Yazar "Coşkun, Mesut" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 24
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Behçet hastalarında oksidatif stress ve antioksidan savunma mekanizması(2011) Keskin, Uğurcan; Ayıntap, Emre; Öztürk, Oktay Hasan; Özyurt, Hüseyin; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraAmaç: Bu çalışmanın amacı Behçet Hastalığı’nın aktif ve inaktif dönemlerinde oksidan /antioksidan sistemin durumunu değerlendirmek için serum malondialdehid, nitrik oksit seviyeleri ile glutatiyon peroksidaz ve süperoksit dismutaz enzim aktivitelerinin ölçülmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Behçet Hastalığı tanısı almış 22 hasta dahil edildi. Klinik değerlendirmede klinik semptomlarda kötüleşme ve üveiti olan hastalar aktif dönem olarak değerlendirildi. Nitrik oksidin in vitro ve in vivo üretiminin göstergesi olan nitrit miktarı Griess reaksiyonu ile ölçüldü. Serum malondialdehid seviyesi, malondialdehidin tiyobarbitürik asit ile 90-100 oC’de reaksiyona girmesine dayanan bir metot ile ölçüldü. Toplam süperoksit dismutaz aktivitesi ölçümü, xanthine/xanthine oksidasyon sistemi ile elde edilen O2 ile nitroblue tetrozolyumun indirgenmesinin inhibisyonuna dayanan yöntem ile ölçüldü. Glutatiyon peroksida Bulgular: Aktif dönemdeki malondialdehid (aktif: 2,927 ± 0,292 µmol / L, inaktif: 2,145 ± 0,188 µmol / L)ve nitrik oksit (aktif: 115,03 ± 3,28 µmol / L , inaktif: 78,20 ± 5,33 µmol / L) seviyeleri anlamlı olarak yüksek bulundu(p<0,05). Glutatiyon peroksidaz (aktif: 89,170 ± 5,83 U / L, inaktif: 140,99 ± 11,10 U / L) ve süperoksit dismutaz (aktif: 6,094 ± 0,467 U / L, inaktif: 7,688 ± 0,429 U / L) aktivitelerinde ise aktif dönemde inaktif dönem ile kıyaslandığında anlamlı azalma tespit edildi (p<0,05) Sonuç: Bu bulgular Behçet Hastalığı’nda oksidan/antioksidan dengenin bozulduğunu ve oksidatif stres olarak adlandırılan durumun oluştuğunu desteklemektedir. Behçet Hastalığı'nın şiddeti de bozulmuş olan antioksidan mekanizmaya bağlı olabilir. Bu bulgular hastalığın patogenezi ve prognozu ile ilgili bilgilere katkı sağlamaktadır ve konu ile ilgili yeni çalışmalara olan ihtiyacı göstermektedir.Öğe Bir hekimde çalışma koşullarına bağlı aynı anda gelişen bilateral santral seröz koryoretinopati(2014) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; Adıbelli, Fatih; İlhan, Nilüfer; Tuzcu, EsraKırk yaşında mesleği doktorluk olan hasta, her iki gözde hafif derecede görme azalması ve baktığı nesneleri karanlık görme şikayetiyle başvurdu. Her iki gözde görme keskinliği 9/10 seviyesindeydi ve tashihle artış göstermedi. Göz içi basıncı her iki gözde 14mmHg olarak ölçüldü. Bilateral ön segment muayenesi doğal, fundus muayenesinde her iki gözde fovea refle kaybı vardı. Maküler bölgede seröz dekolman gözlenmedi. Optik koherans tomografi (OKT)’de sığ bir santral seröz koryo- retinopati (SSKR) gözlendi. Sistemik bir hastalığı mevcut değildi. Ancak bir ay önce yeni geçtikleri ?aile hekimliği sistemi ? nedeniyle bir hayli stresli olduğunu söyledi. Hastaya iş ortamından bir süre uzaklaşması önerildi ve herhangi bir tıbbi te- davi verilmedi. İki ay sonra hastanın şikayetleri tamamen düzeldi. Retina tabakalarındaki iyileşme OKT ile görüntülendi.Öğe A case of bilateral giant macular hole with chronic renal failure(Gazi Eye Foundation, 2014) Da?lio?lu, Mutlu Cihan; Adibelli, Fatih; Ilhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Tuzcu, Esra AyhanA 25-year old male with chronic renal failure admitted to our outpatient clinic. He had a history of cataract surgery for the both eyes. The patient noticed reduced vision during the hemodialysis procedure one year after the cataract surgery. Ophthalmological examination revealed bilateral giant macular holes. It is rare in the literature that a patient has bilateral giant macular holes associated with chronic renal failure. We aimed to present such giant bilateral holes in the current study. © 2015 Hematolojik Hastaliklarda Góz Bulgulari.Öğe Çoklu kraniyal sinir tutulumu ile seyreden kafa tabanı ve orbita duvar fraktürlü bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Parlakfikirler, Nihan; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraTravma sonrası kafa tabanı kırıkları kraniyal sinir felçlerine neden olabilmektedir. Kafa tabanı kırıklarında mortalite ve morbidite oranları yüksektir. Bu olgular multidisipliner bir şekilde değerlendirilip tedavi şekline karar verilmelidir. Bu yazıda, ezilme şeklinde kafa travması sonrası kafa tabanı ve orbita kemik kırıklarının yol açtığı sağ abdu-sens, sağ fasiyal sinir felçli ve sol optik nöropatili bir olgu sunuldu.Öğe Comparison of sub-tenon triamcinolone acetonide and intravitreal bevacizumab for the treatment of macular edema due to branch retinal vein occlusion(2013) Ilhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Da?lio?lu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; Ilhan, Özgür; Ayintap, Emre; Keskin, U?urcanPurpose: To evaluate the effect of subtenon triamcinolone acetonide (STA) and intravitreal bevacizumab (IVB) injections in the treatment of macular edema due to branch retinal vein occlusion (BRVO). Materials and Methods: In this retrospective study, 41 eyes of 41 patients with macular edema due to BRVO were included. The records of 21 patients of triamcinolone and 20 patients of bevacizumab group were analyzed retrospectively. Before injection and 1., 3. and 6 months after the treatment, best-corrected visual acuity (BCVA) (logMAR), intraocular pressure (IOP) and central foveal thickness (CFT) detected by optical coherence tomography were recorded. Results: In the triamcinolone group baseline values including BCVA (logMAR) and CFT were 0.94±0.42 logMAR and 552±70 ?m. In the bevacizumab group, they were 0.98±0.50 logMAR and 541±94 ?m. At 6th month BCVA and CFT were 0.57±0.35 logMAR and 342±34 ?m in the triamcinolone group whereas these values were 0.41±0.23 logMAR and 289±15?m in the bevacizumab group. During the follow up, the mean BCVA was not significantly different but the mean CFT was significantly different at 3rd and 6th month between groups. Five patients (23.8%) from triamcinolone group, IOP exceeded 24 mm Hg postoperatively. No complications observed in the bevacizumab group. Conclusion: The visual outcome of STA and IVB injections in patients with macular edema due to BRVO was similar. Increased IOP after injection limits the usage of STA. However the effect of IVB on the macular edema seems better than STA.