Yazar "Güzel, Murat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir köpekte kalsiyum okzalat kristalüri'sinin potasyum sitrat ve vitamin $B_6$ ile sağaltımı(2005) Börkü, Mehmet Kazım; Karakurum, Mehmet Çağrı; Yağcı, Buğrahan Bekir; Güzel, MuratBu çalışmanın materyalini 7 kg ağırlığında 10 aylık terrier ırkı bir köpek oluşturdu. Anamnezde köpeğin bir haftadır oldukça durgun olduğu ve idrar yaparken zorlandığı öğrenildi. Ultrasonografik muayenede idrar kesesinde bol miktarda, hiperekojen görüntü veren kristal ve idrar kesesi duvarında kalınlaşma tespit edildi. Sistosentez ile alınan idrarın mikrobiyolojik ve biyokimyasal kontrolleri yapıldı. Sistosentezden sonra hasta obstrüksiyon olup olmadığını tespit amacı ile sondalandı. İdrar muayenesinde dansite 1.020, pH 6 bulundu. İdrarın mikroskopİk muayenesinde bol miktarda kalsiyum okzalat kristali, 3-4 kalsiyum okzalat kristali kümesi görüldü. İdrar kültüründe üreme olmadı. Sağaltım amacı ile 200/mg/kg total dozda günde üç kez potasyum sitrat (Kalinor eff. TabletÖ, Knoll), günde iki kez Vitamin B6 25 mg/kg (Benexol tabletö, Roche) oral, günde 2 kez Amoksisilin+klavulanik asit (Synulox enj. Ö, Pfizer) 15 mg/kg İM, günde 1 kez Karprofen (Rimadyl enj. Ö Pfizer) 2 mg/ kg dozda SC uygulandı. Sağaltımdan 14 gün sonra yapılan kontrollerde idrarda kalsiyum okzalat kristallerinin kaybolduğu belirlendi. Bu çalışma ile köpeklerde görülen kalsiyum okzalat kristalürinin uygulanan bu yöntemle sağaltılabilirliğinin gösterilmesi amaçlanmıştır.Öğe Bir köpekte nazal aspergillozis ve sağaltımda flukonazol kullanımı(2003) Börkü, Mehmet Kazım; Güzel, Murat; Kocasarı, Şükrü; Özkanlar, YunusemreBu olgunun materyalini dört aydır hapşırık, hırıltılı solunum, iştahsızlık, seröz burun akıntısı ve kaşıntısı bulunan beş yaşında, dişi, İrlanda Seter'i bir köpek olusturdu.Olgunun klinik muayenesinde seröz burun akıntısı, sinüs maksiüaris ve burun üzerinde palpasyonda ağrı veren hafif şişlik, konjuktivada hiperemi ve lakrimasyon gözlendi. Burun boşluğu ve sinüslerin direkt radyografisinde doku dansitesinin normal olduğu, radyopak kitlesel bir yapı ve türbinantlarda yıkımlanma bulunmadığı gözlendi. Hastanın hematolojik ve serum biyokimyasal değerleri normal sınırlardaydı. Burun akıntısından sabouraud-dextroz ağara yapılan mikolojik ekimlerde A. fumigatus'un ürediği belirlendi. Hastalığın sağaltımında sekiz hafta 'süreyle oral 2,5 mg/kg/gün dozda flukonazol kullanıldı. Sağaltım uygulamalarından sonra şikayetlerin kaybolduğu, hastanın klinik olarak iyileştiği, burun akıntısından yapılan mikolojik ekimlerde herhangi bir üreme ve kan serumu enzim değerlerinde bir artış olmadığı tespit edildi.Öğe Bir köpekte safra kesesi taşı ve ursodeoksikolik asit ile sağaltımı(2007) Şahal, Mehmet; Güzel, Murat; Yağcı, Buğrahan Bekir; Ural, KeremBu olgu sunumunda, bir köpekte doğal olarak oluşmuş radyolüsent safra kesesi taşının klinik, ultrasonografik, biyokimyasal bulguları ve sağaltımda ursodeoksikoiik asit'in etkinliğinin bildirilmesi amaçlanmıştır. Bu olgunun materyalini iştahsızlık, letarji ve kusma şikayetleri ile getirilen 11 yaşlı, dişi, Collie ırkı bir köpek oluşturdu. Fiziksel muayenede abdomenin ön kısmında palpasyonda ağrı tespit edildi. Kan serumu biyokimyasal analizlerinde; üre 28 mg/dl, kreatinin 0,9 mg/dl, ALT 50 IU/L, ALP 350 ILJ/L, AST 300 IU/L, GGT 71 IU/L, total bilirubin 0,5 mg/dl, direk bilirubin 0,4 mg/dl, indirek