: Kronik böbrek yetersizliği (KBY) tanılı çocuklarda yüksek enfeksiyon riski nedeniyle aşılar önemli bir koruyucu sağlık hizmetidir. Bu çalışmada, KBY tanılı çocuklarda aşılanma oranı ve bu oranı etkileyen faktörler incelendi. Yöntem: Tanımlayıcı kesitsel tipteki çalışmamıza Kasım 2020-Ocak 2021 tarihleri arasında, KBY tanısı ile takipli 0-18 yaş arası 81 hastanın ebeveynleri alındı. Ebeveynlere 29 sorudan oluşan anket formu yüz yüze görüşme tekniği ile uygulandı. Ebevenylerin demografik özellikleri, hastaların ulusal aşılama takviminde olan aşılarla aşılanma durumu ve ulusal aşı takviminde olmayan meningokok, influenza ve human papilloma virüs aşısı ile aşılanma durumları kaydedildi. Ulusal aşılama takvimine çocuğun aşılanma zamanından sonra eklenen aşıların tamamlanıp tamamlanmadığı ve aşı yaptırmayan ailelere aşı yaptırmama nedenleri soruldu. Bulgu: Hastaların ulusal aşı takvimine göre aşılanma oranının %85,2 (n=69) olduğu ve ebeveynlerin %75,3’ünün (n=61) aşı eğitimi aldığı görüldü. Aşı eğitimi alan ebeveynlerin çocuklarının ulusal aşı takvimindeki aşılarla aşılanma oranı eğitim almayan ebeveynlerin çocuklarına göre istatistiksel olarak yüksek saptandı (p<0,001). Aylık geliri yüksek olan hastalarda influenza, meningokok, hepatit A, suçiçeği aşılanma oranı aylık geliri düşük olan hastalara göre istatistiksel olarak yüksek saptandı (sırasıyla p<0,001; p<0,001; p=0,010; p=0,029). En az bilinen ve yaptırılan aşının human papilloma virüs aşısı olduğu görüldü. Sonuc?: KBY tanılı hastaların aşılanma oranının düşük olduğu saptandı. Ulusal aşı takvimine hastanın aşılanma zamanından sonra eklenen ya da ulusal aşı takviminde olmayan aşılar hakkında ailelerin bilgi düzeyinin çok düşük olduğu görüldü. Ebeveynlere yönelik aşı eğitimlerinin arttırılması ve hastaların aşılanma durumunun daha dikkatli takip edilmesi gerekmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Markers of Target Organ Damage in Children with Essential Hypertension
    (Galenos Publ House, 2022) Celakil, Mehtap; Taktak, Aysel
    Introduction: Hypertension (HT) is a common health problem that may cause target-organ damages (TOD). Our study aimed to investigate the clinical, laboratory and radiological findings associated with TOD. Materials and Methods: The medical records of 102 patients diagnosed with essential HT were analyzed. Results: A total of 102 patient were evaluated in this study. There was 53 girls (%52) and 49 boys (%48); the mean age was 13.7 +/- 1.97 years. Twenty-five patients (24.5%) were dipper and 77 (75.5%) were non-dipper. Sixty-three patients (64%) had single TOD, 22 (21.6%) had two TOD and 9 (8.8%) had three TOD. For obesity, there was a significant difference between patients without TOD and those with TOD in all groups. Serum uric acid, creatinine and sodium levels were significantly higher in all groups with TOD than those without TOD. Similarly, the WBC/lymphocyte ratio was significantly higher among the. RI values were higher in all groups with TOD. Conclusion: The kidney is the first organ affected in essential HT and the earliest sign of TOD is microalbuminuria. Therefore, it may be possible to prevent other TOD that may occur if the kidney is well protected. In our study, the risk of developing TOD over time was found to be significantly higher in patients who did not have TOD at the time of diagnosis but had a high RI value. Reasonable adjustment of salt-protein balance and close monitoring of serum sodium, uric acid and creatine levels have prognostic importance in these patients.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Retrospective Analysis and Literature Review of Acute Tubulointerstitial Nephritis Cases Linked to Energy Drinks
    (2021) Çelakıl, Mehtap; Taktak, Aysel
    Objective: Acute tubulointerstitial nephritis (aTIN) is a rare cause of acute renal injury in children. The incidence of cases linked to insensible use of energy drinks has increased in recent years. In thıs study, we aimed to examine patients with aTIN connected to energy drink in detail in our own patients.Methods: In this study, the files of patients with acute tubulointerstitial nephritis (aTIN in the pediatric nephrology clinic were retrospectively screened.Results: 32 patients were included in the study (F/M: 22/10). Mean age was 12±4.3 years (9-17). The most common causes in etiology were drugs (18; 56.2%) and energy drinks (9; 28.1%). The most common attendance symptoms were vomiting (84.3%), fatigue (68.7%), hypertension (56.2%), abdominal pain (40.6%), joint pain (34.3%), fever (31.2%). The mean duration from onset of symptoms to first attendance at hospital was 3.8±2.1 days, with the mean duration between first intake of causative agent to onset of symptoms 9±4.1 days.Conclusion: The inclusion of energy drink use among candidates for causes of aTIN in recent years is an important health problem. Due to serious side effect profile beginning with acute kidney injury and resulting in CKD, it is a cause that should definitely be questioned in the anamnesis of young patients especially.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Retrospective evaluation of the pediatric multicystic dysplastic kidney patients: experience of two centers from southeastern Turkey
    (Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2021) Akbalik Kara, Mehtap; Taktak, Aysel; Alparslan, Caner
    Background/aim: The objective of this study is to determine the clinical features of unilateral multicystic dysplastic kidney (MCDK) patients. Materials and methods: The demographic, clinical, laboratory, and radiologic features of MCDK patients at Diyarbakir Children's Hospital and Diyarbakir Gazi Yasargil Training and Research Hospital between January 2008-June 2019 were retrospectively evaluated. Results: A total of 111 [59 (53.2%) male and 52(46.8%) female] patients with MCDK were followed for a mean period of 41.89 +/- 32.03 months. MCDK was located on the left and right sides in 46 (41.4%) and 65 (58.6%) of the children, respectively (p > 0.05). A total of 87 (78.4%) patients had antenatal diagnosis. The mean age at diagnosis was 13.7 +/- 34.2 months. Of the 49 voiding cystourethrogram (VCUG)-performed patients, vesicoureteral reflux was detected in 11 patients (22.4%). Other associated urological anomalies in the patients were detected in 12 (10.8%) patients. On Tc-99m dimercaptosuccinic acid (DMSA) scintigraphy which was performed in all patients showed scarring in four children. Eight patients had history of UTI (7.2%). Renal failure, hypertension, and proteinuria were diagnosed in three children (2.7%). Sixty-nine (62%) patients developed compensatory hypertrophy. Conclusion: All cases should be followed up closely and VCUG should be reserved for patients with recurrent UTI and other urological problems indicated by ultrasonography and abnormal DMSA scan results.

| Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim