Yazar "Tanboğa, İbrahim Halil" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Assessment of aortic elasticity and its relation with left ventricular filling and diastolic parameters by transthoracic and transesophageal echocardiography(2013) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akçay, Adnan Burak; Şen, NihatAmaç: Aort boyutlar ve elastik özelliklerini transtorasik ekokardiyografi (TTE) ve transözofageal ekokardiyografi (TEE) ile karşılaştıran sınırlı veri vardır. Bu nedenle, TTE ve TEE elde edilen aort boyutlar ve aortik elastik indekslerinin karşılaştırmanın yanı sıra bunların sol ventrikül (LV) dolum ve diyastolik parametreleri ile ilişkisini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Çalışmaya kırk iki hasta dahil edildi. Tüm hastaların TTE ve TEE kayıtlarından aort boyutları ve ilgili elastikiyet parametreleri, sol ventrikül dolum ve diyastolik parametreleri, sol atriyal volüm indeksi (LAVİ), sol ventrikül kütle i n- deksi hesaplandı. TTE ve TEE elde edilen aort elastikiyeti indeksleri ve sol ventrikül dolum ve diyastolik parametreleri için korelasyon analizi yapıldı. Bulgular: TTE ve TEE ile elde edilen aort boyutları ve elastikiyeti indeksleri arasında anlamlı bir fark yoktu. Korelasyon analizinde yaş, E / A, E / E`ve LAVİ hem TTE hem de TEE ile edilen aort elastikiyeti indeksleri ile anlamlı derecede ilişkili iken, sol ventrikül kitle indeksi sadece TEE ile elde edilen aort elastikiyeti indeksleri ile ilişkili saptandı. Sonuç: TTE ile karşılaştırıldığında, TEE elde edilen aortik elastik özellikleri sol ventrikül dolum ve diyastolik parame treleri ile daha yakından ilişkili bulunmuştur. Buna ek olarak, TEE ve TTE ile elde edilen aort fonksiyon indeksleri iyi gözlemci içi ve gözlemciler arası değişkenliği ile benzerdir.Öğe Clinical and morphological evaluation of coronary bifurcation lesions(2013) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akçay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Aksakal, EnbiyaAmaç: Koroner bifurkasyon lezyonlarının anatomik ve morfolojik özelliklerini araştırmayı amaçladık. Çalışma planı: Çalışmaya koroner anjiyografi yapılan 542 stabil hasta alındı. Bifurkasyon lezyonları en az 2.5 mm çaplı ve en az %50 darlık olan ana dal ve yan dal lezyonları olarak tanımlandı. Bu ölçütler kullanılarak, bifurkasyon lezyonlarının varlığı ve sayısı, bu lezyonların bulunduğu damarlar, Medina sınıflandırmasına göre lezyonun tipi ve bifurkasyon lezyonunun açısı belirlendi. Bulgular: Bifurkasyon tanımına göre hastaların %19.3’ünde (n=105) bifurkasyon lezyonu vardı. Bunların %77’sinde, bifurkasyon açısı 70°’nin altında idi. Tüm lezyonların yaklaşık %37’si Medina 1.1.1 sınıflandırması ile uyumlu idi. Tüm bifurkasyon lezyonlarının yaklaşık %56’sı sol ön inen arter (LAD), %25.4’ü sirkumfleks arter (Cx) ve %12.5’i sağ koro- ner arter (RCA) bölgesinde idi. Medina 1.1.1 tip lezyonlar en sık LAD ve RCA’da gözlenirken en az Cx ve sol ana koro- ner bölgesinde saptandı. Diyabet bifurkasyon lezyonu olan hastalarda olmayanlara göre anlamlı olarak yüksek sıklıkta saptandı. Sonuç: Bifurkasyon lezyonları koroner anjiyografi pratiğinde sıkça gözlenmektedir. Bunların anjiyografik özellikleri ve bu lezyonların klinik durumla ile ilişkisi uygun girişimsel tedavinin seçiminde çok önemli olabilir.Öğe Comparison of clinical outcomes in patients who underwent bare metal coronary stenting versus coronary by-pass surgery(2013) Tanboğa, İbrahim Halil; Kurt, Mustafa; Aksakal, Enbiya; Kaygın, Mehmet Ali; Kaya, Ahmet; Işık, Turgay; Çolak, Abdürrahim; Sevimli, SerdarGiriş: Biz bu çalışmamızda, koroner baypas greftleme cerrahisi ile çıplak metal stent uygulanmış hastalarda SYNTAX (Sx) skoru ile değerlendirilen koroner lezyon kompleksitelerinin klinik sonlanımlar üzerine etkisini incelemeyi amaçladık.Hastalar ve Yöntem: Çalışma grubumuz çıplak metal stent uygulanmış (n= 265) ve koroner baypas cerrahisine giden (n= 294) 459 hastadan oluşmaktadır. Koroner arter hastalığı kompleksitesi Sx skoru ile değerlendirilmiştir. Sx skoru, hafi f Sx skoru (<= 22), orta Sx skoru ve yüksek Sx skoru (>= 33) olmak üzere üç gruba ayrılmıştır.Bulgular: Çalışma süresince orta dönem takipte herhangi bir nedenle revaskülarizasyon sıklığı hem tüm grupta hem de Sx alt gruplarında perkütan koroner girişim uygulanan hastalarda koroner baypas cerrahisine giden hastalara göre daha fazladır. Orta dönem takipte herhangi bir nedenden ölüm sıklığı düşük ve orta Sx gruplarında tedavi grupları arasında benzer bulunmuştur. Ancak yüksek Sx skoru grubunda orta dönem takipte herhangi bir nedenden ölüm sıklığı perkütan koroner girişim uygulanan hastalarda koroner baypas cerrahisine giden hastalara göre daha fazladır. Tüm popülasyonda herhangi bir nedenden dolayı ölüm için düzeltilmiş risk perkütan koroner girişim ve koroner baypas cerrahisi arasında benzerken [hazard ratio, %95 GA: 0.88 (0.38-2.05), p= 0.780], herhangi bir nedenle revaskülarizasyon için düzeltilmiş risk koroner baypas cerrahisi grubuna göre perkütan koroner girişim grubunda belirgin olarak daha fazlaydı [hazard ratio, %95 GA: 0.12 (0.05-0.30), p< 0.001].Sonuç: Sx skoru ile değerlendirilen koroner lezyon kompleksitesi herhangi bir nedenle revaskülarizasyon sıklığı ile daha yakın ilişkilidir. Yüksek Sx skoru gubunda herhangi bir nedenden ölüm çıplak metal stent uygulanan hastalarda koroner baypas cerrahisine giden hastalara göre daha fazlaydıÖğe Koroner arter hastalarında insan trombosit antijen-1 gen polimorfizmi ile klopidogrel direnci ilişkisi(2013) Tanboğa, İbrahim Halil; Can, Mustafa Mehmet; Özkan, Alper; Tokgöz, Hacer Ceren; Akgün, Taylan; Koca, Fatih; Kurt, Mustafa; Kaymaz, CihangirAmaç: İnsan trombosit antijeni-1 (İTA-1) gen polimorfizminin koroner arter hastalığı (KAH) ile ilişkili olduğu ve trombosit fonksiyonlarını etkilediği öne sürülmüştür. Bu çalışmada KAH olan ve olmayan bireylerde İTA-1 gen polimorfizminin dağılımını ve KAH olan bireylerde İTA-1 gen polimorfizminin trombosit kümelenmesiyle ilişkisini incelemeyi amaçladık. Çalışma planı: Çalışmaya perkütan koroner girişim (PKG) uygulanan 94 hasta ve kontrol grubu olarak koroner anjiyografisi normal olan 115 birey alındı. KAH grubunda PKG sonrası beşinci gün impedans agregometre ile trombosit kümelenmesi (KB) ölçüldü. Trombosit kümelenmesinin >490 KB/dakika olması klopidogrel direnci olarak tanımlandı. Tüm katılımcılardan İTA-1 gen polimorfizmini araştırmak için kan örnekleri alındı. Bulgular: Hasta ve kontrol grubu arasında İTA-1 gen polimorfizmi yönünden fark yoktu (A aleli için %78.7 ve %78.1, p=AD; B aleli için %21.3 ve %21.9, p=AD). Klopidogrel direnci olan ve olmayan gruplar arasındaki analizde İTA-1A ve İTA-1B alleleri sıklığı açısından fark tespit edilmedi (Her iki grupta, A aleline sahip hasta oranları %78.7 ve %78.9, p=AD; B aleli için %21.3 ve %21.1, p=AD). Ayrıca, KAH’da İTA-1A ve İTA-1B alellerine sahip hastalarda trombosit kümelenmesi açısından fark yoktu (294±240 ve 259±261 KB/dakika, p=AD). Sonuç: İnsan trombosit antijeni-1 gen polimorfizmi dağılımı KAH olan ve olmayan bireylerde benzerdir. KAH’da, impedans agregometre ile değerlendirilen trombosit kümelenmesi ve klopidogrel direnci, İTA-1 gen polimorfizmi ile ilişkili değildir.