Mustafa Kemal Üniversitesi Tarım Bilimleri Dergisi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 126
  • Öğe
    Ekim zamanının Amik Ovası koşullarında yetiştirilen bazı mısır (Zea maysL.) çeşitlerinde ot verimi ve kalitesine etkisi
    (2020) Atasever, Merve; Yılmaz, Şaban; Ertekin, İbrahim
    Amaç: Bu çalışma Hatay ekolojik koşullarında ekim zamanının ana ürün olarak yetiştirilen mısır çeşitlerinde ot verimi ve kalitesini belirlemek için 2017 yılında Amik ovası koşullarında çiftçitarlasında yürütülmüştür.Yöntem ve Bulgular: Denemede kullanılan ve bölgede en çok yetiştirilen P31P41, 70 May 82, DKC 6590 ve Carella F1 mısır çeşitleri 3 farklı ekim zamanında (25 Şubat, 14 Mart, 30 Mart) ekilmiştir. Araştırma tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Bu çalışmada ekim zamanının farklı çeşitlerin ot verimi ve kalitesi üzerindeki etkisini belirleyebilmek için bitki boyu (BB), yaprak sayısı (YS), tepe püskülü çıkarma süresi (TPÇS), sap çapı (SÇ), yaprak ağırlığı (YA), sap ağırlığı (SA), koçan ağırlığı (KA), yeşil ot verimi (YOV), kuru ot verimi (KOV), ham protein oranı (HPO), nötr ortamda çözünmeyen lif (NDF), asit ortamda çözünmeyen lif (ADF), kuru madde tüketimi (KMT), net enerji laktasyon (NEL), nispi yem değeri (NYD) ve kuru madde sindirimi (KMS) özellikleri incelenmiştir. Ekim zamanlarının ele alınan mısır çeşitlerinin BB ve YS özellikleri dışında kalan tüm incelenen özellikleri üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.Genel Yorum: Ekim zamanlarında genel olarak en yüksek YOV ve KOV 25 Şubat ekim tarihinde bulunmasına rağmen en düşük ise 30 Mart ekim tarihinde elde edilmiştir. En yüksek HPO 25 Şubat ekim tarihinde elde edilirken en düşük HP 14 Mart tarihli ekimde bulunmuştur. En yüksek NDF ve ADF oranı sırasıyla 30 Mart ve 14 Mart tarihinde yapılan ekimlerden elde edilmesine rağmen en düşük ise 25 Şubat ve 30 Mart tarihli ekimlerden elde edilmiştir. Çeşitlerin KMT ve NYD ekim tarihi geciktikçe azalmıştır. Çeşitlerin en yüksek KMS ve NEL değerleri 14 Mart tarihli ekimden elde edilirken en düşük değerler ise 25 Şubat tarihinde yapılan ekimlerden elde edilmiştir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Bu sonuçlara göre ele alınan mısır çeşitlerinin 14 Mart tarihli ekiminin ot verimi ve kalitesi açısından iyi sonuç vereceği çıkarılabilir. Fakat ele alınan bitkilerin HPO’nı bu tarihte yapılan ekimde düşük bulunmuştur.
  • Öğe
    M9 anacı üzerine aşılı mondial gala elma çeşidinin Akdeniz bölgesindeki performansı
    (2019) Bayazit, Safder; Kılıç, Derya; Gündüz, Kazim
    Amaç: M9 üzerine aşılı 3x1m aralıklarla dikilmiş 8 yaşlıMondial Gala (Malus domestica Borkh) çeşidinin Mersin(Türkiye) ilinde, subtropik iklim şartlarındakiperformansının saptanması amacıyla yürütülmüştür.Yöntem ve Bulgular: Mersin/erdemli ilçesinde özelsektöre ait bahçede çalışma yürütülmüştür. 1x3 m dikimmesafesiyle dikilmiş 8 yaşındaki Mondial Gala elmaçeşidinin çiçeklenme zamanı, verim ve meyve kaliteözellikleri araştırılmıştır.Genel Yorum: Mondial Gala çeşidinin ilk çiçeklenme 1Nisan, tam çiçeklenme 10 Nisan ve çiçeklenme sonu 17Nisan olarak gözlemlenmiştir. Meyveler Haziran’ınsonunda hasat edilmiştir. Ağaç başına verim 22.6 kg vegövde kesit alanına düşen verim 0.56 kg/cm2 olarakbelirlenmiştir. Ortalama meyve ağırlığı ise 223.2 g olaraksaptanmıştır. Elde edilen sonuçlar Mondial Gala elmaçeşidinin Akdeniz Bölgesinin yüksek kısımlarındaekonomik olarak yetiştirilebileceği göstermiştir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Türkiye’nin subtropik iklimkuşağında bulunan Mersin ilçesinde yüksek rakımdabulunan Mondial Gala elma çeşidinin fenolojik ve pomolojik özelliklerinin belirlemek.
  • Öğe
    Üzüm üreten işletmelerin üretim ve pazarlama yapıları: Tarsus örneği
    (2020) Tapkı, Nuran; Davran, Müge K.; Görgü, Ayşe
    Amaç: Bu çalışmada, Tarsus ilçesi köylerinde üzümüretimi yapan üreticilerin üretim ve pazarlama yapılarıincelenmiş, pazarlamada karşılaşılan sorunlar elealınmıştır Yöntemler ve Bulgular: Çalışmanın ana materyaliniTarsus ilçesi köylerinde oturan ve üzüm üretimi yapan120 üretici ile yapılan yüz yüze görüşmeleroluşturmuştur. Örnek büyüklüğü olasılığa dayalıörnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Verilerinistatistiksel analizinde, tanımlayıcı istatistikler ile likertölçeği kullanılmıştır.Genel Yorum: İşletme sahiplerinin yaş ortalaması44.1’dir. Ortalama aile genişliği 4.6 kişi olup; üniversitemezunu olanların oranı ise %4.2’dir. İşletmelerin%70.8’inin 11-20 dekar arasında arazi büyüklüğüne sahipolduğu gözlenmiştir. İşletmelerin %73.3’ü kendi mülkarazilerinde üretim gerçekleştirmektedir. Üretilenüzümün %82.0’si sofralık üzüm olarak pazarlanmaktadır.İşletmelerde en çok tercih edilen aracılar tüccarlardır.İşletmelerde pazarlama aşamasında, paketleme oranının%96.6, sınıflandırma oranının %88.3, depolama oranın%35.8 ve taşıma oranının ise %10.8 olduğu gözlenmiştir.İşletmelerin %56.8’i satılan üzümün bedelini peşin olaraktahsil etmektedir. İşletmeler %51.7 oranında pazarlıkyaparak fiyat belirlemektedir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: İşletmeciler üzümüretiminde en çok kalite, maliyetler, hastalık vezararlılarla mücadele konusunda sorun yaşamaktadır.Karşılaştıkları en önemli pazarlama sorunları ise alıcısayısının azlığı, güvensizlik, bilgi noksanlığı ve işlemetesislerinin yetersizliğidir. Araştırma alanında çiftçininmağduriyetinin azaltılabilmesi için pazarlamafaaliyetlerinin ve pazarlama karması elemanlarının doğruve eksiksiz çalışması gerekmektedir.
  • Öğe
    Kanyaşın [Sorghum halepense L. (Pers.)] bazı güçlü bitki türleri ile etkileşimi species
    (2019) Yazlık, Ayşe; Üremiş, İlhan
    Amaç: Yüksek rekabet gücüne sahip bitki türleri, çevreseldeğişimlerin de etkisiyle, mevcut kaynaklarınkullanımında önemli avantajlara sahiptir. Bu nedenleyüksek yayılım yeteneğine sahip olan türlerin rekabetyeteneklerine etki eden faktörlerin tespiti, bu türlerinyayılımını engellemek için kullanılabilecek stratejilerinbelirlenmesinde önemli rol oynar. Bu çalışmada S.halepense ile Bromus japonicus (Japon bromu - BROJA),Salvia fruticosa (Anadolu adaçayı - SALFR), Festuca rubravar. rubra (rizomlu kırmızı yumak - FESRU) ve Festucaovina (koyun yumağı - FESOV) arasındaki rekabet ilişkisiaraştırılmıştır.Yöntem ve Bulgular: Rekabet denemeleri sterilizeedilmiş 9 cm çapındaki petri kaplarında laboratuvarortamında yürütülmüştür. Sonuçlara göre rekabetilişkileri ölçülen; SORHA – BROJA, BROJA – SORHA,SORHA - FESOV ve FESOV- SORHA gövde ve kökuzunluklarının, SORHA – FESRU ve FESRU- SORHAarasında gövde ağırlıklarının, SORHA - SALFR ve SALFRSORHA arasında ise gövde uzunluklarının arasındaki farktürlerin kontrollerine göre önemlidir.Genel Yorum: Tüm türler arasındaki yüksek bir etkileşimmevcuttur. Bu durum seçilen türlerin türkompozisyonlarında birbirlerinden ciddi orandaetkilenmelerinin zor olacağına işaret edebilir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Yüksek rekabet gücügösteren türler bulundukları alanlarda baskın tür olmayeteneği gösterebilir. Bu durum ise biyolojik çeşitliliğekarşı önemli tehditlere neden olabilir. Dolayısıyla güçlübitki türlerinin birbirleri üzerindeki rekabetyeteneklerinin tespitine yönelik çalışmalardan eldeedilen veriler, biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelikalınabilecek yönetim ve/veya tedbir alma çalışmalarındakullanılabilir.