Öğe Diabetik maküler ödemde subtenon triamsinolon ile kombine fokal lazer fotokoagülasyonun etkinliğinin değerlendirilmesi(2012) İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; İlhan, Nilüfer; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Tuzcu, Esra; Öksüz, HüseyinAmaç: Bu çalışmanın amacı subtenon triamsinolon (ST) enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun diyabetik maküler ödem (DMÖ)’de etkinlik ve güvenilirliğinin araştırılmasıdır. Gereç ve yöntem: Diyabetik maküler ödem olan ve fokal lazer fotokoagülasyon ile birlikte 40 mg ST enjeksiyonu yapılan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. On yedi hastanın 17 gözü çalışma kapsamına alındı. Tüm hastalara tedavi öncesi tam bir oftalmolojik muayene yapıldı. Tedavi sonrası 1. hafta, 1. ay ve daha sonra 3 aylık dönemlerde kontrole çağrıldı. Tedavinin etkinliği ST enjeksiyonundan sonraki 1. ay ve ardından 3 aylık dönemlerde görme keskinliği ve flöresein anjiyografi (FA) ile değerlendirildi. İstatistik analizde tekrarlı ölçümlerde ANOVA testi kullanıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 61,5±8,7 yıl idi. Görme keskinliği enjeksiyon öncesi 0.22±0.13 iken 1. ayda 0.39±0.15, 3. ayda 0.36±0.18, 6. ayda 0.33±0.15 ve 12. ayda 0.34±0.16 oldu. Tüm takip muayenelerindeki ortalama görme keskinlikleri enjeksiyon öncesi ile karşılaştırıldığında aradaki fark anlamlı idi (p ?0.05). Son muayenede görme keskinliği 13 (%76,4) hastada arttı, 3’ünde (%17,6) aynı kaldı ve 1’inde (%5,8) azaldı. Sonuç: Diyabetik maküler ödemi olan hastaların tedavisinde subtenon 40 mg triamsinolon enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun güvenli ve yararlı olduğu düşünüldü.Öğe Efficacy of ketorolac 0.5% ophthalmic solution for controlling the postoperative ınflammation in pediatric cataract surgery(2013) İlhan, Özgür; Nilüfer, İlhan; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu , Esra; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayıntap, Emre; Öksüz, HüseyinAmaç: Pediyatrik katarakt cerrahisinde postoperatif inflamasyonun kontrolünde % 0.5’lik ketorolak oftalmik solüsyon kullanımı- nın güvenlik ve etkinliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Konjenital ve gelişimsel katarakt tanısı alan 41 hastanın 41 gözü çalışma kapsamına alındı. Hastalar preo- peratif ve postoperatif topikal %0.5’lik ketorolak damla alanlar (grup 1) ve almayanlar (grup 2) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Tüm hastalara fakoemülsifikasyon ve katlanabilir arka kamara göz içi lens implantasyonu uygulandı. Kontrol muayeneleri ameliyattan 1, 3, 7 ve 30 gün sonra yapıldı. Postoperatif inflamasyon ya da ilişkili komplikasyonlar olan siklitik membran, göz içi lens lenste prespitatlar, anterior ve posterior sineşi ve optik tutsağı yönünden hastalar biyomikroskop ile değerlendirildi ve karşılaştırıldı. Bulgular: İnflamasyon ön kamaradaki inflamatuar hücreler yönünden değerlendirildiğinde, postoperatif 1, 3 ve 7 gün sonra yapılan muayenelerde grup 1 ve grup 2 arasında belirgin fark vardı (p<.05). İnflamasyona ön kamaradaki flare açısından bakıldı- ğında ise, postoperatif 1 ve 3 gün sonra yapılan muayenelerde grup 1 ve grup 2 arasında belirgin fark vardı (p<.05). Buna karşın postoperatif 7 gün sonra yapılan muayenede gruplar arasında fark gözlenmedi. Grup 2‘deki 6 hastada siklitik membran, posterior sineşi, göz içi lenste prespitatlar ve optik tutsağını içeren inflamasyonla ilişkili komplikasyonlar gelişti. Göz içi basınçlar karşılaş- tırıldığında gruplar arasında fark gözlenmedi. Sonuç: Çocuklarda postoperatif inflamasyonun kontrolünde cerrahiden önce başlanıp ardından postoperatif 1 ay süre boyunca %0.5’lik ketorolak oftalmik solüsyon kullanımı etkin ve güvenilir gözükmektedir.