Yazar "Özsoy, Şule Yurdagül" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Age related histopathological and immunohistochemical changes in horse brains(2017) Özsoy, Şule Yurdagül; Hazıroğlu, RıfkıThe aim of this study was to investigate age dependent pathological changes in horse brains. In the study, 10 mature horses aged between 10-16 years, 13 old horses aged between 17-21 years old and 7 young horses between 4-7 years old were examined macroscopically, histopathologically and immunohistohemically. As compared young horse brains; ventricular dilatation, satellitosis, neuronal vacuolization, status spongiosis, ventricular dilatation and ependymal undulation, calcium deposits and axonal swellings were seen in old horse brains. Immunohistochemical staining was obtained with Glial Fibrillary Acidic Protein (GFAP), 2’,3’-Cyclic Nucleotide 3’-Phosphodiesterase (CNPase), neuron-specific enolase (NSE), β-amyloid protein (Aβ) antibodies to indicate age related changes in brains.Öğe Bir buzağıda perosomus elumbus olgusu(2010) Özmen, Erdal; Özsoy, Şule Yurdagül; Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, GökhanBu olguda holstein ırkı bir sığırdan ekstraksiyon forse ile doğduktan beş dakika sonra ölen, dişi bir buzağıda rastlanılan perosomus elumbus olgusu klinik, anatomik ve patolojik bulguları ile tanımlanmıştır. Buzağıda lumbal, sacral ve coccygeal omurlar bulunmamaktaydı. Arka ayaklarda ankiloz gözlendi.Öğe Bir kedide intrakranial psammomatöz meningioma olgusu(2017) Özsoy, Şule Yurdagül; Yumuşak, Nihat; Özkul, AyhanBu çalışmada, halsizlik, kafasını sağa sola çarpma, yürümede güçlük, görmede bozukluk gibi klinik bulgularla ötenazisi yapılan, 17 yaşlı, erkek bir kedide intrakranial psammomatöz meningioma olgusu tanımlandı. Hayvan sahibinin isteği ile kedi ötenazi edildi. Histolojik incelemede, atipik özellikler gösteren, mekik şekilli, belirgin eozinofilik sitoplazmalı, yuvarlak çekirdekli hücrelerin aralarında yoğun kollajen demetlerin varlığı görüldü. Ayrıca çok sayıda konsantrik lamellasyonlardan oluşan girdapların merkezlerinde bazofilik mineralizasyon alanlarının olduğu psammom adacıkları dikkati çekti. Bu yapıların aralarında yarıklar halinde kollesterin kristallerinin olduğu fark edildi. Sonuç olarak kedilerde sık rastlandığı bildirilen ancak ülkemizde ilk kez bir kedide saptanan intrakranial psammomatöz meningioma makroskobik ve mikroskobik bulguları ile tanımlanmıştırÖğe Bir köpekte malign seminom(2007) Özsoy, Şule Yurdagül; Kutsal, OsmanÇalışmada 13 yaşlı, erkek Terrier ırkı bir köpekte saptanan malign seminom olgusu makroskobik ve mikroskobik bulgularına göre tanımlandı. Makroskobik olarak; sol testis 7x5x3.2 cm boyutlarında ve 30 gr ağırlığında, sağ testis ise 2.5x1.5x1 cm boyutlarında ve 5 gr ağırlığmdaydı. Her iki testiste elastiki kıvamda ve kesit yüzleri gri-beyaz renkli olup, yer yer nekroz ve kanama alanları içermekteydi. Mikroskobik incelemede; sağ ve sol testis dokusu içerisinde diffuz dağılımlı, farklı büyüklüklerde, polihedral şekilli, veziküler çekirdekli, hafif bazofılik sitoplazmalı anaplastik hücreler ile az sayıda çok çekirdekli dev hücreleri ve mitotik figürler gözlendi. Bazı alanlarda bu hücrelerle beraber nekroz, kanama alanları ve fokal lenfosit infiltrasyonu fark edildi.