Yazar "Arslan, Muhammet Mustafa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Analysis of children cases were claimed exposed to sexual violence(2014) Tutanç, Murat; Arıca, Vefik; Arıca Günher, Seçil; Zeren, Cem; Yeşiloğlu, Fikret; Arslan, Muhammet Mustafa; Arı, MustafaAmaç: Bu çalışmada cinsel şiddete maruz kalan 0-18 yaş grubu çocuk olgularının analizi incelendi. Gereç ve Yöntem: Hatay Adli Tıp Şube Müdürlüğüne gönderilen adli olguların kayıtları geriye dönük olarak incelenerek cinsel saldırıya maruz kaldığı iddia edilen 18 yaş altı 73 çocuk olgusu çalışma kapsamına alındı. Bulgular: Olgular 4 ile 18 yaş aralığında olup, yaş ortalaması 15.04±3.06 idi. Olguların 12’si (%16.4) erkek, 61’i (83.6) kadındı. Muayenelerinde 23’ünde (%31.5) vajinal, 11’de (%15) livata, 13’de (%17.8) hem vajinal hem livata bulgusu saptandı. Olguların 34’ünde (%46.6) beş ve daha fazla sayıda cinsel saldırıya maruz kalma, 22’sinde (%30.1) rızanın var olduğu öyküsü vardı. Saldırganların 56’sı (%76.7) mağdur tarafından tanınmamaktaydı. Mağdurların 17’sinin (%23.3) ruh sağlığının bozulduğu ve bunların 4’ünün erkek olduğu görüldü. Tartışma: Olgularımızın özellikleri diğer çalışmalar ile uyumlu bulunurken, sanıkların mağdur tarafından tanınma oranının düşük bulunması dikkat çekici bulundu. Cinsel saldırıya maruz kalarak ruh sağlığı bozulmuş bireylerin topluma kazandırılması açısından bu konuya önem verilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.Öğe Ani beklenmedik ölümlerde kist hidatik : Olgu sunumları ve literatür derlemesi(2007) Arslan, Muhammet Mustafa; Eren, Ali; Karanfil, Ramazan; Çekin, NecmiÜlkemizde yaygın olarak görülen kist hidatik hastalığı, özellikle yerleştiği organın fonksiyonlarını bozması ve kistin rüptüre olması sonucu ölüme neden olmaktadır. Olgularımızın da irdelendiği bu literatür derlemesinde, kist hidatik olgularının ani beklenmedik ölümlerdeki etkisinin literatür eşliğinde tartışılarak sunulması amaçlandı. 2 yıllık sürede otopsisi yapılan adli olgular içerisinde kist hidatik saptanan 12 olgunun ölü muayene tutanakları ve otopsi raporları incelendi. Olgularımızın yaşlarının 7-75 arasında ve 8'inin erkek olduğu saptandı. Tüm olgularda sadece karaciğer tutulumu mevcuttu. Çalışmamızda; 4 olgunun ölüm mekanizmasını açıklayacak başka herhangi bir neden bulunmayıp ölüm nedenlerinin kist hidatik ve komplikasyonlarından kaynaklandığına karar verilmiştir. Konu ileilgili literatür incelendiğinde; sadece bir olgu dışında, ani ölümlerin kistin rüptüre olmasına bağlı olduğu görülmektedir. Ancak çalışmamızdaki 8 ani beklenmedik ölümde kist hidatik bulunması dikkat çekici bulunmuştur. Makroskobik olarak bütünlüğünü koruyan kist hidatik olgularında mikro açılımlar veya benzer bir mekanizma ile ani ölüm meydana getireceği kanısı oluşabilmektedir. Tartışılması ve araştırılması gereken husus, rüptüre olmamış hidatik kistin ani ölüme neden olup-olmadığıdır. Bu nedenle geniş vaka serilerinde prospektif mikrobiyolojik ve serolojik çalışmaların yapılması gerekmektedir.