Öğe Göz içi lens opasifikasyonu gelişen ve lens değişimi yapılan bir olgu(2013) Özgür, İlhan; Keskin, Uğurcan; Ayhan Tuzcu, Esra; Ayıntap, Emre; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Öksüz, HüseyinArka kapsül kesafeti tanısı nedeni ile daha önce Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılan fakat başarı sağlanamayan 50 yaşın- daki erkek hasta kliniğimize vitrektomi ve arka kapsülektomi yapılması için konsulte edilmiştir. Pars plana vitrektomi ve arka kapsülektomi denenmiş fakat ameliyat sırasında intraoküler lens opasifikasyonu olduğu fark edilerek lens değişimi yapılmıştır. Ameliyat sonrası 3. ayda yapılan muayenede görme seviyesi 0.2 seviyesine çıkmıştır. Çıkarılan lens mikroskop altında incelendiğinde arka yüz ile sınırlı kristalize yapıda bir opasifikasyon olduğu gözlemlenmiştir. Lens yüzeyinde mey- dana gelen kristalizasyon nadir görülen bir komplikasyondur ve genellikle yanlış tanı konularak Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılmaya çalışılmaktadır. Yüksek güçte uygulanan lazer işlemi lazere bağlı komplikasyonların oluşmasına sebep olabil- mektedir. Lazer kapsülotomi arka kapsüle hasar verebilmektedir ve lens değişimi yapılırken yeni lensin yerleştirilmesinde zorluğa sebebiyet verebilmektedir. Arka kapsül kesafeti tanısı konularak lazer kapsülotomi yapılan hastalarda kapsül açılamadığında güç arttırılmadan önce bu komplikasyon akılda tutulmalıdırÖğe İleri evre glokomlu olgularda geniş alan mitomisin C uygulamalı trabekülektomi sonuçlarımız(2013) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Kahraman, HilalAmaç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef göziçi basıncı (GİB) sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda geniş alan Mitomisin-C (MMC) uygulamalı trabekülektomi sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan ileri evre glokomu olan 35 hastanın 41 gözü dahil edilmiştir. Geniş alan MMC uygulaması 0,2 mg/ml konsantrasyonda 2 dk süre ile uygulanmıştır. Ortalama izlem süresi 28 aydır (24-36). Olguların hepsi maksimum 3’lü tedaviye rağmen GİB 21 mmHg altına düşmeyen ileri derecede glokomu olan hastalardır. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 35 hastanın 19’u erkek 16’sı kadın idi ve yaş ortalaması 52,5±1,8 yıl (45-73) olarak bulundu. Opere edilen gözlerin 27’si primer açık açılı glokom, 11’i psödoeksfolyatif glokom, 3’ü açı kapanması glokomu idi. 5 (%12,1) gözde erken dönem hipotoni gelişmiştir. Hipotoni gelişen 2 göze ek sütür konulmuştur. İki göz sıkı bandaj kapama ile tedavi edilmiştir. Koroid effüzyonu gelişen 1 göze ek operasyonla sütür eklenmiştir. Dört gözde katarakt gelişmiştir. 3 gözde kistik bleb (%7,3) görülmüş iğneleme ile tedavi edilmiştir. On gözde (%24,4) ince avasküler bleb gelişmiştir. Diğer gözlerde (%68,3) ince diffüz ve fonksiyonel bleb izlenmiştir. Hedeflenen GİB 15mmHg olarak değerlendirildiğinde gözlerin 36’sında (%87,8) hedeflenen GİB değerine ulaşılmıştır Sonuç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef GİB sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda, geniş alan MMC uygulamalı trabekülektomi yönteminin etkili bir seçenek olabileceği düşünüldü.