Yazar "Keskin, Uğurcan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anterior lens capsule rupture and traumatic cataract due to blunt ocular trauma(2013) İlhan, Nilüfer; İlhan, Özgür; Çoşkun, Mesut; Ayıntap, Emra; Tuzcu, Esra; Keskin, Uğurcan; Öksüz, HüseyinSağ gözüne plastik bir oyuncak çarpan 16 yaşında kadın travmadan iki gün sonra görme kaybı şikayeti ile göz kliniğine başvurdu. En iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK) sağ gözde el hareketi idi. Biyomikroskopik muayenesinde lens ön kapsül rüptürü ile birlikte hafif şişmiş travmatik katarakt ve ön kamarada hafif bir inflamasyon mevcuttu. Göz içi basıncı 16 mmHg idi. Gözün arka segment ultrasonografisi normaldi. Şeffaf korneal insizyondan simcoe kanül kullanılmasını takiben katlanabilir, akrilik, arka kamara göz içi lens (GİL) implantasyonu ameliyatı yapıldı. Ameliyattan bir ay sonra sağ gözünde EİDGK 20/20 idi. Künt göz travması gençlerde nadiren ön kapsül rüptürü ve travmatik katarakta yol açabilir. Bu komplikasyon nadir olmakla birlikte göz muayene ve cerrahisi titizlikle yapılmalıdır. (Turk J Ophthalmol 2013; 43: 477-8)Öğe Behçet hastalarında oksidatif stress ve antioksidan savunma mekanizması(2011) Keskin, Uğurcan; Ayıntap, Emre; Öztürk, Oktay Hasan; Özyurt, Hüseyin; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraAmaç: Bu çalışmanın amacı Behçet Hastalığı’nın aktif ve inaktif dönemlerinde oksidan /antioksidan sistemin durumunu değerlendirmek için serum malondialdehid, nitrik oksit seviyeleri ile glutatiyon peroksidaz ve süperoksit dismutaz enzim aktivitelerinin ölçülmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza Behçet Hastalığı tanısı almış 22 hasta dahil edildi. Klinik değerlendirmede klinik semptomlarda kötüleşme ve üveiti olan hastalar aktif dönem olarak değerlendirildi. Nitrik oksidin in vitro ve in vivo üretiminin göstergesi olan nitrit miktarı Griess reaksiyonu ile ölçüldü. Serum malondialdehid seviyesi, malondialdehidin tiyobarbitürik asit ile 90-100 oC’de reaksiyona girmesine dayanan bir metot ile ölçüldü. Toplam süperoksit dismutaz aktivitesi ölçümü, xanthine/xanthine oksidasyon sistemi ile elde edilen O2 ile nitroblue tetrozolyumun indirgenmesinin inhibisyonuna dayanan yöntem ile ölçüldü. Glutatiyon peroksida Bulgular: Aktif dönemdeki malondialdehid (aktif: 2,927 ± 0,292 µmol / L, inaktif: 2,145 ± 0,188 µmol / L)ve nitrik oksit (aktif: 115,03 ± 3,28 µmol / L , inaktif: 78,20 ± 5,33 µmol / L) seviyeleri anlamlı olarak yüksek bulundu(p<0,05). Glutatiyon peroksidaz (aktif: 89,170 ± 5,83 U / L, inaktif: 140,99 ± 11,10 U / L) ve süperoksit dismutaz (aktif: 6,094 ± 0,467 U / L, inaktif: 7,688 ± 0,429 U / L) aktivitelerinde ise aktif dönemde inaktif dönem ile kıyaslandığında anlamlı azalma tespit edildi (p<0,05) Sonuç: Bu bulgular Behçet Hastalığı’nda oksidan/antioksidan dengenin bozulduğunu ve oksidatif stres olarak adlandırılan durumun oluştuğunu desteklemektedir. Behçet Hastalığı'nın şiddeti de bozulmuş olan antioksidan mekanizmaya bağlı olabilir. Bu bulgular hastalığın patogenezi ve prognozu ile ilgili bilgilere katkı sağlamaktadır ve konu ile ilgili yeni çalışmalara olan ihtiyacı göstermektedir.