Öğe Bir köpekte vajinal leyomiyosarkom(2017) Köse, Ayşe Merve; Özsoy, Şule Yurdagül; Doğruer, GökhanBu olguda kısırlaştırılmış bir köpekte vajinal leyomiyosarkomun tanımlanması amaçlanmıştır. Olgunun materyalini vulvasından sarkan bir kitle şikayeti ile kliniğimize getirilen melez erişkin dişi bir köpek oluşturdu. Köpeğin anamnez bilgilerinde daha önce kısırlaştırılmış olduğu ve son iki aydır vulvasından sarkan bir kitlenin olduğu öğrenildi. Fiziksel muayenede köpeğin genel durumunun iyi olduğu belirlendi. Vajinal muayenede; vulvadan dışarı sarkan, saplı, pembemsi renkli sert bir kitle tespit edildi. Kitlenin köpeğin vajinasının dorsal duvarından köken aldığı belirlendi. Kitleye tümöral bir yapı tanısı konularak operasyonla uzaklaştırılmasına karar verildi. Makroskobik olarak 5.6x3.2x1.7 cm boyutlarında, 43 gr ağırlığında, pembemsi beyaz renkte, elastik kıvamlı kitle gözlendi. Mikroskobik olarak hiperkromatik çekirdekli, birbirine çaprazlar yapan, anaplastik şekilli, iğsi ve yuvarlak şekilli hücreler arasında çok çekirdekli dev hücreleri, nekroz alanları ve yer yer mitozlar dikkati çekti. Makroskobik ve mikroskobik özelliklerine göre tümöre leyomiyosarkom tanısı kondu. Sonuç olarak; vajinal leyomiyosarkomun köpeklerde nadir görülmesi ve köpeğin kısırlaştırılmış olması nedeniyle olgunun makroskobik ve histopatolojik bulgularının literatür verilere katkı sağlayabileceği düşünüldü.Öğe Bir tayda akciğer aspergillozisi(2009) Özsoy, Şule Yurdagül; Hazıroğlu, RıfkıBu olguda, 23 günlük, İngiliz ırkı, dişi bir tayda saptanan akciğer aspergillozisinin makroskobik, mikroskobik ve immunohistokimyasal bulguları tanımlandı. Nekropside akciğerlerde şiddetli hiperemi ile büyüklükleri 0.2 ile 0.5 cm arasında değişen ve zor fark edilen gri nodüller görüldü. Mikroskobik olarak akciğerde bazı alveol ve bronşiol lümenlerinde gözlenen septumlu mantar hifaları hematoksilen eozin, periodic acid- Schiff ve immunoperoksidaz boyama yöntemleri ile ortaya kondu.Öğe Clinical, pathological and immunohistochemical findings of bovine cutaneous papillomatosis(2011) Özsoy, Şule Yurdagül; Özyıldız, Zafer; Güzel, MuratBovine cutaneous papillomatosis caused by a bovine papillomavirus, is a common skin disease in Turkey. The aim of the present study was to describe the clinical, histopathological and immunohistochemical aspects of naturally occurring bovine cutaneous papillomatosis. A total of 82 Holstein cattle (9.5%), aged between 5 and 24 months, were diagnosed as cutaneous papilloma by clinical examination. The percentage of papilloma and papillomatosis in male and female was found in 7.3% and 14.8%, respectively. The cauliflower-like growths of varying sizes (0.5-11 cm) were mostly located on the head (63.2%). Histopathology revealed various degrees of acanthosis and hyperkeratosis in all neoplasms. Immunohistochemical (IHC) examination with antibodies against proliferating cell nuclear antigen (PCNA) and Ki-67 were detected in the basal layer of the epidermis and connective tissue. Bovine papillomavirus (BPV-1) antigens were detected in the basal layer. In conclusion, it was decided that the BPV-1, PCNA and Ki-67 antibodies were very useful markers in the diagnosis of bovine cutaneous papilloma.