Öğe Klippel-trenaunay sendromlu bir olguda glokom ve tedavisi(2010) Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, Esra; Öksüz, HüseyinBu çalışmada yüz ve boyundan başlayıp neredeyse vücudun tüm sol yarısında uzanmakta olan hemanjiomları ve bu hemajiomlara eşlik eden yumuşak doku hipertrofleri mevcut olan, Klippel-Trenaunay sendromu tanısı almış, 20 yaşında bir erkek hasta ve bu hastaya uygulanan tedavi sunulmuştur. Olgumuzun sol gözünde skleral damarlarda belirginleşme, skleral pigmentasyon, iris renginde koyulaşma ve iris proseslerinde belirginleşme mevcuttu. Öncesinde düzenli bir anti-glokomatöz tedavi almamış olan hastanın, başvuru anındaki sol göz içi basıncı (GİB) 33 mmHg idi. Brimonidine+timolol maleat kombinasyonu içeren (Combigan) damla sonrası 1. ayda GİB'nı 17 mmHg'e düşmüştü. Olgumuzda buftalmus öyküsü olmadığı için glokomun, juvenil başlangıçlı olduğunu tahmin etmekteyiz ve medikal tedavi ile hedeflediğimiz GİB'na ulaşabilmiş olmamızda, bunun önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz.Öğe Kronik böbrek yetmezliği olan bir hastada bilateral dev maküla deliği(2014) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Adıbelli, Fatih; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraOndört yıldır kronik böbrek yetmezliği (KBY) olan 25 yaşındaki erkek hasta 8 yıl önce her iki gözden katarakt cerrahisi geçirdiğini ifade etti. Ameliyattan bir yıl sonra bir hemodiyaliz seansında her iki gözde görmesinin azaldığını ifade etti. Yapılan oftalmolojik muayenede iki taraflı dev maküla deliği saptandı. Olgumuzun KBY hastası olması ve dev maküla de- liğinin bilateral özellik taşıması literatürde sık görülmeyen bir durumdur. Bu denli büyük boyuttaki iki taraflı dev maküla deliği olgusunu sunmayı amaçladık.Öğe Künt oküler travma sonucu gelişen ön lens kapsülü yırtılması(2011) Keskin, Uğurcan; Coşkun, Mesut; Aydıntap, Emre; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraBu çalışmada künt travma sonrası ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişen olgu sunulmuştur. Künt oküler travmaya maruz kalan 20 yaşındaki kadın hastada ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişmişti. Travma hastanın sağ gözüne künt tahta parçası çarpması sonucu oluşmuştu. Muayenede görme keskinliği el hareketleri, göz içi basıncı (GİB) ise 47 mmHg seviyesindeydi. Yapılan ön segment muayenesinde ön kapsülün yırtıldığı, katarakt geliştiği, pupilin middilate olduğu ve ışık reaksiyonu olmadığı ve ön kamarada kortikal materyalin olduğu görüldü. Yüksek GİB’na sistemik ve topikal antiglokomatöz tedavi ile müdahale edildikten sonra hastaya cerrahi uygulandı. 2.8 mm saydam korneal insizyondan simcoe kanül ile lens materyali aspire edildi. Keseye lens yerleştirilmesi için ön kapsül yırtığı genişletildi. Katlanabilir göz içi lensi keseye yerleştirildi. Ameliyat sonrası görme seviyesi 0.9 GİB ise 17 mmHg seviyesindeydi. Künt oküler travma nadirde olsa ön kapsül yırtılmasına sebebiyet verebilmektedir. Nadir karşılaşılmasına rağmen bu vakalarda muayene ve cerrahi işlem sırasında dikkatli olmak gerekmektedir.