  • Öğe
    Doğu Akdeniz koşullarında yetiştirilen kuraklığa dayanıklı ve hassas pamuk çeşitlerinin fotosentetik özelliklerin belirlenmesi
    (2020) Ödemiş, Berkant; Kılıç, Şeref; Evrendilek, Fatih
    Amaç: Bu araştırma 14 farklı pamuk çeşidinde, kuraklığadayanıklı ve hassas çeşitler esas alınarak, farklı sulamasuyu düzeylerinin, bitki su tüketimi, su kullanım etkinliği,stoma iletkenliği, fotosentez hızları ve verim değerleriüzerine etkilerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır.Yöntem ve Bulgular: Araştırma, ST 506, ST468, BA525,BA119, FLASH, SIOKRA L-22, TAM SPHINX, TAM 94L-25,PIMA S-7, TAMCOT-22, TAMCOT SP 21 S, TAMCOT SP 23,TAMCOT CAMD-ES ve AKSEL çeşitlerinde yürütülmüştür.Aksel çeşidi kuraklığa hassas diğer çeşitler kuraklığadayanıklı çeşitlerdir.. Deneme tesadüf bloklarındadeneme desenine göre yürütülmüştür. Araştırmada sözkonusu çeşitlerin bitki su tüketimi, su kullanım etkinliği,stoma iletkenliği, fotosentez hızları ve verim değerleribelirlenmiştir. Fotosentez hızı, transpirasyon hızı vestoma iletkenliği sadece tam sulama (I100) ve elverişlikapasitenin %25’i düzeyinde (I25) ölçülmüştür.Araştırmada çeşitler arasında su stresinin etkisininönemli olmadığı belirlenmiştir.Genel Yorum: Sonuç olarak, ilk yıl 4, ikinci yıl toplam 6sulama yapılmıştır. Uygulanan sulama suyu miktarı ilk yıl270-480 mm, ikinci yıl 298-520 mm arasında değişmiştir.Verim ve bitki su tüketimi uygulanan sulama suyu miktarına bağlı olarak artmıştır. En yüksek ve en düşükverim sırasıyla BA525 çeşidinde (555 kg da-1) Akselçeşidinde 358 kg da-1 olarak belirlenmiştir. Ortalamaolarak fotosentez hızı I100 konusunda 12.616 µmol m-2s-1,I25 konusunda 7.549 µmol m-2s-1 olarak ölçülmüştür.Stoma iletkenliği arttıkça verim değerleri de artmıştır (I25konusunda 0.093 mol m-2s-1I100 konusunda 0.182 mol m2s-1). Transpirasyon hızı I25 konusunda 2.947 mmol m-2s-1I100 konusunda 3.919 mmol m-2s-1 olarak belirlenmiştir.Bununla birlikte anılan parametrelerin verim ile ilişkileriincelendiğinde stoma iletkenliğinin verim ile ilişkisitranspirasyon hızı ve fotosentez hızından daha düşüksaptanmıştır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Araştırma Doğu AkdenizBölgesinde yaygın olarak yetiştirilen 14 pamuk çeşidindesu kullanım etkinliği, bitki su tüketimi ve fizyolojiközelliklerini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca belirtilen fizyolojiközellikler ile verim arasındaki ilişkiler irdelendiğindeverim ve stoma iletkenliği arasındaki ilişkinin,transpirasyon ve fotosentez hızının ile verim arasındakiilişkisinden daha düşük olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Çim bitkisinin azot ve su içeriği tahmini için Renk ölçer ve NDVI ölçerin karşılaştırılması
    (2020) Keskin, Muharrem; Çam, Çağatay; Şekerli, Yunus Emre
    Amaç: Geleneksel olarak çim bitkisinin azot (Aİ) ve suiçeriği (Sİ) tahmini zaman alıcı, yorucu, fazla iş gücügerektiren ve masraflı olan kimyasal laboratuvaranalizleriyle belirlenmektedir. Bu çalışmanın amacı, ikifarklı el tipi optik algılayıcının (GreenSeeker NDVI metreve renk ölçer) çim bitkisinin azot ve su içeriğinideğerlendirmedeki uygunluğunu incelemektir.Yöntem ve Bulgular: Çalışmada 1 m x 1 m'lik altı adet çimparselinde değişken düzeyli azotlu gübre uygulamasıyapılmıştır. NDVI ölçümleri arazide el tipi GreenSeekerNDVI ölçer ile gerçekleştirilmiştir. Biçme işlemindensonra, çim biçkilerinin renk değerleri laboratuvarda renk ölçer kullanılarak ölçülmüştür. Veriler korelasyon vekısmi en küçük kareler regresyon (PLSR) analizikullanılarak değerlendirilmiştir. Yaprak Aİ, Sİ ile NDVI verenk değerleri arasında yüksek korelasyon bulunmuştur.Yaprak Aİ (%)’nin NDVI (R2val=0.73, SEP=% 0.19) ve renkdeğerlerinden (L*a*b*C*h°) (R2val=0.76; SEP=% 0.18)tahmin edilebileceği tepit edilmiştir. Ayrıca, Sİ (%)’ninNDVI (R2val=0.40, SEP=% 5.07) ve renk değerlerinden(L*C*h°) (R2val=0.69; SEP=3.67 %) daha düşük doğrulukile tahmin edilebileceği belirlenmiştir.Genel Yorum: Sonuç olarak; çim yaprağı Aİ’nin, NDVIcihazı veya renk ölçer kullanılarak daha objektif veekonomik bir şekilde makul hassasiyet ile tahminedilebileceği tespit edilmiştir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Azot ve su içeriği analizsüresindeki azalma dikkate alındığında, çalışmasonuçlarının çim saha bakım sorumluları için faydalıolacağı değerlendirilmiştir. Ayrıca algılayıcılar ileyapılacak azot içeriği tespitinin çim alan bakımsorumluları tarafından kullanılması halinde daha çevredostu bir yöntem olacağı düşünülmektedir.