Öğe Effects of caffeic acid phenethyl ester on oxidative stress, hystopathology and some biochemical parameters in streptozotocin-induced diabetic rats(2015) Sağkan Öztürk, Aliye; Aytekin, İsmail; Özsoy, Şule Yurdagül; Öztürk, Oktay Hasan; Altuğ, Nuri; Yılmaz, NigarAmaç: Diabetes mellitus (DM) önemli bir halk sağlığı problemidir ve tedavisinde insulin terapisinin yanısıra bitkisel ve sentetik ilaçlar verilmektedir. Bu çalışmanın amacı, streptozotocin (STZ) ile indüklenen diyabetli sıçanlarda histopatolojik ve biyokimyasal metotlar kullanılarak CAPE'nin tedavi edici etkilerini değerlendirmektir.Metod: 22 yetişkin erkek Wistar Albino ırkı sıçan 3 gruba ayrıldı: kontrol grubu (n=8), diyabetik grup (n=6) ve diyabetik+CAPE grubu (n=8). 2 gruba periton içi (ip) 50 mg/kg STZ enjekte edilerek DM uyarıldı. Üç gün sonra poliüri ve polidipsi belirtileri ile kan glikoz seviyeleri 270 mg/dl ya da daha yüksek olan sıçanlar diyabetik olarak kabul edildi. Diyabetik+CAPE grubuna tedavi için CAPE 60 gün boyunca 10 µmol/kg dozunda ip olarak uygulandı.Bulgular: Karaciğer malondialdehit (MDA) seviyeleri diyabetik grupta önemli derecede yüksekti. Yüksek karaciğer MDA seviyesi, yüksek alanin aminotransferaz (ALT) ve aspartat aminotransferaz (AST) enzim seviyeleri tarafından desteklendi. Böbrek dokusundaki MDA seviyesinin diğer gruplar ile arasında önemli bir farklılık yoktu ve süperoksit dismutaz (SOD) seviyeleri CAPE grubunda artmıştı. İlave olarak kan üre nitrojen (BUN) ve kreatinin düzeyleri serum örneklerinde sabit kaldı. Deneyin sonunda pankreas dokusunda MDA seviyeleri kontrol grubuyla karşılaştırıldığında deneme gruplarında düşüktü. Böbrek, karaciğer ve pankreas dokularının histopatolojik sonuçları, diyabetik grupla karşılaştırıldığında CAPE grubunda normal histolojik yapıdaydı. Kan glikoz seviyeleri göz önüne alındığında, CAPE ile tedavi edilen grupta, diyabet grubundaki yüksek glikoz seviyeleri ile karşılaştırıldığında kontrol grubuna benzer seviyelerde kan glikozu muhafaza edilmişti. Sonuç: DM'un sebep olduğu oksidatif stres tarafından en çok etkilenen karaciğer dokusudur. Tek seferde STZ enjeksiyonu ile deneme sonunda pankreatik dokuda MDA seviyeleri azaldı. Bu azalma, doku bütünlüğünün bozulmasından kaynaklanan MDA'nın tükenmesi olabilirdi. Sonuç olarak, CAPE'nin oksidatif stresi baskıladığı ve STZ ile uyarılan DM'da kan glikoz düzeylerini düşürdüğü gözlemlendi. Sonuç olarak, DM'da antidiyabetik ilaçlara ilave olarak antioksidan özellikli ilaçları kullanmak faydalı olabilir.Öğe Holstein ırkı bir düvede uterus unikornis olgusu(2009) Sarıbay, Mustafa Kemal; Doğruer, Gökhan; Karaca, Fikret; Özmen, Erdal; Özsoy, Şule YurdagülBu olgu sunumunda bir düvede rastlanan uterus unikornis olgusu tanımlandı. Tohumlama ve östrüs kayıtları düzenli tutulan bir işletmede, daha önceden 8 kere tohumlanmış 28 aylık bir düvede; rektal muayene sırasında sadece sağ kornu palpe edilebilirken sol kornu belirlenemedi. Muayenede her iki ovaryumun da mevcut olduğu tespit edildi. Sol ovaryumun üzerinde hiçbir fonksiyonel yapı belirlenemezken, sağ ovaryum