Öğe Nadir bir hipopiyonlu üveit nedeni : ülseratif kolit(2016) Karacan Erşekerci, Tülay; İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, EsraÜlseratif kolit ve Crohn hastalarında yüksek oranda oküler komplikasyonlar görülebilmektedir. Oküler komplikasyonlar blefarit, konjonktivit, marjinal keratit, kornea ülseri, episklerit, iridosiklit şeklinde ön segmentte görülebileceği gibi, daha nadir olarak panüveit, koroid infiltrasyonu, santral seröz koroidopati, retina vasküliti, retina arter ve ven tıkanıklığı, optik nörit, nöroretinit ve orbital enflamatuvar hastalıklargibi arka segmentte de görülebilir. Üveit en sık rastlanan oküler komplikasyon olmakla birlikte bilateral hipopiyonlu üveit oldukça nadirdir. Buyazıda bilateral hipopiyonlu üveit gelişen ülseratif kolitli bir olgu sunuldu.Öğe Nd:YAG lazer kapsülotomiye uygun olmayan olgularda, pars plana kapsülektomi ve ön vitrektomi ameliyatı sonuçları(2011) Ayıntap, Emre; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Keskin, Uğurcan; Ayhan Tuzcu , Esra; Öksüz, HüseyinAmaç: Katarakt operasyonu sonrasında gelişebilen arka kapsül opasifikasyonu (AKO) tedavisinde, Nd:YAG lazer kapsülotomi uygulanamayan ve/veya çok yoğun kapsül kalınlaşması sebebiyle bu tedavinin etkisiz kaldığı, pediatrik ve erişkin tüm olgularda, pars plana kapsülektomi (PPK) ve ön vitrektomi operasyonunun başarısını belirlemek. Gereç ve Yöntem: PPK ve ön vitrektomi ameliyatı yapılmış olan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Pediatrik yaş grubundaki olgular ve erişkinler ayrı gruplarda değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 6 pediatrik olgunun 9 gözü ve 6 erişkin hastanın 6 gözü alındı. Pediatrik olguların yaş ortalaması 6.1 yıl (1-11), erişkinlerin ise 59.5 yıldı (23-80). AKO oluşumuna kadar geçen ortalama süre, pediatrik yaş grubunda 7.6 ay (4-24), erişkinlerde ise 48.2 aydı (2-60). Vizyon ifadesi olan 5 pediatrik olgunun 7 gözünde, ameliyat öncesi ortalama en iyi düzeltilmiş görme keskinlikliği (EİDGK) logmar 1.16±0.44(1-1.6), (Snellen eşeli karşılığı SE; 0.05-0.1 arası) iken, ameliyat sonrası logmar 0.54±0.26 (0.2-1), (SE; 0.25-0.3 arası)’a yükseldi. Erişkin hastalarda ameliyat öncesi ortalama EİDGK logmar 1.28±0.32 (1-1.6) SE; yaklaşık 3 metreden parmak sayma) iken, ameliyat sonrası logmar 0.80±0.2 (0.2-1), (SE; 0.16)’a çıktı. Tüm gözlerde ameliyat sonrası ilk gün ve 13.6 aylık ortalama takip süresi boyunca saydam bir optik aksla birlikte görme artışı sağlandı. Sonuç: Nd:YAG lazer kapsülotomi uygulanamayan ve/veya kapsül üstünde korteks bakiyesi olan yada diabete bağlı gelişebilen çok yoğun kapsül kalınlaşmasında, Nd:YAG lazer kapsülotomi tedavisinin etkisiz kaldığı tüm olgularda, PPK ve ön vitrektomi tercih edilebilecek bir ameliyattır. Yaklaşık 5 mm çapında geniş olarak yapılacak arka kapsülektominin, uzun dönem başarısında önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz.Öğe Oküler semptomlarla prezente olan nazofarinks karsinomlu bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; Atçı, Nesrin; Dağlıoğlu, Mutlu CihanOtuz yedi yaşında kadın hasta sağ gözde görme azlığı ve kızarıklık şikayetleri ile kliniği- mize başvurdu. Total oftalmopleji, lagoftalmi, ptozis ve ekzoftalmus mevcuttu. Görme keskin- liği el hareketleri düzeyinde olup biyomikroskopik muayenede sağ gözde siliyer enjeksiyon ve korneal ülser mevcuttu. Bilgisayarlı tomografide (BT) sağ nazal pasajı, sağ etmoid ve sfenoid sinüsü doldurarak orta kranyal fossaya uzanan infiltratif kitle lezyonu saptandı. Kitleden ya- pılan intranazal endoskopik