Öğe Çocuğu anne yapan cinsel saldırı eylemi mi? Malpraktis mi ? Bir olgu sunumu(2014) Demirkıran, Sümeyra; Arslan, Muhammet Mustafa; Şilfeler Benk, Dilek; Özçil, Mustafa DoğanCinsel saldırı mağdurlarıyla ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen bu olguların takibinde ihmal boyutunu inceleyen yeterli çalışma yoktur. Bu çalışmada cinsel saldırı mağduru bir çocuk olgusuna sunularak hekimlerin bu tür olgulara yaklaşımı ve hekim kusurunun tartışılması amaçlanmıştır. Olgumuz on dört yaşında, üvey annesi, babası ve iki kardeşiyle kırsal alanda yaşayan, sosyoekonomik düzeyi düşük bir kız çocuktur. Öyküsünde farklı kişiler tarafından iki kez cinsel saldırıya maruz kaldığı anlaşılmıştır. Saldırganlardan biri mağdurun kuzeni, diğeri tanıdık biri olduğu belirlenmiştir. Cinsel saldırılardan sonra adet gecikmesi şikâyetiyle kadın doğum uzmanı bir hekime gittiğini ifade etmiştir. Ancak hiçbir muayene ve tetkik yapılmadan hormonal düzensizlik denilerek ilaç tedavisi uygulanmıştır. Muayenesinde yirmi dokuz haftalık gebe ve oligohidramnios mevcut olduğu saptanmıştır. Aynı gün sezeryan ile bir kız bebek doğurmak zorunda kalmıştır. Hekimin anamnez, muayene ve tanı koymada gerekli dikkat ve özeni göstermediği, özen borcunu yerine getirmediği görüşündeyiz. Olgumuz cinsel saldırı eylemine maruz kalmanın ötesinde ihmal sonucunda çocuk yaşta anne olma ve cerrahi müdahale görmek zorunda kalınmıştır. Bu yaşlarda gebe olunmayacağı ön yargısının kırılması gerektiği ve ayrıca bakmakla yükümlü kişilerin ve hekimlerin sorumlulukları açısından bu olgu sunulmaya değer bulunmuştur.Öğe Çoklu cinsel istismar eylemine maruz kalmış çocuk olguda(2014) Kokaçya, Mehmet Hanifi; Demirkıran, Sümeyra; Çelikel, Adnan; Arslan, Muhammet MustafaBu çalışmada farklı zamanlarda ve farklı kişiler tarafından cinsel istismara maruz kalmış bir çocuk olgusu sunularak TSSB'nin hangi eylem sonucunda meydana geldiğinin tartışılması amaçlanmıştır. Olgumuz on dört yaşında bir kız çocuğu, son iki yıl içinde farklı zamanlarda beş farklı kişi tarafından cinsel istismara maruz kalmıştır. Sanıkların yaşları 18 yaş ve üzeri olduğu belirlenmiştir. Öyküsünden anne ve babasının kendisi çok küçük yaştayken ayrıldıkları, annesinin tekrar evlendiği ve ikinci kez boşandığı öğrenilmiştir. Olaylardan sonra olgumuz okulu bırakmıştır ve yaşadıkları ili değiştirmek zorunda kalmıştır. Üç defa intihar teşebbüsünde bulunmuştur. Yapılan psikiyatrik muayenesinde kendisine “posttravmatik stres bozukluğu” tanısı konulmuştur. Çoklu cinsel istismar olgularında hangi olayın ruhsal bozukluğa neden olduğu hususunda kesin bir kanaate varılamayacak olunması TSSB'nin ceza arttırıcı unsur olarak değerlendirilmesini tartışmalı hale getirmektedir. Yargıtay kararı gereğince daha önceki bir olay nedeniyle TSSB tanısı alan bir kişinin ikinci bir eylem sonucunda TSSB'nin söz konusu ağırlaştırıcı unsur olamayacağı hatırlanmalıdır. TSSB ceza arttırıcı bir unsur olarak değil, cinsel istismar eyleminin tıbbi bir delili olarak kabul edilmesi gerekmektedir.Öğe Elektromiyografi laboratuvarına başvuran adli olguların değerlendirilmesi(2014) Yağız, Abdullah Erman; Üstün, Nilgün; Çelikel, Adnan; Demirkıran, Sümeyra; Zeren, Cem; Arslan, Muhammet MustafaAMAÇ: Nöromusküler bozuklukların değerlendirilmesinde elektrodiagnostik çalışmalar adli olgulara ait raporların doğruluk ve güvenirliği açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada elektromiyografi laboratuvarına gelen hastalar arasındaki adli olguların sıklığını, yaralanma nedenlerini ve en sık etkilenen periferik sinir yaralanmalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Elektromiyografi (EMG) laboratuvarında 01.Ocak.2011’den 30.Nisan.2013‘e kadar yapılan tüm değerlendirme sonuç raporları retrospektif olarak incelenerek adli olgulara ait veriler çalışma