Yazar "Uçar, Edip" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The evaluation of solid phase gastric emptying in patients with Behcet’s disease(2015) Doğramacı, Asena Çiğdem; Yalçın, Hülya; Balcı, Didem Didar; Uçar, Edip; Yenin, Julide Zehra; Kalender, EbuzerAmaç: Behçet Hastalığı mukokutanöz sistem, göz, kardiyovasküler sistem, böbrek, akciğer, eklem ve merkezi sinir sistemi tutulumu ile seyredebilen multisistemik bir hastalıktır. Behçet Hastalığında gastrointestinal sistem tutulumu nadirdir. Bu çalışmada mide boşalma sintigrafisi ile Behçet Hastalarında mide boşalma oranlarının araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Solid mide boşalma oranlarının tesbiti amacıyla 14 Behçet Hastası ile 14 sağlıklı kontrol grubu sintigrafik olarak incelendi. Bir gece açlıktan sonra tüm olgular Tc-99m DTPA ile işaretli yumurta ve kızarmış beyaz ekmekten oluşan solid gıda aldı. Yemek yenilmesinden hemen sonra olgular gamma kamera altı- na sırt üstü yatırıldı ve 90 dakika boyunca sürekli görüntüler alındı. Mide yarı boşalma zamanı (T ½) ve 60. dakikada midede kalan radyoaktif madde oranı hesaplandı. Bulgular: Behçet Hastalarının ortalama yaşı 41.00±10.25, kontrol grubunun ise 40.57±10.05 idi. Behçet Hastalarının T ½ değeri 85± 61 dakika olarak bulunurken kontrol vakalarında 63±22 dakika olarak bulundu (p=0.122). 60. dakikada midede kalan radyoaktif madde oranı Behçet Hastalarında ve kontrol vakalarında sırasıyla % 69.3 ± 14.0 ve % 54.6± 22.0 idi (p=0.035). Tartışma: Mide yarı boşalma zamanları arasında belirgin bir farklılık olmamasına rağmen 60. dakikada midede kalan radyoaktif madde oranı Behçet Hastalarında kontrol grubuna göre belirgin yüksekti. Sonuç olarak gastrik staz Behçet Hastalarında multisistemik tutulum sonucu görülebilir.Öğe Hatay'da hemodiyaliz tedavisi alan hastalarda hepatit E virüs seropozitifliği(2009) Uçar, Edip; Çetin, Mehmet; Kuvandık, Ceren; Helvacı, Mehmet Rami; Güllü, Murat; Hüzmeli, CanHepatit E virusu (HEV)'nun başlıca bulaş yolu oral-fekal yol olmakla birlikte, son yıllarda virüsün zoonotik olduğu gösterilmiş, hatta parenteral ve vertikal geçişinin de mümkün olabileceği ortaya konmuştur. Yapılan çalışmalar ülkemizde HEV enfeksiyonu sıklığının artmakta olduğunu düşündürmektedir. Bu çalışmada, Hatay ilinde son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz yapılan hastalarda anti-HEV seropozitifliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya, hemodiyaliz süresi ortalama 66 ± 18 ay olan 92 hasta (54 erkek, 38 kadın; yaş aralığı: 22-71 yıl, yaş ortalaması 55 + 11 yıl) alınmış, HEV IgG antikorlarının saptanmasında ticari ELISA yöntemi (Dia.Pro Diagnostic Bioprobes, İtalya) kullanılmıştır. Çalışmamızda hastaların 19 (%20.6)'unda anti-HEV IgG pozitifliği saptanmış; 7 (%7.6) hastanın anti-HCV ve 4 (%4.3) hastanın HBsAg belirleyicileri pozitif olarak tespit edilmiştir. Anti-HEV seropozitif hastaların 2'sinde anti-HCV'nin, Tinde ise HBsAg'nin pozitif olduğu izlenmiştir. Anti-HEV IgG pozitif ve negatif hastalar arasında demografik özellikler, hemodiyaliz süresi, kan transfüzyonu, laboratuvar bulguları (trombosit sayısı, serum albumin, ALT ve AST düzeyleri) ve anti-HCV ve HBsAg pozitiflikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki belirlenmemiştik (p> 0.05). Çalışmamızda saptanan anti-HEV seropozitiflik oranının (%20.6) ülkemizin batı bölgelerinde hemodiyaliz hastaları için bildirilen oranlardan (ortalama %10-16) yüksek, Güneydoğu Anadolu bölgesinden bildirilen oranlarla (ortalama %23) benzer olduğu izlenmiştir. Sonuç olarak, hemodiyaliz yapılan ya da hemodiyaliz programına alınacak olan hastaların anti-HEV yönünden taranmasının, olası bir parenteral ve/veya nozokomiyal bulaşı önlemek amacıyla gerekli tedbirlerin alınması açısından yararlı olabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Hepatitis e virus seropositivity in hemodialysis patients in hatay province, Turkey(2009) Uçar, Edip; Çetin, Meryem; Kuvandik, Ceren; Helvaci, Mehmet Rami; Güllü, Murat; Hüzmeli, CanHepatitis E virus (HEV) which is mainly transmitted through faecal-oral route, can also be transmitted via parenteral and vertical route. Recent studies suggest zoonotic nature of the virus. The last studies done in Turkey indicate increasing frequency of HEV infection. This study was conducted to determine the rate of anti-HEV seropositivity among patients with terminal stage renal failure undergoing he-modialysis. A total of 92 patients (54 male, 38 female; age range: 22-71 years, mean age: 55 ± 11 years) who had undergone hemodialysis for a mean period of 66 ± 18 