Yazar "İlhan, Nilüfer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anterior lens capsule rupture and traumatic cataract due to blunt ocular trauma(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Çoşkun, Mesut; Ayıntap, Emra; Tuzcu, Esra; Keskin, Uğurcan; Öksüz, HüseyinSağ gözüne plastik bir oyuncak çarpan 16 yaşında kadın travmadan iki gün sonra görme kaybı şikayeti ile göz kliniğine başvurdu. En iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK) sağ gözde el hareketi idi. Biyomikroskopik muayenesinde lens ön kapsül rüptürü ile birlikte hafif şişmiş travmatik katarakt ve ön kamarada hafif bir inflamasyon mevcuttu. Göz içi basıncı 16 mmHg idi. Gözün arka segment ultrasonografisi normaldi. Şeffaf korneal insizyondan simcoe kanül kullanılmasını takiben katlanabilir, akrilik, arka kamara göz içi lens (GİL) implantasyonu ameliyatı yapıldı. Ameliyattan bir ay sonra sağ gözünde EİDGK 20/20 idi. Künt göz travması gençlerde nadiren ön kapsül rüptürü ve travmatik katarakta yol açabilir. Bu komplikasyon nadir olmakla birlikte göz muayene ve cerrahisi titizlikle yapılmalıdır. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 477-8)Öğe Bir hekimde çalışma koşullarına bağlı aynı anda gelişen bilateral santral seröz koryoretinopati(2014) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; Adıbelli, Fatih; İlhan, Nilüfer; Tuzcu, EsraKırk yaşında mesleği doktorluk olan hasta, her iki gözde hafif derecede görme azalması ve baktığı nesneleri karanlık görme şikayetiyle başvurdu. Her iki gözde görme keskinliği 9/10 seviyesindeydi ve tashihle artış göstermedi. Göz içi basıncı her iki gözde 14mmHg olarak ölçüldü. Bilateral ön segment muayenesi doğal, fundus muayenesinde her iki gözde fovea refle kaybı vardı. Maküler bölgede seröz dekolman gözlenmedi. Optik koherans tomografi (OKT)’de sığ bir santral seröz koryo- retinopati (SSKR) gözlendi. Sistemik bir hastalığı mevcut değildi. Ancak bir ay önce yeni geçtikleri ?aile hekimliği sistemi ? nedeniyle bir hayli stresli olduğunu söyledi. Hastaya iş ortamından bir süre uzaklaşması önerildi ve herhangi bir tıbbi te- davi verilmedi. İki ay sonra hastanın şikayetleri tamamen düzeldi. Retina tabakalarındaki iyileşme OKT ile görüntülendi.Öğe Changes of optical quality after blinking(Duzce University Medical School, 2014) Tuzcu, Esra Ayhan; Kılıç, Kuddusi; Özkırış, Abdullah; Erşekerci, Tülay Karacan; İlhan, NilüferPurpose: To investigate changes in the optical quality of normal eyes associated with blinking. Methods: Between the ages of 18-46 (30.43 ± 9:54), ranging from 60 healthy subjects (28 male, 32 female) were included in the study. Process postblink aberration measurements of the patients after 1 second (group 1) and 10 seconds (group 2) were made with Nidek-OPD SCAN. Results: Between group 1 and group 2, no significant difference was detected in the high-order and spherical aberrations (p>0.05). Conclusion: A layer of tear film in normal subjects remained stable up to 10 seconds ensures that the optical quality is good. © 2012 Düzce Medical Journal.Öğe Çoklu kraniyal sinir tutulumu ile seyreden kafa tabanı ve orbita duvar fraktürlü bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Parlakfikirler, Nihan; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraTravma sonrası kafa tabanı kırıkları kraniyal sinir felçlerine neden olabilmektedir. Kafa tabanı kırıklarında mortalite ve morbidite oranları yüksektir. Bu olgular multidisipliner bir şekilde değerlendirilip tedavi şekline karar verilmelidir. Bu yazıda, ezilme şeklinde kafa travması sonrası kafa tabanı ve orbita kemik kırıklarının yol açtığı sağ abdu-sens, sağ fasiyal sinir felçli ve sol optik nöropatili bir olgu sunuldu.Öğe Diabetik maküler ödemde subtenon triamsinolon ile kombine fokal lazer fotokoagülasyonun etkinliğinin değerlendirilmesi(2012) İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; İlhan, Nilüfer; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Tuzcu, Esra; Öksüz, HüseyinAmaç: Bu çalışmanın amacı subtenon triamsinolon (ST) enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun diyabetik maküler ödem (DMÖ)’de etkinlik ve güvenilirliğinin araştırılmasıdır. Gereç ve yöntem: Diyabetik maküler ödem olan ve fokal lazer fotokoagülasyon ile birlikte 40 mg ST enjeksiyonu yapılan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. On yedi hastanın 17 gözü çalışma kapsamına alındı. Tüm hastalara tedavi öncesi tam bir oftalmolojik muayene yapıldı. Tedavi sonrası 1. hafta, 1. ay ve daha sonra 3 aylık dönemlerde kontrole çağrıldı. Tedavinin etkinliği ST enjeksiyonundan sonraki 1. ay ve ardından 3 aylık dönemlerde görme keskinliği ve flöresein anjiyografi (FA) ile değerlendirildi. İstatistik analizde tekrarlı ölçümlerde ANOVA testi kullanıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 61,5±8,7 yıl idi. Görme keskinliği enjeksiyon öncesi 0.22±0.13 iken 1. ayda 0.39±0.15, 3. ayda 0.36±0.18, 6. ayda 0.33±0.15 ve 12. ayda 0.34±0.16 oldu. Tüm takip muayenelerindeki ortalama görme keskinlikleri enjeksiyon öncesi ile karşılaştırıldığında aradaki fark anlamlı idi (p ?0.05). Son muayenede görme keskinliği 13 (%76,4) hastada arttı, 3’ünde (%17,6) aynı kaldı ve 1’inde (%5,8) azaldı. Sonuç: Diyabetik maküler ödemi olan hastaların tedavisinde subtenon 40 mg triamsinolon enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun güvenli ve yararlı olduğu düşünüldü.Öğe İleri evre glokomlu olgularda geniş alan mitomisin C uygulamalı trabekülektomi sonuçlarımız(2013) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Kahraman, HilalAmaç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef göziçi basıncı (GİB) sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda geniş alan Mitomisin-C (MMC) uygulamalı trabekülektomi sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan ileri evre glokomu olan 35 hastanın 41 gözü dahil edilmiştir. Geniş alan MMC uygulaması 0,2 mg/ml konsantrasyonda 2 dk süre ile uygulanmıştır. Ortalama izlem süresi 28 aydır (24-36). Olguların hepsi maksimum 3’lü tedaviye rağmen GİB 21 mmHg altına düşmeyen ileri derecede glokomu olan hastalardır. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 35 hastanın 19’u erkek 16’sı kadın idi ve yaş ortalaması 52,5±1,8 yıl (45-73) olarak bulundu. Opere edilen gözlerin 27’si primer açık açılı glokom, 11’i psödoeksfolyatif glokom, 3’ü açı kapanması glokomu idi. 5 (%12,1) gözde erken dönem hipotoni gelişmiştir. Hipotoni gelişen 2 göze ek sütür konulmuştur. İki göz sıkı bandaj kapama ile tedavi edilmiştir. Koroid effüzyonu gelişen 1 göze ek operasyonla sütür eklenmiştir. Dört gözde katarakt gelişmiştir. 3 gözde kistik bleb (%7,3) görülmüş iğneleme ile tedavi edilmiştir. On gözde (%24,4) ince avasküler bleb gelişmiştir. Diğer gözlerde (%68,3) ince diffüz ve fonksiyonel bleb izlenmiştir. Hedeflenen GİB 15mmHg olarak değerlendirildiğinde gözlerin 36’sında (%87,8) hedeflenen GİB değerine ulaşılmıştır Sonuç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef GİB sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda, geniş alan MMC uygulamalı trabekülektomi yönteminin etkili bir seçenek olabileceği düşünüldü.Öğe İntravitreal ranibizumab enjeksiyonunun göz içi basıncına etkisi(2014) Ayhan Tuzcu, Esra; Kahraman, Hilal; İlhan, Nilüfer; Dağlıoğlu, Mutlu; Coskun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, EmreAmaç: Vasküler endotelyal büyüme faktör inhibitörü ranibizumabın göz içi basıncına etkisini incelemek.Gereç ve Yöntem: Eksüdatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu nedeniyle intravitreal ranibizumab enjeksiyon tedavisi alan 56 olgunun 61 gözü retrospektif olarak incelendi. Olguların enjeksiyondan sonra 1. gün, 1. ay, 3. ay ve 6. aydaki göz içi basınç değişimleri değerlendirildi. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 72.6±7.5 idi. İntravitreal ranibizumab enjeksiyonu 61 göze uygulandı. Olguların takip süresi 6 aydı. Enjeksiyondan sonraki 1. günde olguların göz içi basınçları <21 mmHg, 1. ayda bir olguda >21 mmHg, 3. ayda bir olguda > 21 mmHg idi. Olguların enjeksiyon öncesi ile 1. gün, 1, 3 ve 6. ayda ölçülen ortalama göz içi basınç değerleri karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlı bir değişiklik olmadığı tespit edildi (p>0.05). Sonuç: Eksudatif yaşa bağlı maküla dejenerasyonu nedeniyle intravitreal ranibizumab enjeksiyonu göz içi basıncına etkisi olmamakla birlikte bazı olgularda göz içi basınç artışına neden olmaktadır.Öğe Kronik böbrek yetmezliği olan bir hastada bilateral dev maküla deliği(2014) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Adıbelli, Fatih; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, EsraOndört yıldır kronik böbrek yetmezliği (KBY) olan 25 yaşındaki erkek hasta 8 yıl önce her iki gözden katarakt cerrahisi geçirdiğini ifade etti. Ameliyattan bir yıl sonra bir hemodiyaliz seansında her iki gözde görmesinin azaldığını ifade etti. Yapılan oftalmolojik muayenede iki taraflı dev maküla deliği saptandı. Olgumuzun KBY hastası olması ve dev maküla de- liğinin bilateral özellik taşıması literatürde sık görülmeyen bir durumdur. Bu denli büyük boyuttaki iki taraflı dev maküla deliği olgusunu sunmayı amaçladık.Öğe Nadir bir hipopiyonlu üveit nedeni : ülseratif kolit(2016) Karacan Erşekerci, Tülay; İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, EsraÜlseratif kolit ve Crohn hastalarında yüksek oranda oküler komplikasyonlar görülebilmektedir. Oküler komplikasyonlar blefarit, konjonktivit, marjinal keratit, kornea ülseri, episklerit, iridosiklit şeklinde ön segmentte görülebileceği gibi, daha nadir olarak panüveit, koroid infiltrasyonu, santral seröz koroidopati, retina vasküliti, retina arter ve ven tıkanıklığı, optik nörit, nöroretinit ve orbital enflamatuvar hastalıklargibi arka segmentte de görülebilir. Üveit en sık rastlanan oküler komplikasyon olmakla birlikte bilateral hipopiyonlu üveit oldukça nadirdir. Buyazıda bilateral hipopiyonlu üveit gelişen ülseratif kolitli bir olgu sunuldu.Öğe Oküler semptomlarla prezente olan nazofarinks karsinomlu bir olgu(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; Atçı, Nesrin; Dağlıoğlu, Mutlu CihanOtuz yedi yaşında kadın hasta sağ gözde görme azlığı ve kızarıklık şikayetleri ile kliniği- mize başvurdu. Total oftalmopleji, lagoftalmi, ptozis ve ekzoftalmus mevcuttu. Görme keskin- liği el hareketleri düzeyinde olup biyomikroskopik muayenede sağ gözde siliyer enjeksiyon ve korneal ülser mevcuttu. Bilgisayarlı tomografide (BT) sağ nazal pasajı, sağ etmoid ve sfenoid sinüsü doldurarak orta kranyal fossaya uzanan infiltratif kitle lezyonu saptandı. Kitleden ya- pılan intranazal endoskopik biyopsinin nazofarinks karsinomu (NFCA) olarak sonuçlanması üzerine hasta inoperabl kabul edilerek kemo-radyoterapi olanakları olan bir merkeze sevk edildi. NFCA’lı hastalarda en sık görülen semptomlar boyunda kitle, burun tıkanıklığı, burun akıntısı, burun kanaması ve işitme kaybıdır. Görme kaybı, lagoftalmi, ptozis, ekzoftalmus gibi oküler semptomlarla gelen hastalarda ayırıcı tanıda nazofarengeal kitleler unutulmamalı, rad- yolojik görüntüleme yöntemlerine başvurularak etyoloji araştırılmalıdır.Öğe Olası Oküler Histoplazmozis sendromuna bağlı koroidal neovasküler membranın intravitreal bevacizumab ile tedavisi(2015) Parlakfikirer, Nihan; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, ÖzgürOküler histoplazmozis genç erişkinlerde ağır görme kaybına yol açabilen bir hastalıktır. Çok sayıda koryoretinal lezyonlar, peripapiller atrofi ve koroidal neovasküler membrana (KNVM) bağlı makülopatisi olan genç hastalarda olası oküler histoplazmozis sendromu (OOHS) akılda tutulmalıdır. Bu yazıda OOHS'a bağlı nüks KNVM gelişen bir hastanın tek doz intravitreal bevacizumab ile tedavisi sunulmuştur.Öğe Pterjiyum cerrahisinde limbal konjunktival otogreft nakli ve amniyotik membran transplantasyonu yöntemlerinin karşılaştırılması(2013) Karacan Erşekerci, Tülay; Kılıç, Raşit; Topaktaş, Duygu; Arifoğlu, Hasan Basri; İlhan, Nilüfer; İlhan, ÖzgürAmaç: Primer pterjiyum cerrahisinde limbal konjunktival otogreft nakli ve amniyotik mem- bran transplantasyonu yöntemlerinin sonuçlarının karşılaştırılması Gereç ve Yöntem: Primer pterjiyum tanısı alan 50 hastanın 51 gözü çalışmaya dahil edil- di. Hastalar rastgele seçilmek üzere 31 göze limbal konjunktival otogreft nakli, 20 göze amni- yotik membran transplantasyonu yapıldı. Hastaların postoperatif 1. gün, 1. hafta, 2. hafta ve 4. haftalarda ve sonrasında 3 aylık sürelerle takipleri yapıldı. Bulgular: Limbal konjunktival otogreft nakli uygulanan 31 gözden 4’ünde (%12.9), amni- yotik membran transplantasyonu yapılan 20 gözden 2’sinde (%10) nüks gelişti. İki grup ara- sındaki bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0,05). Pterjiyum cerrahisi sonrasın- da nüksler konjunktival otogreft naklinde ortalama 5.5 ay, amniyon membran transplantasyo- nu yapılan gözlerde ortalama 7.5 ay sonra görüldü. Limbal konjunktival otogreft uygulanan 31 gözden birinde piyojenik konjunktival granülom, bir hastada korneal dellen gelişti. Amniyon membran grubunda iki nüks dışında herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Sonuçlar: Çalışmada amniyon membran greftinin rekürrensi azaltmakta limbal konjonkti- val otogrefti kadar etkili olduğu görülmüş olup pterjiyum cerrahisine alternatif olabilir.Öğe Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküler ödem tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid ve intravitreal bevacizumabın karşılaştırılması(2013) İlhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, UğurcanAmaç: Retina ven dal tıkanıklığına (RVDT) bağlı oluşan maküla ödemi tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid (STA) ve intravitreal bevacizumab (İVB) enjeksiyonlarının etkinliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada RVDT’ye bağlı maküla ödemi gelişen 41 hastanın 41 gözü çalışmaya dahil edildi. Subtenon triamsinolon asetonid yapılan 21 olgu ve İVB yapılan 20 olgunun kart bilgileri geriye dönük incelendi. Hastaların tedavi öncesi ve 1. 3. ve 6. ayda en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), (logMAR), göz içi basınçları ve optik koherens tomografi ile saptanan merkezi fovea kalınlığı (MFK) kaydedildi. Bulgular: Triamsinolon grubunda hastaların enjeksiyon öncesi ortalama EİDGK ve MFK değerleri sırasıyla 0.94±0.42 logMAR ve 552±70 ?m idi. Bevacizumab grubunda bu değerler 0.98±0.50 logMAR ve 541±94 ?m idi. Altıncı ayda triamsino- lon grubunda ortalama EİDGK ve MFK sırasıyla 0.57±0.35 logMAR ve 342±34 ?m iken bevacizumab grubunda 0.41±0.23 logMAR ve 289±15?m idi. Gruplar arasında tüm takiplerde ortalama EİDGK açısından fark saptanmazken, 3. ve 6. aylarda ortalama MFK açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0.05). Triamsinolon grubunda 5 (%23.8) olguda enjek- siyon sonrası göz içi basıncı (GİB) 24 mmHg’nin üzerinde saptandı. Bevacizumab grubunda herhangi bir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküla ödeminde STA ve İVB uygulamalarının görsel başarısı benzerdir. En- jeksiyon sonrası GİB artışı STA kullanımını sınırlamaktadır. İVB’nin STA’ya göre maküla ödemini azaltmada daha etkili olduğu gözükmektedir.Öğe Retinal arter dal tıkanıklığında hiperbarik oksijen tedavisi(2015) İlhan, Nilüfer; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Keskin, UğurcanRetinal arter dal tıkanıklığı (RADT) gelişen bir olguda hiperbarik oksijen (HBO) tedavisi ile görmenin tama çıktığı bir olgunun sunulması amaçlandı. Elli yaşında bayan hasta dört saat önce gelişen sağ gözde ani görme kaybı ile kliniğimize başvurdu. Görme keskinliği iki metreden parmak sayma seviyesindeydi. Fundus muayenesinde RADT'ye bağlı retina alt kadranda yaygın solukluk ve ödem mevcuttu. Oküler masaj, göz içi basıncını düşürücü ilaç tedavileri ve ardından ön kamara parasentezi yapıldı. Hasta ilki 24 saat içinde olmak üzere toplam 20 seans HBO tedavisi aldı. Hastanın sistemik bir hastalığı ve sigara öyküsü yoktu. Yapılan hematolojik ve kardiyolojik araştırma sonucunda herhangi bir hastalık saptanmadı. Olgunun üçüncü ayda görme keskinliğinin tam olduğu saptandı. Üst yarıda görme alanı defekti olmakla birlikte retina solukluğu tama yakın düzeldi. RADT'de göz içi basıncını düşürücü tedaviler ve erken HBO tedavisi final görme keskinliğini olumlu yönde etkileyebilirÖğe Romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastalarında göz bulgularının değerlendirilmesi(2014) Yağız, Abdullah Erman; Üstün, Nilgül; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Güler, Hayal; Turhanoğlu, Ayşe DicleAmaç: Romatoid artrit ve ankilozan spondilitte eklem bulguları dışında göz tutulumları da görülebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, romatoid artrit ve ankilozan spondilit hastaları arasında göz tutulumu sıklığını, tipini belirlemek ve hastalık aktiviteleri ile arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Metaryal ve metod: Çalışmamıza 37 romatoid artritli ve 47 ankilozan spondilitli hasta alınmıştır. Hastalarda tam kan sayımı, biyokimyasal parametreler, eritrosit sedimentasyon hızı, C-reaktif protein düzeylerine bakılmıştır. Hastalık aktivitesi romatoid artritli hastalarda hastalık aktivite skoru 28, ankilozan spondilitli hastalarda ise bath ankilozan spondilit hastalık aktivite indeksi ile değerlendirilmiştir. Ankilozan spondilitli hastaların spinal hareket durumlarını belirlemede bath ankilozan spondilit metroloji indeksi kullanılmıştır. Tüm hastalara ayrıntılı göz muayenesi göz kliniğinde aynı hekim tarafından yapılmıştır. Bulgular: Çalışmamızda romatoid artritli