Yazar "Ayhan Tuzcu, Esra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Behçet hastalarında oksidatif stress ve antioksidan savunma mekanizması(2011) Keskin, Uğurcan; Ayıntap, Emre; Öztürk, Oktay Hasan; Özyurt, Hüseyin; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraAmaç: Bu çalışmanın amacı Behçet Hastalığı’nın aktif ve inaktif dönemlerinde oksidan /antioksidan sistemin durumunu değerlendirmek için serum malondialdehid, nitrik oksit seviyeleri ile glutatiyon peroksidaz ve süperoksit dismutaz enzim aktivitelerinin ölçülmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Behçet Hastalığı tanısı almış 22 hasta dahil edildi. Klinik değerlendirmede klinik semptomlarda kötüleşme ve üveiti olan hastalar aktif dönem olarak değerlendirildi. Nitrik oksidin in vitro ve in vivo üretiminin göstergesi olan nitrit miktarı Griess reaksiyonu ile ölçüldü. Serum malondialdehid seviyesi, malondialdehidin tiyobarbitürik asit ile 90-100 oC’de reaksiyona girmesine dayanan bir metot ile ölçüldü. Toplam süperoksit dismutaz aktivitesi ölçümü, xanthine/xanthine oksidasyon sistemi ile elde edilen O2 ile nitroblue tetrozolyumun indirgenmesinin inhibisyonuna dayanan yöntem ile ölçüldü. Glutatiyon peroksida Bulgular: Aktif dönemdeki malondialdehid (aktif: 2,927 ± 0,292 µmol / L, inaktif: 2,145 ± 0,188 µmol / L)ve nitrik oksit (aktif: 115,03 ± 3,28 µmol / L , inaktif: 78,20 ± 5,33 µmol / L) seviyeleri anlamlı olarak yüksek bulundu(p<0,05). Glutatiyon peroksidaz (aktif: 89,170 ± 5,83 U / L, inaktif: 140,99 ± 11,10 U / L) ve süperoksit dismutaz (aktif: 6,094 ± 0,467 U / L, inaktif: 7,688 ± 0,429 U / L) aktivitelerinde ise aktif dönemde inaktif dönem ile kıyaslandığında anlamlı azalma tespit edildi (p<0,05) Sonuç: Bu bulgular Behçet Hastalığı’nda oksidan/antioksidan dengenin bozulduğunu ve oksidatif stres olarak adlandırılan durumun oluştuğunu desteklemektedir. Behçet Hastalığı'nın şiddeti de bozulmuş olan antioksidan mekanizmaya bağlı olabilir. Bu bulgular hastalığın patogenezi ve prognozu ile ilgili bilgilere katkı sağlamaktadır ve konu ile ilgili yeni çalışmalara olan ihtiyacı göstermektedir.Öğe Çoklu kraniyal sinir tutulumu ile seyreden kafa tabanı ve orbita duvar fraktürlü bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Parlakfikirler, Nihan; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraTravma sonrası kafa tabanı kırıkları kraniyal sinir felçlerine neden olabilmektedir. Kafa tabanı kırıklarında mortalite ve morbidite oranları yüksektir. Bu olgular multidisipliner bir şekilde değerlendirilip tedavi şekline karar verilmelidir. Bu yazıda, ezilme şeklinde kafa travması sonrası kafa tabanı ve orbita kemik kırıklarının yol açtığı sağ abdu-sens, sağ fasiyal sinir felçli ve sol optik nöropatili bir olgu sunuldu.Öğe Comparison of sub-tenon triamcinolone acetonide and intravitreal bevacizumab for the treatment of macular edema due to branch retinal vein occlusion(2013) Ilhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Da?lio?lu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; Ilhan, Özgür; Ayintap, Emre; Keskin, U?urcanPurpose: To evaluate the effect of subtenon triamcinolone acetonide (STA) and intravitreal bevacizumab (IVB) injections in the treatment of macular edema due to branch retinal vein occlusion (BRVO). Materials and Methods: In this retrospective study, 41 eyes of 41 patients with macular edema due to BRVO were included. The records of 21 patients of triamcinolone and 20 patients of bevacizumab group were analyzed retrospectively. Before injection and 1., 3. and 6 months after the treatment, best-corrected visual acuity (BCVA) (logMAR), intraocular pressure (IOP) and central foveal thickness (CFT) detected by optical coherence tomography were recorded. Results: In the triamcinolone group baseline values including BCVA (logMAR) and CFT were 0.94±0.42 logMAR and 552±70 ?m. In the bevacizumab group, they were 0.98±0.50 logMAR and 541±94 ?m. At 6th month BCVA and CFT were 0.57±0.35 logMAR and 342±34 ?m in the triamcinolone group whereas these values were 0.41±0.23 logMAR and 289±15?m in the bevacizumab group. During the follow up, the mean BCVA was not significantly different but the mean CFT was significantly different at 3rd and 6th month between groups. Five patients (23.8%) from triamcinolone group, IOP exceeded 24 mm Hg postoperatively. No complications observed in the bevacizumab group. Conclusion: The visual outcome of STA and IVB injections in patients with macular edema due to BRVO was similar. Increased IOP after injection limits the usage of STA. However the effect of IVB on the macular edema seems better than STA.Öğe Delici göz küresi yaralanmalarından sonra fitizis bulbi gelişiminde etkili olan faktörler(2012) Çoşkun, Mesut; Ataş, Mustafa; Akal, Ali; İlhan, Özgür; Keskin, Oğuzhan; Ayhan Tuzcu, EsraAMAÇ Delici göz küresi yaralanmalarından sonra fitizis bulbi gelişimine etki eden faktörler araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM 2000-2006 yılları arasında delici göz küresi yaralanması nedeni ile tedavisi ve takipleri yapılan 132 hastanın kayıtları derlenerek, bunlar arasından fitizis bulbi gelişen 8 olgunun kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Olgular, yaralanmanın tipi, niteliği, anatomik yeri, eşlik eden ön/arka segment patolojileri ve fitizis bulbi gelişimi yönünden incelendi. BULGULAR Ortalama takip süreleri 2,06±1,47 (dağılım, 6 ay -5 yıl) olan 5 erkek, 3 kız toplam 8 fitizis bulbi gelişen olgunun yaş ortalaması 7,12±4,70 (dağılım, 2-16 yaş) idi. Fitizis bulbi olguların 3’ünde (%37,5) kapalı perforasyonu takiben gelişen endoftalmi nedeniyle, 3’ünde (%37,5) sklera gerisine uzanan zon 2-3 skleral perforasyon ve eşlik eden retina dekolmanı nedeniyle, 2 olguda (%25) da travmanın neden olduğu proliferatif vitreoretinopatiye bağlı gelişmişti. Ortalama fitizis bulbi gelişme süresi 5,5±2,13 (dağılım, 3-10 ay) idi. SONUÇ Delici göz küresi yaralanmalarından sonra, görme prognozu ve fitizis bulbi gelişimini etkileyen en önemli faktörlerin yaralanmanın büyüklüğü ve anatomik yeri, eşlik eden ön ve arka segment patolojileri ile travmaya ikincil endoftalmi gelişimi olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Göz içi lens opasifikasyonu gelişen ve lens değişimi yapılan bir olgu(2013) Özgür, İlhan; Keskin, Uğurcan; Ayhan Tuzcu, Esra; Ayıntap, Emre; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Öksüz, HüseyinArka kapsül kesafeti tanısı nedeni ile daha önce Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılan fakat başarı sağlanamayan 50 yaşın- daki erkek hasta kliniğimize vitrektomi ve arka kapsülektomi yapılması için konsulte edilmiştir. Pars plana vitrektomi ve arka kapsülektomi denenmiş fakat ameliyat sırasında intraoküler lens opasifikasyonu olduğu fark edilerek lens değişimi yapılmıştır. Ameliyat sonrası 3. ayda yapılan muayenede görme seviyesi 0.2 seviyesine çıkmıştır. Çıkarılan lens mikroskop altında incelendiğinde arka yüz ile sınırlı kristalize yapıda bir opasifikasyon olduğu gözlemlenmiştir. Lens yüzeyinde mey- dana gelen kristalizasyon nadir görülen bir komplikasyondur ve genellikle yanlış tanı konularak Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılmaya çalışılmaktadır. Yüksek güçte uygulanan lazer işlemi lazere bağlı komplikasyonların oluşmasına sebep olabil- mektedir. Lazer kapsülotomi arka kapsüle hasar verebilmektedir ve lens değişimi yapılırken yeni lensin yerleştirilmesinde zorluğa sebebiyet verebilmektedir. Arka kapsül kesafeti tanısı konularak lazer kapsülotomi yapılan hastalarda kapsül açılamadığında güç arttırılmadan önce bu komplikasyon akılda tutulmalıdırÖğe İleri evre glokomlu olgularda geniş alan mitomisin C uygulamalı trabekülektomi sonuçlarımız(2013) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Kahraman, HilalAmaç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef göziçi basıncı (GİB) sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda geniş alan Mitomisin-C (MMC) uygulamalı trabekülektomi sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan ileri evre glokomu olan 35 hastanın 41 gözü dahil edilmiştir. Geniş alan MMC uygulaması 0,2 mg/ml konsantrasyonda 2 dk süre ile uygulanmıştır. Ortalama izlem süresi 28 aydır (24-36). Olguların hepsi maksimum 3’lü tedaviye rağmen GİB 21 mmHg altına düşmeyen ileri derecede glokomu olan hastalardır. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 35 hastanın 19’u erkek 16’sı kadın idi ve yaş ortalaması 52,5±1,8 yıl (45-73) olarak bulundu. Opere edilen gözlerin 27’si primer açık açılı glokom, 11’i psödoeksfolyatif glokom, 3’ü açı kapanması glokomu idi. 5 (%12,1) gözde erken dönem hipotoni gelişmiştir. Hipotoni gelişen 2 göze ek sütür konulmuştur. İki göz sıkı bandaj kapama ile tedavi edilmiştir. Koroid effüzyonu gelişen 1 göze ek operasyonla sütür eklenmiştir. Dört gözde katarakt gelişmiştir. 3 gözde kistik bleb (%7,3) görülmüş iğneleme ile tedavi edilmiştir. On gözde (%24,4) ince avasküler bleb gelişmiştir. Diğer gözlerde (%68,3) ince diffüz ve fonksiyonel bleb izlenmiştir. Hedeflenen GİB 15mmHg olarak değerlendirildiğinde gözlerin 36’sında (%87,8) hedeflenen GİB değerine ulaşılmıştır Sonuç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef GİB sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda, geniş alan MMC uygulamalı trabekülektomi yönteminin etkili bir seçenek olabileceği düşünüldü.Öğe İntravitreal ranibizumab enjeksiyonunun göz içi basıncına etkisi(2014) Ayhan Tuzcu, Esra; Kahraman, Hilal; İlhan, Nilüfer; Dağlıoğlu, Mutlu; Coskun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, EmreAmaç: Vasküler endotelyal büyüme faktör inhibitörü ranibizumabın göz içi basıncına etkisini incelemek.Gereç ve Yöntem: Eksüdatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu nedeniyle intravitreal ranibizumab enjeksiyon tedavisi alan 56 olgunun 61 gözü retrospektif olarak incelendi. Olguların enjeksiyondan sonra 1. gün, 1. ay, 3. ay ve 6. aydaki göz içi basınç değişimleri değerlendirildi. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 72.6±7.5 idi. İntravitreal ranibizumab enjeksiyonu 61 göze uygulandı. Olguların takip süresi 6 aydı. Enjeksiyondan sonraki 1. günde olguların göz içi basınçları <21 mmHg, 1. ayda bir olguda >21 mmHg, 3. ayda bir olguda > 21 mmHg idi. Olguların enjeksiyon öncesi ile 1. gün, 1, 3 ve 6. ayda ölçülen ortalama göz içi basınç değerleri karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir değişiklik olmadığı tespit edildi (p>0.05). Sonuç: Eksudatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu nedeniyle intravitreal ranibizumab enjeksiyonu göz içi basıncına etkisi olmamakla birlikte bazı olgularda göz içi basınç artışına neden olmaktadır.Öğe Koroid ve retinanın gyrate atrofisi(2013) Nilüfer, İlhan; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, Esra; Ayıntap, Emre; Dağlıoğlu, Mutlu; Öksüz, HüseyinRetina ve koroidin gyrate atrofisi otozomal resesif geçişli midperiferal retinada birbirinden ayrışık koryoretinal atrofi alanları ile karakterize yavaş ilerleyici bir koryoretinal distrofidir. Bu distrofi ornitin aminotransferaz eksikliği sonucu hiperor- nitemiye neden olur. Geç çocukluk çağında gece görüşte zorluk, yüksek miyopi ve periferik görme alanı daralması şeklinde semptom verir. Tedavide esas amaç plazma ornitin düzeylerinin düşürülmesidir. Bu yazıda vitamin B6 ve proteinden kısıtlı diyet tedavisi ile serum ornitin düzeyleri düşen gyrate atrofili bir olgu sunulmuştur.Öğe Kronik böbrek yetmezliği olan bir hastada bilateral dev maküla deliği(2014) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Adıbelli, Fatih; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraOndört yıldır kronik böbrek yetmezliği (KBY) olan 25 yaşındaki erkek hasta 8 yıl önce her iki gözden katarakt cerrahisi geçirdiğini ifade etti. Ameliyattan bir yıl sonra bir hemodiyaliz seansında her iki gözde görmesinin azaldığını ifade etti. Yapılan oftalmolojik muayenede iki taraflı dev maküla deliği saptandı. Olgumuzun KBY hastası olması ve dev maküla de- liğinin bilateral özellik taşıması literatürde sık görülmeyen bir durumdur. Bu denli büyük boyuttaki iki taraflı dev maküla deliği olgusunu sunmayı amaçladık.Öğe Künt oküler travma sonucu gelişen ön lens kapsülü yırtılması(2011) Keskin, Uğurcan; Coşkun, Mesut; Aydıntap, Emre; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraBu çalışmada künt travma sonrası ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişen olgu sunulmuştur. Künt oküler travmaya maruz kalan 20 yaşındaki kadın hastada ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişmişti. Travma hastanın sağ gözüne künt tahta parçası çarpması sonucu oluşmuştu. Muayenede görme keskinliği el hareketleri, göz içi basıncı (GİB) ise 47 mmHg seviyesindeydi. Yapılan ön segment muayenesinde ön kapsülün yırtıldığı, katarakt geliştiği, pupilin middilate olduğu ve ışık reaksiyonu olmadığı ve ön kamarada kortikal materyalin olduğu görüldü. Yüksek GİB’na sistemik ve topikal antiglokomatöz tedavi ile müdahale edildikten sonra hastaya cerrahi uygulandı. 2.8 mm saydam korneal insizyondan simcoe kanül ile lens materyali aspire edildi. Keseye lens yerleştirilmesi için ön kapsül yırtığı genişletildi. Katlanabilir göz içi lensi keseye yerleştirildi. Ameliyat sonrası görme seviyesi 0.9 GİB ise 17 mmHg seviyesindeydi. Künt oküler travma nadirde olsa ön kapsül yırtılmasına sebebiyet verebilmektedir. Nadir karşılaşılmasına rağmen bu vakalarda muayene ve cerrahi işlem sırasında dikkatli olmak gerekmektedir.