Yazar "Yönden, Zafer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Effects of caffeic acid phenethyl ester on isoproterenol-induced myocardial infarction in rats(2010) Oktar, Süleyman; Aydın, Mehmet; Yönden, Zafer; Alçin, Ergül; İlhan, Selçuk; Nacar, AhmetCaffeic acid phenethyl ester (CAPE) is a natural product with potent anti-inflammatory, antitumor and antioxidant activities and attenuates inflammation and lipid peroxidation induced by ischemia-reperfusion injury. The purpose of the present study was to investigate the effects of CAPE on isoproterenol (ISO) -induced myocardial infarction. Methods: A randomized controlled experimental design was used in this study. Rats were divided into four groups and treated with saline, CAPE, ISO and ISO+CAPE. Rats were treated with CAPE (10 μmol kg/day i.p.) or saline starting 3 days before injecting ISO (150 mg /kg s.c., 24 hours). Seven days later, rats were sacrificed and the hearts were excised for biochemical analyses and microscopic examination. One-way ANOVA test with post hoc multiple comparisons using LSD method were used for statistical analysis of the data. Results: The administration of ISO alone resulted in higher myeloperoxidase (MPO) activity, lipid peroxidation, superoxide dismutase (SOD) and catalase (CAT) than in the control. The enzyme activities did not change in rat given CAPE alone. CAPE treatment prevented the increase in MPO activity and malondialdehyde, but did not affect the activities SOD and CAT enzymes. Conclusion: In light of these results, we conclude that CAPE prevents MPO-and lipid peroxidation-mediated myocardial injury via inhibition of neutrophil’s MPO activity.Öğe Hafif ve orta şiddetli psoriyazis hastalarında serum yüksek sensitif c reaktif protein ve homosistein düzeyleri(2009) Balcı, Didem Didar; Yönden, Zafer; Doğramacı, Çiğdem Asena; Duran, NizamiAmaç: Psoriyazisin artmış kardiyovasküler risk profili ile ilişkisi bildirilmiştir. Yüksek sensitif C reaktif protein (hs-CRP) ve homosistein (Hcy) sonradan gelişebilecek kardiyovasküler olay riskini gösterebilen kanıtlanmış güncel biyolojik göstergelerdir. Bu çalışmanın amacı hafif ve orta şiddetli psoriyazis hastalarında hs-CRP, Hcy ve folik asit düzeylerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Elli bir ardışık hafif ya da orta şiddette psoriyazis vulgaris, yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 32 sağlıklı kontrol çalışmaya alındı. Serum Hcy düzeylerini etkileyebilecek faktörler ekarte edildikten sonra hs-CRP, Hcy ve folik asit düzeylerini saptamak için kan örnekleri alındı. Ek olarak lipid düzeyleri de ölçüldü. Bulgular: Psoriyazis hastalarının ortalama Hcy değerleri kontrollerle karşılaştırıldığında anlamlı olarak yüksekti (p=0,001). Psoriyazisli hastalarla kontroller arasında hs-CRP ve folik asit düzeyleri açısından anlamlı farklılık yoktu (p>0,05). Total kolesterol (TC) yüksek dansiteli lipoprotein kolesterol (HDL C) oranı psoriyazisli hastalarda kontrollere göre anlamlı derecede yüksekti (p=0,044). Psoriyazis hastalarında Hcy düzeyleri ile cinsiyet arasında anlamlı ilişki mevcuttu. Psoriyazis hastalarında hs-CRP değerleri vücut kitle indeksi (BMI) ve TC ile anlamlı pozitif korelasyon gösterdi (p<0,05). Sonuç: Hafif ya da orta şiddetteki psoriyazis hastaları ile kontroller arasında serum hs-CRP ve folik asit düzeyleri açısından anlamlı farklılık gözlenmedi. Ancak psoriyazis hastalarında serum Hcy düzeylerinde artış ve folik asit düzeyleriyle ters korelasyon izlendi. Bu biyolojik göstergeler psoriyaziste aterosklerotik riskin değerlendirilmesinde ek bilgi sağlayabilir.