Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Urhan Küçük, Meral" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Is there any role of G-protein estrogen receptor gene (GPR30) polymorphism in development of schizophrenia?
    (AVES Yayıncılık, 2019) Özen, Murat Eren; Dikmen, Miriş; Tap, Duygu; Özler, Sinan; Yılmaz, Mehmet Bertan; Urhan Küçük, Meral
    Objectives: Schizophrenia is a complex neuropsychiatric disorder that affects approximately 1% of the population. Estrogens may play an important role in the etiology and treatment of this disorder. They mediate effect by either estrogen receptors. GPR30 is an alternative G protein-coupled receptor distinct from the classical estrogen recep- tors (ER αα and ER ββ ). We aimed to investigate the association between GPR30 gene SNP rs3808350 and gonadal hormone (estrogen and testosterone) levels, and their association with development of schizophrenia, in a Turkish population. Methods: A total 117 schizophrenia patients and 123 control individuals were genotyped with method Real-Time PCR. Results: In the comparison of the patients and the control group with regard to the SNP genotype and allele frequencies did not show significant differences. However, there was a significant decrease in the pre- sence of AA+AG genotypes in the patient group. There were significant differences in terms of estrogen, testos- terone. In the patient group, estrogen and testosterone levels were lower than the control group. Conclusions: This is the first study examining allele and genotype frequencies of GPR30 gene SNP rs3808350 in schizophrenia patients. Because of effects of gene polymorphisms may differ in the population from the population, we may sug- gest that role of GPR30 gene SNP rs3808350 in development of schizophrenia must be investigated in different and wider populations. (Anatolian Journal of Psychiatry 2019; 20(1):13-19)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Koroner arter bypass cerrahisinde ramiprilin miyokardiyal hasar ve inflamatuvar yanıttaki etkisi üzerinde sitokin gen polimorfizmlerinin rolü
    (2017) Urhan Küçük, Meral; Karaca, Kerem; Şahan Fırat, Seyhan; Vezir, Özden; Canacankatan, Necmiye; Aytaçoğlu, Barlas Naim; Erden, Sema; Tunçtan, Bahar; Sucu, Nehir
    Amaç: Ramipril, inflamatuar miyokardial hasarın tedavisinde TNF-?, IL-6 ve IL-8 gibi sitokin seviyelerini azaltarak etkili olmaktadır. Çalışmamızda, ramipril tedavisinin, koroner arter bypass cerrahisi esnasında oluşan inflamatuar yanıt ve miyokardiyal hasara yönelik etkisi üzerinde, sitokin gen polimorfizmlerinin herhangi bir rolü olup olmadığını araştırdık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza, koroner arter bypass cerrahisi uygulanan hastalardan cerrahi öncesi ramipril alan 51, kontrol grubu olarak ise ramipril almayan 51 olmak üzere toplam 102 hasta dahil edildi. Her iki grupta, anestezi başlamadan hemen önce (t1), kros klemp sonrası 20. dakikada (t2), ameliyatın sonunda (t3) ve anestezinin başlangıcından 24 saat sonra (t4) alınan kan örneklerinden TNF?, IL-6, IL-8 ve TnT serum düzeyleri ELISA yöntemi ile, genotipleme ise PCR-RFLP yöntemleri ile belirlendi. Bulgular: Her iki grupta TNF-? artışı cerrahi ile başlarken, IL-6 ve IL-8 artışı kardiyopulmoner bypass sırasında kardiyak arrestle başlayıp ameliyat sonuna kadar devam etmiştir. Postoperatif dönemde ise sadece IL-8 kontrol grubunda yüksek kalırken; çalışma grubunda TNF?, IL-6, IL-8 düşüşe geçmektedir. t3 zaman aralığında IL-6, t4 zamanında TNF? değerlerinde anlamlı azalma gözlenmiştir. Sonuç: Ramiprilin kardiyak arrest sonrası sitokin ve TnT düzeylerini azaltarak inflamatuar miyokardiyal hasarı önlemede yeri olabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mikroskop incelemesi negatif olan şüpheli kronik kutanöz leishmania olgularının polimeraz zincir reaksiyonu yöntemi ile araştırılması
    (Ankara Mikrobiyoloji Derneği, 2019) Çulha, Gülnaz; Kaya, Tuğba; Gülbol Duran, Gülay; Urhan Küçük, Meral; Doğramacı, Asena Çiğdem; Tiyekli Çelik, Dilek