kapsamına alınmıştır. Olgulara ait yaş, cinsiyet, adli olayın tipi, etkilenen vücut bölümleri ve yaralanan periferik sinirler değerlendirilmiştir. BULGULAR: Belirtilen süre içerisinde adli olguların oranının %6.43 olduğu belirlenmiştir. Olguların 198’i erkek ve 37’si kadın oldukları görülmüştür. Yaralanma nedeni olarak en sık kesici-delici alet, ikinci sıklıkta ise trafik kazasına bağlı yaralanmalar olduğu tespit edilmiştir. Çalışmamızda enjeksiyona bağlı nöropati gelişen olguların oranı %12,3 idi. En sık yaralanan bölge sağ üst ekstremite ve en sık median sinirde hasar olduğu görüldü. Alt ekstremite de ise en sık siyatik sinir yaralanması mevcut olduğu tespit edildi. 117 olguda tek sinir, 44 olguda çift sinir lezyonunu olduğu belirlendi. SONUÇ: Bu çalışmada sonuç olarak, periferik sinir yaralanmalarının erkeklerde sık görüldüğü, diğer çalışmalardan farklı olarak yaralanma nedeninin en sık kesici delici alet yaralanmaları olduğu ve en sık median sinirin etkilendiği belirlenmiştir.Öğe Evaluation of intoxication cases applying to the emergency department of medical school hospital(2012) Zeren, Cem; Karakuş, Ali; Çelik, Murat; Arıca, Vefik; Arslan, Muhammet MustafaAmaç: Zehirlenmeler geçmişten bu yana insanların önemli sorunlarından biridir. Zehir tanımı ilk olarak İngilizlerde 1230 yıllarında ölümcül olabilen ilaçları tanımlamak için kullanılmıştır. Çalışmamızda Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi Acil Servisine 1 Ocak 2006-31 Aralık 2010 tarihleri arasında başvuran zehirlenme olgularının geriye dönük değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Acil servise belirtilen tarihlerde başvuran zehirlenme olguları geriye dönük olarak tarandı. Olguların yaş, cinsiyet, getirildikleri yerler, klinik durumları, zehirlenme türleri, zehirlenme dönemleri, tedavi yerleri ve metotları, yatış süreleri ve sonuçları değerlendirildi. Bulgular: Yüz otuz dört zehirlenme olgusu çalışmaya alındı. Tüm olguların %30.6’sı erkek, %69.4’ü kadındı. Yaş ortalaması 27.87±12.97 idi. Olgular hastaneye başvurduklarında, %53.7’sinin bilincinin açık, %35.1’inin konfüze, %11.2’sinin bilincinin kapalı olduğu görüldü. Zehirlenmeye neden olan ilaçlar; çoklu ilaç (47hasta-%35.1), antidepresanlar (29 hasta-%21.6) ve tarım ilacı (26 hasta-%19.4) olarak belirlendi. Zehirlenmelere en sık aralık ayında rastlandı. Yüz yirmi üç (%91.8) hastaya mide yıkaması, aktif kömür ve antidot tedavisi uygulandı.Olguların 75’inin (%56) acil yataklı serviste, 21’inin (%15.6) yoğun bakımda yattığı, 38 hastanın (%28.4) ise acilde gözlem sonucu taburcu edildiği tespit edildi. Olguların çoğunun (53 olgu-%39.6) 3 gün yattığı belirlendi. Olgular takip ve tedavi sonuçlarına göre değerlendirildiğinde; 131 olgunun (%97.8) tedavi sonrası taburcu edildiği, 3 olgunun (%2.2) sevk edildiği görüldü. Takip edilen zehirlenme olgularında ölüm görülmedi. Sonuç: Zehirlenmeler en sık; çoklu ilaç alımı sonrası, erişkinlerde intihar amaçlı, çocuklarda yanlışlıkla alma ile olmuştur. Hastaların çoğunun acil yataklı servisde takip edilerek taburcu edilmesi, deneyimli acil hekimleri tarafından yapılabilmektedir. Zehirlenme vakalarını azaltmak için;aile ve toplumun eğitilmesi, temizlik maddeleri ve ilaçların kolay ulaşılabilir yerlerde tutulmaması, gereksiz ilaç reçete edilmemesi ve reçetesiz ilaç satılmaması önerilebilir. (JAEM 2012; 11: 31-4)Öğe Evlilikte töre etkisi sonucu ikili