Öğe Nadir bir hipopiyonlu üveit nedeni : ülseratif kolit(2016) Karacan Erşekerci, Tülay; İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, EsraÜlseratif kolit ve Crohn hastalarında yüksek oranda oküler komplikasyonlar görülebilmektedir. Oküler komplikasyonlar blefarit, konjonktivit, marjinal keratit, kornea ülseri, episklerit, iridosiklit şeklinde ön segmentte görülebileceği gibi, daha nadir olarak panüveit, koroid infiltrasyonu, santral seröz koroidopati, retina vasküliti, retina arter ve ven tıkanıklığı, optik nörit, nöroretinit ve orbital enflamatuvar hastalıklargibi arka segmentte de görülebilir. Üveit en sık rastlanan oküler komplikasyon olmakla birlikte bilateral hipopiyonlu üveit oldukça nadirdir. Buyazıda bilateral hipopiyonlu üveit gelişen ülseratif kolitli bir olgu sunuldu.Öğe Oküler semptomlarla prezente olan nazofarinks karsinomlu bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; Atçı, Nesrin; Dağlıoğlu, Mutlu CihanOtuz yedi yaşında kadın hasta sağ gözde görme azlığı ve kızarıklık şikayetleri ile kliniği- mize başvurdu. Total oftalmopleji, lagoftalmi, ptozis ve ekzoftalmus mevcuttu. Görme keskin- liği el hareketleri düzeyinde olup biyomikroskopik muayenede sağ gözde siliyer enjeksiyon ve korneal ülser mevcuttu. Bilgisayarlı tomografide (BT) sağ nazal pasajı, sağ etmoid ve sfenoid sinüsü doldurarak orta kranyal fossaya uzanan infiltratif kitle lezyonu saptandı. Kitleden ya- pılan intranazal endoskopik biyopsinin nazofarinks karsinomu (NFCA) olarak sonuçlanması üzerine hasta inoperabl kabul edilerek kemo-radyoterapi olanakları olan bir merkeze sevk edildi. NFCA’lı hastalarda en sık görülen semptomlar boyunda kitle, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burun kanaması ve işitme kaybıdır. Görme kaybı, lagoftalmi, ptozis, ekzoftalmus gibi oküler semptomlarla gelen hastalarda ayırıcı tanıda nazofarengeal kitleler unutulmamalı, rad- yolojik görüntüleme yöntemlerine başvurularak etyoloji araştırılmalıdır.Öğe Olası Oküler Histoplazmozis sendromuna bağlı koroidal neovasküler membranın intravitreal bevacizumab ile tedavisi(2015) Parlakfikirer, Nihan; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, ÖzgürOküler histoplazmozis genç erişkinlerde ağır görme kaybına yol açabilen bir hastalıktır. Çok sayıda koryoretinal lezyonlar, peripapiller atrofi ve koroidal neovasküler membrana (KNVM) bağlı makülopatisi olan genç hastalarda olası oküler histoplazmozis sendromu (OOHS) akılda tutulmalıdır. Bu yazıda OOHS'a bağlı nüks KNVM gelişen bir hastanın tek doz intravitreal bevacizumab ile tedavisi sunulmuştur.Öğe Orak hücreli taşıyıcısında travmatik hifema sonrasında optik sinir infarktı(2013) Ayhan Tuzcu, Esra; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Öksüz, HüseyinHifemaya künt göz travmaları, göz cerrahisi, irise ait patolojiler ve trombositopeni yapan durumlar neden olabilir. Bunlar arasında en sık neden künt göz travmalarıdır ve çocuklarda daha sık görülmektedir. Normal bireylerde hifema çoğunlukla herhangi bir komplikasyon olmadan tedavi edilebilir. Hemoglinopatili hastalarda ise görmeyi tehdit eden komplikasyonlar sık görülür. Bu komplikasyonlar yüksek göz içi basıncına bağlı optik sinir hasarı, tekrarlayan hifema, retinal ven tıkanık- lığı ve optik sinir infarktını içerir. Optik sinir infarktı genelde retinal ven tıkanıklığı ve göz içi basınç yüksekliği ile birlikte görülmektedir. Bu yazıda minimal künt travmaya bağlı hifema sonucu optik sinir infarktı gelişen orak hücre taşıyıcısı olan bir çocuk sunulmuştur.