üzerinde bir Korpus luteum (KL) belirlendi. Düveye bu bulguların belirlendiği gün 150 mg d-kloprostenol kas içi enjekte edildi. On dört gün sonra sağ ovaryumda aktif bir KL belirlendi ve ikinci d-kloprostenol enjeksiyonu yapıldı, bu uygulamadan 48 saat sonra yapılan ultrasonografik muayenede sağ ovaryumda 1.10 cm çapında follikül belirlendi ve buserelin acetate 10 mcg dozunda kas içi enjekte edildi ve 16 saat sonra tohumlandı. Tohumlama sırasında yapılan ultrasonografik muayenede ise follikül çapının 1.50 cm olduğu gözlendi. Tohumlamadan 29 gün sonra ultrasonografi ile yapılan gebelik muayenesinde düvenin gebe olmadığı belirlendi ve düve kesime sevk edildi. Postmortem muayenede; sağ kornu uterinin varlığı belirlenirken, sol kornu uterinin olmadığı ve yerinde lumeni olmayan fibröz bir şeritin bulunduğu görüldü. Sonuç olarak, uterus unikornisin reprodüktif problemlere neden olabileceği, bu nedenle süt inekçiliğinde yetiştirmede kullanılacak düvelerin seçiminde, dikkatli bir şekilde genital organ muayenelerinin yapılmasının daha sonra karşılaşılabilecek sorunların en aza indirgenmesinde hayati öneme sahip olduğu kanaatine varıldı.Öğe Immunohistochemical investigation of the damage to and repair of myelin, and astrocyte activity in small ruminants resulting from with natural meningoencephalitic listeriosis(2018) Özyıldız, Zafer; Dinçel, Güngör Çağdaş; Terzi, Osman Safa; Özsoy, Şule Yurdagül; Kul, OğuzMeningoencephalitic listeriosis is a significant bacterial disease in various species. Common characteristics include microabscesses in the brainstem, midbrain and cerebellum. Many aspects of damage to the central nervous system caused by the disease remain obscure. We investigated central nervous system damage by assessing the presence of biomarkers such as galactocerebroside (GAL-C), glial fibrilary acidic protein (GFAP) and myelin basic protein (MBP) in brain tissues of sheep and goats of various ages, which naturally infected with listeriosis. We examined sections of pons, medulla oblongata, rostral colliculus, cerebellum, thalamus and cornu ammonis and found increased MBP (P<0.01), GAL-C (P<0.01) and GFAP (P<0.01) expression. This study showed that myelin damage in meningoencephalitic listeriosis was an important neuropathological finding. The most prominent finding of this study is the beginning of the regeneration as soon as myelin damage occurs.Öğe Investigation the protective effects of kefir in experimental diabetes mellitus and nonalcoholic liver fattened rats(2017) Özsoy, Bülent; Küçükgül, Altuğ; Özsoy, Şule Yurdagül; Yumuşak, NihatBu çalışmada kefirin deneysel olarak oluşturulan Tip 2 Diabetes Mellitus (T2DM) ve Nonalkolik Karaciğer Yağlanmasında (NAFLD) karaciğer dokusunda oluşan hasara karşı koruyucu etkileri araştırıldı.Toplam 30 adet Wistar albino ırkı dişi rat kullanıldı. Ratlar her grupta 6 adet olmak üzere 5 gruba ayrıldı. Kontrol grubu hayvanlara herhangi bir uygulama yapılmadı. T2DM oluşturmak amacıyla hayvanlara tek doz 80 mg/kg intraperiteonal Streptozotocin, NAFLD oluşturmak için de hayvanlara yüksek yağlı rat yemi deneme boyunca verildi. Deneme grubundaki hayvanlara sırasıyla yüksek yağlı rat yemi, yüksek yağlı rat