  • Öğe
    Asi Nehrinin su kalite parametre düzeylerinin belirlenmesi
    (2020) Ağca, Necat; Doğan, Kemal
    Amaç: Bu çalışmada, Türkiye’nin sınır aşanakarsularından biri olan Asi Nehrinin su kalite parametredüzeylerinin belirlenmesi ve bunların içme ve sulamasuyu kalitesi açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntem ve Bulgular: Bu çalışmada, Asi Nehrinin Türkiyekısmında belirlenen 8 noktadan, dört farklı dönemde suörnekleri alınmıştır. Alınan su örneklerinde pH,elektriksel iletkenlik (EC), eriyebilir katyon (Na, K, Ca, Mg)ve eriyebilir anyon (Cl-, SO4, CO3-ve HCO3=) analizleriyapılmıştır. Ayrıca eriyebilir katyon ve anyonlardansodyum adsorpsiyon oranı (SAR), magnezyum oranı(MR), toplam sertlik (TH) ve kalıcı bikarbonat (RSC)değerleri hesaplanmıştır. Araştırma konusu sukaynaklarına ait bütün parametrelerin tanımlayıcıistatistik analizleri (ortalama, en düşük ve en yüksekdeğerler, standart sapma, varyasyon katsayısı, vb.)hesaplanmıştır. Su örneklerinin özellikleri arasındakiilişkileri araştırmak için korelasyon analizi ve örneklemedönemleri ve noktaları arasındaki farklılıklarıaçıklayabilmek için ise anova ve duncan testleriyapılmıştır. Asi Nehir suyunda katyonların oransal bolluksıralaması çoktan aza doğru Mg>Na>Ca>K şeklinde,anyonların sıralaması ise SO4>HCO3>Cl>CO3 şeklindebelirlenmiştir. Amerikan tuzluluk laboratuvarıdiyagramına göre, Asi Nehir suyunun kalite sınıfı C3S1olarak belirlenmiştir.Genel Yorum: Yapılan varyans analiz sonuçlarına göre;örnekleme noktaları arasında EC değerlerindeki farklılıkistatistiksel açıdan %5 düzeyinde önemli bulunmuştur.Diğer parametrelerdeki farklılıklar ise istatistiksel açıdanönemli bulunamamıştır. Yine, örnekleme dönemleriarasında ise pH, HCO3 ve MR değerleri arasındaki farklılık%1 düzeyinde önemli bulunmuştur.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Asi nehir suyunu kullanırkendikkatli olmak gerekir. Asi nehir suyu tuzluluk açısındançok tuzlu sular sınıfına girmektedir. Bu su ancak iyi drenajkoşullarında ve tuzluluk kontrolü için özel yönetimuygulamaları ile sulamada kullanılabilir.
  • Öğe
    Relationship between some soil characteristics and contribution on available phosphorus of inorganic phosphorus fractions in calcareous soils
    (2020) Çimrin, Kerim Mesut
    Aims: The aim of this study is to determine the amount and distribution ofinorganic phosphorus fractions in soil profiles classified as Mollisol andEntisol, which are common in the Eastern Anatolian region, and todetermine their soil properties and their relationships with each other, andto evaluate the contribution of inorganic phosphorus fractions to availablesoil phosphorus (Olsen-P).Methods and Results: The total amount of phosphorus in these soils withcalcareous and slightly alkaline reactions has been determined as 280-1713 mg kg-1 and an average of 713 mg kg-1. Ca-P’, which make up anaverage of 80.9% of the total phosphorus and which are determined as thefirst phosphorus fraction in these soils, have been determined between163.2-951.1 mg kg-1. The occluded phosphates (CDB-P), which rank secondin quantity in these soils after Ca-P2, are between 2.07-105.6 mg kg-1, andthirdly, phosphates (CB-P) held by carbonates during the first extractionare 0.76-52.83 mg kg-1. In the fourth and last row, nonoccluded aluminumand iron phosphates (Al-P + Fe-P) were found as the least amount ofphosphorus fractions in these soils between 0.09-5.0 mg kg-1.Conclusions: In summary, the order of inorganic phosphorus fractions inthese soils was determined as Ca-P> CDB-P> CB-P> Al-P+Fe-P.Significance and Impact of the Study: It was determined that two fractionscontribute to phosphorus (Olsen-P), nonoccluded aluminum and ironphosphates (AI-P + Fe-P) and occluded phosphates (CDB-P) in these soils.
  • Öğe
    Doğal serin iklim buğdaygil yembitkilerinin bitki gelişme dönemlerine bağlı yem kalitesi değişimi ve çiftlik hayvanlarının günlük ihtiyacını karşılayabilme yetenekleri
    (2019) Celıktas, Nafiz; Can, Ersin; Kaya, Şerafettin; Uygur, Veli
    Amaç: Doğru bir mera yönetimi ve hayvan beslemeilkeleri açısından mera kompozisyonu üzerinde detaylıkimyasal inceleme ve yoğun bir bilgiye ihtiyaç vardır.Yöntem ve Bulgular: Mevcut araştırmada; doğal çokyıllık serin mevsim buğdaygil türleri, Festucaarundinaceae L., Brachypodium pinnatum (L.) Beauv.,Phleum pretense L., Dactylis glomerata L., Bromusinermis Leyss., Lolium perenne L. ve Hordeum bulbosumL. beş farklı bitki gelişim döneminde hayvan beslemekalitesi açısından değerlendirilmiştir. Bitki kimyasalkompozisyonu, kalite ve dolayısıyla besleme değerleriyani hayvan performansı bitki gelişim dönemlerindendoğrudan etkilenmektedir. İncelenen tüm türlerde kurumaddenin sindirilebilirliği, alımı ve protein içerikleri bitkiolgunlaşması ile birlikte azaltırken, lignifikasyonartmıştır.Genel Yorum: İnce uzun yapraklı ve yaprak/sap oranıyüksek olan türlerin sindirilebilirlik oranlarının dahayüksek oldukları belirlenmiştir. Hızlı büyüyen türlerde isemetabolize olabilir enerji içeriğinin yüksekliği dikkatedeğer bulunmuştur Mineral elementlerin büyükçoğunluğunun konsantrasyonu sapa kalkma veçiçeklenme dönemi arasında belirgin şekilde azalırken,bu dönemden başak/salkım çıkarma aşamasına kadarönemli bir artış saptanmıştır. Hızlı büyüyen türlerdemineral element birikimi de daha fazla gerçekleşmiştir.İncelenen türlerde çayır tetanisi riski (K/(Ca+Mg))çiçeklenme aşamasında belirgin bir şekilde artışgöstermiştir. Hesaplanan Ca/P oranının, tüm türler içinrasyonda olması önerilen sınırlar içinde bulunduğudeğerlendirilmiştir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Araştırma bulgularıincelenen doğal mera bitkilerinin, çoğu mineral elementaçısından çiftlik hayvanlarının günlük gereksinimlerini, herhangi bir ilaveye gerek olmaksızın karşılayabilecekkapasitede olduklarını ortaya koymuştur.