bilirubin 0,1 mg/dl, kolesterol 350 mg/dl ve trigliserit 215 mg/dl olarak belirlendi. Ultrasonografik muayenede karaciğer parenşimi, safra kesesi ve safra kanalları duvarının hiperekoik görünümde olduğu, safra kesesi içerisinde 9 mm çapında, akustik gölgelenme izlenmeyen bir kitle tespit edildi. Hastaya klinik, laboratuar ve ultrasonografik bulgulara dayanılarak obstrüksiyona neden olmayan radyolüsent safra kesesi taşı ve kolanjitis tanısı konuldu. Sağaltımda, 15 gün süreyle 25 mg/kg dozda 12 saat arayla ampisilin+sulbaktam i.m., 10 mg/kg dozda 12 saat arayla metronidazol peroz, 2 mg/kg dozda 12 saat arayla metoklopromid i.m. ve otuz gün süreyle 10 mg/kg dozda günde bir kez ursodeoksikoiik asit peroz uygulandı. 30 günün sonunda hastanın ultrasonografik muayenesinde karaciğer ve safra yollarının normal görünümde olduğu ve safra kesesinde kitlesel bir oluşuma rastlanmadığı belirlendi. Biyokimyasal analizlerde ise ALT 30 IU/L, ALP 100 IU/L, AST 80 IU/L, GGT 7 IU/L, kolesterol 164mg/dl ve trigliserit 145 mg/dl olarak tespit edildi.Öğe Bir köpekte yüksek dozda aspirine bağlı hematemeziz(2005) Kurtdede, Arif; Karakurum, Mehmet Çağrı; Güzel, Murat; Kırmızıgül, Ali Haydar; Aktaş, Mustafa SinanBu olgunun materyalini 5 yaşlı 6 kg ağırlığında dişi Terrier ırkı bir köpek oluşturdu. Anamnezde köpeğe kliniğe getirilmeden iki gün önce iki adet 500 mg'lık aspirin verildiği, Aspirin verildikten sonra kusma başladığı, çıkarılan mide içeriğinin önce açık renkte ve köpüklü, daha sonra koyu renkte ve kahve telvesi görünümünde olduğu öğrenildi. Klinik muayenede 40,l°C ateş, aşırı depresif görünüm, karın bölgesinin palpasyonunda ağrı, mide içeriğinin kahverenkli olduğu saptandı. Laboratuar muayenelerinde pH 7,3, pCO2 42,6 mm Hg, pO2 20,3 mm Hg, baz açığı -3,9 mmol/L, hematokrit %28, Hb 9,4g/dl, Na+ 151,8 mmol/L, K+ 2,07 mmol/L, Cl 100 mmol/L ve idrar pH'ı 5 olarak belirlendi. Olguda hematemezis bulgusundan başka hematokrit ve hemoglobin değerlerindeki düşüş kanamaya, potasyum düzeyindeki azalma ise aspirinin toksik etkisine bağlandı. Olguya sağaltımda alkali diürez sağlama amacı ile 500 mi %5 dekstroz + %0,9 NaCl içerisinde 30 mEq sodyum bikarbonat ve 20 mEq potasyum klorür, ranitidin 4 mg/kg/8 saat, metoklopromid-HCl 1 mg/kg IV ve sukralfat 1 g/6 saat sonda ile uygulandı. Sağaltımdan 8 saat sonra genel durumun düzelmesi nedeniyle hasta taburcu edildi. İkinci gün yapılan klinik muayenede kusmanın sıklığının azaldığı ve mide içeriğinin renginin açıldığı belirlendi. Hastaya 120 ml Ringer laktat deri altı, ranitidin deri altı ve sukralfat oral uygulandı. Sağaltımın üçüncü gününden itibaren kusma azaldı ve genel durumun daha iyi olduğu belirlendi. Ranitidin ve sukralfat uygulamasına 10 gün devam edildi. Bu olguda 166 mg/kg dozda aspirinin bir defada alınmasının hematemezise neden olabileceğinin ve sağaltımın etkinliğinin vurgulanması amaçlandı.Öğe Clinical, pathological and immunohistochemical findings of bovine cutaneous papillomatosis(2011) Özsoy, Şule Yurdagül; Özyıldız, Zafer; Güzel, MuratBovine cutaneous papillomatosis caused by a bovine papillomavirus, is a common skin disease in Turkey. The aim of the present study was to describe the clinical, histopathological and immunohistochemical aspects of naturally occurring bovine cutaneous papillomatosis. A total of 82 Holstein cattle (9.5%), aged between 5 and 24 months, were diagnosed as cutaneous