Yazar "Akküçük, Seçkin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A 17 year old female patient with sigmoid volvulus : considering the diagnosis(2014) Uğur, Mustafa; Aydoğan, Akın; Akküçük, Seçkin; Davran, Ramazan; Kaplan, AydınSigmoid volvulus genç erişkinlerde oldukça nadir görülen bir hastalıktır. Bu durum tanı ve tedavi girişimlerinde gecikmeye neden olarak kolonda hayatı tehdit eden iskemi ve nekroz gelişmesine yol açabilir. Bu yazıda giderek artan karın ağrısı, konstipasyon, obstipasyon ve distansiyon şikayetleriyle acil servise başvuran 17 yaşındaki genç kız hastada sigmoid volvulus tanısından şüphelenilerek yapılan tomografik incelemede tanısı doğrulanan olguyu sunduk. Tanıdaki en önemli adım karın ağrısı, konstipasyon, distansiyon gibi şikayetlerle başvuran hastalarda ayrıntılı bir öykü, fizik muayene ve uygun laboratuar testlerinin incelenmesi ile hekimin tanıdan şüphelenmesidir. Genç hastalarda erken tanıya götürecek en önemli yol öncelikle tanının akılda bulundurulmasıdır. Böylece tanıyı doğrulayacak ileri radyolojik ve endoskopik incelemelerin zaman kaybedilmeden planlanması mümkün olacaktır.Öğe Akut appandisiti taklit edendivertikülit perforasyonu meckel(2014) Aydoğan, Akın; Akküçük, Seçkin; Paltacı, İlhan; Karakuş, Ali; Karcıoğlu, MuratMeckel divertikülü gastrointestinal sisteminin en sık görülen doğumsal anomalisidir. Çocukluk çağında daha çok kanama ve obstrüksiyon bulgularıyla ortaya çıkarken, erişkinlerde nadiren görüntüleme yöntemlerinde veya laparatomi esnasında saptanmaktadır. Bu çalışmada akut apandisit ön tanısıyla operasyona alınan, ancak meckel divertikülit perforasyonu saptanan olgu sunulmuştur. Akut apandisit düşünülen ve eksplorasyonda normal apendiks saptanan hastalarda meckel düvertiküliti akla gelmeli ve ince barsak eksplorasyonu mutlaka yapılmalıdır.Öğe Alt gastrointestinal sistem kanaması ile karakterize kolonda yaygın idiopatik varisler(2014) Akküçük, Seçkin; Aydoğan, Akın; Paltacı, İlhan; Temiz, MuhiyittinKolon varisleri oldukça ender görülmekle birlikte genellikle portal hipertansiyona ikincil karşımıza çıkarlar. İdiopatik kolon varisleri ise çok daha ender olup, özellikle masif alt gastrointestinal sistem kanaması etiyolojisinde düşünülmelidir. Kırk beş yaşında erkek hasta 1 hafta önce başlayan, aralıklarla tekrar eden rektal kanama ve ciddi anemi bulguları ile kliniğimize başvurdu. Hastaya 4 ünite kan transfüzyonu yapıldı. Yapılan kolonoskopide tüm kolonda yaygın submukozal varisler izlendi. Varis etiyolojisinin araştırılması amaçlı yapılan tetkiklerde portal herhangi bir patoloji bulunamadı. Takipte olduğu süre boyunca aktif kanaması olmayan hasta konservatif önerilerle taburcu edildi. Kolonun idiopatik varisleri ender görülür ancak masif rektal kanama ile başvuran hastalarda ayırıcı tanı içinde düşünülmelidir. Tedavisinde konservatif yaklaşım ön plandadır, ancak durdurulamayan kanamalarda segmental ya da total kolektomi önerilmektedir.