Yazar "Topal, Ramazan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ateistlerin Siyer’in Mekke Dönemine Bakışı Üzerine Bazı Değerlendirmeler(2023) Topal, RamazanTanrı inancını kabul etmeyen ateizm, bu inancın yer aldığı tüm dinleri eleştirmektedir. Özellikle modern dönem ateizmi birçok eleştirisini bilimsellik adına yapmaya çalışmakta, fikirlerini bu yöntemle yaygınlaştırmaya gayret etmektedir. Ülkemizde de aynı yöntem takip edilmektedir. Birçok internet sitesi, sosyal medya hesapları, makale, dergi ve kitap gibi yayınlarla ateizm yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Ateistlerin ülkemizde yaptığı faaliyetlerde yoğunlaştığı ve çeşitli eleştiriler yaptığı din, doğal olarak İslâm’dır. Ateistler, ateizmin Türkiye toplumunda belli bir ciddi karşılığının bulunmaması sebebiyle toplumun büyük çoğunluğunun inandığı İslâm’a karşı iddialarını dile getirirken bilimi kullanmaya ve fikir özgürlüğünü öne çıkarmaya çalışmaktadır. Ateizmin ülkemizdeki dinle alakalı eleştirileri İslâm, Hz. Muhammed ve Kur’ân-ı Kerîm merkezinde toplanmaktadır. Özellikle Hz. Muhammed’in hiç yaşamadığı, dolayısıyla onun tebliğ ettiği bir İslâm ve Kur’ân’dan bahsedilemeyeceği, büyük bir imparatorluk haline gelen Emevîler’in devletin devamlılığını sağlamak amacıyla bugünkü anlamda İslâm ve Kur’ân’ı icat ettikleri iddia edilmektedir. Ateistler bu ve benzeri iddialarını Hz. Peygamber’in hayatının bazı kesitleriyle irtibatlandırıp dile getirmektedir. Dolayısıyla ortaya siyere dair çok sayıda iddia çıkmakta ve bunların incelenmesi gerekmektedir. Bugüne kadar Hz. Peygamber’in hayatına dair öne sürülen bu iddialar hakkında siyer alanında yapılan Türkçe bir çalışma tespit edilememiştir. Bu çalışmada alandaki zikredilen boşluğu doldurmak amacıyla, ilk olarak ateistlerin Mekke dönemi ile alakalı bazı iddiaları belirlenmiş; bu iddialar konularına göre sınıflandırılarak siyer açısından değerlendirilmiştir. İnanç ve fikir özgür-lüğüne önem veren ve bunları sıkça dile getiren ateistlerin, İslâm ve Müslü-manlar hakkındaki fikirlerini düşünceden eyleme, yazıya vb. faaliyete dönüştürünce; söz konusu hassasiyetlerinin ortadan kalktığı gözlemlenmiştir. İncelenen döneme has olmak üzere ateistlerin Hz. Peygamber ve İslâm’ı tümden reddetmeyi amaçladığı ve yazılarını da buna göre şekillendirdiği, çoğu zaman iddialarda bulundukları konular hakkında önemli detaylara yer vermediği belirlenmiştir. Bunun yanında ilmî anlamda literatür ve bilgi eksikliği göze çarpmakta; birçok konunun ana mecrasından çarpıtıldığı görülmektedir.Öğe Siyer-Hadis İlişkisi Bağlamında Selmân-ı Fârisî’nin Müslüman Oluşu(2022) Topal, RamazanHz. Peygamber’in hayatını ele alan siyer, İslâmî ilimler arasında en çok hadis ilmi ile ortak noktalara sahiptir. Hadis eserlerinde zengin bir siyer malzemesinin yer alması ile Zührî (ö. 124/742) ve İbn İshâk (ö. 151/768) gibi müverrih râvilerin rivayetlerinin bu eserlerde nakledilmesi, iki ilim arasındaki ortak noktaların önemini gösteren hususlardandır. Aralarındaki bu sıkı irtibattan dolayı bazı âlimler, siyeri içine alan tarih ilmini hadisin bir alt dalı olarak kabul etmiştir. Siyer ve hadis, usul ve içerik bakımından birçok ortak noktaya sahip olmakla beraber bunların birbirinden ayrıldıkları yönler de vardır. Meselâ siyerde senede, hadiste olduğu kadar önem verilmemektedir. Diğer taraftan hadis kaynaklarındaki siyer rivayetlerinde ise olayların tarihi ve mekânı gibi mühim tarihî unsurlara çoğunlukla tam anlamıyla yer verilmez. Çünkü her iki ilmin farklı gaye ve yöntemleri bulunmaktadır. Dolayısıyla bu iki alana hitap eden çalışmalarda bunlara dikkat edilmelidir. Bu makalede siyer-hadis irtibatının bir örneği olmak üzere Selmân-ı Fârisî’nin İslâm’ı kabul edişine dair Kütüb-i Tis‘a’da yer alan bilgiler, ilk dönem siyer kaynaklarıyla mukayese edilerek değerlendirilmiştir. Çalışmada siyer ve hadis kaynaklarındaki bilgilerin büyük bir kısmının İbn İshâk ve Süleyman et-Teymî (ö. 143/761) gibi ortak ravilerden geldiği ve bundan dolayı kaynaklarda benzer içeriklerin bulunduğu anlaşılmıştır. Özellikle hem müverrih hem de muhaddis olan İbn İshâk’ın rivayetlerinin erken dönemden itibaren tercih edildiği anlaşılmakta ve bu konudaki rivayetlere yön verdiği görülmektedir. Bununla beraber konu hakkında siyer ve hadisin kendine has gaye ve yöntemlerini yansıtan farklı içeriklere sahip rivayetler de nakledilmektedir.Öğe Ubeydullah b. Sa‘d ez-Zührî (ö. 260/874) ve Tarihçiliği Üzerine(2023) Topal, Ramazanİslâmî ilimlerin gelişmesinde hicrî II. ve III. yüzyıldaki âlimlerin çalışmalarının önemi büyüktür. Bu dönemde özellikle kıraat, fıkıh, hadis, siyer ve İslâm tarihi gibi alanlarda otorite kabul edilen birçok ilim adamı yaşamıştır. Kıraatte Nâfi‘ b. Abdurrahman (ö. 169/785), Ya‘kûb el-Hadramî (ö. 205/821) ve Halef b. Hişâm el-Bezzâr (ö. 229/844); hadiste Abdürrezzâk (ö. 211/826-27), Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) ve Yahyâ b. Maîn (ö. 233/848); fıkıhta Ebû Yûsuf (ö. 182/798), Mâlik b. Enes (ö. 179/795) ve Şâfiî (ö. 204/820); siyer ve İslâm tarihinde İbn İshâk (ö. 151/768), Vâkıdî (ö. 207/823), Ebû Ma‘şer es-Sindî (ö. 170/787), Seyf b. Ömer et-Temîmî (ö. 180/796) ve Halîfe b. Hayyât (ö. 240/854-55) gibi âlimler buna örnek olarak verilebilir. Kıraat, hadis, siyer ve İslâm tarihinde önemli bir yeri olan Ubeydullah b. Sa‘d ez-Zührî de bu dönemde yaşamıştır. Hadiste güvenilir bir ravi olan Ubeydullah b. Sa‘d, meşhur Nâfi‘ kıraatini amcası Ya‘kûb b. İbrâhim’den (ö. 208/824) almış ve öğrencilerine nakletmiştir. Bir süre kadılık da yapan Ubeydullah, meşhur siyer âlimi İbn İshâk’ın Sîret’inin İbrâhim b. Sa‘d nüshasını amcası Ya‘kûb b. İbrâhim’den dinlemiştir. Ubeydullah’ın dinleyerek rivayet hakkını elde ettiği, hatta bazı ilavelerde bulunarak oluşturduğu yeni nüshanın Ziyâeddin el-Makdisî’nin (ö. 643/1245) yaşadığı hicrî VII. yüzyıla kadar tedavülde kaldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, özellikle İbn Asâkir Târîh’inde bu nüshadan çok sayıda alıntı yapmaktadır. Onun yaptığı bu alıntılar sayesinde Ubeydullah’ın Sîret nüshası hakkında önemli tespit ve değerlendirmeler yapılabilmektedir. Meselâ, Ubeydullah’ın bu nüshaya ilavelerde bulunduğu belirtilmektedir. Ayrıca o sadece İbn İshâk rivayetleriyle yetinmemiş bilhassa amcası Ya‘kûb b. İbrâhim başta olmak üzere babası Sa‘d b. İbrâhim, Hârûn b. Ma‘rûf ve Heysem b. Hârice gibi birçok hocasından siyer ve İslâm tarihine dair çok sayıda rivayet aktarmaktadır. Bunların yanında Ubeydullah, dört halife devrinin önemli tarihçisi ve kaynaklarından olan Seyf b. Ömer’in eserlerinin önemli bir ravisi olduğu belirtilmektedir. Nitekim Taberî Târîh’inde hocası Ubeydullah b. Sa‘d’ın Ya‘kûb b. İbrâhim vasıtasıyla Seyf b. Ömer’in 62 rivayetine yer vermektedir. Dolayısıyla Ubeydullah b. Sa‘d’ın sadece bir hadis ravisi değil bilhassa siyer ve İslâm tarihi dâhil birçok ilim dalında önemli bir mevkii olduğu anlaşılmaktadır. Ubeydullah b. Sa‘d’ın çok yönlü bir âlim olmasına rağmen hakkında müstakil bir çalışma tespit edilememiştir. Bununla birlikte, Ubeydullah b. Sa‘d’ın siyer ve İslâm tarihi alanındaki katkılarına dair bazı çalışmalarda atıflar bulunmakla beraber bunlarda onun rivayetlerinin içeriği ve niteliği hakkında detaylı bilgi verilmemektedir. Dolayısıyla konunun eksik kalan bu yönlerinin tamamlanmaya çalışılan bu araştırmada ilk olarak Ubeydullah b. Sa‘d’ın hayatı ele alınmıştır. Sonra sırasıyla ilmî kişiliği, eserleri ve vefatı hakkında bilgi verilmiştir. Ardından Ubeydullah’ın siyer ve İslâm tarihi ile alakalı rivayetleri kaynak, içerik ve öne çıkan özellikler açısından ele alınmış ve bazı değerlendirmeler yapılmıştır. Bu çalışmayla Ubeydullah b. Sa‘d’ın sadece bir kıraat ve hadis ravisi olmayıp siyer ve İslâm tarihinde belirleyici bir konumda olduğu; hatta bu alanda bir eser veya eserler sahibi olduğu görüşüne varılmıştır. Taberî ve İbn Asâkir gibi önemli iki tarihçinin Ubeydullah b. Sa‘d’ın rivayetlerine sıkça yer verip, bir nevi ona itibar etmeleri bu görüşü desteklemektedir. Ayrıca Ubeydullah b. Sa‘d’ın söz konusu rivayetlerinin, İbn İshâk’ın Sîret’inin aslında genel bir tarih kitabı şeklinde telif edildiği görüşünü destekler içerikte olduğu anlaşılmaktadır. Bu tarz çalışmalarla Sîret’in nüsha ravileri arasındaki farklılıkların detaylı bir şekilde incelendiğinde daha iyi anlaşılacağı da düşünülmektedir.