  • Öğe
    Farklı materyallerden üretilen kılıf çeşitlerinin olgunlaşma sırasında sucukların uçucu bileşenleri üzerine etkileri
    (2019) Dursun, Ahmet; Güler, Zehra
    Amaç: Sucuk, ülkemizde en yaygın üretilen gelenekselkuru fermente et ürünlerinden biridir. Sucuk üretimindekullanılan baharatlar ve olgunlaşma sırasında meydanagelen biyokimyasal reaksiyonlardan oluşan uçucubileşenler sucuk aroması için önemlidir. Çalışmada, hemdoğal bağırsak (S-DK) hem de sentetik kılıf (S-SK)kullanılarak üretilen sucukların uçucu bileşenlerininkarşılaştırılması amaçlanmıştır.Yöntem ve Bulgular: Uçucu bileşenler, katı-faz mikroekstraksiyon tekniği (KFME) kullanılarak gazkromatografisi-kütle spektrofotometresinde (GK-KS)analiz edilmiştir. Sucuklarda en fazla oranda belirlenenuçucu bileşenler metilöjenol (% 14), 4-(1-metiletil)-benzenmetanol (% 11), ?-terpinen (% 11), transkaryofilen (% 10), kumin aldehit (% 9), p-simen (% 7),diallildisülfit (% 7), 3-hidroksi-2-bütanon (% 4), öjenol (%3), ?-tujenal (% 2) ve ?-pinen (% 2) olup; toplam uçucubileşenlerin yaklaşık % 80’ini oluşturmuşlardır. Anılanbileşenler arasında, 4-(1-metilletil)-benzenmetanol,kumin aldehit, ?-terpinen, p-simen, ?-tujenal, ?-pinen,öjenol, and 3-hidroksi-2-bütanon oranları olgunlaşmasüresi boyunca önemli farklılıklar göstermiştir. S-SK ilekarşılaştırıldığında, S-DK istatistiksel olarak daha yüksekoranda kumin aldeit, ?-tujenal; daha düşük oranda 4-(1-metilletil)-benzenmetanol içermiştir.Genel Yorum: Doğal bağırsak ya da sentetik kılıf ileüretilen sucuklar, benzer uçucu bileşen profiligöstermesine rağmen sucuklar arasında çoğu uçucubileşenlerin oranlarında farklılıklar gözlemlenmiştir.Kullanılan kılıflar limonen hariç diğer terpenbileşenlerinin oranlarını etkilememişlerdir. Ancak doğalkılıf ile karşılaştırıldığında, sentetik kılıf sucuklarda keton,aldehit ve sülfür bileşenlerinde özellikle olgunlaşmanınsonunda önemli bir azalmaya neden olmuştur. Sentetikkılıf ise, alkoller gibi indirgenme ürünlerinde bir artışmeydana getirmesi nedeniyle kısa süreli depolanansucukların üretiminde kullanılabilir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Uçucu bileşenler ilegerçekleştirilen temel bileşen analizinde, sucuklar olgunlaşma dönemi ve kılıflara göre ayrılmıştır. Sentetikkılıflarda üretilen sucukların olgunlaşmanın 11. günündediğer sucuklardan tamamen ayrıldığı belirlenmiştir. Buçalışmanın uzun dönemdeki diğer bir amacı da, sucuğundepolanma süresince daha detaylı biyokimyasal vefiziksel aynı zamanda duyusal niteliklerindekideğişimlerin belirlenmesidir.
  • Öğe
    Moleküler markörler kullanarak çerezlik kabaklarda (Cucurbita pepo L.) saflık düzeylerinin tahmin edilmesi
    (2021) Aslan, Neslihan; Coşkun, Ömer Faruk; Şekerci, Akife Dalda; Gülşen, Osman
    Amaç: Bu çalışmada moleküler markörler kullanılarak çerezlik kabaklarda (Cucurbita pepo L.) saflık düzeylerinin tahmin edilmesi amaçlanmıştır.Yöntem ve Bulgular: Dominant ve kodominant moleküler markör teknikleri (simple sequence repeats, SSR ve inter-simple sequence repeats, ISSR) yardımıyla S0 (hiç kendileme yapılmamış), S1, S2 ve S3 kademesindeki kabakların saflık düzeyleri ile heterozigotluk arasındaki ilişki tahmin edilmiştir. SSR analizleri sonucunda CMTp182 ve CMTm66 primerlerinde ortalama PIC değeri (0.9) ve gen çeşitliliği (0.10) belirlenmiştir. ISSR analizleri sonucunda HVH(CA)7T, HVH(TCC)7 ve BDB(CA)7C primerlerinde en yüksek ortalama PIC değeri (0.4) bulunmuş olup gen çeşitliliği sırasıyla 0.61, 0.67 ve 0.86 olarak tespit edilmiştir. Bu çalışmada kullanılan markör verimliliğinin bir ifadesi olan PIC değerleri karşılaştırıldığında SSR primerlerinin ortalama PIC değeri 0.57 bulunurken, ISSR markörlerinin ortalama PIC değeri ise 0.2 olarak hesaplanmıştır. Saflaşma çalışmalarında SSR primerlerinin yüksek polimorfizm göstermeleri nedeniyle daha etkin olduğu saptanmıştır.Genel Yorum: Yapılan analizler sonucunda farklı kademeler (S0, S1, S2 ve S3) arasında heterozigot bant sayısı giderek azalan bir eğilim göstermiştir. En fazla heterozigot bant sayısı S0 kademesinden ve en az heterozigot bant sayısı S3 kademesinden elde edilmiştir. Bu durum saflaşma oranı arttıkça heterozigot bant sayısının azaldığını göstermektedir. Başarılı bulunulan primerlerin saflık düzeyi belirleme çalışmalarında kullanılabileceği sonucuna varılmıştır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Bitkilerde saf hatların elde edilmesi ıslah çalışmaları için çok önemli bir etkendir. Çerezlik kabakta hibrit tohum üretiminde saf ebeveynlerin kullanılması önemlidir ve bitkilerde saflık düzeylerini tahmin etmenin pratik bir yolu bulunmamaktadır. Arazide tohumlardan elde edilen bitkiler arasındaki morfolojik özellikleri dikkate alarak genetik açılım olup olmadığı anlaşılabilmektedir. Moleküler markörlerin ebeveynlerin saflık düzeylerinin belirlenmesinde kullanılabilirliğinin belirlenmiş olması önemlidir.