Öğe Klinik laboratuvarlardan kritik değerlerin sorumlu sağlık personeline bildiriminde gözlenen gecikmeler(2017) Özcan, Oğuzhan; Çakırca, Gökhan; Motor, Sedat; Yönden, ZaferAmaç: Bu çalışmada üniversite hastanesi klinik laboratuvarından yapılan kritik değer bildirimlerinde yaşanan gecikmelerin sıklığını ve olası gecikme nedenlerini araştırmayı amaçladık.Materyal ve Metotlar: Kritik değerlerin ve geciken bildirimlerin sıklığı, bildirim yeri, bildirim yapılan personel ve gün içi gecikme süreleri yüzdeler halinde gösterilmiştir.Sonuçlar: Toplamda 2018 (%1.02) kritik değer bildirimi yapılmış olup bunların %13.1'i gecikmiş bildirim olarak gerçekleşmiştir. Geciken bildirimler servis ve poliklinik hastalarından yapılan istemlerde acil servis ve yoğun bakımlara göre daha yüksek oranda gözlenmiştir (sırasıyla, %26.7, %26, %6.2 ve %4.9 p < 0.01). En fazla gecikme biyokimya parametrelerinde (%19.7, p < 0.001) ortaya cıkmış olup en çok gecikmenin sırasıyla sabah saatlerinde (06:00-10:00), öğle arası (12:00-14:00) ve mesai bitiminde görev değişim saatlerinde (16:00-18:00) gerçekleştiği gözlenmiştir. Bildirimlerin %62.8'inde ortalama 18.5 ± 4.4 dakika (hafif gecikme), %37.2'sinde ise ortalama olarak 47.1 ± 11.3 dakika (ileri derecede gecikme) gecikme yaşanmıştır. Kritik bildirimlerin çoğu sorumlu hekim dışındaki sağlık çalışanlarına yapılmıştır (%55.6).Sonuç: Laboratuvar uzmanları kritik değer bildirim süreçlerini sorumlu klinisyen ve sağlık çalışanları ile işbirliği içerisinde planlanmalıdırÖğe Mean platelet volume in patients with acute pancreatitis(2011) Yılmaz, Nigar; Özkan, Orhan Veli; Büyükbaş, Sadık; Can, Yeşim; Öztürk, O. Hasan; Aydoğan, Akın; Yönden, ZaferObjectives: Platelet contributed tissue damage and inflammations have been of increased interest. It was previously suggested that platelets have an important role in patients with acute pancreatitis (AP). We aimed to assess the mean platelet volume (MPV) which is described as an indicator of platelet activation and platelet count in patients with AP. Materials and methods: The study group consisted of 30 patients with AP and 30 control subjects who were matched for age, gender, body mass index (BMI). MPV values and platelet counts were measured on admission. Results: Mean platelet volume was significantly higher among patients with AP when compared with control group (8.82±1.33 vs. 7.94±0.54 fL respectively; p < 0.01). Platelet count was significantly lower among AP patients when compared with control group (223.0±46.2 vs. 295.3±58.9 ×109/L respectively; p < 0.001). The level of CRP was significantly higher in patients with AP compared with control group. Platelet and MPV were correlated with serum CRP levels in correlation analysis (p<0.01; r = -0.364, r = 0.406 respectively). We have shown increased MPV, an indicator of platelet activation, in patients with AP. The platelet count was found to be decreased in patients with AP. MPV values and platelet counts were correlated with serum C-reactive protein level that is known as an inflammation marker. Conclusion: In conclusion, increased MPV level in AP may be a marker for the diagnosis of acute pancreatitis.Öğe Oksidatif stres ve hücre içi lipit, protein ve DNA yapıları üzerine etkileri(2015) Özcan, Oğuzhan; Erdal, Hüseyin; Çakırca, Gökhan; Yönden, ZaferOksidatif stres, hücresel metabolizma sırasında oluşan hidroksil radikali, süperoksit radikali ve hidrojen peroksit gibi reaktif oksijen türlerinin artışı (ROS) ile onları detoksifiye eden, antioksidanların yetersizliği sonucu oksidatif dengenin bozulması olarak tanımlanır. Oksidatif stresteki artış sonucunda oluşan reaktif oksijen türleri hücre içi lipit ve protein yapıların çift bağ içeren gruplarına ve DNA'daki bazların çift bağlarına saldırır ve bir hidrojen atomu kopararak zincirleme oksidasyon reaksiyonlarını başlatırlar. Sonuçta hücre içi lipit, protein ve DNA gibi makromoleküller hasarlanarak hücre zedelenmesi veya hücre ölümü meydana gelir. Serbest radikallerin etkileri ile makromoleküllerin oksidatif hasarı sonucunda açığa çıkan malondialdehit (MDA) , protein karbonil (PCO), 8-hidroksiguanin (8-OHG) gibi ürünlerin vücut sıvıları ve dokularda biyokimyasal yöntemlerle ölçülmesi ile oksidatif hasar varlığı tespit edilir. Son yıllarda bu alanda gittikçe artan sayıda çalışmaya rağmen halen oksidatif stresin hücre içi yapılar üzerine etkisi bütün yönleriyle bilinmemektedir. Bu derlemede oksidatif stresin oluşum mekanizması, antioksidan sistemler ve etki mekanizmaları, hücre içi yapılara olan etkileri ve oksidatif streste oluşan yıkım ürünlerinin biyokimyasal yönden değerlendirilmesi hedeflenmiştirÖğe Serum apelin and nesfatin-1 levels in depression patients