Öğe Pupilla büyüklüğünün oküler aberasyonlara etkisi(2014) Erkılıç, Kuddusi; Ayhan Tuzcu, Esra; Özkırış, Abdullah; Pangal, Emine; İlhan, ÖzgürAmaç: Pupilla büyüklüğünün oküler aberasyonlara etkisini değerlendirmek . Yöntem : Çalışmaya 30 erkek, 30 kadın olmak üzere 60 sağlıklı (yaş aralığı 20 -50) olgu alındı. Oküler aberasyonlar 60 sağlıklı olgunun 60 gözünde ölçüldü. Olgular tropikamid damlatılmadan önce ve sonra olmak üzere iki gruba ayrı ldı. Yaş ve cinsiyetin yüksek sıralı ve sferik aberasyon d eğerlerine etkisi incelendi. Olguların oküler aberasyon ve pupil çapı ölçümleri Nidek OPD SCAN cihazı ile yapıldı. Bulgular: Dilatasyon sonrası yüksek sıralı aberasyon değe rleri dilatasyon öncesi değerlere göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.001). Dilatasyon öncesi sferik ab erasyon değerleri dilatasyon sonrası değerlere göre anlamlı derecede düşük tespit edildi (p<0.05). Cinsiyetler arasınd a dilatasyon öncesi ve sonrası yüksek sıralı ve sferik abera syon değerleri açısından anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Yirmi beş yaş altı (n=28) ve üstü (n=32) olguların dilatasyon öncesi ve sonrası sferik ve yüksek sıralı abera syon değerleri karşılaştı rıldığında anlamlı fark tespit edi lmedi (p>0.05). Sonuç : Pupil büyüklüğü yüksek sıralı ve sferik aberasyonl arı artırır.Öğe Results of pars plana capsulectomy and anterior vitrectomy in cases which nd:yag capsulotomy was inappropriate(2011) Ayintap, Emre; Coşkun, Mesut; Ilhan, Özgür; Keskin, U?urcan; Ayhan Tuzcu, Esra; ÖksüZ, HüseyinPurpose: To evaluate pars plana capsulectomy (PPC) and anterior vitrectomy (AV) results in posterior capsule opacification (PCO), which can develop after cataract surgery, in pediatric and adult patients in which Nd:YAG laser capsulotomy cannot be performed and/or is not effective because of dense thickening of the posterior capsule. Materials and Methods: Pediatric and adult patients with PPC and AV were included in the study in different groups retrospectively. Results: Nine eyes of 6 pediatric patients and 6 eyes of 6 adults were included in the study. Mean age was 6.1 years (1-11) in the pediatric patients and 59.25 (23-80) in the adults. The mean period of PCO development was 7.6 months in the pediatric patients and 48.2 (2-60) months in the adults. In 7 eyes of 5 pediatric patients who were able to express visual acuity, preoperative best corrected visual acuity (BCVA) was logmar 1.16±0.44 (1-1.6) (Snellen equivalent SE: 0.05-0.1), while it was logmar 0.54±0.26 (0.2-1) (SE: 0.25-0.3) postoperatively. In adults preoperative BCVA was logmar 1.28±0.32 (1-1.6) (SE: finger counting at 3 meters) and it was logmar 0.80±0.2 (0.2-1) (SE: 0.16) postoperatively. At postoperative day one and at 13.6 months mean follow up, a clear optic axis and increase in BCVA were achieved in all eyes. Conclusion: PPC with AV is a preferable management when Nd:YAG laser capsulectomy cannot be performed and/or with the presence of very severe capsule thickening or in cases with cortex reminant on capsule and in cases in which Nd:YAG laser capsulotomy is not effective. We think that performing nearly 5-mm diameter posterior capsulectomy is an important factor in obtaining long period success.