Öğe Relation of presence and severity of metabolic syndrome with left atrial mechanics in patients without overt diabetes: a deformation imaging study(2014) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Büyükkaya, Eyüp; Karakaş, Mehmet Fatih; Akçay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Bilen, EmineObjective: We aimed to investigate left atrium (LA) function by speckle tracking echocardiography in patients with metabolic syndrome (MetSyn) and to show a possible relationship between the severity of MetSyn and LA function and to determine the predictors of low strain in MetSyn patients. Methods: Our study design was observational and cross-sectional design consisted of 80 MetSyn patients without overt diabetes and 50 con- trols. The patients were classified into three groups based on the number of MetSyn criteria. The peak LA strain at the end of the ventricular systole (LAs-strain) as well as the LA strain with LA contraction (LAa-strain) was obtained. Correlation analysis performed to assess the asso- ciation of LA strain parameters with the severity of MetSyn and logistic regression analysis performed to assess the relationship of low LA strain with MetSyn. Results: Both LAs (37.5±8.7 vs. 26.0±10.2, p<0.001) and LAa (19.9±6.3 vs. 13.0±6.4, p<0.001) strain measurements were found to be significantly decreased in patients with MetSyn when compared to the control group. Moreover, both LAs and LAa were found to be significantly decreased with the increasing severity of the MetSyn. A multiple logistic regression analysis demonstrated that the presence of MetSyn [OR:0.26 (95% CI 0.06-0.89), p=0.032] and left ventricular ejection fraction [OR:1.14 (95% CI 1.03-1.27), p=0.021] were independent predictors of LAs strain. Conclusion: MetSyn is associated with reduced LAs strain and LAa strain representing LA reservoir and pump function, respectively. Furthermore, LA mechanical function decreases even more with the increasing severity of the MetSyn. (Anadolu Kardiyol Derg 2014; 14: 128-33)Öğe The relationship between atrial electromechanical delay and P-wave dispersion with the presence and severity of metabolic syndrome(2012) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Karakaş, Mehmet Fatih; Büyükkaya, Eyüp; Akcay, Adnan Burak; Şen, Nihat; Bilen, EmineAmaç: Bu çalışmada, atriyum içi ve atriyumlar arası elektromekanik gecikme (AEMG) ve P dalga dispersiyonu (PDD) ile metabolik sendrom (MetS) varlığı ve şiddeti arasındaki ilişki incelendi. Çalışma planı: Çalışmaya MetS olan (n=72) ve olmayan (kontrol grubu, n=72) toplam 144 hasta alındı. MetS ciddiyetinin belirlenmesi için hastalar MetS ölçütlerinin sayısına göre üç gruba ayrıldı: Grup 1 (üç ölçütlü hastalar), Grup 2 (dört ölçütlü hastalar) ve Grup 3 (beş ölçütlü hastalar). Hastaların 12 derivasyonlu elekrokardiyografilerinden PDD ve doku Doppler parametrelerinden kulakçıklar arası ve kulakçıklar içi AEMG hesaplandı. Bulgular: Kulakçılar arası AEMG (22.9±15 ve 11.5±14, p<0.001) ve kulakçık içi AEMG değerleri (23.6±12 ve 8.3±19, p<0.001) MetS’li hastalarda, kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha uzun bulundu. Benzer şekilde, PDD değerleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında MetS’li hastalarda anlamlı olarak daha uzun bulundu (49±25 ve 36±24, p=0.001). Ancak, kulakçıklar arası ve içi AEMG ve PDD’nin MetS şiddeti ile ilişkisi gösterilemedi. Korelasyon analizinde, atriyumlar arası AEMG ve atriyum içi AEMG daha çok sol ventrikül kitle indeksi ve sol atriyum hacim indeksi ile, P dalga dispersiyonu ise daha çok mitral Doppler parametreleri ile ilişkili bulundu. Çoklu değişken analizi sonucu, atriyumlar arası AEMD için, HDL-K, sistolik ve diyastolik kan basıncı bağımsız öngördürücüler olarak bulunurken; E/A ve LDL için bu değerler istatistiksel anlamlılık sınırında kaldı. Kulakçık içi AEMD için ise sistolik ve diyastolik kan basıncı, beden kitle indeksi ve E/A bağımsız öngördürücüler olarak bulundu. Sonuç: MetS’li hastalarda kulakçıklar arası ve kulakçık içi AEMG ve PDD, kontrol grubuna kıyasla daha uzundur. Fakat bu uzamanın MetS ciddiyeti ile ilişkisi yoktur.