yemi+30 ml/kg kefir (oral gavaj), yüksek yağlı rat yemi+Streptozotocin 80 mg/kg intraperiteonal (İP), yüksek yağlı rat yemi+30 ml/kg kefir (oral gavaj)+ Streptozotocin 80 mg/kg (İP) verildi. T2DM oluşturulan gruba kıyasla kan glikoz düzeylerinde kefir eklenmesi ile düşme gözlendi. Ayrıca T2DM ve NAFLD grubunda serumda artan AST, ALT, total protein, kolesterol, trigliserit değerlerinin kefir eklenmesi ile azaldığı gözlendi. Histopatolojik bulgular da biyokimyasal sonuçları desteklemektedir. Kefir eklenen grubun karaciğerlerinde normale yakın histolojik yapı gözlendi. Sonuç olarak karaciğer dokusunda ciddi hasarlara neden olan T2DM ve NAFLD ye karşı kefir içeceğinin tüketilmesinin yararlı olacağı kanısına varıldıÖğe Male pseudohermaphroditism in a lamb(2009) Özsoy, Şule Yurdagül; Kutsal, OsmanBu çalışmada; 4 aylık, Akkaraman ırkı bir kuzuda erkek psödohermafroditizm makroskobik ve mikroskobik olarak tanımlandı. Kuzu görsel bakıda sahip olduğu dış genital organ vulvası ile dişi görünmekteydi. Ancak kuzu iç genital organ olarak testislere ve epididimise benzer yapıya sahipti. Histolojik incelemede normal vulva dokusu görüldü. Testiste ise olgunlaşmamış seminifer tubullerin sadece sertoli hücreleri ve primitif eşey hücrelerine benzer yapılar ile döşeli olduğu gözlendi. Epididimisin mikroskobik incelemesinde kistik tubul benzeri yapılar ile primitif ve degeneratif eşey hücrelerine benzer hücreler görüldü.Öğe Parasitic aortitis due to onchocerca armillata in slaughtered cattle in the southeastern region of Turkey(2013) Özyıldız, Zafer; Yılmaz, Rahşan; Özsoy, Şule Yurdagül; Özkul, İbrahim AyhanBu çalışmada, Türkiyenin Güneydoğusu’nda 2011-2012 yılları arasında mezbahalarda kesilen 400 sığır aortasında gözlenen parazitik aortitis olguları incelendi. Aortaların alınış yeri arcus aorta ve çevresi idi. İncelemeler sonunda 400 hayvandan 32 tanesinde (%8) makroskobik, 43 tanesinde ise (%10.75) hem makroskobik, hem de mikroskobik olarak aortik onkoserkozis tespit edildi. Bu çalışmanın amacı Türkiye’nin Güneydoğusu’nda Onchocerca armillata adlı parazitin neden olduğu parazitik aortitis olgularının prevalansı ve patolojisinin ayrıntılı bir biçimde incelenmesidir.Öğe Pathological and microbiological investigations of pneumonic Pasteurellosis in sheep(2013) Özyıldız, Zafer; Tel, Osman Yaşar; Yılmaz, Rahşan; Özsoy, Şule Yurdagül; Keskin, OktayBu çalışmada, Şanlıurfa ilinde Mart 2010-Mart 2011 tarihleri arasında, 110 adet pnömoni şüpheli akciğer dokuları histopatolojik immunohistokimyasal ve mikrobiyolojik olarak incelendi. İncelenen akciğerlerde makroskobik olarak konsolide alanların lokalizasyonu belirlendikten sonra bu bölgelerden alınan doku örneklerinin bir kısmı soğuk zincirde muhafaza edilerek mikrobiyolojik inceleme için kullanıldı. Doku örneklerinin bir kısmı %7 lik koyun kanlı agar ve Mc Conkey agara ekildi. Diğer bir kısım ise %10’luk tamponlu formaldehitte tespit edildikten sonra, rutin doku takibinden geçirilip, histopatolojik incelemeler için Hematoksilen&Eozin (H&E) ile boyandı. Histopatolojik olarak pnömoni teşhisi konulan kesitler, poliklonal tavşan Mannheimia haemolytica ve Pasteurella multocida hiperimmun serumları kullanılarak