Yazar "Ekiz, Özlem" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Adult T-cell acute lymphoblastic leukemia; skin involvement: Case report(Turkiye Klinikleri, 2015) Şen, Tu?ba; Şen, Bilge Bülbül; Yaldiz, Mehmet; Rifaio?lu, Emine Nur; Ekiz, Özlem; Taş, Zeynel Abidin; Kaya, HasanT-cell acute lymphoblastic leukemia (T-ALL), derived from precursor T cell, is a hematologic malignancy which spreads over the extramedullary organs. Skin metastasis of leukemia; leukemia cutis, rarely seen in T-cell leukemia, is infiltration of skin by malign leukemic cells. A thirty-three years old woman who diagnosed as T-ALL one year ago was consulted to our department for skin lesions. In dermatological examination, erythematous brownish nodules and tumors were observed on her face, body and extremities. The lesions were evaluated as T-ALL skin involvement according to histopathological investigation. Chemotherapy was initiated to the patient. After treatment, noduler and tumoral lesions became smaller. However, the patient died because of sepsis. In conclusion, T-ALL which is a malignant hematological disease characterized by bone marrow and internal organ involvement rarely metastases to the skin. Skin involvement of T-ALL indicates poor prognosis. We present this case who has widespread skin lesions because it is rarely seen.Öğe Anjiyoödemi taklit eden ve asitretin tedavisine iyi yanıt veren atipik skleromiksödemli bir olgu(2015) Ekiz, Özlem; Şen Bülbül, Bilge; Rifaioğlu, Emine Nur; Yaldız, MehmetOtuz yedi yaşındaki erkek hasta göz kapaklarında, kulaklarında, boyun ön ve yan yüzleri ile ensesinde şişlik ve hafif kaşıntı şikayeti ile polikliniğimize başvurdu. Dermatolojik muayenesinde göz kapaklarında ve kulaklarında soluk eritem ve ödem; yüz derisinde kabalaşma ve alın bölgesinde oluklanmalar saptandı. Hastanın öyküsünden yaklaşık iki aydır ürtiker-anjioödem tanıları ile sistemik kortikosteroid, antihistaminik ve adrenalin tedavilerinin verildiği fakat bu tedavilerden hiç fayda görmediği öğrenildi. Klinik, histopatolojik ve laboratuvar bulgularının ışığında hastaya monoklonal gamopatisiz atipik skleromiksödem tanısı konuldu. Hastaya asitretin (35 mg/gün) tedavisi başlandı. İki ay sonra lezyonlarda belirgin düzelme gözlendiÖğe Büllöz pemfigoidli hastalarda 3 yıllık gözlem : 29 olgu(2013) Ekiz, Özlem; Bülbül Şen, Bilge; Rifaioğlu, Emine Nur; Şen, Tuğba; Doğramacı, Asena ÇiğdemAmaç: Büllöz pemfigoid (BP) kronik, otoimmun subepidemal büllöz bir hastalıktır. Çalışmamızdaki amaç, son 3 yılda kliniğimizde BP tanısı konulan olguların klinik ve epidemiyolojik özelliklerini belirlemek ve sonuçlarımızı ülkemizdeki ve dünyanın diğer yerlerindeki sonuçlarla karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Ocak 2009 ve Ocak 2013 tarihleri arasında Dermatoloji polikliniğimize başvuran, klinik ve histopatolojik olarak BP tanısı alan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaş, cinsiyet, oral mukoza tutulumu, kaşıntının varlığı, hastalık süresi, tetikleyici faktör bulunup bulunmaması, deri lezyonlarının özellikleri, biyopsi örneklerinin direk immünofloresan (DIF) inceleme sonuçları, tedavide kullanılan ilaçlar, nüks ve eksitus oranları ve saptanabilen ölüm nedenleri gibi klinik ve demografik verileri kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 29 hastanın %48,3'ü kadın, %51,7'i erkekti. Yaş ortalamaları 70,17 yıl iken, ortalama hastalık suresi 15,41 aydı. Oral mukoza tutulumu beş, kaşıntı 24 olguda saptandı. Tetikleyici faktör olarak üç olguda ilaç, bir olguda da malinite belirlendi. DIF inceleme sonuçlarında dermoepidermal bileşkede lineer IgG ve C3 depolanması 12 olguda, C3 depolanması 10 olguda mevcuttu. Hastalara başlangıç tedavisi