Öğe Deneysel kolit modelinde centella asiatika ekstresinin etkinliği(2017) Özgür, Tümay; Özcan, Oğuzhan; Akküçük, Seçkin; Kılıç, Erol; Koyuncu, Onur; Oruç, Cem; Aydoğan, Akın; Öztürk, Ozan Utku; Motor, Sedat; Yetim, İbrahim; Temiz, MuhittinAmaç: İnflamatuvar barsak hastalıkları (İBH) çevresel, genetik ve immün faktörlerin sebep olduğu düşünülen bir grup kronik ve inflamatuvar durum olarak tanımlanmaktadır. Tedavisinde başlıca antiinflamatuvar, immünsupresif ve sitotoksik ilaç kombinasyonları kullanılmaktadır. Fakat bu ajanların ciddi yan etkilerinden dolayı yeni tedavi yöntemleri bulmak için araştırmalar yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı dekstran sülfat sodium (DSS) ile indüklenmiş deneysel kolit modelinde Centella Asiatica (CA) ekstresinin etkinliğini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 24 adet Wistar Albino rat üç eşit gruba ayrıldı. Grup 1' e (kontrol) sadece su verildi. Grup 2' ye (kolit) DSS' li içme suyu ve Grup 3'e (medikasyon grubu) 200mg/kg/gün CA ekstresi ve DSS' li içme suyu verildi. Deney sonunda kolonun histopatolojik incelemesi ve myeloperoksidaz (MPO), malonildialdehit (MDO), tümör nekroz factör alfa (TNF-?) ve interlökin-10 (IL-10) düzeyleri belirlendi. Bulgular: CA ekstratı veilen grupta kolit grubu ile kıyaslandığında TNF- ? düzeyi daha düşüktü ve İL 10 düzeyi daha yüksekti. MPO ve MDA düzeyleri kolit grubunda diğer gruplarla karşılaştırıldığında anlamlı düzeyde daha yüksek bulundu. (p<0.05). Histopatolojik incelemede medikasyon grubunda daha az doku hasarı saptandı. Sonuç: CA ekstresi proinflamatuvar ve antiinflamatuvar sitokin düzeyini değiştirerek immünregulatuvar bir etki göstermektedir. Ayrıca serbest oksijen radikalleri oluşumunu önleyerek doku hasarını önlemektedir. Bu etkilerinden dolayı CA ekstresinin İBH tedavisinde faydalı bir ajan olarak kullanılabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Ektopik böbrekler ve damarlarının konjenital varyasyonları(2014) Bayaroğulları, Hanefi; Rifaioğlu, Mehmet Murat; Akküçük, Seçkin; Davran, Ramazan; Davarcı, Mürsel; Demirbaş, OnurAmaç: Böbrek ektopilerinde damar anomalilerine sıklıkla rastlanılır. Multiple detector-row computerized tomography angiography (MDCTA), üriner sistem ve böbrek damarlarının değerlendirilmesinde günümüzde artan bir yere sahiptir. Bu çalışmamızda amacımız ektopik böbrekteki damar varyasyonlarını MDCTA kullanarak ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Hastanemize 2009 ila 2011 arasında altı ektopik böbrek hastası araştırıldı. MDCTA, dört erişkin hastaya hipertansiyon nedeniyle, bir böbrek taşı olan erişkin hastaya nefrektomi öncesi, bir çocuk hastaya ise diafram hernisi operasyon öncesi yapıldı. Bulgular: Altı hastanın 12 böbreğinin 20 renal arteri araştırıldı. İki vakanın birinin sol böbreğinde dört, diğerinde üç renal arter saptandı. Üçü ektopik biri normal olan dört böbrekte, bir ana bir de aksesuar arter saptandı. 17 ven inferior vena cava’ya, sol böbrekten çıkan bir ven sol common iliac vene, 2 sağ böbrek veni sol renal vene dökülüyorlardı. Sonuç: Günümüzde MDCTA ektopik böbreğin damarlarını değerlendirilmesinde önem kazanmıştır.Öğe Investigation of the protective effect of erdosteine against cyclosporine-induced injury in rat liver with histological and biochemical methods(2015) Nacar, Ahmet; Karaboğa, İhsan; Okuyan, Hamza Malik; Kaplan Sefil, Nebihat; Nacar, Emel; Motor, Sedat; Akküçük, Seçkin; Özkan, Orhan VeliBackground/aim: In the present study, the protective effect of erdosteine against cyclosporine-induced injury in rat liver was investigated with histological and biochemical methods. Materials and methods: Thirty-two Wistar albino male rats were randomly divided into 4 groups: control (n = 8), cyclosporine (n = 8, 20 mg kg–1 day–1 i.p.), cyclosporine + erdosteine (n = 8, erdosteine 12 mg kg–1 day–1 orally), and erdosteine (n = 8). At the end of day 12, liver tissues were removed for histological and biochemical analysis. After liver tissues were fixed in 10% buffered neutral formalin, routine histological processes were applied and tissue sections were stained with hematoxylin and eosin, periodic acid–Schiff, and elastic fiber stain methods. One hundred lobules of liver were examined for each group and evaluated statistically. The levels of malondialdehyde and glutathione peroxidase, as well as the activities of superoxide dismutase, were determined. Results: The cyclosporine group showed significant histopathological changes compared to the control. In the cyclosporine + erdosteine group, histopathological changes of hepatic damage were markedly reduced. Histological findings were supported by biochemical results. Conclusion: Erdosteine could attenuate cyclosporine-induced liver injury.Öğe Myasthenis gravisli hipertroidi hastasında radyoaktif iyot tedavisinin klinik sonuçları(2013) Aydoğan, Füsun; Aydoğan, Akın; Akküçük, Seçkin; Üstün, İhsan; Gökçe, Cumali; Uğur, MustafaMiyastenia gravis kas güçsüzlüğü ve yorgunlukla karakterize otoimmün bir hastalıktır. Myastenia gravis diğer otoimmun hastalıklar ile birlikte görülebilir. Miyastenia gravis hastalarında % 2-17.5 hipertiroidizm görülür. Hipertiroidizmin myastenia gravis klinik seyrini etkilediği bildirilmektedir. Bu vaka takdiminde miyastenia gravisi bulunan ve 3 ay önce hipertiroidi teşhisi konulan 27 yaşında bir bayan hasta sunulmuştur. Olguya, rad- yoaktif iyot tedavisi uygulanmış ve 3 ay sonra ötiroid olduğu ve miyestania şikâyetlerinin tedaviye daha iyi yanıt verdiği izlenmiştir.Öğe Where should the damage control surgery be performed, at the nearest health center or at a fully equipped hospital ?(2016) Uğur, Mustafa; Akküçük, Seçkin; Koca, Yavuz Savaş; Oruç, Cem; Aydoğan, Akın; Kılıç, Erol; Yetim, İbrahim; Temiz, MuhyittinBACKGROUND: Transport of casualties from a combat area to a fully equipped hospital where all techniques of damage control surgery (DCS) can be performed requires a great deal of time. Therefore, prior to transport, prompt control of hemorrhage and contamination should be achieved, and resuscitative procedures should be performed at the nearest health center. The aim of the present study was to investigate the effect of the location at which DCS was performed on rates of mortality.METHODS: The present retrospective study included 51 combat casualties who underwent DCS at the present clinic or at hospitals nearest the combat area due to high kinetic energy gunshot injuries to the abdomen between 2010 and 2015. Patients were evaluated in terms of acidosis, hypothermia, coagulopathy, and mortality.RESULTS: Patients were divided into 2 groups depending on the location where the first step of DCS was performed: (1) at the present hospital or (2) at other hospitals. Group 1 comprised 26 patients (51%), and Group 2 comprised 25 (49%). Total mortality occurred in 23 (45.1%) patients, including 15 (57.7%) patients in Group 1 and 8 (32%) in Group 2. In Group 1, mean time from injury to hospital admission was longer, and deep acidosis, hypothermia, and coagulopathy were more marked.CONCLUSION: Initial surgical control of hemorrhage and contamination in patients injured by high kinetic gunshots should be promptly achieved at the nearest health center. In this way, acidosis, hypothermia, and coagulopathy can be prevented, and the risk of mortality can be reduced