Öğe Diabetik maküler ödemde subtenon triamsinolon ile kombine fokal lazer fotokoagülasyonun etkinliğinin değerlendirilmesi(2012) İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; İlhan, Nilüfer; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Tuzcu, Esra; Öksüz, HüseyinAmaç: Bu çalışmanın amacı subtenon triamsinolon (ST) enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun diyabetik maküler ödem (DMÖ)’de etkinlik ve güvenilirliğinin araştırılmasıdır. Gereç ve yöntem: Diyabetik maküler ödem olan ve fokal lazer fotokoagülasyon ile birlikte 40 mg ST enjeksiyonu yapılan hastaların dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. On yedi hastanın 17 gözü çalışma kapsamına alındı. Tüm hastalara tedavi öncesi tam bir oftalmolojik muayene yapıldı. Tedavi sonrası 1. hafta, 1. ay ve daha sonra 3 aylık dönemlerde kontrole çağrıldı. Tedavinin etkinliği ST enjeksiyonundan sonraki 1. ay ve ardından 3 aylık dönemlerde görme keskinliği ve flöresein anjiyografi (FA) ile değerlendirildi. İstatistik analizde tekrarlı ölçümlerde ANOVA testi kullanıldı. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 61,5±8,7 yıl idi. Görme keskinliği enjeksiyon öncesi 0.22±0.13 iken 1. ayda 0.39±0.15, 3. ayda 0.36±0.18, 6. ayda 0.33±0.15 ve 12. ayda 0.34±0.16 oldu. Tüm takip muayenelerindeki ortalama görme keskinlikleri enjeksiyon öncesi ile karşılaştırıldığında aradaki fark anlamlı idi (p ?0.05). Son muayenede görme keskinliği 13 (%76,4) hastada arttı, 3’ünde (%17,6) aynı kaldı ve 1’inde (%5,8) azaldı. Sonuç: Diyabetik maküler ödemi olan hastaların tedavisinde subtenon 40 mg triamsinolon enjeksiyonu ile fokal lazer fotokoagülasyon kombinasyonunun güvenli ve yararlı olduğu düşünüldü.Öğe Göz içi lens opasifikasyonu gelişen ve lens değişimi yapılan bir olgu(2013) Özgür, İlhan; Keskin, Uğurcan; Ayhan Tuzcu, Esra; Ayıntap, Emre; Coşkun, Mesut; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Öksüz, HüseyinArka kapsül kesafeti tanısı nedeni ile daha önce Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılan fakat başarı sağlanamayan 50 yaşın- daki erkek hasta kliniğimize vitrektomi ve arka kapsülektomi yapılması için konsulte edilmiştir. Pars plana vitrektomi ve arka kapsülektomi denenmiş fakat ameliyat sırasında intraoküler lens opasifikasyonu olduğu fark edilerek lens değişimi yapılmıştır. Ameliyat sonrası 3. ayda yapılan muayenede görme seviyesi 0.2 seviyesine çıkmıştır. Çıkarılan lens mikroskop altında incelendiğinde arka yüz ile sınırlı kristalize yapıda bir opasifikasyon olduğu gözlemlenmiştir. Lens yüzeyinde mey- dana gelen kristalizasyon nadir görülen bir komplikasyondur ve genellikle yanlış tanı konularak Nd:YAG lazer kapsülotomi yapılmaya çalışılmaktadır. Yüksek güçte uygulanan lazer işlemi lazere bağlı komplikasyonların oluşmasına sebep olabil- mektedir. Lazer kapsülotomi arka kapsüle hasar verebilmektedir ve lens değişimi yapılırken yeni lensin yerleştirilmesinde zorluğa sebebiyet verebilmektedir. Arka kapsül kesafeti tanısı konularak lazer kapsülotomi yapılan hastalarda kapsül açılamadığında güç arttırılmadan önce bu komplikasyon akılda tutulmalıdırÖğe İleri evre glokomlu olgularda geniş alan mitomisin C uygulamalı trabekülektomi sonuçlarımız(2013) Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Nilüfer; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Kahraman, HilalAmaç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef göziçi basıncı (GİB) sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda geniş alan Mitomisin-C (MMC) uygulamalı trabekülektomi sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntemler: Çalışmaya medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan ileri evre glokomu olan 35 hastanın 41 gözü dahil edilmiştir. Geniş alan MMC uygulaması 0,2 mg/ml konsantrasyonda 2 dk süre ile uygulanmıştır. Ortalama izlem süresi 28 aydır (24-36). Olguların hepsi maksimum 3’lü tedaviye rağmen GİB 21 mmHg altına düşmeyen ileri derecede glokomu olan hastalardır. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 35 hastanın 19’u erkek 16’sı kadın idi ve yaş ortalaması 52,5±1,8 yıl (45-73) olarak bulundu. Opere edilen gözlerin 27’si primer açık açılı glokom, 11’i psödoeksfolyatif glokom, 3’ü açı kapanması glokomu idi. 5 (%12,1) gözde erken dönem hipotoni gelişmiştir. Hipotoni gelişen 2 göze ek sütür konulmuştur. İki göz sıkı bandaj kapama ile tedavi edilmiştir. Koroid effüzyonu gelişen 1 göze ek operasyonla sütür eklenmiştir. Dört gözde katarakt gelişmiştir. 3 gözde kistik bleb (%7,3) görülmüş iğneleme ile tedavi edilmiştir. On gözde (%24,4) ince avasküler bleb gelişmiştir. Diğer gözlerde (%68,3) ince diffüz ve fonksiyonel bleb izlenmiştir. Hedeflenen GİB 15mmHg olarak değerlendirildiğinde gözlerin 36’sında (%87,8) hedeflenen GİB değerine ulaşılmıştır Sonuç: Maksimum tıbbi tedavi ile hedef GİB sağlanamayan ileri evre glokomlu hastalarda, geniş alan MMC uygulamalı trabekülektomi yönteminin etkili bir seçenek olabileceği düşünüldü.Öğe Katarakt cerrahisi öncesi kullanılan topikal %2,5'luk fenilefrin HCI damlanın sistemik kan basıncına etkisi(2011) Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Çoşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Semiz, Hilal; Öksüz, HüseyinAmaç: Katarakt ameliyatı öncesi daha etkili ve hızlı bir pupilla dilatasyonu sağlamak amacıyla topikal olarak kullanılan %2,5'luk fenilefrin HCI (Mydfrin) damlanın, sistemik kan basıncına etkilerini belirlemek. Gereç ve Yöntem: Prospektif 44 hastaya katarakt ameliyatı öncesi pupilla dilatasyonu amacıyla 5’er dakika ara ile 3 defa %2,5'luk fenilefrin HCI damla damlatıldı. Damla öncesi ve damla sonras› 15. ve 30. dakikalarda sistemik kan bas›nçlar› ölçüldü. Sonuçlar: Hastaların %2,5'luk fenilefrin HCI damla damlatılmadan önceki ortalama sistolik kan basınçları 119,7 mmHg iken, damla sonrası 15. dakikada ortalama sistolik kan bas›nçlar› 125,3 mmHg, 30. dakikada ortalama sistolik kan basınçları 121,2mmHg olarak bulundu. Diastolik kan basınçları ortalaması; damla öncesi 75,9 mmHg iken, damla sonrası 15. dakikada 76,9 mmHg, 30. dakikada 75,3 mmHg olarak ölçüldü. ıstatistiksel açııdan; damla öncesine göre, damla sonras› 15. dakikada daha belirgin olmak üzere, 15. ve 30. dakikalarda sistolik kan bas›nçlar›nda anlaml› bir değişim söz konusuydu. (p=0,003 ve p=0,042) Diastolik kan basınçlarında ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Tartışma: Katarakt operasyonu öncesi daha etkili ve hızlı bir pupilla dilatasyonu amacıyla kullanılan %2,5'luk fenilefrin HCI damla, 15. dakikada daha belirgin olmak üzere 30. dakikaya kadar devam eden, sistolik kan basıncı artışına yol açabilmektedir. Hipertansiyonu olan hastalarda %2,5’luk fenilefrin HCl kullanırken dikkat edilmelidir. (Turk J Ophthalmol 2011; 41: 164-6Öğe Klippel-trenaunay sendromlu bir olguda glokom ve tedavisi(2010) Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, Esra; Öksüz, HüseyinBu çalışmada yüz ve boyundan başlayıp neredeyse vücudun tüm sol yarısında uzanmakta olan hemanjiomları ve bu hemajiomlara eşlik eden yumuşak doku hipertrofleri mevcut olan, Klippel-Trenaunay sendromu tanısı almış, 20 yaşında bir erkek hasta ve bu hastaya uygulanan tedavi sunulmuştur. Olgumuzun sol gözünde skleral damarlarda belirginleşme, skleral pigmentasyon, iris renginde koyulaşma ve iris proseslerinde belirginleşme mevcuttu. Öncesinde düzenli bir anti-glokomatöz tedavi almamış olan hastanın, başvuru anındaki sol göz içi basıncı (GİB) 33 mmHg idi. Brimonidine+timolol maleat kombinasyonu içeren (Combigan) damla sonrası 1. ayda GİB'nı 17 mmHg'e düşmüştü. Olgumuzda buftalmus öyküsü olmadığı için glokomun, juvenil başlangıçlı olduğunu tahmin etmekteyiz ve medikal tedavi ile hedeflediğimiz GİB'na ulaşabilmiş olmamızda, bunun önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz.Öğe Koroid ve retinanın gyrate atrofisi(2013) Nilüfer, İlhan; Keskin, Uğurcan; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, Esra; Ayıntap, Emre; Dağlıoğlu, Mutlu; Öksüz, HüseyinRetina ve koroidin gyrate atrofisi otozomal resesif geçişli midperiferal retinada birbirinden ayrışık koryoretinal atrofi alanları ile karakterize yavaş ilerleyici bir koryoretinal distrofidir. Bu distrofi ornitin aminotransferaz eksikliği sonucu hiperor- nitemiye neden olur. Geç çocukluk çağında gece görüşte zorluk, yüksek miyopi ve periferik görme alanı daralması şeklinde semptom verir. Tedavide esas amaç plazma ornitin düzeylerinin düşürülmesidir. Bu yazıda vitamin B6 ve proteinden kısıtlı diyet tedavisi ile serum ornitin düzeyleri düşen gyrate atrofili bir olgu sunulmuştur.Öğe Künt oküler travma sonucu gelişen ön lens kapsülü yırtılması(2011) Keskin, Uğurcan; Coşkun, Mesut; Aydıntap, Emre; İlhan, Özgür; Ayhan Tuzcu, EsraBu çalışmada künt travma sonrası ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişen olgu sunulmuştur. Künt oküler travmaya maruz kalan 20 yaşındaki kadın hastada ön kapsül yırtılması, katarakt ve glokom gelişmişti. Travma hastanın sağ gözüne künt tahta parçası çarpması sonucu oluşmuştu. Muayenede görme keskinliği el hareketleri, göz içi basıncı (GİB) ise 47 mmHg seviyesindeydi. Yapılan ön segment muayenesinde ön kapsülün yırtıldığı, katarakt geliştiği, pupilin middilate olduğu ve ışık reaksiyonu olmadığı ve ön kamarada kortikal materyalin olduğu görüldü. Yüksek GİB’na sistemik ve topikal antiglokomatöz tedavi ile müdahale edildikten sonra hastaya cerrahi uygulandı. 2.8 mm saydam korneal insizyondan simcoe kanül ile lens materyali aspire edildi. Keseye lens yerleştirilmesi için ön kapsül yırtığı genişletildi. Katlanabilir göz içi lensi keseye yerleştirildi. Ameliyat sonrası görme seviyesi 0.9 GİB ise 17 mmHg seviyesindeydi. Künt oküler travma nadirde olsa ön kapsül yırtılmasına sebebiyet verebilmektedir. Nadir karşılaşılmasına rağmen bu vakalarda muayene ve cerrahi işlem sırasında dikkatli olmak gerekmektedir.Öğe Nd:YAG lazer kapsülotomiye uygun olmayan olgularda, pars plana kapsülektomi ve ön vitrektomi ameliyatı sonuçları(2011) Ayıntap, Emre; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Keskin, Uğurcan; Ayhan Tuzcu , Esra; Öksüz, HüseyinAmaç: Katarakt operasyonu sonrasında gelişebilen arka kapsül opasifikasyonu (AKO) tedavisinde, Nd:YAG lazer kapsülotomi uygulanamayan ve/veya çok yoğun kapsül kalınlaşması sebebiyle bu tedavinin etkisiz kaldığı, pediatrik ve erişkin tüm olgularda, pars plana kapsülektomi (PPK) ve ön vitrektomi operasyonunun başarısını belirlemek. Gereç ve Yöntem: PPK ve ön vitrektomi ameliyatı yapılmış olan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Pediatrik yaş grubundaki olgular ve erişkinler ayrı gruplarda değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 6 pediatrik olgunun 9 gözü ve 6 erişkin hastanın 6 gözü alındı. Pediatrik olguların yaş ortalaması 6.1 yıl (1-11), erişkinlerin ise 59.5 yıldı (23-80). AKO oluşumuna kadar geçen ortalama süre, pediatrik yaş grubunda 7.6 ay (4-24), erişkinlerde ise 48.2 aydı (2-60). Vizyon ifadesi olan 5 pediatrik olgunun 7 gözünde, ameliyat öncesi ortalama en iyi düzeltilmiş görme keskinlikliği (EİDGK) logmar 1.16±0.44(1-1.6), (Snellen eşeli karşılığı