biyopsinin nazofarinks karsinomu (NFCA) olarak sonuçlanması üzerine hasta inoperabl kabul edilerek kemo-radyoterapi olanakları olan bir merkeze sevk edildi. NFCA’lı hastalarda en sık görülen semptomlar boyunda kitle, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burun kanaması ve işitme kaybıdır. Görme kaybı, lagoftalmi, ptozis, ekzoftalmus gibi oküler semptomlarla gelen hastalarda ayırıcı tanıda nazofarengeal kitleler unutulmamalı, rad- yolojik görüntüleme yöntemlerine başvurularak etyoloji araştırılmalıdır.Öğe Olası Oküler Histoplazmozis sendromuna bağlı koroidal neovasküler membranın intravitreal bevacizumab ile tedavisi(2015) Parlakfikirer, Nihan; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, ÖzgürOküler histoplazmozis genç erişkinlerde ağır görme kaybına yol açabilen bir hastalıktır. Çok sayıda koryoretinal lezyonlar, peripapiller atrofi ve koroidal neovasküler membrana (KNVM) bağlı makülopatisi olan genç hastalarda olası oküler histoplazmozis sendromu (OOHS) akılda tutulmalıdır. Bu yazıda OOHS'a bağlı nüks KNVM gelişen bir hastanın tek doz intravitreal bevacizumab ile tedavisi sunulmuştur.Öğe Orak hücreli taşıyıcısında travmatik hifema sonrasında optik sinir infarktı(2013) Ayhan Tuzcu, Esra; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Öksüz, HüseyinHifemaya künt göz travmaları, göz cerrahisi, irise ait patolojiler ve trombositopeni yapan durumlar neden olabilir. Bunlar arasında en sık neden künt göz travmalarıdır ve çocuklarda daha sık görülmektedir. Normal bireylerde hifema çoğunlukla herhangi bir komplikasyon olmadan tedavi edilebilir. Hemoglinopatili hastalarda ise görmeyi tehdit eden komplikasyonlar sık görülür. Bu komplikasyonlar yüksek göz içi basıncına bağlı optik sinir hasarı, tekrarlayan hifema, retinal ven tıkanık- lığı ve optik sinir infarktını içerir. Optik sinir infarktı genelde retinal ven tıkanıklığı ve göz içi basınç yüksekliği ile birlikte görülmektedir. Bu yazıda minimal künt travmaya bağlı hifema sonucu optik sinir infarktı gelişen orak hücre taşıyıcısı olan bir çocuk sunulmuştur.Öğe Osteoporoz ve romatizmal hastalıklarda göz bulguları(2009) Coşkun, Mesut; Akal, AliOsteoporoz ve romatizmal hastalıklar gözün tüm tabakalarını etkileyen bulgular ile karşımıza çıkmaktadır. Erişkin ve Juvenil Romatoid Artrit, Sjögren Sendromu, Ankilozan Spondilit sıklıkla göz bulguları ile beraberlik gösteren romatizmal hastalıklardır. Göz bulguları sıklıkla sistemik hastalığın semptomlarına öncülük etmektedirler. Bu hastalıklarda en sık olarak üveit, iridosiklit, vitritis, keratit, sklerit, anterior iskemik optik nöropati ve retinal vaskülit gibi oküler inflamasyon bulguları görülmektedir. Oküler inflamasyon hastalığın kendisinden kaynaklanabileceği gibi bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Bu çalışmada osteoporoz ve en sık göz bulgusu izlenen romatizmal hastalıkların oküler bulguları literatür eşliğinde araştırıldı.