olarak 11 hastaya topikal kortikosteroid, altı hastaya tetrasiklin and nikotinamid kom-binasyonu, 10 hastaya sistemik kortikosteroid tedavisi verildi. Yedi hastada verilen ilk tedaviden sonra bir yıl içinde nüks meydana geldi. Hastane içi mortalite iki hastada görüldü. Sonuç: Çalışmamızda son 3 yılda kliniğimizde BP tanısı konulan hastalarının klinik ve epidemiyolojik verileri sunulmuştur. İlimiz farklı etnik gruplardan oluşan heterojen bir popülasyon olduğu için, çalışmamızın ülkemizdeki BP ile ilgili epidemiyolojik verilerin oluşturulmasında katkıda bulunacağına inanıyoruz. Ancak bu konuda yapılmış prospektif, daha uzun süreli ve çok merkezli çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. (Türkderm 2013; 47: 205-8)Öğe Cutaneous involvement in multiple myeloma : a case report(2014) Şen Bülbül , Bilge; Rifaloğlu, Emine Nur; Ekiz, Özlem; Yaldız, Mehmet; Helvacı, Mehmet Rami; Doğramacı, Asena ÇiğdemMultipl myelom (MM) kemik iliğinden köken alan ve m onoklonal immunglobulin üreten plazma hücreleri ile kara kterize hematolojik bir malinignitedir. MM’li hastalarda deri tutulumu çok nadir görülmektedir. Yetmiş üç yaşında, IgG lambda MM tanısı olan hasta deri lezyonları nedeniyle Dahiliye bölümü tarafından bölümümüze konsülte edildi. Yapılan dermatolojik muayenede üst ekstremitelerde, gövde ön ve arka yüzd e dağınık yerleşimli, çapları 2 -5 cm arasında değişen, eritemli viyolase renkte toplam 10 adet tümöral lezyon izlendi. Lezyonlardan alınan biyopsinin histopatolojik incelemesinde lambda monoklonaliteli diffüz atipik plazma hücre infiltrasyonu saptanması ne d eniyle hastanın lezyonları MM deri tutulumu olarak değe rlendirildi.Öğe Investigation into the frequency of helicobacter pylori infection with carbon 14 urea breath test in patients with vitiligo(2014) Rifaioğlu, Emine Nur; Aydoğan, Füsun; Şen Bülbül, Bilge; Şen, Tuğba; Ekiz, ÖzlemBackground/aim: Vitiligo is a common, acquired depigmenting skin disorder. The relationship between Helicobacter pylori (HP) infection and autoimmune dermatological disease has been previously reported. However, the frequency of HP infection in patients with vitiligo has not been reported. In this study, we aimed to investigate the frequency of HP infection with the carbon 14 (C14) urea breath test (UBT) in patients with vitiligo. Materials and methods: This study included 34 patients (18 males and 16 females) with vitiligo and 30 age- and sex-matched healthy controls. HP infection was diagnosed using the C14 UBT (Heliprobe). Statistical analysis was performed using SPSS 19. Results: The frequency of HP infection was 64.7% in the patient group and 33.3% in the control group according to the C14 UBT (chisquare test, P = 0.012). HP infection frequency is statistically significantly higher in patients with vitiligo. Conclusion: To the best of our knowledge, this is the first investigation of the frequency of HP positivity in patients with vitiligo. To better understand the role of HP in vitiligo as an etiological or initiating factor, further experimental and clinical studies with a greater number of patients are needed.Öğe Jeneralize liken planusta dar -bant UVB tedavisi(2014) Şen Bülbül, Bilge; Rifaioğlu, Emine Nur; Ekiz, Özlem; Şen, Tuğba; Çelik, Ebru; Doğramacı, Asena ÇiğdemAmaç: Liken planus (LP) sık görülen inflamatuar bir deri hastalığıdır. Son zamanlarda dar-bant ultraviyole B (UVB) fototerapisinin LP tedavisinde etkili olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada jeneralize LP’li hastalarda dar-bant UVB tedavisinin etkinliği ve güvenilirliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem : Çalışmamızda Ocak 2009 ve Aralık 2012 tarihleri arasında kliniğimiz fototerapi ünitesinde