Yazar "Yenidünya, Mehmet Oğuz" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adına benzemeyen bir patoloji : Piyojenik granülom(2009) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Gürel, MuratPiyojenik granülom, isminde yer alan piyojenik ifadesine bakarak enfeksiyonla ilişkili bir patoloji olarak düşünüle- bilse de gerçekte, hatırlanan veya hatırlanamayan travmaları takiben ortaya çıkan edinsel bir hemanjiyomdur. Pratikte, maling melanom ile karışabilmesi ve kanamaya yol açabilmesi nedeni ile önem taşır. Bu çalışmada 17 yıllık arşivimizde yer alan olguları geriye doğru değerlendirdik. Toplam 21 hasta sunduk. Bunların 12 tanesinde lezyon elde, 14 tanesinde baş boyun bölgesinde ve 3 tanesinde de gövde ve alt ekstremitelerde yerleşikti. Tedavide eksizyonu takiben flep ile onarım (n:3), deri grefti ile onarım (n:2), primer onarım (n:15), geriye kalan 9 olguda da bipolar koter ile koterizasyon yöntemini seçtik. Piyojenik granülom, her ne kadar genellikle boyutları küçük ve patolojik olarak iyi huylu bir tümör olsa da yerleştiği yer itibarı ile rezeksiyon sonrası oluşacak defektin onarımı ciddi rekonstrüktif teknikleri gerekli kılabilir. Büyük boyutlara ulaşmış piyojenik granülom kit-leleri daima saplıdır ve rezeksiyon mutlaka sap görülerek yapılmalıdır değilse gereksiz yere fazla sağlam doku çıkarılmış olur ki bu da rekonstrüksiyonu zorlaştırabilir. Tanınmaması halinde gereksiz yere biyopsi yapılması, kanamaları durdurmak için sütür konulması gibi işlemler yapılmakta olduğundan bu konuda yazılmış bunun gibi basit makaleleri okuyup fotoğraflarına bakılması yararlı olabilir.Öğe Alında nedbeye bağlı kaş asimetrisi ve alın flebi ile onarımı(2012) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Serin, OnurAmaç: Baş boyun bölgesindeki hareketli bir çift doku olan kaşlarımızın hiç değilse istirahat durumunda simetrik durması beklenir. Bu çalışmada, alında ortaya çıkan nedbe dokularını takiben gelişen asimetrik kaş duruşuna sahip 3 hasta sunuldu. Materyal ve Metot: Asimetrinin düzeltilmesi amacı ile kaşı tek taraflı olarak yükseltmeye zorlayan kontraktür serbestleştirildikten sonra ortaya çıkan defekt, 2 hastada aynı taraf tabanlı, 1 hastada ise karşı taraf tabanlı olarak kaldırılan orta hat alın flebi ile kapatıldı. Donör alanların primer onarıldığı hastalarımızın birinde 1, ikincisinde 2 ilave küçük düzeltme işlemi gerekli oldu. Bir hastaya tek ameliyatla yardımcı olduk. Hastalarımızın 3’ü de erkek ve 20’li yaşlarda idiler. Üçünde de alındaki nedbe dokusunun nedeni geçirilmiş tırafik kazalarıydı. Bulgular: Ameliyat sonrası bir hastanın kaşı hareket etme yeteneğine sahip iken 2 hastada sadece statik bir düzelme sağlanmış oldu. Sonuç: Orta hat alın flebi özellikle genç erkek hastalarda, alında meydana gelen nedbe dokularına bağlı asimetrik kaşın düzeltilmesinde etkin bir yöntem olabilir.