papilloma by clinical examination. The percentage of papilloma and papillomatosis in male and female was found in 7.3% and 14.8%, respectively. The cauliflower-like growths of varying sizes (0.5-11 cm) were mostly located on the head (63.2%). Histopathology revealed various degrees of acanthosis and hyperkeratosis in all neoplasms. Immunohistochemical (IHC) examination with antibodies against proliferating cell nuclear antigen (PCNA) and Ki-67 were detected in the basal layer of the epidermis and connective tissue. Bovine papillomavirus (BPV-1) antigens were detected in the basal layer. In conclusion, it was decided that the BPV-1, PCNA and Ki-67 antibodies were very useful markers in the diagnosis of bovine cutaneous papilloma.Öğe Determination of Serum Oxidative Stress, Antioxidant Capacity and Protein Profiles in Dogs Naturally Infected with Ehrlichia canis(Springer Science and Business Media Deutschland GmbH, 2021) Çiftci, Gülay; Pekmezci, Didem; Güzel, Murat; Çenesiz, Sena; Ural, Kerem; Aysul, Nuran; Kazak, FilizPurpose: Canine ehrlichiosis is an important tick-borne disease of dogs worldwide. In the present study, we aimed to determine the serum total antioxidant capacity (TAC), malondialdehyde (MDA), nitric oxide (NO), superoxide dismutase, (SOD), glutathione peroxidase (GSH-Px), adenosine deaminase (ADA) activity and serum protein profiles in dogs affected with naturally acquired ehrlichiosis. Methods: The animal materials had been consisted of ten dogs naturally infected with Ehrlichia canis, and ten controls negative for Ehrlichia canis. TAC, MDA, NO, SOD, GSH-Px, ADA activity and TP, ALB, GLOB levels were measured in sera of the animals. The serum protein concentrations were measured by autoanalyzer. The electrophoretic profiles of serum total protein were determined by native polyacrylamide gel electrophoresis (Native-PAGE). Results: In dogs with ehrlichiosis, decreased TAC (P < 0.05) and GSH-Px (P > 0.05) levels were determined. However, NO (P > 0.05), SOD (P < 0.05), ADA (P > 0.05), MDA (P > 0.05), TP (P < 0.05) and GLO (P < 0.05) levels were found as increased in the Ehrlichia positive dogs. ALB levels were decreased without a statistical significance (P > 0.05). ALB, ?1 and ?2 globulin strip densities were found as decreased in native-PAGE, while ?1 and ? globulin strip densities were significantly increased in the E. canis positive group when compared to the control. Conclusion: It was determined that the oxidative stress decreased high antioxidant activity in dogs naturally infected with E. canis, and consequently, pro-oxidant and antioxidant defense and serum protein profiles were affected. It was thought that antioxidant supplementation could be beneficial to the treatment of the disease. © 2021, Witold Stefa?ski Institute of Parasitology, Polish Academy of Sciences.Öğe The effect of feed regimen on ascites induced by cold temperatures and growth performance in male broilers(Asian Network for Scientific Information, 2005) Bölükbasi, S. Canan; Aktas, M. Sinan; Güzel, MuratA trial was conducted to investigate to effects of feed type (pellet and mash) on ascites in broiler. A total of 208 male chicks were used in this study. Pellet and mash feed group were formed in the study, pellet feed group fed on pellet and mash feed group fed on mash feed. Half of the animals from each group were moved to compartment with 16°C after 21 day. Body weights, feed conversion, weight gain and feed consumption of the chicks were calculated and mortality from ascites was recorded daily. On 42 day, blood samples were collected to determine hematocrit values. End of the study it was determined that feed type has no effect on body weight, weight gain, feed consumption and feed conversion rate. However, mash feed reduced the incidence of ascites. © Asian Network for Scientific Information, 2005.