months, were included to the study. HEV antibodies were analyzed using anti-HEV IgG enzyme immunoassay (ELISA, Dia. Pro Diagnostic Bioprobes, Italy). In order to study the relationship of anti-HEV positivity between hepatitis C virus and hepatitis B virus infections, anti-HCV antibody and HBsAg were also considered. Mean age, duration of hemodialysis, platelet, serum albumin, alanine aminotransferase (ALT) and aspartate aminotransferase (AST) levels, blood transfusion history were the other evaluated parameters. Anti-HEV IgC positivity was detected in 19 (20.6%) patients, while 7 (7.6%) had anti-HCV positivity and 4 (4.3%) had HBsAg positivity. No statistically significant relation was determined between anti-HEV IgC positive and negative patients in terms of hemodialysis duration, blood transfusion, other laboratory findings and anti-HCV and HBsAg positivity (p > 0.05). While the anti-HEV seropositivity rate (20.6%) determined in this study was higher than the rates determined in the same group of patients in the western part of the country (10-16%), the rate was similar to the rates reported from the southeastern part (23%) of Turkey. It can be concluded that screening of patients before or during hemodialysis in terms of anti-HEV antibodies, seems to be of crucial importance in order to establish necessary precautions to prevent parenteral and/or nosocomial transmission of HEV.Öğe Hirsutizm nedeniyle başvuran hastaların tanısal açıdan değerlendirilmesi(2014) Tekiş, İsmail Zeki; Dokuyucu, Recep; Üstün, İhsan; Gökçe, Cumali; Çelik, Murat; Serarslan, Gamze; Uçar, Edip; Dolapçıoğlu, Kenan; Öztürk, Hasan; Davran, Ramazan; Ertekin, Filiz; Rızaoğlu, Hatice; Kaya, HasanAmaç: Hirsutizm, kadınlarda androjen duyarlı bölgelerde erkeklerdekine benzer şekilde terminal kılların bulunmasıdır. Çalışmamızda hirsutizm şikayeti olan hastalarda etyolojiye yönelik araştırma yaparak hirsutizme neden olan hastalıkların sıklığının belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntemler: Çalışmaya Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı polikliniğine hirsutizm nedeniyle başvuran 40 hasta alındı. Hastalarla ilgili demografik, klinik ve laboratuvar parametreler incelendi.Bulgular: Çalışma sonucu hirsutizmin en sık nedeninin polikistik over sendromu olduğunu göstermiştir. İkinci en sık neden idiopatik hirsutizm bulunmuştur.Sonuç: Bu çalışmayla birlikte etnik ve kültürel farklılığın yoğun olduğu bölgemizde ilk olarak hirsutizmin etyolojik faktörleri incelenmiştir. Cushing sendromu, hiperprolaktinemi, non klasik adrenal hiperplazi, androjen salgılayan tümörler gibi nadir görülen durumlarda hirsutizmin ayrıcı tanısında düşünülmelidir.Öğe Sürekli ayaktan periton diyalizi uygulanan hastalarda koroner arter hastalığı risk faktörleri(2008) Poçan, Bekir; Uçar, Edip; Kuvandık, Güven; Borazan, Ali; Güven, Oğuz; Gürsürer, Metin; Camızcı, Rale; Ünsal, Birsen; Sökmen, Coşkun; İlikhan, SevilAmaç: Bu çalışmada merkezimizde son dönem böbrek yetmezliğ i tanısı konularak sürekli ayaktan periton diyalizi (SAPD) uyguladığı mız hastalarımızdaki özellikle geleneksel olmayan kardiyovasküler risk faktörlerini erken dönemde araştırmayı amaçladık. Materyal ve Metod: Çalışmaya 21 SAPD hastası ile kontrol grubu olarak yaş ve cinsiyetleri uyumlu 21 sağlıklı birey alındı. Olguları n demografik özellikleri ve anamnezleri alındıktan sonra fizik muayeneleri yapıldı. 12 saatlik açlık sonrası açlık kan şekeri, serum total kolesterol, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserit, apoA, apoB, total protein, albümin, kalsiyum, fosfor, parathormon (PTH), hemoglobin (Hb), Lp(a), C-reaktif protein (CRP), homosistein (tHcy), antikardiyolipin antikorları (ACLA), fibrinojen için kan örneği alındı. Bulgular: Gruplar arasında yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (BMI) sigara içimi, heredite açısından fark bulunmazken, diabetes mellitus (DM) ve hipertansiyon (HT) SAPD hastalarında anlamlı olarak yüksek bulundu. Total kolesterol, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, trigliserit, PTH, Lp(a), tHcy, ACLA IgM ve IgG’nin ortalama değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Çalışmamızda apoA’nın düşüklüğü, apoB ve fosforun yüksekliği istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.03). Ortalama total protein, albümin, kalsiyum, Hb’nin düşüklüğü, CRP ve fibrinojenin yüksekliği kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0.0003). Sonuç: SAPD olgularının erken dönemde yüksek KAH risk faktörleri ile karşı karşıya olması nedeniyle, KAH açısından yakın takibi gerekmektedir.