hastaların %35.1'inde kuru göz, %13.5'unda punktat keratit, %8.1'inde arka subkapsüler katarakt saptanmıştır. Romatoid artritli hastalarda kuru göz ile yaş, hastalık süresi, hastalık aktivite skoru, eritrosit sedimentasyon hızı, ve C-reaktif protein değerleri arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Ankilozan sponilit hastalarının %19.1'inde göz kuruluğu, %17.1'inde glokom, %10.6'ınde üveit, %6.4'ünde subkapsüler katarakt saptanmıştır. Ankilozan spondilitli üveiti olan hastaların hastalık süresinin olmayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlenmiştir (p= 0.036). Ancak üveiti olan hastalarla olmayanlar arasında yaş, hastalık aktivite indeksi, metroloji indeksi, eritrosit sedimentasyon hızı ve C-reaktif protein değerleri arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0.05). Sonuç: Bu çalışmada sonuç olarak, romatoid artritli ve ankilozan spondilit hastalarında kuru göz en sık rastlanan göz bulgusudur. Ankilozan spondilitli hastalarda üveit ile hastalık süresi arasında anlamlı ilişki saptanmıştır. Ancak hastalık aktivite göstergeleriyle romatoid artritli hastalarda kuru göz, ankilozan spondilitli hastalarda üveit arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.Öğe Terson sendromu : Olgu sunumu(2012) İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emra; Keskin, Uğurcan; Semiz, Halil; Öksüz, Hüseyin; İlhan, Nilüferİntrakraniyal hemorajilere (subaraknoid ve/veya subdural) eşlik eden vitreus hemorajisi Terson Sendromu olarak adlandırılmaktadırSendrom genellikle subaraknoid hemoraji sonrası görme azlığı ile ortaya çıkan nadir bir klinik durumdur. Bu çalışmada Terson sendromu nedeniyle pars plana vitrektomi uygulanan bir olgu sunulmuştur. Olgunun ameliyat öncesi 0,1 olan görme keskinliğameliyattan sonra birinci ayda 0,7’ye ulaştı. Ameliyatta ve daha sonraki takiplerde herhangi bir komplikasyon gözlenmedi. (Turk Ophthalmol 2012; 42: 400-2)Öğe Vitiligolu hastalarda retina pigment epitel kalınlığının optik koherans tomografi ile analizi(2015) İlhan, Nilüfer; Rifaioğlu, Emine Nur; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; Kahraman, HilalAmaç: Vitiligolu erişkin bireylerde eşlik eden göz bulgularının araştırılması ve optik koherans tomografi (OKT) ile retina pigment epitel (RPE) kalınlığı analizi. Gereç ve Yöntem: Vitiligolu 30 hasta ve sağlıklı 39 bireyin dahil edildiği çalışma prospektif olarak yürütüldü. Katılımcılar detaylı bir göz muayenesine tabi tutuldu, ayrıca OKT ile RPE kalınlık ölçümleri yapıldı.Bulgular: Vitiligolu hastaların yaş ortalaması 37,5±15,5 (18-62 yıl), kontrol grubunun yaş ortalaması ise 38,6±11,0 (21-61 yıl) idi. Vitiligo grubunun %40'ında perioküler vitiligo lezyonları, %20'sinde poliozis, %16,7'sinde iris atrofisi, %3,3'ünde makülada hipopigmente lezyon saptandı.Vitiligolu hastaların ve kontrol grubunun RPE kalınlık ortalamaları sırasıyla 63,3±3,0 µm ve 64,3±1,7 µm idi. Gruplar arasında RPE kalınlık ortalamaları açısından istatistiksel olarak fark saptanmadı (p=0,07). Perioküler vitiligo lezyonları olan ve olmayan hastaların RPE kalınlık ortalamaları sırasıyla 63,0±3,1 µm ve 65,0±2,4 µm idi. Perioküler tutulumu olanlar ve olmayanlar arasında RPE kalınlık ortalamaları açısından istatistiksel olarakfark saptanmadı (p=0,06).Sonuç: Vitiligoda perioküler cilt lezyonları ve poliozis sık görülmekle birlikte iris ve retinada hipopigmente lezyonlar da görülebilmektedir. Vitiligoher ne kadar pigment miktarını etkilese de, RPE hücrelerinin kalınlığını etkilememektedir.