Öğe Results of pars plana capsulectomy and anterior vitrectomy in cases which nd:yag capsulotomy was inappropriate(2011) Ayintap, Emre; Coşkun, Mesut; Ilhan, Özgür; Keskin, U?urcan; Ayhan Tuzcu, Esra; ÖksüZ, HüseyinPurpose: To evaluate pars plana capsulectomy (PPC) and anterior vitrectomy (AV) results in posterior capsule opacification (PCO), which can develop after cataract surgery, in pediatric and adult patients in which Nd:YAG laser capsulotomy cannot be performed and/or is not effective because of dense thickening of the posterior capsule. Materials and Methods: Pediatric and adult patients with PPC and AV were included in the study in different groups retrospectively. Results: Nine eyes of 6 pediatric patients and 6 eyes of 6 adults were included in the study. Mean age was 6.1 years (1-11) in the pediatric patients and 59.25 (23-80) in the adults. The mean period of PCO development was 7.6 months in the pediatric patients and 48.2 (2-60) months in the adults. In 7 eyes of 5 pediatric patients who were able to express visual acuity, preoperative best corrected visual acuity (BCVA) was logmar 1.16±0.44 (1-1.6) (Snellen equivalent SE: 0.05-0.1), while it was logmar 0.54±0.26 (0.2-1) (SE: 0.25-0.3) postoperatively. In adults preoperative BCVA was logmar 1.28±0.32 (1-1.6) (SE: finger counting at 3 meters) and it was logmar 0.80±0.2 (0.2-1) (SE: 0.16) postoperatively. At postoperative day one and at 13.6 months mean follow up, a clear optic axis and increase in BCVA were achieved in all eyes. Conclusion: PPC with AV is a preferable management when Nd:YAG laser capsulectomy cannot be performed and/or with the presence of very severe capsule thickening or in cases with cortex reminant on capsule and in cases in which Nd:YAG laser capsulotomy is not effective. We think that performing nearly 5-mm diameter posterior capsulectomy is an important factor in obtaining long period success.Öğe Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküler ödem tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid ve intravitreal bevacizumabın karşılaştırılması(2013) İlhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, UğurcanAmaç: Retina ven dal tıkanıklığına (RVDT) bağlı oluşan maküla ödemi tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid (STA) ve intravitreal bevacizumab (İVB) enjeksiyonlarının etkinliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada RVDT’ye bağlı maküla ödemi gelişen 41 hastanın 41 gözü çalışmaya dahil edildi. Subtenon triamsinolon asetonid yapılan 21 olgu ve İVB yapılan 20 olgunun kart bilgileri geriye dönük incelendi. Hastaların tedavi öncesi ve 1. 3. ve 6. ayda en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), (logMAR), göz içi basınçları ve optik koherens tomografi ile saptanan merkezi fovea kalınlığı (MFK) kaydedildi. Bulgular: Triamsinolon grubunda hastaların enjeksiyon öncesi ortalama EİDGK ve MFK değerleri sırasıyla 0.94±0.42 logMAR ve 552±70 ?m idi. Bevacizumab grubunda bu değerler 0.98±0.50 logMAR ve 541±94 ?m idi. Altıncı ayda triamsino- lon grubunda ortalama EİDGK ve MFK sırasıyla 0.57±0.35 logMAR ve 342±34 ?m iken bevacizumab grubunda 0.41±0.23 logMAR ve 289±15?m idi. Gruplar arasında tüm takiplerde ortalama EİDGK açısından fark saptanmazken, 3. ve 6. aylarda ortalama MFK açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0.05). Triamsinolon grubunda 5 (%23.8) olguda enjek- siyon sonrası göz içi basıncı (GİB) 24 mmHg’nin üzerinde saptandı. Bevacizumab grubunda herhangi bir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküla ödeminde STA ve İVB uygulamalarının görsel başarısı benzerdir. En- jeksiyon sonrası GİB artışı STA kullanımını sınırlamaktadır. İVB’nin STA’ya göre maküla ödemini azaltmada daha etkili olduğu gözükmektedir.