    Leyşmanyazis, enfekte dişi tatarcıkların ısırmasıyla insanlara bulaşan paraziter bir hastalıktır. Kutanöz leyşmanyazisin (KL) tanısında dermal kazıntıdan alınan örneklerde, mikroskopta parazitin gösterilmesi altın standart bir yöntem olarak yerini korumaktadır. Ancak bir yıl ve daha uzun süreli lezyonu bulunan kronik olgularda amastigot sayısı çok az sayıda olduğundan saptamak zordur. Hastaların öncelikle vücutlarında çıkan bu lezyonları dikkate almamaları, sağlık kurumlarına başvurmamaları veya geç başvurmaları, yanlış tedavi almaları gibi birçok nedenden ötürü tanı ve tedavi gecikmektedir. Ayrıca, lezyonlar üzerine sekonder enfeksiyon eklenerek prognoz kötüleşmekte ve yaralar kronikleşmektedir. Bu nedenle, kronik KL şüpheli olgularda mikroskop ile inceleme yöntemine ek olarak moleküler yöntemlerden faydalanılmaktadır. Bu çalışmada, mikroskop incelemesi sonucunda Leishmania amastigotları görülmeyen ancak klinik olarak KL açısından değerlendirilmesi rapor edilmiş şüpheli kronik KL Türkiye başlangıçlı olgulara ait dermal kazıntı preparatları seçilerek polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi kullanılarak leyşmanyazis tanısında moleküler yöntemin tanı değerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarına farklı polikliniklerden gelen KL şüphesi ile başvurmuş ve mikroskop incelemesi sonucunda endemik bölgelerden geldikleri kaydedilmiş (Hassa, Altınözü, Yayladağı gibi), klinik olarak kronik KL açısından değerlendirilmesi rapor edilmiş Türk hastaya ait dermal kazıntı preparatları (n= 50) çalışmaya dahil edilmiştir. Örneklerden DNA izolasyonu yapılarak tüm Leishmania türlerine özgü kinetoplastit DNA (kDNA) bölgesini hedefleyen 13A, 13B primerleri kullanılmıştır. PCR ile pozitif bulunan örnekler internal transcribed spacer (ITS-1) bölgesini hedefleyen LITSR ve L5.8S primerleri kullanılarak “polymerase chain reaction-restriction fragment length polymorphism (PCR-RFLP)” yöntemi ile tür tayini yapılmıştır. Toplam 50 adet dermal kazıntı örneğinden 17 (%34)’si kDNA bölgesini hedefleyen 13A, 13B primerleri ile pozitif olarak bulunmuştur. Pozitif bulunan örnekler ITS-1 bölgesini hedefleyen LITSR ve L5.8S primerleri ile de pozitif olarak saptanmıştır. ITS-1 gen bölgesiyle yapılan PCR sonucunda elde edilen ürünler BsuRI (HaeIII) enzimi kullanılarak kesilmiştir. PCR-RFLP analizi sonucunda 17 örneğin 11’i Leishmania tropica, biri Leishmania major ve beşi Leishmania infantum/donovani olarak tanımlanmıştır. Kronik KL; sarkoidoz, tüberküloz, malign tümörler gibi deri hastalıklarıyla karışabilmektedir. Özellikle, kronik KL olguları doğru tanı konulamaması, mikroskop deneyiminin yeterli olmaması, parazit sayısının az olması nedeniyle görülememesi gibi pek çok sebepten gözden kaçabilmektedir. Bu nedenle kronik KL şüphesi olan ancak mikroskop inceleme yöntemi ile parazit saptanamayan örneklerde moleküler yöntem olan PCR’nin kullanılmasının gerektiği sonucuna varılmıştır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Role of cytokine gene polymorphisms on ramipril-altered inflammatory response and myocardial injury in patients undergoing coronary artery bypass surgery
    (2017) Urhan Küçük, Meral; Karaca, Kerem; Şahan Fırat, Seyhan; Vezir, Özden; Canacankatan, Necmiye; Aytaçoğlu, Barlas Naim; Erden, Sema; Tunçtan, Bahar; Sucu, Nehir
    Purpose: Ramipril is effective in treating inflammatory myocardial injury by reducing cytokines such as TNF-?, IL-6, and IL-8. In this study, we investigated the effect of cytokine gene polymorphisms on inflammatory response which might be reduced by ramipril. Material and Methods: Of 102 patients undergoing on-pump coronary artery bypass grafting surgery, 51 were the treatment group which received ramipril and the remaining 51 were the non-treated control group. TNF-?, IL-6, and IL-8 were measured with Enzyme-Linked Immuno Sorbent Assay (ELISA), before anesthesia induction (t1), at 20 min following cross clamping (t2), at the end of the operation (t3), and 24 hours after anesthesia (t4). Genotyping was performed with PCR method. Results: While TNF-? increase began with surgery, IL-6 and IL-8 increase began with cardiac arrest during cardiopulmonary bypass and continued until the end of the operation. In contrast, only IL-8 remained high in the control group during the postoperative period, while TNF-?, IL-6, and IL-8 began to decrease. The decreases in IL-6 at t3 and in TNF-? at t4 were significant. Conclusion: Ramipril might have a role in preventing inflammatory myocardial injury by reducing cytokine and TnT levels after cardiac arrest.

| Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim