Yazar "Şen, Nihat" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assessment of aortic elasticity and its relation with left ventricular filling and diastolic parameters by transthoracic and transesophageal echocardiography(2013) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akçay, Adnan Burak; Şen, NihatAmaç: Aort boyutlar ve elastik özelliklerini transtorasik ekokardiyografi (TTE) ve transözofageal ekokardiyografi (TEE) ile karşılaştıran sınırlı veri vardır. Bu nedenle, TTE ve TEE elde edilen aort boyutlar ve aortik elastik indekslerinin karşılaştırmanın yanı sıra bunların sol ventrikül (LV) dolum ve diyastolik parametreleri ile ilişkisini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Çalışmaya kırk iki hasta dahil edildi. Tüm hastaların TTE ve TEE kayıtlarından aort boyutları ve ilgili elastikiyet parametreleri, sol ventrikül dolum ve diyastolik parametreleri, sol atriyal volüm indeksi (LAVİ), sol ventrikül kütle i n- deksi hesaplandı. TTE ve TEE elde edilen aort elastikiyeti indeksleri ve sol ventrikül dolum ve diyastolik parametreleri için korelasyon analizi yapıldı. Bulgular: TTE ve TEE ile elde edilen aort boyutları ve elastikiyeti indeksleri arasında anlamlı bir fark yoktu. Korelasyon analizinde yaş, E / A, E / E`ve LAVİ hem TTE hem de TEE ile edilen aort elastikiyeti indeksleri ile anlamlı derecede ilişkili iken, sol ventrikül kitle indeksi sadece TEE ile elde edilen aort elastikiyeti indeksleri ile ilişkili saptandı. Sonuç: TTE ile karşılaştırıldığında, TEE elde edilen aortik elastik özellikleri sol ventrikül dolum ve diyastolik parame treleri ile daha yakından ilişkili bulunmuştur. Buna ek olarak, TEE ve TTE ile elde edilen aort fonksiyon indeksleri iyi gözlemci içi ve gözlemciler arası değişkenliği ile benzerdir.Öğe Clinical and morphological evaluation of coronary bifurcation lesions(2013) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akçay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Aksakal, EnbiyaAmaç: Koroner bifurkasyon lezyonlarının anatomik ve morfolojik özelliklerini araştırmayı amaçladık. Çalışma planı: Çalışmaya koroner anjiyografi yapılan 542 stabil hasta alındı. Bifurkasyon lezyonları en az 2.5 mm çaplı ve en az %50 darlık olan ana dal ve yan dal lezyonları olarak tanımlandı. Bu ölçütler kullanılarak, bifurkasyon lezyonlarının varlığı ve sayısı, bu lezyonların bulunduğu damarlar, Medina sınıflandırmasına göre lezyonun tipi ve bifurkasyon lezyonunun açısı belirlendi. Bulgular: Bifurkasyon tanımına göre hastaların %19.3’ünde (n=105) bifurkasyon lezyonu vardı. Bunların %77’sinde, bifurkasyon açısı 70°’nin altında idi. Tüm lezyonların yaklaşık %37’si Medina 1.1.1 sınıflandırması ile uyumlu idi. Tüm bifurkasyon lezyonlarının yaklaşık %56’sı sol ön inen arter (LAD), %25.4’ü sirkumfleks arter (Cx) ve %12.5’i sağ koro- ner arter (RCA) bölgesinde idi. Medina 1.1.1 tip lezyonlar en sık LAD ve RCA’da gözlenirken en az Cx ve sol ana koro- ner bölgesinde saptandı. Diyabet bifurkasyon lezyonu olan hastalarda olmayanlara göre anlamlı olarak yüksek sıklıkta saptandı. Sonuç: Bifurkasyon lezyonları koroner anjiyografi pratiğinde sıkça gözlenmektedir. Bunların anjiyografik özellikleri ve bu lezyonların klinik durumla ile ilişkisi uygun girişimsel tedavinin seçiminde çok önemli olabilir.Öğe An epidemiological study to evaluate the use of vitamin K antagonists and new oral anticoagulants among non-valvular atrial fibrillation patients in Turkey- AFTER*-2 study design(2015) Ertaş, Faruk; Kaya, Hasan; Yıldız, Abdulkadir; Davutoğlu, Vedat; Kiriş, Abdulkadir; Çil, Habib; Yüksel, Murat; Acet, Halit; Alan, Sait; Toprak, Nizamettin; Dinç, Lale; Kafes, Habibe; Avcı, Anıl; Calapkorur, Bekir; Ertaş, Gökhan; Gül, Mehmet; Kahraman Ay, Nuray; Bulur, Serkan; Durukan, Mine; Eren, Murat; İlhan, İbrahim; Küçük, Murathan; Özpelit, Ebru; Şimşek, Hakkı; Uçar, Mehmet; Yıldız, Ahmet; Şahin, Yıldıray; Ayhan, Erkan; Çağlayan, Emre; Güngör, Hasan; Özyurtlu, Ferhat; Şen, Nihat; Vatan, Bülent; Vatansever, Fahriye; Kobat, Mehmet Ali; Temiz, Ahmet; Taylan, Gökay; Dönmez, İbrahim; Erkuş, Emre; Söylemez, Selami; Zengin, Halit; Gündüz, Mahmut; Tuncez, Abdullah; Karavelioğlu, Yusuf; Gökdeniz, Tayyar; Koza, Yavuzer; Aktop, Ziyeddin; Katlandur, Hüseyin; Özer Karaca, PelinAmaç: Atriyum fibrilasyonu (AF) önlenebilir iskemik inmenin en sık nedenlerinden biri olup artmış kardiyovasküler morbidite ve mortaliteyle ilişkilidir. Ülkemizde yeni oral antikoagülan kullanım sıklığı, vitamin K antagonisti kullanan hastalarda Uluslararası Düzeltme Oranı’nın (INR) etkin düzeyde kalma oranı ve AF tedavi yönetimi ile ilgili büyük bir çalışma mevcut değildir. Bu çok merkezli çalışmada amacımız nonvalvüler AF hastalarında epidemiyolojik verilerin analizi, takibi ve değerlendirilmesidir. Çalışma planı: Kırk iki merkezden elektrokardiyografisinde en az bir defa AF atağı tespit edilmiş ardışık 4100 erişkin hasta çalışmaya alınacaktır. Romatizmal mitral darlığı ve protez kapak hastalığı olan AF hastaları çalışmaya alınmayacaktır. Hastalar birinci yılın sonunda majör kardiyak sonlanım noktaları (ölüm, geçici iskemik atak, inme, sistemik tromboembolizm, majör kanama ve hastane yatışı) açısından değerlendirilecektir. Bulgular: İlk sonuçlar Haziran 2015 yılında bekleniyor. Majör kardiyak sonlanım noktaları açısından veriler Ocak 2016’da elde edilecektir. Sonuç: AFTER-2 çalışması ile ülkemizdeki non-valvüler AF hastalarının oral antikoagülan tedavi kullanım sıklığı ve çeşidi, varfarin alan hastalarda etkin INR düzeylerinde kalma oranı ve benimsenen tedavi yönetimi belirlenecektir. Ayrıca, ülkemizde AF’li hastalarda majör istenmeyen olay sıklığı ve bu olayların bağımsız belirteçleri de ortaya çıkarılacaktır (AFTER-2 Study ClinicalTrials.gov number, NCT02354456). Anahtar Kelimeler: Antikoagülan ilaç; atriyum fibrilasyonu/epidemiyoloji; ilaç kullanımı; elektrokardiyografi; uluslararası düzeltme oranı; varfarin.Öğe Kardiyak sendrom X'de eritrosit dağılım genişliği (R DW) ile Hs-CRP seviyelerinin incelenmesi(2013) Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Kurt, Mustafa; Büyükkaya, Şule; Karakaş, Esra; Akçay, Adnan Burak; Şen, NihatAmaç: Kardiyak Sendrom X(KSX), angina pektoris ve objektif iskemi bulgularına rağmen normal koroner arterlerin saptandığı bir tablodur. KSX’ in patogenezinde inflamasyonun rol oynadığı bulunmuştur. Eritrosit dağılım genişliği (RDW), dolaşımdaki eritrositlerin büyüklüğünü gösteren bir indeks olmasının yanında, son çalışmalarda inflamasyonu gösteren bir parametre olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Biz bu çalışmada KSX olan hastalarda inflamasyon ile RDW arasındaki ilişkiyi araştırdık. Yöntem: Bu çalışmaya iskemik bulguların saptandığı koroner anjiyografisi normal olan 35 KSX hastası (KSX grubu), ciddi koroner arter hastalığı bulunan 35 hasta (KAH grubu) ve 34 kontrol hastası alındı. Her üç gruptan RDW ve hs -CRP çalışıldı . Bulgular : KSX grubunda RDW değerleri kontrol grubuna göre artmış bulundu (13.9 ± 1.2 vs 12.9 ±0.7, p < 0.001). Ancak KSX grubu ile KAH grubu arasında fark bulunmadı (13.9 ± 1.2 vs. 14,1 ± 1,1, p: 0. 63). Aynı şekilde KSX ile KAH grubu arasında hs-CRP değerleri arasında fark yoktu(1.03 ± 0.5 vs. 1.05 ± 0.5, p: 0.92). Kontrol grubu nda hs-CRP düzeyi KSX ve KAH grubuna göre anlamlı bir şeki l de düşük bulundu. RDW ile hs- CRP arasında pozitif korelasyon olduğu bulu n du(r=0.24, p: 0.014). Sonuç : RDW, klinikte uzun süredir bilinen ancak inflamatuvar marker olarak yeni kullanılan bir parametre olup KSX olan hasta larda yükselmektedir.Öğe Koroner arter ektazisinde serum pentraksin-3 seviyelerinin incelenmesi(2013) Kurt, Mustafa; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyup; Büyükkaya, Şule; Karakaş, Esra; Motor, Sedat; Akçay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Yalçın, FatihGiriş: Koroner arter ektazisi, koroner arterlerin tamamının veya bir bölümünün arterin normal kısmındaki çapına göre 1.5 kat veya daha fazla olmasıyla karakterize durum olup patofi zyolojisinde infl amasyon, nörohormonal aktivite ve ateroskleroz sorumlu tutulmaktadır. Koroner arter ektazisiyle infl amatuvar belirteçlerin ilişkisini gösteren çalışmalar mevcuttur, ancak koroner arter ektazisinin yeni tanımlanan bir infl amatuvar belirteç olan pentraksin-3 (PTX-3) ile ilişkisi konusunda yeterli veri yoktur. Bu çalışmamızda koroner arter ektazisi hastalarında serum PTX-3 ve yüksek duyarlı (high sensitive) C-reaktif protein (hs-CRP) seviyeleri arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladık.Hastalar ve Yöntem: Bu çalışmaya anjinal semptomları ve pozitif iskemi bulguları olduğu için koroner anjiyografi yapılan 66 hasta ve 32 kontrol hastası dahil edilmiştir. Hastalar koroner arter hastalığı grubu (n= 32) ve koroner arter ektazisi grubuna ayrılmıştır (n= 34). Serum PTX-3 ve hs-CRP seviyeleri ölçülmüştür.Bulgular: Koroner arter ektazisi ve koroner arter hastalığı grubunda kontrol grubuna göre hs-CRP seviyesi yüksekti (koroner arter hastalığı ve kontrol hastası grubu için, 1.4 ± 0.7 vs. 0.8 ± 0.5, p< 0.001; koroner arter ektazisi ve kontrol hastası grubu için, 1.2 ± 0.5 vs. 0.8 ± 0.5, p< 0.001). Koroner arter hastalığı ve koroner arter ektazisi grubunda PTX-3 seviyeleri arasında (0.67 ± 0.29 vs. 0.66 ± 0.34, p= 0.63) belirgin fark olmamasına karşın koroner arter hastalığı (0.67 ± 0.29 vs. 0.32 ± 0.24, p < 0.001) ve koroner arter ektazisi (0.66 ± 0.34 vs. 0.32 ± 0.24, p< 0.001) grubundaki hastaların PTX-3 seviyesi kontrol grubuna göre daha yüksekti. Korelasyon analizi sonucu serum PTX-3 ve hs-CRP seviyeleri birbirleriyle ilişkili bulundu (Rho= 0.24, p= 