ölüm(2012) Zeren, Cem; Kiriktir, Esra; Arslan, Muhammet MustafaKaynaklarda ikili ölümlerde aile baskısının etkinliğini ele alan çalışmalara rastlanmamıştır. Bu çalışmada, bir ikili ölüm olgusu sunulurken evliliklerde törelerin etkinliğinin de tartışılması amaçlanmıştır. Olgularımız 27 yasında erkek ve 19 yasında kadındır. Yasadıkları adresin dışında bir il merkezinde araç içinde ölü olarak bulunmuşlardır. Erkek olgunun sağ temporal bölgesinde ateşli silah giriş ve sol temporal bölgede ateşli silah çıkış yarası özellikleri, kadın olgunun ise sol temporal bölgesinde ateşli silah giriş, sağ temporal bölgede ateşli silah çıkış yarası özellikleri vardı. Otopsilerinde bitişik atış yarası özellikleri gözlendi. Adli tahkikatından, olguların doğu bölgemizdeki bir ilimizin nüfusuna kayıtlı oldukları, iki gün önce kadın olgu hakkında güvenlik birimlerine kayıp bildiriminde bulunulduğu anlaşıldı. Erkek olgunun yanında bulunan not defterinde “bir yıldır birbirlerini sevdikleri, ancak kızın ailesinin evlenmelerine izin vermediği, bu nedenle intihara karar verdikleri” yazılıydı. Ülkemizde insanların erişkin yaslarda dahi kendi rızaları ile evlenemeyip baskı-korku nedeniyle ölümü tercih etmeleri, törelerin yaptırım gücünü göstermektedir. Bu tür olgularda töre adına baskı uygulayan kişilerin TCK 84. Maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi konusunun tartışılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.Öğe Gençlerde uçucu madde soluma sonucu ani ölüm : Olgu sunumu(2010) Akcan, Ramazan; Çekin, Necmi; Hilal, Ahmet; Arslan, Muhammet MustafaUçucu maddelerin istemli inhalasyonu/kötüye kullanımı tüm dünyada karşılaşılan bir sağlık sorunu olmakla birlik te, öfori oluşturması nedeniyle özellikle ergenler ve genç erişkinlerde kullanım sıklığı giderek artmaktadır. Söz ko nusu eylemi -olası sonuçlarını bilmeksizin- keyif verdiğin düşünerek gerçekleştiren bu olgularda, akut kardiyo-pul moner etkilenim gibi nedenlerle ani ölüm meydana gele bilmektedir. Arkadaş grubu içerisinde bütan içerikli çakmak gazı do lum tüpünden gaz soluma sonrası ani ölüm meydana ge len ondokuz yaşındaki kadın olgu olay ortamı ve otops bulguları ile sunulmaktadır. Bu olgu bağlamında; çeşitli psikososyal faktörlerin etkisiy le çocuk, ergen ve genç erişkin yaş gruplarında sıklığı gi derek artan uçucu maddelerin kötüye kullanımı sorununa ve ani ölüm riskine dikkat çekilmesi amaçlandı.Öğe Hatay ilinde 2011-2012 yıllarında ele geçirilen captagon tabletleri(2014) Demirkıran, Sümeyra; Zeren, Cem; Çelikel, Adnan; Arslan, Muhammet MustafaAMAÇ: Uyutucu uyuşturucu madde üretimi denetim dışı olduğundan tabletlerde kullanılan içerik maddeleri insan sağlığı için önemli risk taşıyabilmektedir. Bu çalışmada captagon isimli tabletlerin ekspertiz raporları incelenerek, içeriklerinde mevcut olan maddelerin toplum sağılığı yönünden irdelenmesi amaçlanmıştır. YÖNTEMLER: Hatay adliyesinin Emanet Memurluğunda son 2 yıl içerisinde kayıtlı bulunan captagon tabletlerinin expertiz raporları retrospektif olarak incelenmiştir. BULGULAR: İki yıllık süre içerisinde adli emanette kayıtlı bulunan 383 uyuşturucu madde olayının 25’inin captagon tableti olduğu tespit edildi. Örneklerin 21 tanesi (%84) 2012 yılına aitti. 2011 yılında 1808 adet, 2012 yılında 7932 olmak üzere toplam 9740 adet captagon tabletinin ele geçirilmiş olduğu görüldü. Ekspertiz raporlarının incelenmesi sonucunda; tabletlerde en sık amfetamin+kafein+teofilin bileşiği, ikinci sıklıkta ise içeriğinde sadece amfetamin olan tabletlerin yer aldığı saptandı. Davalar en sık sulh ceza mahkemelerinde görülmüştü. Son 5 yılda Hatay’da meydana gelen olay ve yakalanan captagon miktarlarında önemli bir artış olduğu belirlendi. Özellikle son iki yıldaki artış miktarı çok dikkat çekici bulundu. SONUÇ: Uyarı amaçlı amfetamin kullandığını düşünen madde kullanıcılarının birçok farmakolojik ajana maruz kaldığı görüldü. Bu nedenle uyuşturucu kullanıldığından şüphe duyulan ölümlü veya ölümlü olmayan diğer olguların örnekleri üzerinde yapılacak toksikolojik incelemelerinde teofilin, kafein, pirasetam, dramamin, asetaminofen ve kloramfenikol etken maddelerinin rutin olarak incelenmesi gerekmektedir.Öğe Olfaktör sinir yaralanması : Bir olgu sunumu(2011) Zeren, Cem; Çokkeser, Yaşar; Karanfil, Ramazan; Arslan, Muhammet MustafaAdli olguları içerisinde ateşli silah yaralanmaları önemli yer tutmaktadır. Ancak bu tür yaralanmalara bağlı olfaktor sinir lezyonu nadir görülmektedir. Bu çalışmada av tüfeği saçma tanesi yaralanması sonucu gelişen olfaktor sinir kaybı olan bir olgunun sunulması amaçlandı. Olgumuz erkek ve 31 yaşındadır. Yapılan muayenesinde baş, boyun ve göğüs bölgesinde av tüfe- ği saçma tanelerine ait yaralanmaları mevcuttu. BT'sinde sol ön fossada saçma tanesi oldu- ğu tespit edilmişti. Tedavisinin bitiminden sonra iyileşen hastanın koku duyusunun olmadı- ğını ifade etmiş. Bunun üzerine savcılık tarafından yeniden adli rapor düzenlenmesi istenmişti. Yapılan KKB muayenesinde ve yapılan tetkikler sonucunda olfaktor sinirin yaralandığını, 20 çeşit koku testinin negatif sonuç verdiğini ve buna bağlı koku duyusunun tamamen kaybedildiği saptandı. Düzenlenen adli raporda koku duyusunun kaybı "herhangi bir duyu ve organda işlev yitirilmesi" niteliğinde olduğu kararına varıldı. Yaralanma sonucu oluşan lezyon ilginç bulunduğundan sunulmuştur.Öğe A series of civilian fatalities during the war in Syria(2014) Çelikel, Adnan; Karaarslan, Bekir; Demirkıran, Dua Sümeyra; Zeren, Cem; Arslan, Muhammet MustafaBACKGROUND: A considerable number of deaths due to firearm injuries have occurred during wars all over the world. In this study, it is aimed to evaluate demographic characteristics and injury properties of cases died during civil war in Syria.METHODS: The postmortem examination and autopsy reports of 321 forensic deaths occurred between January and December 2012 were analyzed, retrospectively. Of the 321 forensic deaths,186 cases were injured and died in the civil war in Syria and, therefore, included in the scope of the study. Four cases died by natural causes or traffic accidents were excluded.RESULTS: Cases were most commonly (n=73, 39.2%) aged between 21 and 30 years, and 21.5% (n=40) of cases aged under 20 years. Of females, 68.8% (n=11) were children and young adults under 20 years of age. An overwhelming majority of deaths (n=125, 67.2%) were caused by explosive and shrapnel injuries, followed by (n=49, 26.3%) gunshot injuries related deaths. CONCLUSION: This study indicated that a significant proportion of those who died after being injured in the Syrian war were children, women and elderly people. The nature and localization of the observed injuries indicated open attacks by military forces regardless of targets being civilians and human rights violationsÖğe Socio-demographic characteristics of juvenile delinquents in Turkey(Routledge Journals, Taylor & Francis Ltd, 2013) Zeren, Cem; Arslan, Muhammet Mustafa; Yengil, Erhan; Karanfil, Ramazan; Akcan, Ramazan; Oksuz, MehmetIn developing countries, juvenile delinquency and the involvement of children in crime is an important social problem. The bio-psycho-social factors leading to a crime, as well as the situation of individuals in society have become an increasingly important issue. The aim of this study was to determine the effects of socio-economic and -demographic characteristics of children involved in crime as suspects or victims. A questionnaire comprising questions concerning their socio-demographic characteristics and family status was administered to the participants. Of a total 351 cases, 245 (69.8%) were alleged offenders and 71 (20.2%) were victims of a crime. Most of them were male in the 16-18 age group, attending high school, involving in a crime for the first time, suffering from a substance-use disorder and have committed physical assaults and theft crimes. Obtained findings should be considered in developing strategies and implementing prevention policies in order to tackle juvenile delinquency. Besides the penalties given to children involved in a crime, educational and psychosocial support should also be provided.Öğe Suç işlediği iddiasıyla Hatay çocuk şube müdürlüğüne getirilen çocuk olgularının analizi(2009) Arslan, Muhammet Mustafa; Akçan, Ramazan; Arı, Mustafa; Karanfil, RamazanBirçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de çocuk suçluluğu veya suç işleyen çocuklar önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu çalışmada, ilimizde suç işlediği iddia edilen çocuk olgula-rın genel özelliklerinin tanımlanması ve suç işleme/suça itilme nedenlerinin araştırılması amaçlandı. Hatay Emniyet Çocuk Şube Müdürlüğü’nün Ocak-Mayıs 2007 tarihinde suç işlediği iddia edilen 13-18 yaşlarındaki çocuk olguların kayıtları retrospektif olarak incelendi. Bu süre içerisinde kayıtları bulunan 122 olgunun %95’inin erkek, %75.4’ünün 16-18 yaş aralığında olduğu saptandı. Olguların %55.74’ünün (68 olgu) ilköğretim öğrenci-si/mezunu olduğu, 20 olgunun eğitimlerini belli bir aşama-dan sonra bıraktıklarını görüldü. 48 olguda sigara kullanma, bunların da 10’unda alkol ve madde kullanımı öyküsü mev-cuttu. İlk kez suça karışan 98 olgunun sıklıkla darp ve yara-lama suçu işlediği kaydı mevcut iken, birden fazla suç kaydı bulunan 24 olgunun sıklıkla mala yönelik suç işledikleri görüldü. Sonuç olarak, ilimizde suçlu çocukların demografik özellikle-ri ve işlendiği iddia edilen suç türlerinin olarak Türkiye gene-lindeki veriler ile uyumlu olduğu görüldü. Ancak, suç işleme veya suça itilme nedenlerinin araştırılması için olgularla yüz yüze görüşme gerektiren prospektif çalışmalara ihtiyaç olduğu gözlendi.Öğe Telescopic aortic arch a new entity in marfan syndrome(2011) Arslan, Muhammet Mustafa; Akçan, Ramazan; Zararsız, İsmail; Meydan, SedatTeleskopik arkus aorta, Marfan sendromunda aortik diseksiyon sonu- cu oluşabilen ve daha önceden rapor edilmemiş bir antitedir. Burada bir adli otopside tespit edilen ve kronik aort diseksiyonuna ikincil ilk teleskopik arkus aorta olgusu bildirilmiştir. 