Avidin Biyotin Kompleks Peroksidaz (ABC-P) Yöntemi ile immunohistokimyasal olarak boyandı. İncelenen hayvanlarda mikrobiyolojik, histopatolojik ve immunohistokimyasal bulgular karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Mikrobiyolojik ekimlerde 38 vakada Pasteurella multocida pnömoni etkeni olarak belirlendi. Yapılan immunohistokimyasal boyamalar sonrası toplam 35 hayvanda Mannheimia haemolytica, 30 hayvanda Pasteurella multocida, 23 hayvanda her ikisinin birden ve 45 hayvanda ise nedeni belirlenmeyen farklı etkenlerin pnömoni sebebi olduğu ortaya konuldu. Bu çalışmanın amacı Şanlıurfa İlindeki koyun pnömonilerinde Pasteurella spp.’lerin yeri ve öneminin belirlenmesidir.Öğe The pathological findings of Rhodococcus equi infection and its diagnosis with immunoperoxidase technique in foals(2009) Özsoy, Şule Yurdagül; Hazıroğlu, RıfkıTwelve foals with difficulty in respiration that have died during spring-summer months between 2003-2006 years were necropsied. On necropsy, pneumonia was detected in all of the foals. In 5 animals, caseo-necrotic nodules were seen in the lungs. In histopathological examination, purulent bronchopneumonia was noticed. In immunohistochemical staining, Rhodococus equi antigens were determined in the cytoplasm of macrophages and occasionally in neutrophils in lungs and mediastinal lymph nodes by immunoperoxidase technique. No lesions were detected in the intestines confirming that this form of infection is rare compared to the lung form. In the present study, R. equi was microbiologically isolated only in two cases. In conclusion, R. equi infection was diagnosed in all of the twelve cases, and estimated to be the reason of pneumonia in the foals. It was also shown that immunoperoxidase technique can be successfully used for R. equi infection in the field.Öğe Poliencephalomalacia in two donkeys (Equus asinus)(2009) Oto, Çağdaş; Özyıldız, Zafer; Hazıroğlu, Rıfkı; Özsoy, Şule YurdagülPolioencephalomalacia was described in two senile male donkeys. Necropsy revealed necrosis and cavitations of irregular shape and depth, extending from the cortex into the inner brain, on the left cerebral hemisphere in the first case and the right cerebral hemisphere in the second case. Microscopic examination demonstrated the grey matter of the brain to have disappeared in many areas, and cyctic structures to have formed in some areas. Some were oedematous and in these areas the presences of myelinfilled phagocytic gitter cells, astrocytes and also slight perivascular lymphocyte infiltration was determined.Öğe The protective effect of Kefir on carbon tetrachloride-induced histopathological changes in the livers of rats(2016) Özsoy, Şule YurdagülÇalışmada deneysel karbon tetraklorür (CCI4) toksikasyonu oluşturulan ratlarda kefirin karaciğer hasarına karşı koruyucu etkilerinin histolojik ve immunohistokimyasal olarak araştırılması amaçlandı. Kırkbeş günlük deneme boyunca, 18 adet, dişi, Wistar albino rat kullanıldı. Biri kontrol olmak üzere, üç deneme grubu oluşturuldu. Grup 2 ve 3'e haftada 2 kez 0.5 cc karbon tetraklorür (CCI4) + zeytinyağı (1:1) süspansiyonu subkutan yolla verildi. Grup 3'e buna ek olarak günlük 30 ml kefir oral gavaj yoluyla verildi. CCI4'e bağlı hepatoselüler dejenerasyon ve apoptosis gözlendi, ancak kefir eklenmesi ile bu olumsuz değişiklikler azaldı. Bu bulgular kefirin karaciğer hasarında koruyucu rolü olabileceğini gösterdi.