  • Öğe
    Turşu sanayisine uygun tatlı süs biberi çeşitlerinin geliştirilmesine yönelik melezleme ıslahı çalışmaları
    (2021) Fırat, Cihan; Karataş, Kerim; Arpacı, Bekir Bülent; Mavi, Kazım
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, tür içi ve türler arası melezleme yolu ile kapsaisinoid içermeyen tatlı turşuluk süs biberi hatları geliştirmektir.Yöntem ve Bulgular: Çalışmada yabancı orijinli iki süs biberi çeşidi Biquinho (Capsicum chinense Jacq. ) ve Santos Flame (Capsicum annuum L.) ile üç tatlı biber genotipinin (MKÜ-69, F66-SB ve CHF-1) kombinasyonu ile oluşturulan melez bahçesinden döl kontrollü teksel seleksiyon yöntemi ile acı olmayan, tek seferde tüketilebilecek boyutta, verimi yüksek, turşuluk süs biberi hatları geliştirilmiştir. Ebeveyn, melez ve geliştirilen biber hatlarının kapsaisin içerikleri Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografisi ile belirlenmiş ve Scoville Acılık Birimine (SHU) dönüştürülmüştür. Santos Flame çeşidinde acılık olmadığı ancak Biquinho çeşidinde duyusal olarak algılanamayacak kadar düşük düzeyde (396 SHU) acılığın var olduğu, F1 bitkilerinin meyvelerinde ise yüksek seviyede (15733 SHU) acılık oluştuğu tespit edilmiştir. Bu kombinasyondan elde edilen F3 bireylerinin meyvelerinde acılığı oluşturan karakterlerin devam etmesi sebebi ile generasyon ilerletilmemiştir. Santos Flame çeşidinin ana, MKÜ-69, F66-SB ve CHF-1 genotiplerinin ise baba olarak kullanıldığı kombinasyonlardan 4 adet F6 kademesinde turşuluk tatlı süs biberi hattı geliştirilmiştir. Geliştirilen 8 nolu açık tozlanan çeşit adayı 60 cm bitki boyu, 52.6 mm meyve boyu, 9.0 mm meyve eni, 2.16 g saplı meyve ağırlığı ve 1.91 g sapsız meyve ağırlığına sahiptir. Meyve sayısı 274 adet bitki-1 ve ortalama verimi 598 g bitki-1 olarak belirlenmiştir. 9 nolu çeşit adayı ise 70 cm bitki boyu, 36.5 mm meyve uzunluğu, 13.12 mm meyve genişliği, 2.88 g saplı meyve ağırlığı ve 2.59 g sapsız meyve ağırlığı özelliklerine sahiptir. Ortalama meyve sayısı 263 adet bitki-1 ve ortalama verimi 759 g bitki-1 ve 3581 kg da-1 dır. Genel Yorum: Türler arası melezlemelerde aktarılmak istenen karakter bakımından benzerlik gösteren ebeveynler genetik olarak birbirlerine uzak olmaları nedeni ile acılık karakteri dikkate alındığında generasyonlarda açılımlar meydana getirmektedir. Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Çalışma sonucunda turşuluk acı biber çeşitlerine alternatif, acılık bileşenlerinin bulunmadığı tek seferde tüketilebilecek büyüklükte tatlı süs biberi hatları geliştirilmiştir.