Öğe Dudak yarığı onarımında dörtgen flep tekniği(2009) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Gürel, Murat; Liman, Seda; Uçak, Murat; Karakaş, Ali ÖzgürDudak yarığı sık rastlanan anomalilerden biri olmakla beraber, sıklığı değişmediği için yıllar içinde plastik cerrah başına düşen dudak yarığı vakası sayısında cerrah sayısının artmasına bakarak bir azalma olduğu söylene-bilir. Bu makalede son beş yıl içinde Ankara ve Hatay’da tedavi ettiğimiz 30 olguyu sunduk. Vakaların hemen hepsinde de genel anestezi altında çalıştık, sadece er-genlik çağında bize gelen hastalarda lokal anestezi altında çalışma şansımız oldu. Burun akıntısı ve öksürüğü olan hastaları anesteziyoloji kliniği tarafından önerilen bir haftalık medikal tedaviyi takiben ameliyata aldık. Bütün olgularda dörtgen flep tekniğini kullandık. Hastalara ait erken ve ameliyattan 1 yıl sonraya ait sonuçları sunduk. Vermiliyon, dudak ve skara ait özellikleri değerlendirdiği-mizde dörtgen flep tekniğinin güzel sonuç almak için kolay bir teknik olduğu söylenebilse de skara ait geliş-melerin sadece cerrahi tekniğe bağlı olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır.Öğe Gerçek ve potansiyel saçlı deri defektleri(2011) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Serin, Onur; Karakaş, Ali Özgür; Uçak, MuratKlinik arşivimizde arkada kalan yıllarda toplanan olgulara yeni gelen olguları da ekleyerek saçlı deri defektlerinin onarımına dair elde ettiğimiz sonuç ve tecrübeleri paylaşmayı amaçlayan bir çalışma yaptık. Saçlı deri defektlerini gerçek ve potansiyel defektler olmak üzere 2 guruba ayırarak değerlendirdik. Gerçek defektler bize geldiklerinde, etyolojik neden ne olursa olsun rekonstrüktif işleme ihtiyaç gösteren doku kayıpları olarak tanımlandı (n:5). Potansiyel defektleri ise bize geldiklerinde doku kaybı olmayan ancak sahip olunan patoloji nedeni ile eksizyonu sonrası defekte sahip olacak hastaların sorunları olarak kabul ettik(n:30). Her iki guruptaki hastalara yardımcı olmak üzere, transpozisyon flebi+deri grefti (n:4), rotasyon flebi+deri grefti(n:2), doku genişletme tekniği (n:5), sadece deri grefti(n:6), veya sadece lokal flepler (n:15), galeal skorlama(n:1), ve bir de primer onarım (n:2) tekniklerinden birini seçtik. Şu sonuçlara vardık: Saçlı deri defektleri ne kadar küçük olursa olsun ciddiye alınmalıdır. Saç içeren skalp defektlerinin onarı- mında 5-0 sütür materyalinden daha kalın bir iplik kullanma ihtiyacı doğmayacak şekilde, dokular yan yana barışık olarak getirilmelidir. Defekt alan ile donör alanın birlikte onarılabileceği yöntem sadece orta çaplı defektlerde rotasyon flepleri ile mümkün olup, defekt ne kadar küçük olursa olsun mutlaka göreceli olarak büyük bir rotasyon flebi gerekeceği unutulmamalıdır. Potansiyel defektler için doku genişletme tekniği, neoplazik patolojiler hariç mutlaka düşünülmelidir. Saçsız skalp defektlerinde periost korunmuş olduğu takdirde deri greftleri en uygun seçenek olmaya yakındır ve periostun korunmad ığı durumlarda da transpozisyon flebi+deri grefti uygun seçenek olacaktır. Galeal skorlama adı verilen yöntem kutis girata tedavisinde değerlendirilmelidir.Öğe Guillauma dupuytren'den 178 yıl sonra dupuytren hastalığı : 18 olgu eşliğinde literatürün gözden geçirilmesi(2010) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Bavli, Songül; Karakaş, Ali Özgür1989 yılı ile 2010 yılı arasında takip ve tedavi edilen 18 olgu sunuldu. Hastaların 15’i erkek, 3’ü kadın olmak üzere tüm olguların 6'sında hastalık iki yanlı idi. En sık tutulan palmar fasiya bölgesi 4. parmak rayına ait bölge oldu. Bunu 5. parmak ve 3. parmak sırası ile izledi. Hiç 2. parmak bölgesinde nodülü olup da gelen hastamız olmadı. Bütün olgularda