LP tanısı ile tedavi gören hastalara ait veriler retrospektif olarak incelendi. Klinik yanıt, sırasıyla lezyonlardaki iyileşme % 90 ve üzerinde, 51 -89%, 21 -50% ve % 20'nin altında olduğunda, "tam yanıt", "kısmi yanıt", "az yanıt" ya da "yanıt yok" olarak adlandırıldı. Bulgular: Çalışmaya 9 -71 yaş arasında 20 hasta alındı. Hastaların hastalık süreleri 1 -84 ay arasında değişmekteydi ve hastaların %30’unun ek bir sistemik hastalığı vardı. On iki hastada (%60) tam yanıt, beş hastada (%25) kısmi yanıt, bir hastada (%5) az yanıt saptandı ancak iki hastada (%10) tedaviye yanıt elde edilemedi. Total seans sayısı ortalaması 45,2 ± 16,4 (18 -80) ve total kümülatif doz ortalaması 54,6 ± 34,2 J/cm 2 olarak belirlendi. Klinik tam yanıt ortalama 37,7 (24 -50) seansta elde edildi. Fototerapiye bağlı akut yan etkiler sadece üç hastada izlendi. Sonuç : Dar-bant UVB fototerapisi, jeneralize LP tedavisinde etkili ve güvenilir bir tedavi yöntemidir.Öğe Kontakt dermatitli olgularda yama testi sonuçlarının değerlendirilmesi(2015) Bülbül Şen, Bilge; Rifaioğlu, Emine Nur; Ekiz, Özlem; Şen, Tuğba; Doğramacı, Asena ÇiğdemÖZET Amaç: Allerjik kontakt dermatit (AKD), deriye temas eden maddelere karşı gelişen bir aşırı duyar- lılık reaksiyonudur. AKD’ye neden olan allerjenlerin saptanması için yama testleri kullanılmaktadır. AKD’ye en sık neden olan maddeler coğrafik bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Bu çalış- mada, kliniğimizde AKD ön tanısı ile yama testi yapılan hastalarda en sık rastlanan allerjenlerin saptanması ve elde edilen verilerin literatür ile karşılaştırması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamıza Ocak 2010 ile Haziran 2013 tarihleri arasında kliniğimizde AKD tanısı konularak avrupa standart serisi ile yama testi uygulanan 148 hasta alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, hastalık süresi, meslek, atopi varlığı, lezyon lokalizasyon bilgileri ve yama testi sonuçları retrospektif olarak kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya alınan 89’u kadın, 59’u erkek, toplam 148 hasta alındı. Hastaların yaş ortala- ması 35,3±14,8 idi. Yama testi yapılan 148 hastanın 45’inde (%30,4) test yapılan allerjenlerden bir veya birden fazlasına karşı pozitif reaksiyon görüldü. En sık pozitif reaksiyon saptanan allerjenler sırasıyla nikel sülfat (%11,5), potasyum dikromat (%6,1), kobalt klorid (%4,7), paraben karışımı (%4,1), tiuram karışımı (%2,7), neomisin sülfat (%2,7) ve koku karışımı (%2,7) idi. Sonuç: Çalışmamızın ülkemizde en sık duyarlılığa neden olan kontakt allerjenlerin belirlenmesine katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.Öğe Lectin-like oxidized low density lipoprotein receptor 1(LOX-1) levels and endothelial dysfunction in patients with primary essential hyperhidrosis(2013) Rifaioglu, Emine Nur; Erfan,Gamze; Doğruk Kaçar, Seval; Güzel, Savaş; Alpsoy, Şeref; Kulaç, Mustafa; Karaca, Şemsettin; Bülbül Şen, Bilge; Ekiz, Özlem; Şen, NihatAmaç: Primer esansiyel hiperhidroz avuç içi ayak tabanı ve aksiler bölgenin aşırı terlemesi ile karakterize bir hastalıktır. Etyolojisi henüz açıklığa kavuşmamış olmakla beraber otonom sinir sisteminin artmış aktivitesinin rolü tartışılmaktadır. Biz bu çalışmada primer esansiyel hiperhidroz hastalarında akım aracılı dilatasyon ve lektin benzeri okside düşük dansiteli lipoprotein reseptör 1 düzeylerini inceleyerek endotelyal disfonfonksiyonun varlığını araş- tırmayı amaçladık. Yöntemler: Tanısı nişasta iyot testi ile konmuş otuzüç primer esansiyel hiperhidroz hastası ile 19 yaş ve cinsiyet uyumlu kontrol bu çalışmaya dahil edildi. Akım aracılı dilatasyon ultrasonografik olarak brakiyel arterden ölçüldü. Serum LOX-1 seviyeleri Enzim-Bağlı İmmun