SE; 0.05-0.1 arası) iken, ameliyat sonrası logmar 0.54±0.26 (0.2-1), (SE; 0.25-0.3 arası)’a yükseldi. Erişkin hastalarda ameliyat öncesi ortalama EİDGK logmar 1.28±0.32 (1-1.6) SE; yaklaşık 3 metreden parmak sayma) iken, ameliyat sonrası logmar 0.80±0.2 (0.2-1), (SE; 0.16)’a çıktı. Tüm gözlerde ameliyat sonrası ilk gün ve 13.6 aylık ortalama takip süresi boyunca saydam bir optik aksla birlikte görme artışı sağlandı. Sonuç: Nd:YAG lazer kapsülotomi uygulanamayan ve/veya kapsül üstünde korteks bakiyesi olan yada diabete bağlı gelişebilen çok yoğun kapsül kalınlaşmasında, Nd:YAG lazer kapsülotomi tedavisinin etkisiz kaldığı tüm olgularda, PPK ve ön vitrektomi tercih edilebilecek bir ameliyattır. Yaklaşık 5 mm çapında geniş olarak yapılacak arka kapsülektominin, uzun dönem başarısında önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz.Öğe Orak hücreli taşıyıcısında travmatik hifema sonrasında optik sinir infarktı(2013) Ayhan Tuzcu, Esra; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, Uğurcan; Öksüz, HüseyinHifemaya künt göz travmaları, göz cerrahisi, irise ait patolojiler ve trombositopeni yapan durumlar neden olabilir. Bunlar arasında en sık neden künt göz travmalarıdır ve çocuklarda daha sık görülmektedir. Normal bireylerde hifema çoğunlukla herhangi bir komplikasyon olmadan tedavi edilebilir. Hemoglinopatili hastalarda ise görmeyi tehdit eden komplikasyonlar sık görülür. Bu komplikasyonlar yüksek göz içi basıncına bağlı optik sinir hasarı, tekrarlayan hifema, retinal ven tıkanık- lığı ve optik sinir infarktını içerir. Optik sinir infarktı genelde retinal ven tıkanıklığı ve göz içi basınç yüksekliği ile birlikte görülmektedir. Bu yazıda minimal künt travmaya bağlı hifema sonucu optik sinir infarktı gelişen orak hücre taşıyıcısı olan bir çocuk sunulmuştur.Öğe Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküler ödem tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid ve intravitreal bevacizumabın karşılaştırılması(2013) İlhan, Nilüfer; Ayhan Tuzcu, Esra; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Coşkun, Mesut; İlhan, Özgür; Ayıntap, Emre; Keskin, UğurcanAmaç: Retina ven dal tıkanıklığına (RVDT) bağlı oluşan maküla ödemi tedavisinde subtenon triamsinolon asetonid (STA) ve intravitreal bevacizumab (İVB) enjeksiyonlarının etkinliğinin değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada RVDT’ye bağlı maküla ödemi gelişen 41 hastanın 41 gözü çalışmaya dahil edildi. Subtenon triamsinolon asetonid yapılan 21 olgu ve İVB yapılan 20 olgunun kart bilgileri geriye dönük incelendi. Hastaların tedavi öncesi ve 1. 3. ve 6. ayda en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK), (logMAR), göz içi basınçları ve optik koherens tomografi ile saptanan merkezi fovea kalınlığı (MFK) kaydedildi. Bulgular: Triamsinolon grubunda hastaların enjeksiyon öncesi ortalama EİDGK ve MFK değerleri sırasıyla 0.94±0.42 logMAR ve 552±70 ?m idi. Bevacizumab grubunda bu değerler 0.98±0.50 logMAR ve 541±94 ?m idi. Altıncı ayda triamsino- lon grubunda ortalama EİDGK ve MFK sırasıyla 0.57±0.35 logMAR ve 342±34 ?m iken bevacizumab grubunda 0.41±0.23 logMAR ve 289±15?m idi. Gruplar arasında tüm takiplerde ortalama EİDGK açısından fark saptanmazken, 3. ve 6. aylarda ortalama MFK açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (p<0.05). Triamsinolon grubunda 5 (%23.8) olguda enjek- siyon sonrası göz içi basıncı (GİB) 24 mmHg’nin üzerinde saptandı. Bevacizumab grubunda herhangi bir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Retina ven dal tıkanıklığına bağlı maküla ödeminde STA ve İVB uygulamalarının görsel başarısı benzerdir. En- jeksiyon sonrası GİB artışı STA kullanımını sınırlamaktadır. İVB’nin STA’ya göre maküla ödemini azaltmada daha etkili olduğu gözükmektedir.