genel anestezi (n:16) ve her zaman turnike altında çalışıldı. Sadece 2 olguda rejiyonal intravenöz anestezi tekniği kullanıldı. İki yanlı olgularda eş zamanlı olarak iki tarafı da ameliyat edilen hastalar da oldu. Bütün ameliyatlardan sonra ameliyat alanı içerisine Penrose diren yerleştirildi. Ameliyat sırasında çıkarılan tüm dokular histopatolojik değerlendirme için patoloji laboratuarına gönderildi. Eşlik eden hastalıklar ve bulgu-lar olarak hastaların 3’ünde diyabetes mellitus dikkati-mizi çekerken, diğer tür fibromatöz bulguları olan sadece 1 hastamız oldu ki onun da pilantar fibromatozisi vardı. Bize genellikle erken dönemde hastalar başvurdu. Tüm olgular arasında 30 dereceden daha fazla fleksiyon kontraktürü ile gelenlerin sayısı 3 oldu. Hastalarımızdan 3 tanesi daha önce de aynı sebeple ameliyat edilmişlerdi. Nüks olgulardan birinde ameliyat sonrası cilt fleplerinde kısmi nekroz gelişti ve defekt alan küçük olduğundan ikincil iyileşmeye bırakıldı. Ameliyat sonrası sonuçlar tatminkar oldu. Bazı olgularımızda (n:2) patolojik doku etrafında Pasini cisimciklerinin hiperplazik ve hipertrofik olduklarına da şahit olundu.Öğe İnsan başparmağı, cep telefonu ve çift başparmaklı koala(2011) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Demir, Osman OğuzDigital cep telefonları başta olmak üzere her geçen gün parmak uçlarımız ile tuşlara bastığımız aletlerle ilişkimiz artıyor. Bu aletlerin çoğu başparmağın opozisyon hareketine ihtiyaç gösterir. Başparmağın geçmişten geleceğe yönelik önemini, farklı bir bakış açısı ile değerlendirdik.Öğe Munchausen sendromu tanısında patolojik değerlendirmenin önemi(2008) Yenidünya, Mehmet Oğuz; Yenidünya, Sibel; Bayrak, Reyhan; Seven, Ergin; Ceran, CandemirMunchausen sendromunda kişi ya kendini yada bir başkasını kendi çabaları ile semptom ve bulgu verecek bir tabloya sokmaktadır. Bu şekilde kendisi veya örneğin çocuğunu hastaymış gibi göstermeyi başaran kişiler, bundan ikincil kazançlar elde etmektedirler. Semptom ve bulguların ortaya çıkması inanılmaz hikayeler içerebil-mektedir. Bizim hastamız, koluna yabancı cisim batırarak sadece kolunda yumuşak doku enfeksiyonlarına yol açmak sureti ile, sorunlu aile hayatından uzakta kalmak adına hastanelerde kalmayı tercih etmekteydi. Sunduğu-muz olgu ile Munchausen sendromu tanısı koyarken kaybedilen para ve zaman kaybına vurgu yapmak ve yapılması gerekenleri tartışmayı amaçladık. Hastamız 27 yaşında olup son iki buçuk yılını değişik hastanelerde ve çok pahalı tedaviler ile tetkiklere maruz kalarak ama kesin tanısız geçirmişti. Hastada bugüne kadar yapılmayan tek tanısal değerlendirme aracı histopatolojik muayene idi. Patolojik değerlendirme sonucunda tanı yapmacık pannikülit olarak kondu. Her ne kadar biz hastayı daha sonra pisikiyatri kıliniğine konsulte edip bazı tedaviler önerdiysek de hastanın tekrar aynı yakınmalar ile hastanelere başvurması halinde, öncelikle bizim kıliniğimizce kabulunun doğru olacağını düşünüyoruz. Böylece zaman ve para israfının önüne geçilebileceğini ümit ediyoruz.