and their relationship with treatment(2017) Dede, Sahap; Şahpolat, Musa; Kokaçya, Mehmet Hanifi; Arı, Mustafa; Sesliokuyucu, Cem; Yönden, ZaferDepresyon hastalarında serum apelin ve nesfatin-1 düzeyleri ve tedavi ile ilişkisi Amaç: Bu çalışma apelin ve nesfatin-1 moleküllerinin tedavi öncesi ve sonrası depresyonla ilişkisini ve biyolojik belirteç olarak kullanılıp kullanılamayacaklarını araştırmak amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya psikiyatri polikliniğine başvuran 47 tedavisiz depresyon hastası ve 47 normal sağlıklı gönüllü alınmıştır. Tüm katılımcılara DSM-IV Eksen 1 Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I), Hamilton Depresyon Ölçeği (HAM-D), Klinik Global İzlem (KGİ) Ölçeği uygulandı. Tedavi öncesinde ve tedavi başlangıcından sonraki 3. ayın sonunda 12 saat açlığı takiben periferik kan örnekleri alındı. Serum apelin ve nesfatin-1 düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Kırkyedi depresyon hastasının 35'i (%74.5) kadın, 12'si (%25.5) erkekti. Kırkyedi gönüllünün 31'i (%66) kadın, 16'sı (%34) erkekti. Yaş, medeni durum, meslek ve Vücut Kitle İndeksi (VKİ) bakımından gruplar arasında fark yoktu. Başvuru serum apelin düzeyi hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti. Hasta grubu ile kontrol grubu arasında başvuru serum nesfatin-1 düzeyi açısından anlamlı fark yoktu. Üç aylık tedavi sonrası hem serum apelin hem de serum nesfatin-1 düzeylerinde anlamlı fark oluşmamıştır. Sonuç: Çalışma bulgularımıza göre, serum apelin düzeyleri başvuru anında sağlıklı kontrollere göre anlamlı olarak yüksekti ve 3 aylık depresyon tedavisi (antidepresan, antidepresan + elektrokonvulsif terapi, antidepresan + terapi) sonrasında klinik iyileşmeye rağmen apelin düzeylerinde değişiklik saptanmadı. Hasta grubunda serum nesfatin-1 düzeyleri başvuru sırasında ve 3 aylık tedavi sonunda da kontrol grubundan farklı değildi. Çalışmamızda serum apelin düzeyi ile VKİ arasında ilişki saptanmamıştır. Başvuru sırasındaki serum nesfatin-1 düzeyi ile yine başvuru sırasında ölçülen VKİ arasında korelasyon tespit edilmiştir.Öğe Time-dependent variations in plasma D-dimer levels and biochemical parameters in acute mesenteric ischemia: An experimental study(Gulhane Medical School, University of Health Sciences, 2012) Yi?it, Yilmaz; Yetim, Ibrahim; Aydo?an, Akin; Özkan, Orhan Veli; Koç, Ahmet; Yönden, ZaferAcute mesenteric ischemia is a pathology leading to acute abdomen with a very poor prognosis when there is a delay in diagnosis. In this study we aimed to investigate the importance of D-dimer levels and biochemical parameters in early diagnosis of acute mesentheric ischemia by assessing time-dependent variations of these parameters. Forty Wistar-Albino male rats were divided into four groups. Only laparotomy and mesenteric arterial dissection were made in the control group. In the other groups laparotomy was performed, and ischemia was constituted for 2, 4 and 6 hours by ligating mesenteric artery. Blood samples were taken for measuring serum levels of D-dimer and biochemical parameters in rats. Intestinal tissue samples were obtained from ileum to assess the level of ischemia in histopathological examination. There were significant differences between the control and 2-, 4- and 6-hour ischemia groups regarding D-dimer levels and biochemical parameters such as alanine aminotransferase, aspartate aminotransferase, lactic dehydrogenase, creatine phosphokinase and phosphate (p<0.05). There was no statistically signifant difference with respect to alkaline phosphatase levels (p>0.05). D-dimer levels and biochemical parameters increased in correlation with the duration of ischemia, and there were significant differences between the groups (p<0.05). A significantly deeper ichemic injury was observed in correlation with the duration of ischemia in histopathologic examination. Measurement of D-dimer levels and some biochemical parameters studied in this study may be useful in the early diagnosis of acute mesenteric ischemia provided that our findings are supported with further clinical and experimental studies. © Gülhane Askeri Ti{dotless}p Akademisi 2012.