0.016). Sonuç: Koroner arter ektazisi olan hastalarda yeni bir infl amatuvar belirteç olan PTX-3 yüksek bulunmuştur. Bu durum infl amasyonun koroner arter ektazisi patofi zyolojisinde önemli bir role sahip olduğunu düşündürmektedirÖğe Koroner yavaş akım olan hastalarda pentraksin -3 düzeyi artmıştır(2013) Büyükkaya, Eyüp; Karakaş, Mehmet Fatih; Kurt, Mustafa; Karakaş, Esra; Büyükkaya, Şule; Akçay, Adnan Burak; Şen, NihatAmaç: Koroner yavaş akım (YKA), anjiyografisinde normal koroner arterlere sahip olup opak maddenin koronerlerin distaline geç ulaşması ile karakterizedir. YKA’ın inflamasyon ve yüksek duyarlıklı C reaktif protein (hs -CRP) gibi inflamatuvar belirteçler ile ilişkisi bilinmektedir. Pentraksin -3 (PTX -3), yeni bir akut faz reaktanı olup CRP gibi pentraksin ailesinin bir üyesidir. Biz bu çalışmada YKA hastalarında PTX - 3 düzeyini araştırdık. Yöntem: Çalışmaya YKA saptanan 25 hasta ve koroner arter hastalığı (KAH) olan 26 hasta alındı. Yavaş koroner akım ve KAH tanısı koroner anjiyografi ile konuldu. Kardiyoloji polikliniğine başvurmuş iskemik bulguların gözlenmediği 24 sağlıklı birey kontrol grubu olarak alındı. Tüm grubun PTX -3 ve hs-CRP çalışıldı . Bulgular : KYA grubundaki hastaların PTX -3 ve hs-CRP seviyesi kontrol grubuna göre daha yüksekti(sırasıyla 0.52 ± 0.2 ng/ml ve 0.20 ±0.08 ng/ml, p< 0.001; 1.1±0.4 mg/dl ve 0.6±0.5 mg/dl, p< 0.001). Ancak KYA grubu ile KAH grubu arasında serum PTX -3 ile hs-CRP seviyesinde fark bulunmadı (sırasıyla 0.52 ± 0.2 ng/ml ve 0.58 ± 0.18 ng/ml, p: 0.24; 1.1 ± 0.4 mg/dl ve 1.1 ± 0.6 mg/dl; p: 0.32). Korelasyon analizi sonucu serum PTX -3 ve hs-CRP seviyeleri birbirleriyle ilişkili bulundu. (Rho=0.34, p: 0.003). Sonuç : PTX -3, yeni bir inflamatuvar marker olup YKA olan hastalarda yükselmiştir ve bu hastalarda inflamatuvar durumu yansıtmada bir belirteçtir.Öğe Lectin-like oxidized low density lipoprotein receptor 1(LOX-1) levels and endothelial dysfunction in patients with primary essential hyperhidrosis(2013) Rifaioglu, Emine Nur; Erfan,Gamze; Doğruk Kaçar, Seval; Güzel, Savaş; Alpsoy, Şeref; Kulaç, Mustafa; Karaca, Şemsettin; Bülbül Şen, Bilge; Ekiz, Özlem; Şen, NihatAmaç: Primer esansiyel hiperhidroz avuç içi ayak tabanı ve aksiler bölgenin aşırı terlemesi ile karakterize bir hastalıktır. Etyolojisi henüz açıklığa kavuşmamış olmakla beraber otonom sinir sisteminin artmış aktivitesinin rolü tartışılmaktadır. Biz bu çalışmada primer esansiyel hiperhidroz hastalarında akım aracılı dilatasyon ve lektin benzeri okside düşük dansiteli lipoprotein reseptör 1 düzeylerini inceleyerek endotelyal disfonfonksiyonun varlığını araş- tırmayı amaçladık. Yöntemler: Tanısı nişasta iyot testi ile konmuş otuzüç primer esansiyel hiperhidroz hastası ile 19 yaş ve cinsiyet uyumlu kontrol bu çalışmaya dahil edildi. Akım aracılı dilatasyon ultrasonografik olarak brakiyel arterden ölçüldü. Serum LOX-1 seviyeleri Enzim-Bağlı İmmun Sorbent Testi (ELISA) ile ölçüldü. Bulgular: Brakiyel arter akım aracılı dilatasyon çapları ve post nitrat dilatasyon çapları hasta ve kontrol grubu için istatistiksel olarak farklı değildi. LOX-1 değerleri açısından karşılaştırıldığında da hasta ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak fark yoktu. Sonuç: Primer esansiyel hiperhidrozda aşırı terleme erkin bezlerin normal sempatik aktiviteye verdiği aşırı bir periferik yanıt mı yoksa kardiyovasküler etkileri nitrik oksit ile maskelenmiş sistemik sempatik bir hiperaktivite mi olduğunu anlamak için daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Relation of presence and severity of metabolic syndrome with left atrial mechanics in patients without overt diabetes: a deformation imaging study(2014) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Büyükkaya, Eyüp; Karakaş, Mehmet Fatih; Akçay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Bilen, EmineObjective: We aimed to investigate left atrium (LA) function by speckle tracking echocardiography in patients with metabolic syndrome (MetSyn) and to show a possible relationship between the severity of MetSyn and LA function and to determine the predictors of low strain in MetSyn patients. Methods: Our study design was observational and cross-sectional design consisted of 80 MetSyn patients without overt diabetes and 50 con- trols. The patients were classified into three groups based on the number of MetSyn criteria. The peak LA strain at the end of the ventricular systole (LAs-strain) as well as the LA strain with LA contraction (LAa-strain) was obtained. Correlation analysis performed to assess the asso- ciation of LA strain parameters with the severity of MetSyn and logistic regression analysis performed to assess the relationship of low LA strain with MetSyn. Results: Both LAs (37.5±8.7 vs. 26.0±10.2, p<0.001) and LAa (19.9±6.3 vs. 13.0±6.4, p<0.001) strain measurements were found to be significantly decreased in patients with MetSyn when compared to the control group. Moreover, both LAs and LAa were found to be significantly decreased with the increasing severity of the MetSyn. A multiple logistic regression analysis demonstrated that the presence of MetSyn [OR:0.26 (95% CI 0.06-0.89), p=0.032] and left ventricular ejection fraction [OR:1.14 (95% CI 1.03-1.27), p=0.021] were independent predictors of LAs strain. Conclusion: MetSyn is associated with reduced LAs strain and LAa strain representing LA reservoir and pump function, respectively. Furthermore, LA mechanical function decreases even more with the increasing severity of the MetSyn. (Anadolu Kardiyol Derg 2014; 14: 128-33)Öğe The relationship between atrial electromechanical delay and P-wave dispersion with the presence and severity of metabolic syndrome(2012) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akcay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Bilen, EmineAmaç: Bu çalışmada, atriyum içi ve atriyumlar arası elektromekanik gecikme (AEMG) ve P dalga dispersiyonu (PDD) ile metabolik sendrom (MetS) varlığı ve şiddeti arasındaki ilişki incelendi. Çalışma planı: Çalışmaya MetS olan (n=72) ve olmayan (kontrol grubu, n=72) toplam 144 hasta alındı. MetS ciddiyetinin belirlenmesi için hastalar MetS ölçütlerinin sayısına göre üç gruba ayrıldı: Grup 1 (üç ölçütlü hastalar), Grup 2 (dört ölçütlü hastalar) ve Grup 3 (beş ölçütlü hastalar). Hastaların 12 derivasyonlu elekrokardiyografilerinden PDD ve doku Doppler