Öğe Effects of high dose lead toxication on liver, kidneyse, heart, brain and blood in rabbits : An experimental study(2008) Durgut, Ramazan; Koç, Ahmet; Gönenci, Ramazan; Bal, Ramazan; Çelik, Sefa; Güzel, Murat; Altuğ, Muhammed Enes; Ateşoğlu, Emine ÖzlemThe aim of the study was to investigate effects of high dose lead (Pb) exposure on heart, blood, kidney, liver and brain in rabbits using clinical, electrocardiographical (ECG), ultrasonographical, haematological, biochemical and pathological methods. The experiments were performed on 15 male New Zealand rabbits, divided into three equal groups and were orally given 80 ppm or 160 ppm Pb for 15 days and the other group was used as control. Administration of 80 or 160 ppm lead signifi cantly increased the activities of serum aspartate aminotransferase (AST), alanin aminotransferase (ALT), lactate dehydrogenase (LDH), creatine phosphokinase (CPK) and alkaline phosphatase (ALP). Hemoglobin (HB) and hematocrit (HCT) values were signifi cantly lower in 80 and 160 ppm Pb-treated animals compared to the control animals (p<0.001). QRS complexes were wider and amplitudes of T wave were larger in treatment groups compared to contro group (p<0.05). Severe hydropic and vacuoler degenerations were seen in hepatocytes and vacuolation and degeneration of proximal tubular epithelial cells in cortex in the treatment groups histopathologically. Some neurons were severely degenerated, and severe neuron necroses were seen in cornu ammonis of both of the treatment groups. Severe mononuclear cell infi ltrations were observed in Wirchow-Robin spaces. In conclusion, deleterious effects observed in liver, kidney and blood in high doses of lead administration with some similarities to chronic oral administration of low doses.Öğe Esophageal diverticulum in a cat(2009) Börkü, Mehmet Kazım; Ural, Kerem; Kibar, Murat; Özkanlar, Yunusemre; Güzel, Murat; Cıngı, Cenker ÇağrıA 7-year-old spayed female domestic shorthair cat was presented because of post-prandial regurgitation, gasping shortly after eating, weight loss, dyspnea, and tachypnea. Six months prior to the onset of these signs the cat had received nutritional support via gastrostomy and then nasogastric tubes. A diagnosis of esophageal diverticulum was made on the basis of clinical features, contrast esophagram, and endoscopy, and was considered a complication of tube feeding. Medical therapy, including parenteral fluids, ranitidine, metoclopramide, and cisapride, and a soft, bland low-fat diet resulted in improvement in the clinical signs within 1 week. The cat was discharged and recovery was confirmed by phone call follow-up with the owner.Öğe Evaluation of the serum lipid profiles in dogs with symptomatic visceral leishmaniasis(2012) Durgut, Ramazan; Dalkılınç, Doğan; Güzel, MuratBu çalışmanın amacı doğal enfekte visseral leishmaniasisli semptom gösteren köpeklerde lipit profilindeki değişiklikleri araştırmaktır. 