Öğe Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküler ödem tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid ve intravitreal bevacizumabın karşılaştırılması(2013) İlhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, UğurcanAmaç: Retina ven dal tıkanıklığına (RVDT) bağlı oluşan maküla ödemi tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid (STA) ve intravitreal bevacizumab (İVB) enjeksiyonlarının etkinliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada RVDT’ye bağlı maküla ödemi gelişen 41 hastanın 41 gözü çalışmaya dahil edildi. Subtenon triamsinolon asetonid yapılan 21 olgu ve İVB yapılan 20 olgunun kart bilgileri geriye dönük incelendi. Hastaların tedavi öncesi ve 1. 3. ve 6. ayda en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), (logMAR), göz içi basınçları ve optik koherens tomografi ile saptanan merkezi fovea kalınlığı (MFK) kaydedildi. Bulgular: Triamsinolon grubunda hastaların enjeksiyon öncesi ortalama EİDGK ve MFK değerleri sırasıyla 0.94±0.42 logMAR ve 552±70 ?m idi. Bevacizumab grubunda bu değerler 0.98±0.50 logMAR ve 541±94 ?m idi. Altıncı ayda triamsino- lon grubunda ortalama EİDGK ve MFK sırasıyla 0.57±0.35 logMAR ve 342±34 ?m iken bevacizumab grubunda 0.41±0.23 logMAR ve 289±15?m idi. Gruplar arasında tüm takiplerde ortalama EİDGK açısından fark saptanmazken, 3. ve 6. aylarda ortalama MFK açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0.05). Triamsinolon grubunda 5 (%23.8) olguda enjek- siyon sonrası göz içi basıncı (GİB) 24 mmHg’nin üzerinde saptandı. Bevacizumab grubunda herhangi bir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküla ödeminde STA ve İVB uygulamalarının görsel başarısı benzerdir. En- jeksiyon sonrası GİB artışı STA kullanımını sınırlamaktadır. İVB’nin STA’ya göre maküla ödemini azaltmada daha etkili olduğu gözükmektedir.Öğe Retinal arter dal tıkanıklığında hiperbarik oksijen tedavisi(2015) İlhan, Nilüfer; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Keskin, UğurcanRetinal arter dal tıkanıklığı (RADT) gelişen bir olguda hiperbarik oksijen (HBO) tedavisi ile görmenin tama çıktığı bir olgunun sunulması amaçlandı. Elli yaşında bayan hasta dört saat önce gelişen sağ gözde ani görme kaybı ile kliniğimize başvurdu. Görme keskinliği iki metreden parmak sayma seviyesindeydi. Fundus muayenesinde RADT'ye bağlı retina alt kadranda yaygın solukluk ve ödem mevcuttu. Oküler masaj, göz içi basıncını düşürücü ilaç tedavileri ve ardından ön kamara parasentezi yapıldı. Hasta ilki 24 saat içinde olmak üzere toplam 20 seans HBO tedavisi aldı. Hastanın sistemik bir hastalığı ve sigara öyküsü yoktu. Yapılan hematolojik ve kardiyolojik araştırma sonucunda herhangi bir hastalık saptanmadı. Olgunun üçüncü ayda görme keskinliğinin tam olduğu saptandı. Üst yarıda görme alanı defekti olmakla birlikte retina solukluğu tama yakın düzeldi. RADT'de göz içi basıncını düşürücü tedaviler ve erken HBO tedavisi final görme keskinliğini olumlu yönde etkileyebilirÖğe Romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastalarında göz bulgularının değerlendirilmesi(2014) Yağız, Abdullah Erman; Üstün, Nilgül; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Güler, Hayal; Turhanoğlu, Ayşe DicleAmaç: Romatoid artrit ve ankilozan spondilitte eklem bulguları dışında göz tutulumları da görülebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastaları arasında göz tutulumu sıklığını, tipini belirlemek ve hastalık aktiviteleri ile arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Metaryal ve metod: Çalışmamıza 37 romatoid artritli ve 47 ankilozan spondilitli hasta alınmıştır. Hastalarda tam kan sayımı, biyokimyasal parametreler, eritrosit sedimentasyon hızı, C-reaktif protein düzeylerine bakılmıştır. Hastalık aktivitesi romatoid artritli hastalarda hastalık aktivite skoru 28, ankilozan spondilitli hastalarda ise bath ankilozan spondilit hastalık aktivite indeksi ile değerlendirilmiştir. Ankilozan spondilitli hastaların spinal hareket durumlarını belirlemede bath ankilozan spondilit metroloji indeksi kullanılmıştır. Tüm hastalara ayrıntılı göz muayenesi göz kliniğinde aynı hekim tarafından yapılmıştır. Bulgular: Çalışmamızda romatoid artritli hastaların %35.1'inde kuru göz, %13.5'unda punktat keratit, %8.1'inde arka subkapsüler katarakt saptanmıştır. Romatoid artritli hastalarda kuru göz ile yaş, hastalık süresi, hastalık aktivite skoru, eritrosit sedimentasyon hızı, ve C-reaktif protein değerleri arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Ankilozan sponilit hastalarının %19.1'inde göz kuruluğu, %17.1'inde glokom, %10.6'ınde üveit, %6.4'ünde subkapsüler katarakt saptanmıştır. Ankilozan spondilitli üveiti olan hastaların hastalık süresinin olmayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p= 0.036). Ancak üveiti olan hastalarla olmayanlar arasında yaş, hastalık aktivite indeksi, metroloji indeksi, eritrosit sedimentasyon hızı ve C-reaktif protein değerleri arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç: Bu çalışmada sonuç olarak, romatoid artritli ve ankilozan spondilit hastalarında kuru göz en sık rastlanan göz bulgusudur. Ankilozan spondilitli hastalarda üveit ile hastalık süresi arasında anlamlı ilişki saptanmıştır. Ancak hastalık aktivite göstergeleriyle romatoid artritli hastalarda kuru göz, ankilozan spondilitli hastalarda üveit arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.Öğe Serebral palsili çocuklarda oküler problemler(2012) Ayhan Tuzcu, Esra; Başarslan, Fatmagül; Yılmaz, Cahide; Arıca, Seçil; Üstün, Nilgün; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Keskin, UğurcanAmaç: Bu çalışmadaki amacımız bölgemizdeki serebral palsili çocuklarda göz problemlerinin sıklığını ve çeşitliliğini tespit etmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya Mustafa Kemal Üniversitesi Çocuk Nöroloji polikliniğinde takip ve tedavisi yapılan serebral palsi tanısı almış 90 hasta alındı. Hastalığın etyolojisi ve serebral palsi tipini belirlemek için öykü alındı ve fizik muayene yapıldı. Tüm hastalara görme keskinliği, kırma kusuru, ambliyopi, şaşılık, nistagmus ve göz dibi muayenesini içeren ayrıntılı oftalmolojik muayene yapıldı. Bulgular: Çalışmaya 51’i erkek, 39’u kız olmak üzere toplam 90 hasta alındı. Etiyolojik faktörler incelendiğinde olguların %33,3’de asfiksi görüldü. En sık görülen serebral palsi tipi %43,3 oranında spastik quadripleji idi. Olgularımızın %60’ında göz problemleri tesbit edildi. Bunun %54,4’nü kırma kusurları, %35,6’sını şaşılık, %22,2’sini optik sinir patolojileri oluşturmaktaydı. Ambliyopi olguların %11,1’inde görüldü. Serebral palsinin spastik dipleji tipinde şaşılık daha fazla görülmesine rağmen, istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu. Sonuç: Sonuç olarak serebral palsili çocuklarda göz problemleri sık görülmektedir. Bu nedenle, hastaların algılama ve iletişim güçlüklerini azaltmada faydalı olacağından rutin göz muayenesi öneriyoruz.