parametrelerinden kulakçıklar arası ve kulakçıklar içi AEMG hesaplandı. Bulgular: Kulakçılar arası AEMG (22.9±15 ve 11.5±14, p<0.001) ve kulakçık içi AEMG değerleri (23.6±12 ve 8.3±19, p<0.001) MetS’li hastalarda, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha uzun bulundu. Benzer şekilde, PDD değerleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında MetS’li hastalarda anlamlı olarak daha uzun bulundu (49±25 ve 36±24, p=0.001). Ancak, kulakçıklar arası ve içi AEMG ve PDD’nin MetS şiddeti ile ilişkisi gösterilemedi. Korelasyon analizinde, atriyumlar arası AEMG ve atriyum içi AEMG daha çok sol ventrikül kitle indeksi ve sol atriyum hacim indeksi ile, P dalga dispersiyonu ise daha çok mitral Doppler parametreleri ile ilişkili bulundu. Çoklu değişken analizi sonucu, atriyumlar arası AEMD için, HDL-K, sistolik ve diyastolik kan basıncı bağımsız öngördürücüler olarak bulunurken; E/A ve LDL için bu değerler istatistiksel anlamlılık sınırında kaldı. Kulakçık içi AEMD için ise sistolik ve diyastolik kan basıncı, beden kitle indeksi ve E/A bağımsız öngördürücüler olarak bulundu. Sonuç: MetS’li hastalarda kulakçıklar arası ve kulakçık içi AEMG ve PDD, kontrol grubuna kıyasla daha uzundur. Fakat bu uzamanın MetS ciddiyeti ile ilişkisi yoktur.Öğe The serum pentraxin-3 is elevated in patients with cardiac syndrome X(2013) Büyükkaya, Eyüp; Karakaş, Mehmet Fatih; Kurt, Mustafa; Motor, Sedat; Akçay, Adnan Burak; Büyükkaya, Şule; Karakaş, Esra; Şen, NihatAmaç: Kardiyak sendrom X (KSX), anjina pektoris ve objektif iskemi bulgularına rağmen normal koroner arterlerin saptandığı bir tablodur. KSX ile enflamatuvar belirteçler özellikle de yüksek duyarlıklı C-reaktif protein (hs-CRP) arasındaki ilişki iyi bilinmekte olup pentraksin-3 (PTX-3) ile ilişkisi gösterilmemiştir. Bu çalışmada, PTX-3 ile KSX arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmaya koroner arter hastalığı (KAH) şüphesi olan toplam 122 hasta (58 kadın, 64 erkek, ortalama yaş 49.6±5.8 yıl) alındı. İskemi bulgusu (efor testi pozitif 50 hasta, miyokart perfüzyon sintigrafisi pozitif 32 hasta) olan hastalara (toplam 82) koroner anjiyografi yapıldı. Normal koroner anjiyografisi olan hastalar (n=41) KSX grubu ve koroner lezyonu olan hastalar (n=41) KAH grubu olarak kabul edildi. İskemi bulgusu olmayan hastalar kontrol grubuna alındı. Her üç grupta PTX-3 ve hs-CRP düzeyleri araştırıldı. Bulgular: Kardiyak sendrom X grubunda PTX-3 değerleri kontrol grubuna göre yüksek bulundu (0.46±0.16 ve 0.23±0.09 ng/ml, p<0.001). Ancak KSX grubu ile KAH grubu arasında serum PTX-3 ile hs-CRP düzeyleri yönünden anlamlı fark bulunmadı (PTX-3: 0.46±0.16 ve 0.51±0.13 ng/ ml, p=0.21; hs-CRP: 1.04±0.45 ve 1.16±0.64 mg/dl, p=0.62). Kontrol grubunda hs-CRP düzeyi (0.73±0.51 mg/dl), KSX (1.04±0.45 mg/dl) ve KAH (1.16±0.64) grubuna göre anlamlı bir şekilde düşük bulundu (sırasıyla, p=0.03 ve p=0.002). PTX-3 ile hs-CRP arasında pozitif bağıntı olduğu gözlendi (r=0.30, p=0.001). Sonuç: Pentraksin-3 yeni bir enflamatuvar belirteç olup, KSX’li hastalarda iyi bilinen enflamatuvar belirteçlerden olan hs-CRP gibi yükselmektedir. PTX-3, KSX’li hastalarda enflamatuvar durumu yansıtan bir biyobelirteç olabilir.