Öğe Rat Karaciğerinde Lipogenez Yolağındaki FAS, ACC, SCD- 1, ChREBP, SREBP-1c, LXR? ve İnflamasyon Yolağındaki TNF?, IL-1?, IL-6 Genlerinin Fruktoza Bağlı Olarak Ekspresyon Seviyelerinin Belirlenmesi(2020) Özkan, Hüseyin; Kutlu, Tuncer; Özsoy, Şule YurdagülBu çalısma farklı konsantrasyonlarda (%15, %30 ve %60) fruktoz içeren çözeltilerle beslenen ratlarda karacigerde lipogenez ve inflamasyon yolagındaki genlerin ekspresyon seviyelerini belirlemek ve bazı biyokimyasal parametrelerle histopatolojik degisiklikleri arastırmak amacıyla yapılmıstır. Çalısmada 32 Wistar albino erkek rat kullanılmıstır. Çalısmada K (Kontrol, normal diyet), F15 (Normal diyet+%15?lik fruktoz çözeltisi), F30 (Normal diyet+ %30?luk fruktoz çözeltisi) ve F60 (Normal diyet+%60?lık fruktoz çözeltisi) olmak üzere 4 farklı grup olusturulmustur (n=8). On haftalık besleme periyodu sonrası anestezi altında kalpten kan alımı ile ötenazi uygulanan ratlardan karaciger dokuları alınarak moleküler (-80 °C?de) ve histopatolojik analizler (% 10?luk tamponlu formolde) için muhafaza edilmistir. Alınan kanlardan plazma elde edilerek glikoz, insülin, HDL, LDL, total kolesterol ve trigliserit parametreleri belirlenmistir. Karaciger dokularından ise RT-qPCR teknolojisi ile FAS, ACC, SCD-1, ChREBP, SREBP-1c, LXR?, TNF?, IL-1? ve IL-6 genlerinin ekspresyon seviyeleri arastırılmıstır. Ayrıca fruktoz tüketimine baglı olarak karacigerde sekillenen degisiklikler histopatolojik olarak incelenmistir. Besleme periyodu sonrası vücut agırlıgı ortalamaları bakımından F30?un en agır, F60?ın ise en hafif grup oldugu belirlenmistir. Deneme gruplarının tamamında (F15, F30 ve F60) plazma trigliserit seviyesi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmustur. F30 ve F60?da TNF?, IL-1? ve IL-6 upregüle olurken , SREBP-1c, ChREBP, FAS, ACC ve SCD-1?in tüm deneme gruplarında upregüle oldugu tespit edilmistir. Ayrıca, F30 ve F60 gruplarındaki ratların karaciger dokularında dejeneratif degisiklikler ve steatoz oldugu belirlenmistir. Fruktoza baglı en fazla hasar F60 grubunda tespit edilmistir. Yüksek konsantrasyonlu fruktoz çözeltisinin tüketimi ile karacigerde lipogenik ve inflamatuar etkinlige baglı olarak önemli histopatolojik degisikliklerin oldugu görülmüstür. Elde edilen bulgular, alkole baglı olmayan karaciger yaglanmasının vücut agırlıgında önemli bir degisiklik olmadan fruktoz tüketimiyle gelisebilecegini göstermistir. Çözelti seklinde tüketilen fruktozun konsantrasyonunun, normal karaciger fizyolojisi ve vücut homeostazisinin sürdürülebilmesinde çok önemli bir faktör oldugu anlasılmıstır. Ayrıca yapılan bu projeden elde edilen bulgular, diyette yüksek dozlarda fruktoz kullanımıyla metabolik sendrom modeli olusturabilmenin mümkün oldugunu göstermistir.Öğe Schistosoma reflexum in a dog(2009) Özsoy, Şule Yurdagül; Oto, Çağdaş; Hazıroğlu, RıfkıIn this paper schistosoma reflexum was reported with anatomical and pathological findings in a dog for the first time.