20 yaşında bir erkekte as- sendan aorta rüptüründen kaynaklanan kalp tamponadı sonucu ani ölüm olgusu sunulmuştur. Otopside, serbest ve pıhtılı kandan oluşan 800 cc’lik bir hemoperikardium olduğu dikkati çekmiştir. Assendan torasik aortanın dilate olduğu ve ön duvar mediailinde 1,2 cm’lik tam kat duvar rüptürü olduğu tespit edilmiştir. Aort muayenesinde, arkus aorta içerisinde bir tüp gibi yerleşmiş ikinci bir arkus aorta olduğu dikkati çekmiştir. İçteki bu ikinci arkın aort kapaklarının 2,5 cm üzeri- nden başladığı ve desseden aorta başlangıcında sonlandığı; ayrıca 10 cm uzunluğunda ve 2 cm çapında olup trunkus brakiosefalikus, sol karotis kommonis ve sol subklavian arterle ilişkili olduğu saptanmıştır.Öğe Telescopic aortic arch: A new entity in marfan syndrome(TIP ARASTIRMALARI DERNEGI, 2011) Arslan, Muhammet Mustafa; Akçan, Ramazan; Zararsiz, Ismail; Meydan, SedatTelescopic aortic arch is a consequence of aortic dissection in Marfan's syndrome, which has not been reported previously. This paper presents the first case of telescopic aortic arch secondary to chronic aortic dissection, as an incidental finding of a forensic autopsy. Here we present a sudden death of a 20 years old male due to cardiac tamponade sourcing from the rupture of ascending aorta. At autopsy, there was a haemopericardium of 800 cc, which comprised blood and clot. The ascending thoracic aorta was dilated and a 1.2 cm ragged linear complete rupture was noticed on the medial side of the front wall of ascending aorta. Examination of aorta showed a second/inner aortic arch just as a tube lying inside the aortic arch. The inner aortic arch was arrised 2.5 cm above aortic valves and lasted at the beginning of the descending aorta. It was 10 cm in length with a lumen 2 cm in diameter and was associated with truncus brachiosephalicus, left common carotid, and left subclavian arteries.Öğe Yaş tespitinde kullanılan yöntemler(2014) Demirkıran, Dua Sümeyra; Çelikel, Adnan; Zeren, Cem; Arslan, Muhammet MustafaYaş tespiti kavramı hem medeni kanunun hem de suçlu davranışlarının düzenlenmesinde önemli yer tutmaktadır. Adli tıpta yaş tayini hem isteğe bağlı olarak hem de mahkeme talebi üzerine yaygın biçimde uygulanmaktadır. Bu çalışmada, yaş tespitinde kullanılan yöntemlerin derlenmesi ve karşılaşılan sorunların çözümüne yönelik önerilerde bulunulması amaçlanmıştır. Radyolojik yöntemde kemiklerin epifiz hatları ve dişlerin görünümlerinden faydalanılmaktadır. Kemik grafilerinin karşılaştırılarak yaş tahmininde bulunmak amacıyla Greulich-Pyle Atlası (GPA), Tanner-Whitehouse Atlası (TWA) ve Adli Tıpta Yaş Tayini (ATYT) kitabı kullanılmaktadır. Adli tıpta kullanılan ATYT kitabı ile yapılan yaş tahminleri özellikle ergenlik döneminde kemik yaşı kronolojik yaşın yaklaşık 2 yıl önünde olduğu görülmüştür. Dişten yaş tespiti için Demirjian metodu kullanılmıştır. Ancak zamanla bu metot modifiye edilerek farklı yöntemler geliştirilmiş olmasına rağmen kesinlik ifade eden bir metot bulunamamıştır. Histopatolojik olarak kemik iliği sellülaritesi ve dermis hücreleri üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu yöntemle de elde edilen sonuçlar kronolojik yaş ile bir korelasyon tespit edilememiştir. Mevcut yöntemler ile yaş tahmini yapılması özellikle ergenlik dönemi olgularında önemli hukuki ve etik sorunları beraberinde getirmektedir. Bu nedenle ülkemizde yapı- lan çalışmaların derlenerek toplumumuzun kemik yaşına uyumlu atlasların oluşturulması gerekmektedir. Diğer bir önerimiz, ergenlik döneminde yaş büyütmek isteyen kadın olguların davalarına özenle yaklaşılmalı, doğum ve nüfus kayıtlarına önem verilmelidir.