Öğe Retinal arter dal tıkanıklığında hiperbarik oksijen tedavisi(2015) İlhan, Nilüfer; Dağlıoğlu, Mutlu Cihan; Ayhan Tuzcu, Esra; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Keskin, UğurcanRetinal arter dal tıkanıklığı (RADT) gelişen bir olguda hiperbarik oksijen (HBO) tedavisi ile görmenin tama çıktığı bir olgunun sunulması amaçlandı. Elli yaşında bayan hasta dört saat önce gelişen sağ gözde ani görme kaybı ile kliniğimize başvurdu. Görme keskinliği iki metreden parmak sayma seviyesindeydi. Fundus muayenesinde RADT'ye bağlı retina alt kadranda yaygın solukluk ve ödem mevcuttu. Oküler masaj, göz içi basıncını düşürücü ilaç tedavileri ve ardından ön kamara parasentezi yapıldı. Hasta ilki 24 saat içinde olmak üzere toplam 20 seans HBO tedavisi aldı. Hastanın sistemik bir hastalığı ve sigara öyküsü yoktu. Yapılan hematolojik ve kardiyolojik araştırma sonucunda herhangi bir hastalık saptanmadı. Olgunun üçüncü ayda görme keskinliğinin tam olduğu saptandı. Üst yarıda görme alanı defekti olmakla birlikte retina solukluğu tama yakın düzeldi. RADT'de göz içi basıncını düşürücü tedaviler ve erken HBO tedavisi final görme keskinliğini olumlu yönde etkileyebilirÖğe Serebral palsili çocuklarda oküler problemler(2012) Ayhan Tuzcu, Esra; Başarslan, Fatmagül; Yılmaz, Cahide; Arıca, Seçil; Üstün, Nilgün; İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Keskin, UğurcanAmaç: Bu çalışmadaki amacımız bölgemizdeki serebral palsili çocuklarda göz problemlerinin sıklığını ve çeşitliliğini tespit etmektir. Gereç ve yöntem: Çalışmaya Mustafa Kemal Üniversitesi Çocuk Nöroloji polikliniğinde takip ve tedavisi yapılan serebral palsi tanısı almış 90 hasta alındı. Hastalığın etyolojisi ve serebral palsi tipini belirlemek için öykü alındı ve fizik muayene yapıldı. Tüm hastalara görme keskinliği, kırma kusuru, ambliyopi, şaşılık, nistagmus ve göz dibi muayenesini içeren ayrıntılı oftalmolojik muayene yapıldı. Bulgular: Çalışmaya 51’i erkek, 39’u kız olmak üzere toplam 90 hasta alındı. Etiyolojik faktörler incelendiğinde olguların %33,3’de asfiksi görüldü. En sık görülen serebral palsi tipi %43,3 oranında spastik quadripleji idi. Olgularımızın %60’ında göz problemleri tesbit edildi. Bunun %54,4’nü kırma kusurları, %35,6’sını şaşılık, %22,2’sini optik sinir patolojileri oluşturmaktaydı. Ambliyopi olguların %11,1’inde görüldü. Serebral palsinin spastik dipleji tipinde şaşılık daha fazla görülmesine rağmen, istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu. Sonuç: Sonuç olarak serebral palsili çocuklarda göz problemleri sık görülmektedir. Bu nedenle, hastaların algılama ve iletişim güçlüklerini azaltmada faydalı olacağından rutin göz muayenesi öneriyoruz.Öğe Terson sendromu : Olgu sunumu(2012) İlhan, Özgür; Coşkun, Mesut; Ayıntap, Emra; Keskin, Uğurcan; Semiz, Halil; Öksüz, Hüseyin; İlhan, Nilüferİntrakraniyal hemorajilere (subaraknoid ve/veya subdural) eşlik eden vitreus hemorajisi Terson Sendromu olarak adlandırılmaktadırSendrom genellikle subaraknoid hemoraji sonrası görme azlığı ile ortaya çıkan nadir bir klinik durumdur. Bu çalışmada Terson sendromu nedeniyle pars plana vitrektomi uygulanan bir olgu sunulmuştur. Olgunun ameliyat öncesi 0,1 olan görme keskinliğameliyattan sonra birinci ayda 0,7’ye ulaştı. Ameliyatta ve daha sonraki takiplerde herhangi bir komplikasyon gözlenmedi. (Turk Ophthalmol 2012; 42: 400-2)