  • Öğe
    Amygdalus orientalis (Mill) ve Amygdalus turcomanica (Lincz) badem türlerinin bazı pomolojik ve morfolojik özelliklerinin saptanması
    (2021) Beyazit, Safder; Çalışkan, Oğuzhan
    Amaç: Çalışmada, Gaziantep ilinden seçilen Amygdalus orientalis (Mill) türüne ait 13 ve Amygdalus turcomanica (Lincz) türüne ait 8 genotipin pomolojik ve morfolojik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır.Yöntem ve Bulgular: Araştırma kapsamında kabuklu meyve ağırlığı (g), kabuklu meyve boyutları (en, boy, yükseklik) (mm), kabuk kalınlığı (mm), iç badem ağırlığı (g), çift iç oranı (%), iç badem boyutları (en, boy, yükseklik) (mm) ve iç badem oranı (%) belirlenmiştir. Morfolojik özelliklerden gövde sayısı (adet), dikenlilik durumu (dikenli, az dikenli, değil), taç gelişimi (bodur, çok bodur), yaprak rengi, yaprak uzunluğu ve genişliği (mm) ve yaprak alanı (cm2) ölçülmüştür. Amygdalus orientalis (Mill) genotiplerinde kabuklu meyve ağırlığı 0.38 g ile 0.99 g arasında değişirken, Amygdalus turcomanica (Lincz) genotiplerinde 0.41 g ile 0.95 g arasında değişmiştir. Meyveler Amygdalus orientalis (Mill) genotiplerinde daha uzunken, Amygdalus turcomanica (Lincz) genotiplerinde daha geniş ve kalın olarak belirlenmiş ve bu türde kabuk kalınlığı da daha yüksek bulunmuştur. İç badem özellikleri kabuklu badem özelliklerine paralel gerçekleşmiştir. Amygdalus turcomanica (Lincz) genotiplerinde gövde sayısının fazla, sık taçlı, daha dikenli, yaprakların yeşil ve boyutlarının ise Amygdalus orientalis (Mill) genotiplerine kıyasla daha küçük olduğu belirlenmiştir. Her iki badem türünün gerek meyve gerekse morfolojik özelliklere ilişkin ölçüm sonuçları kontrol olarak kullanılan Texas badem çeşidinden çok düşük gerçekleşmiştir.Genel Yorum: Amygdalus orientalis (Mill) genotiplerinin taç yapısının daha iri, gövde sayısını az, yapraklarının gri renkte olduğu belirlenmiştir. İki badem türünde de taç iriliği, gövde sayısı ve yaprak renklerinin yanında meyve özelliklerinin de belirgin şekilde farklı olması nedeniyle tür tanımlanmasında kullanılabileceği belirlenmiştir. Badem türlerinin taç yapıları dikkate alındığında bodur anaç olarak değerlendirilebileceği, badem başta olmak üzere öteki sert çekirdekli meyve türleri ile ilgili uyuşma ve anaçlık performansının saptanması gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Yabani badem türleri olumsuz iklim ve toprak koşullarına dayanım ve Prunus türleri içi bodur anaç olarak kullanılabilme imkanı nedeniyle önemli genetik kaynaklardandır. Genetik kaynakların ıslah ve üretimde kullanılabilmesi için ise tüm özelliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla gerçekleştirilen araştırmada ülkemiz florasında doğal olarak yetişen iki badem türünün pomolojik ve morfolojik özelliklerinin saptanması ıslah ve yetiştiricilik çalışmalarında temel niteliğindedir.
  • Öğe
    Molecular and morphological identification of fungal disease agent Trichothecium roseum developing secondarily to gray rot caused by Botrytis cinerea isolated from grapes in Turkey
    (2021) Tok, Fatih Mehmet
    Aims: Identification of Trichothecium roseum infecting grapes first time in Turkey.Methods and Results: During the summer of 2020, white and pale pink stains were observed on grapes in the vineyards and on the harvested grapes in storages. These stains resembling powdery mildew on the grapes were observed on the clusters, mostly developing secondarily to gray rot caused by Botrytis cinerea. To determine of the causal agent of disease symptoms, some symptomatic clusters were collected both from the vineyards and storages located in Hassa district of Hatay province in Turkey. Two different methods were used to isolate the fungus from the symptomatic tissues. For molecular identification, ITS rDNA gene sequence were amplified using ITS1 and ITS4 primers. Spore suspension of the fungus was sprayed on detached vine organs such as leaf, bud, stem and cluster, and after 7 days diseases symptoms were observed resembling those in the orchard. ITS1/4 primer pairs produced about 700 bp band on the agarose gel. Based on the morphologic and molecular characteristics, the fungus was identified as Trichothecium roseum and it has been identified for the first time on grapes in Turkey with this study.Conclusions: Trichothecium roseum is present on grapes in Turkey and there is no difference in the incidence or prevalence of Trichothecium roseum in the vineyards in the cultivation areas of Hassa district of Turkey.Significance and Impact of the Study: Trichothecium roseum was detected for the first time on vineyards in Turkey with this study. This fungus does not cause significant economic damage directly, but it causes both economic and health problems due to the mycotoxins which are produced by the fungus.