Öğe Spontaneous buccal hematoma secondary to enoxaparin treatment in a patient with acute coronary syndrome(2015) Demirelli, Selami; Duman, Hakan; Tanboğa, İbrahim Halil; Kurt, Mustafa; Yıldırım, Erkan…Öğe Thrombus aspiration in patients with ST elevation myocardial infarction : meta-analysis of 16 randomized trials(2015) Tanboğa, İbrahim Halil; Topçu, Selim; Aksakal, Enbiya; Kurt, Mustafa; Kaya, Ahmet; Oduncu, Vecih; Sevimli, SerdarObjective: The mortality rate is high in some patients undergoing primary percutaneous coronary intervention (PPCI) because of ineffective epicardial and myocardial perfusion. The use of thrombus aspiration (TA) might be beneficial in this group but there is contradictory evidence in current trials. Therefore, using PRISMA statement, we performed a meta-analysis that compares PPCI+TA with PPCI alone. Methods: Sixteen studies in which PPCI (n=5262) versus PPCI+TA (n=5256) were performed, were included in this meta-analysis. We calculated the risk ratio (RR) for epicardial and myocardial perfusion, such as the Thrombolysis In myocardial Infarction (TIMI) flow, myocardial blush grade (MBG) and stent thrombosis (ST) resolution (STR), and clinical outcomes, such as all-cause death, recurrent infarction (Re-MI), target vessel revascularization/target lesion revascularization (TVR/TLR), stent thrombosis (ST), and stroke. Results: Postprocedural TIMI-III flow frequency, postprocedural MBG II-III flow frequency, and postprocedural STR were significantly high in TA+PPCI compared with the PPCI alone group. However, neither all-cause mortality [6.6% vs. 7.4%, RR=0.903, 95% confidence interval (CI): 0.785-1.038, p=0.149] nor Re-MI (2.3% vs. 2.6%, RR=0.884, 95% CI: 0.693-1.127, p=0.319), TVR/TLR (8.2% vs. 8.0%, RR=1.028, 95% CI: 0.900-1.174, p=0.687), ST (0.93% vs. 0.90%, RR=1.029, 95% CI: 0.668-1.583, p=0.898), and stroke (0.5% vs. 0.5%, RR=1.073, 95% CI: 0.588-1.959, p=0.819) rates were comparable between the groups. Conclusion: This meta-analysis is the first updated analysis after publishing the 1-year result of the “Thrombus Aspiration during ST-Segment Elevation Myocardial Infarction” trial, and it showed that TA did not reduce the rate of all-cause mortality, Re-MI, TVR/TLR, ST, and stroke. (Anatol J Cardiol 2015; 15: 175-87)Öğe Two-dimensional strain imaging: Basic principles and technical consideration(2014) Kurt, Mustafa; Tanboğa, İbrahim Halil; Aksakal, EnbiyaDoku Doppler görüntüleme (TDI) ve TDI kaynaklı strain bölgesel miyokardial fonksiyonların non-invasiv değerlendirmesinde oldukça doğru bilgiler vermektedir. Yüksek temporal ve spatial çözünürlüğü nedeniyle, kardiyak siklusun her fazında bölgesel miyokardiyal fonksiyonların değerlendirmesine imkan tanır. Ancak, bu metodun en önemli kısıtlılığı açı bağımlı olmasıdır. Speckle tracking echocardiography gibi miyokardiyal deformasyonu ölçen yeni teknikler, TDI kaynaklı strainin açı bağımlılığı limitasyonunun üstesinden gelebilmektedir. Üstelik miyokardial fiber orientasyonunu ile ilgili daha değerli bilgiler vermektedir. Bu derleme miyokardiyal mimari ve fonksiyonları ve STE için temel oluşturacak bu bilgilerin teknik olarak gözden geçirilmesini içermektedir.