Öğe Tetik başparmak : Doğumsal, gelişimsel ve geç bir sağlık sorunu olarak(2010) Yenidünya, Mehmet Oğuz1989-2009 tarihleri arasında takip ettiğimiz 8 olguyu sunduk. Hastaları geriye doğru değerlendirdik. Değerlen-dirmeye arşiv fotoğraf kayıtlarımız esas teşkil etti. Hastalarımızdan 2’si erkek 6’sı kadın idi. İki hastada patoloji 40 yaşında ortaya çıkmıştı. Bu iki hasta da kadındı ve birisi lohusalık dönemi içindeydi. Diğer hastalardan birinin problemi doğumdan beri var olmakla beraber 9 yaşına kadar ameliyat edilmemişti. Dokuz yaşındaki bu kız çocuğunda da diğer çocuk hastalarda olduğu gibi ameliyatı genel anestezi altında yaptık. Erişkin hastalarımızda lokal anestezi altında çalıştık. Diğer çocuk hastalardan sadece bir tanesinde başpar-maktaki tetikleşme çocuk bir yaşında iken annesi tara-fından fark edilmişti ve ısrarla sormamıza rağmen anne sorunun doğumdan 1 yaşına kadar kesinlikle olmadığını söyledi. Diğer dört hastanın sorunları doğumla beraber vardı. Bir hastamızda sorun iki yanlı olarak mevcuttu. Bu yazı ile tetik başparmak patolojisinin daha çok doğumsal bir patoloji olarak dikkatimizi çekmekle beraber, süt çocuğu döneminde ve sonraki yıllarda da gelişimsel bir patoloji olarak da karşımıza çıkabileceğini vurgulamak istedik. Bebeklikten beri var olmasına rağmen 9 yaşına kadar tedavi edilmeyen olguda gözlemlediğimiz başpar-mak hipoplazisi dikkate alındığında tedavi edilmeyen olgularda gelişmeye ait sorunlar ortaya çıkabileceğine dikkat çekmek istedik.Öğe Tip-2B el yanık kontraktürlerinin tedavisi(2009) Yenidünya, Mehmet OğuzTip-2B yanık kontraktürü demek, deri dışındaki kemik, tendon, eklem, gibi dokuların da hastalıktan etkilenmiş olduğu yanık kontraktürü demektir. Elde meydana gelen derin ikinci derece ve üçüncü derece yanıklar özellikle çocukluk çağında ortaya çıktıklarında erken dönemde gerekli önlemler alınmaz ve uygun tedaviler yapılmazsa hayatın sonraki dönemlerinde çok ciddi el deformitelerine yol açabilirler. El, günlük hayatımızda bize çok yardımı olan bir organ olmak dışında sosyal bir organ olarak da dikkatimizi çeker ve deformiteleri başkalarınca da kolaylıkla fark edilir. Yanığa bağlı bir komplikasyonla şekli ve işlevi bozulan bir ele yardımcı olmak isteyen cerrahlarda ise hastalığın adı yanık olduğu için sadece deriye yönelik işlemler yapmak eğilimi vardır. Bu ise tekrarlayan ameliyatlara rağmen hastalara pek bir kazanç sağlamayan işlemler manasına gelebilir. Bu tür, yararı olmayan, boşuna yapılmış cerrahi müdahalelerden kurtulmanın ilk şartı hastalığa doğru isim koymak ve ne yapılması gerektiğine doğru karar vermektir.Bunu bilen bir cerrah tip-2B el yanık kontraktürlerine eklemlere ve kemiklere yönelik işlem yapmaksızın yardımcı olmanın mümkün olamayacağını bilir. Bu makalede, bir ayak yanık kont-raktürünü de içeren 10 olgu eşliğinde bu konu ele alındı. Hastalara osteotomi, artrodez, eklem protezi ve gerektiğinde örtücü doku nakli ile yapıldı. Burada sunulan hastaların bazılarına bizden önce başvurdukları bazı hastanelerde tedavi amaçlı amputasyon bile önerilmişti. Yanık kontraktürlü bir el eğer median, ulnar ve radiyal sinire bağlı hissetme özelliklerini yitirmemişse amputasyon kararı vermek doğru değildir ve hastalar tarafından da deformite ne kadar acayip olursa olsun kabul görmemektedir. Burada sunulan hastaların en küçüğü 3 yaşında en büyüğü de 33 yaşındadır. Yanık kontraktürünün yaşı dikkate alındığında ise bu rakamların 1 ile 31 olarak değiştiğini gördük. Elde edilen sonuçlar hem hasta hem de cerrah için memnuniyet vericidir.