10 sağlıklı ve 10 L. infantum ile enfekte toplam 20 sahipli köpek bu çalışmaya dahil edildi. Bütün köpeklerin anamnez bilgileri alındı ve fiziksel muayeneleri yapıldı. Enfekte köpeklerde visseral leishmaniasisin (VL) deri lezyonları, ağırlık kaybı, konjiktivitis, alopesi, kepeklenme, tırnaklarda uzama, lenfadenopati, güçsüzlük, iştahsızlık, epistaksis semptomlarından bir veya birkaçı tespit edildi. Canin visseral leishmaniasisin (CVL) teşhisi immunofluoresens antikor testi (IFAT) ve antikor titresinin 1:128’e eşit veya üzerinde belirlenmesi ile doğrulandı. Sağlıklı köpeklerin hiç birinde klinik semptom yoktu ve leishmania antikoru tespit edilmedi. Bu çalışmada semptomatik köpeklerde serum kolesterol, çok düşük dansiteli lipopretein (VLDL) ve düşük dansiteli lipopretein (LDL) seviyelerinin kontrol grubu verileriyle karşılaştırıldığında yüksek bulundu (P<0.01). Fakat trigliserit ve yüksek dansiteli lipopretein (HDL) seviyeleri kontrol hayvanlarından daha düşük belirlendi (P<0.01). Sonuçta CVL’in serum lipit profilinde önemli değişikliklere neden olduğu belirlendi.Öğe Fecal examination of Shami goats from Damascus with respiratory syndrome(2006) Yaman, Mehmet; Gökçen, Ahmet; Güzel, MuratThis study was carried out in order to determine the prevalence of helminth species and their relation to the respiratory syndrome in Damascus goats bred in Hatay, Turkey. Fecal samples obtained from 130 Shami goats with respiratory signs including coughing, growling respiration and mucopurulent discharge were examined using the Fulleborne's salt saturated flotation, Benedek sedimentation and Baerman Wetzel methods. Helminth invasions were commonly observed in the goats. Of these goats, 68.46% were found to be infected by various helminth species. Besides this, 30% of the goats were infected with Eimeria species. The percentage of lung nematodes causing respiratory syndrome in goats was found to be 18.46. In conclusion, the goats with respiratory syndrome should also be examined for lung nematodes.Öğe Investigation of acute phase reactants and antioxidant capacity in calves infected with cryptosporidium parvum(2017) Çenesiz, Metin; Öztürk Sağk, Aliye; Dalğın, Duygu; Yarım, Gül Fatma; Çiftçi, Gülay; Özdemir, Ramazan; Güzel, Murat; Kazak, Filiz; Çenesiz, SenaKriptosporidiozis, fekal-oral yolla bulaşan bir zoonoz enfeksiyondur. Cryptosporidium parvum yaygın prevalans göstermekle birlikte, buzağılarda daha epidemik olarak seyretmektedir. Hastalık yüksek morbidite ve mortalitesine bağlı olarak, ciddi ekonomik kayıplara neden olur. Bu çalışmada, C. parvum ile enfekte buzağılara halofuginon (100 µg /kg/gün-7 gün) tedavisi uygulanmış ve bu tedavinin akut faz proteinleri ile antioksidant kapasite üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Çalışma grubu, C. parvum ile enfekte, 1-3 haftalık 10 Holstein buzağıdan oluşturulmuştur. Tedavi öncesi ve sonrası alınan kan numunelerinde, serum amiloid A (SAA), haptoglobulin (Hp), C-reaktif protein (CRP), seruloplazmin (CP), malondialdehid (MDA) seviyeleri ile süperoksid dismutaz (SOD) ve adenozin deaminaz (ADA) aktiviteleri tespit edilmiştir. Elde edilen veriler, tedavi öncesi ve sonrası SAA, CRP ve MDA seviyelerinde istatistiksel bir farklılık olmadığını, fakat tedavi sonrası Hp (P<0.001) ve CP (P<0.05) seviyeleri ile ADA (P<0.05) ve SOD (P<0.001) aktivitelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş meydana geldiğini ortaya koymuştur. Sonuç olarak, C. parvum ile enfekte buzağılarda tedavi ile ADA ve SOD aktiviteleri ile Hp ve CP seviyelerinde düşüş sağlandığı tespit edilmiştirÖğe Kangal köpeklerinde bazı biyokimyasal parametreler üzerine yaş ve cinsiyetin etkisi(2010) Çınar, Miyase; Erat, Serkan; Arıkan, Şevket; Mamak, Nuri; Oğrak, Yusuf Ziya; Güzel, MuratBu çalışma Kangal köpeklerinde bazı biyokimyasal parametreler üzerine yaş ve cinsiyetin etkilerini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışmada 40 ergin (1-10 yaş, 20 erkek ve 20 dişi) ve 32 genç (1-11 aylık, 12 erkek ve 20 dişi) olmak üzere toplam 72 sağlıklı Kangal köpeğinden alınan kan örneklerinin plazmalarında alanin aminotransferaz (ALT), ?-glutamil transpeptidaz (GGT) aktiviteleri, total kolesterol, total bilirubin, üre, total protein, albumin ve globulin düzeyleri belirlenmiştir. Ergin erkek köpeklere göre genç erkeklerde plazma total kolesterol düzeyi yüksek (p<0.05), total protein ve globulin düzeyleri ise düşük (p<0.01) bulunmuştur. Ergin dişi köpeklerde plazma GGT aktivitesi, total protein ve globulin düzeylerinin genç dişilere göre daha yüksek (p<0.05) olduğu, total kolesterol (p<0.01) ve total bilirubin (p<0.05) düzeylerinin ise düşük olduğu saptanmıştır. Cinsiyet dikkate alındığında ise, genç köpeklerde plazma GGT aktivitesi ve albumin düzeyinin, ergin köpeklerde de total protein ve albumin seviyelerinin erkek köpeklerde dişi köpeklerden daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, çalışmada elde edilen veriler, ülkemiz için genetik bir kaynak olan Kangal köpeklerinin bazı biyokimyasal parametrelerinin yaş ve cinsiyetten etkilendiğini göster- miştir. Ayrıca Kangal ırkına ait bazı biyokimyasal değerlere ait referans aralıklarının yaş ve cinsiyete göre belirlenme- siyle, hem klinisyenlere hem de Kangal köpekleriyle araştırma yapanlara katkı sağlayabileceği düşünülmektediÖğe Kronik erlikiozis'li bir köpekte renal yetmezlik olgusu(2003) Börkü, Mehmet Kazım; Güzel, Murat; Cıngı, Cenker Çağrı; Ural, Kerem; Karakurum, Mehmet ÇağrıBu olgunun materyalini anoreksi, halsizlik, kusma, polidipsi, poliüri, karın altı ve ekstremitelerde peteşi ve melana bulguları olan 4 yaşında, erkek Golden Retriver bir köpek oluşturdu. Anemnezde hastanın kene enfeksiyonuna maruz /çaldıktan sonra, halsizlik, ateş, kilo kaybı, çabuk yorulma, epistakzis şikayetleri ile bir veteriner polikliniğine götürüldüğü, burada E. canis test kiti ile erlikiozis tanısı konulduğu ve hastaya altı hafta süreyle 5mg/kg/gün dozda doksisiklin verildiği, sağaltım durdurulduktan dört hafta sonra yeniden epistakzis, letarji, kusma, aşın kilo kaybı ve genel durumda bozulma olduğu ve üç hafta süreyle sıvı sağaltımı uygulandığı öğrenildi. Hastaya A. Ü. Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Kliniğine getirildiğinde klinik, laboratuar ve ultrasonografik bulgulara dayanılarak kronik erlikiozis 'e bağlı kronik renal yetmezlik tanısı konuldu.