Sorbent Testi (ELISA) ile ölçüldü. Bulgular: Brakiyel arter akım aracılı dilatasyon çapları ve post nitrat dilatasyon çapları hasta ve kontrol grubu için istatistiksel olarak farklı değildi. LOX-1 değerleri açısından karşılaştırıldığında da hasta ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak fark yoktu. Sonuç: Primer esansiyel hiperhidrozda aşırı terleme erkin bezlerin normal sempatik aktiviteye verdiği aşırı bir periferik yanıt mı yoksa kardiyovasküler etkileri nitrik oksit ile maskelenmiş sistemik sempatik bir hiperaktivite mi olduğunu anlamak için daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Liken planuslu 165 hastanın klinik ve demografik özellikleri(2014) Şen Bülbül, Bilge; Ekiz, Özlem; Rifaioğlu, Emine Nur; İnan, Mehmet Uğur; Doğramacı, Asena ÇiğdemAmaç: Liken planus (LP) deri, muköz membranlar, tırnaklar ve saçlı deriyi tutabilen papuloskuamöz inflamatuar bir hastalıktır. İnsidansı coğrafik bölgelere göre farklılık göstermektedir. Bu çalışmada kliniğimizde LP tanısı ile takip edilen hastaların klinik ve demografik özelliklerinin saptanması amaçlanmıştır. Yöntemler: Çalışmamıza 2010 ile 2013 yılları arasında polikliniğimizde LP tanısı konulan 165 hasta alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, hastalık süresi, hastalık başlangıç zamanı, tutulum özelliği, ek sistemik hastalıkları, laboratuvar bulguları ve uygulanan tedavileri retrospektif olarak kaydedildi. Bulgular: Çalışmamızda polikliniğimize başvuran tüm hastaların %0,6’sının LP tanısı aldığı görüldü. Çalışmaya alınan toplam 165 hastanın 92’si kadın (%56), 73’ü erkek (%44) idi. Hastaların yaşları 8-78 (ortalama 44,7±16,7) arasındaydı. Hastalık süreleri 1 ay ile 20 yıl arasında değişiyordu (ortalama 15,6±29,7). Hastaların 134’ünde (%81) deri tutulumu, 51’inde (%31) oral mukoza tutulumu ve 15’inde (%9) genital tutulum saptandı. Viral hepatit tetkikleri yapılan 111 hastanın beşinde (%4,5) hepatit C virüs pozitifliği saptandı. Hepatit B virüs pozitifliği ise 4 (%4) hastada görüldü. Sonuç: LP’un epidemiyolojik, klinik ve patogenetik özelliklerinin tam olarak anlaşılabilmesi için daha çok hasta ile yapılacak ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Çalışmamızın bu açıdan ülkemize ait verilerin oluşmasına katkıda bulunacağını düşünmekteyiz.Öğe Nail changes in patients with inflammatory bowel diseases(2016) Ekiz, Özlem; Çelik, Ebru; Balta, İlknur; Bülbül Şen, Bilge; Rifaioğlu, Emine Nur; Demir, Mehmet; Ekiz, Fuat; Başar, Ömer; Yüksel, OsmanBackground/aim: Inflammatory bowel disease (IBD) is a group of inflammatory conditions of the colon and small intestine. To our knowledge, no studies to date pertain to the profile of nail changes in IBD, except for onychomycosis. We aimed to study the frequency and pattern of nail changes among patients with IBD and evaluate their potential relationships with several parameters in IBD. Materials and methods: The study included 73 patients with IBD and 51 healthy control subjects. Nails of both groups were examined for changes with regard to color, striations, texture, curvature of nail plates, dystrophy of nail plates, and pigmentation. Mycological examinations were performed when onychomycosis was suspected. Results: Nail changes were statistically higher in patients with IBD than in the control group (P = 0.001). The presence of onychomycosis was significantly more common in patients with IBD (P = 0.041). Subungual hyperkeratosis and brownish discoloration of the nail were the most common findings in patients with IBD. Conclusion: Our study is the first report showing all nail changes in IBD. Further studies with more subjects are needed to reveal more detailed information about nail changes in IBD.