Öğe Mast cells in the dog skin: Distribution, density, heterogeneity and influence of fixation techniques(2005) Aştı, Reşat Nuri; Kurtdede, Arif; Kurtdede, Nevin; Ergün, Emel; Güzel, MuratBu araştırma sağlıklı erişkin köpeklerde farklı deri bölgelerindeki mast hücrelerinin yerleşim yerlerini, morfolojilerini ve sayısal dağılımlarını incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmada materyal olarak 10 adet sağlıklı köpeklerin yanak, kulak kepçesi, kaburga ve but bölgelerinden alınan deri örnekleri kullanıldı. Bulgularımız, alcian blue / safranin O ile boyanmasına ve formaldehit tespitine duyarlılığına göre köpek derisinde mâst hücre heterojenitesini gösterdi. Mast hücreleri bu parametrelerin dört kombinasyonu ile tanımlandı: Formole duyarlı sadece alcian blue-pozitif granüller içeren mast hücreleri, formole dirençli sadece alcian blue-pozitif granüller içeren mast hücreleri, formole dirençli sadece safranin O-pozitif granüller içeren mast hücreleri ve formole dirençli hem safranin O-pozitif hem de alcian blue-pozitif mikst granüller içeren mast hücreleri. Toluidin blue ile boyanmış kesitlerde dört bölgede de IF AA tespitli dokuların % 10 formolle tespit edilenlere göre daha fazla mast hücresi içerdiği dikkati çekti. Bu iki tespit arasında mm2'de mast hücre sayı ortalamalarındaki farklılığın istatistiksel olarak önemli (p<0.001) olduğu saptandı. Yanak bölgesinde yüzlek ve derin dermiş katmanlarında mm2'de ortalama mast.hücre sayıları istatistiksel olara:; önemsiz (p>0.05) iken, diğer üç bölgede istatistiksel fark önemli (p<0.001) bulundu. Kulak kepçesi, kaburga ve but bölgelerinde yüzlek katmanda derin katmana göre daha fazla mast hücresi bulunduğu saptandı. Her ikrtespitte de en fazla mast hücresi kulak kepçesi derisinde gözlendi (p<0.001).Öğe Serodiagnosis of bovine neosporosis with immunocomb assay in Ankara Region(2006) Kurtdede, Arif; Küplülü, Şükrü; Ural, Kerem; Cıngı, Cenker Çağrı; Güzel, Murat; Karakurum, Mehmet Çağrı; Haydardedeoğlu, Ali EvrenSerodiagnosis of bovine neosporosis in 60 cows in Ankara was evaluated by a commercially produced solid phased immunoassay principle, immunocomb. Serum samples were taken from aborted (n=12) and non-aborted (n=48) cows in three different locations of Ankara. Six out of 12 aborted cows (50%) were seropositive by immunocomb (IC) assay indicated that neosporosis may be an important cause of abortions in this region. In conclusion, as a practical note, the IC assay was very simple, easy and quick to use for serological testing and screening of neosporosis both for large and small volume of herds.Öğe Solunum sistemi ile ilgili klinik belirtiler gösteren Şami keçilerinde (Shami Goat-Damascus) dışkı yoklaması sonuçları(2006) Yaman, Mehmet; Gökçen, Ahmet; Güzel, MuratBu araştırma, Hatay ilinde yetiştirilen Şami (Shami Goat - Damascus) keçilerinde enfeksiyona sebep olan helmint türlerini, prevalanslarını ve solunum sistemi ile ilişkilerini araştırmak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla öksürük, hırıltılı solunum ve mukopurulent burun akıntısı ile karakterize solunum sistemiyle ilgili klinik belirtiler gösteren 130 keçiden alınan dışkı örnekleri, Fulleborn'un doymuş tuzlu su flotasyon, Benedek sedimentasyon ve Baermann-Wetzel metotları ile incelenmiştir. Bu keçilerde helmint invazyonlarının oldukça yaygın olduğu gözlenmiştir. Keçilerin %68,46'sının çeşitli helmint türleri ile enfekte olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca keçilerin %30'unda Eimeria türlerine rastlanmıştır. Keçilerde solunum sistemiyle ilgili hastalık nedenlerinden biri olan akciğer kıl kurtlarına %18,46 oranında rastlanmıştır. Sonuç olarak, solunum sistemiyle ilgili klinik belirtileri bulunan keçilerin akciğer kıl kurtları yönünden de muayenelerinin yapılması gerektiği kanısına varılmıştır