  • Öğe
    Amik ovasındaki yüzey su kaynaklarının kalitesi ve sulama ve içme amaçlı uygunluğunun değerlendirilmesi
    (2021) Ağca, Necat; Doğan, Kemal
    Amaç: Bu çalışmada, Amik Ovası’ndaki yüzey sularının özelliklerinin belirlenmesi ve bunların içme ve sulama suyu kalitesi amaçlı değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntemler ve Bulgular: Çalışmada, Amik Ovasındaki yüzey su kaynaklarından Haziran ve Eylül 2017’de 56 noktadan, toplam 99 su örneği alınmıştır. Örneklerde, pH, elektriksel iletkenlik (EC), toplam çözünebilir katılar (TDS), katyon ve anyon analizleri yapılmıştır. Ayrıca anyon ve katyonlardan sodyum adsorpsiyon oranı (SAR), magnezyum oranı (MR), geçirgenlik indeksi (PI), toplam sertlik (TS) ve kalıcı bikarbonat (RSC) değerleri hesaplanmıştır. Analiz sonuçlarına göre, Haziran ayında dominant katyon Mg iken en düşük konsantrasyona sahip katyon ise K; konsantrasyonu en yüksek olan anyon SO4, en düşük olanın CO3+HCO3 olduğu belirlenmiştir. Eylül ayında da en yüksek ve en düşük katyon konsantrasyonları Haziran ayındaki gibi olmasına rağmen, bu aydaki konsantrasyonu en yüksek olan anyon Cl olmuştur. Amerikan tuzluluk laboratuvarı diyagramına göre, suların her iki dönemdeki kalite sınıfları C3S1 ile C4S3 arasında değişmiştir.Genel Yorum: tanımlayıcı istatistiksel analiz sonuçlarından elde edilen standart sapma ve ortalama değerlerden hesaplanan varyasyon katsayılarına göre; her iki dönemde de en düşük varyasyon katsayısı pH değerlerinde saptanmıştır. Haziran dönemindeki ortalama pH değeri, Eylül dönemi pH değerlerinden istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde yüksek bulunmuştur (p<0.05). Diğer yandan, Eylül dönemindeki ortalama SAR değeri, Haziran dönemindeki SAR değerinden istatistiksel olarak %1 düzeyinde önemli bulunmuştur. Çalışma alanında her iki dönemde de yüzey sularının tamamının geçirgenlik indeksi (PI) değerlerinin %75’den daha düşük olduğu belirlenmiştir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Yüzey suyu örneklerinin EC ve SAR değerleri dikkate alındığında, örneklerin alındığı noktadaki suların büyük bir çoğunluğunun içme ve sulama amaçlı uygun olmadığı görülmektedir. Diğer yandan toplam sertlik açısından bakıldığında suların tamamının içmeye uygun olmadığı görülmektedir.
  • Öğe
    Seasonal population fluctuations and damage rates of Capnodis tenebrionis L. and Capnodis carbonaria L. (Coleoptera: Buprestidae) in apricot orchards in Malatya province
    (2021) Karaca, Zeynep; Demirel, Nihat
    Aims: Seasonal population fluctuations and damage rates of Capnodis tenebrionis L. and Capnodis carbonaria L. (Coleoptera: Buprestidae) in apricot orchards in Malatya province.Methods and Results: The study was conducted in 2010-2011 in thirteen apricot orchards in Akçadağ, Battalgazi and Doğanşehir districts of Malatya province. The study was carried out in seven and six apricot orchards in 2010 and 2011 respectively. In both years, the sampled apricot orchards were visited every week and counts were done by visual inspection method. After two years of the study, the population density of pest varied between each sampling year. A total of 1020 Capnodis adults were collected in 2010 from all the sampling areas. Among these, 805 were C. tenebrionis (688?:117?) and 215 were C. carbonaria (193?:22?). The first adult male and female emergence for C. tenebrionis was observed on 27th April and 18th May in 2010 respectively. For C. carbonaria first male and female emergence was observed on 22nd June and 20th July respectively. A total of 1170 Capnodis adults were collected in 2011 from all the sampling areas. Among these, 903 were C. tenebrionis (790?:113?) and 267 were C. carbonaria (225?:42?). The first adult male and female emergence for C. tenebrionis was observed on 23rd April and 30th April in 2011 respectively.Conclusions: In 2010, the largest percentages of C. tenebrionis male were collected in August, July and September, while those of its female were collected in August, September and July. The highest number of C. carbonaria male and female were collected in August, September and July. In 2011, the largest percentages of C. tenebrionis male and female were collected in July, August, September and June. The largest percentages of C. carbonaria male were collected in July, August, September and June, while those of its female were collected in July, August and June.Significance and Impact of the Study: The higher number of C. tenebrionis was collected by visual inspection method. The higher number of C. tenebrionis was collected than C. carbonaria in both years. The damage rates were observed on various varieties between 0.7-30 % in 2010 and 1.3-30 % in 2011.
  • Öğe
    Hatay yöresinde yetiştirilen ‘Hicaznar’ ve ‘Katırbaşı’ nar çeşitlerinin soğukta ve modifiye atmosferde muhafazası
    (2021) Özdemir, Ahmet Erhan; Atabey, Tuğba
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Hatay ilinde yetiştirilen ‘Hicaznar’ ve ‘Katırbaşı’ nar çeşitlerinde soğukta ve modifiye atmosferde muhafazanın kaliteye etkisinin araştırılmasıdır.Yöntem ve Bulgular: Çalışmada materyal olarak, Hatay ilinde yetiştirilen ‘Hicaznar’ ve ‘Katırbaşı’ nar çeşitleri kullanılmıştır. Modifiye atmosferde paketleme (MAP) yapıldıktan sonra meyveler soğuk hava depolarında 6±0,5 °C’de ve %90±5 oransal nemde 6 ay süreyle depolanmış ve birer aylık aralıklar ile bazı kalite parametrelerinde oluşan değişimler belirlenmiştir. Raf ömrü çalışmaları, 7 gün 20 °C’de %75±5 oransal koşullarında tutulan meyvelerde gerçekleştirilmiştir. Muhafaza ve raf ömrü sırasında ağırlık kayıpları, MAP ambalajı içindeki O2 ve CO2 konsantrasyonu, meyve kabuk ve tane rengi, görünüş, fungal ve fizyolojik nedenlerle bozulan meyve miktarı ve fizyolojik bozulma şiddeti, usare miktarı, suda çözünebilir toplam kuru madde miktarı, meyve suyu pH değeri, titre edilebilir asitlik miktarı ve tat değerlerinde oluşan değişimler izlenmiştir.Genel Yorum: MAP içerisinde muhafaza edilen ‘Hicaznar’ nar çeşidinin 6 °C ve %90 oransal nem koşullarında 4 ay ve ‘Katırbaşı’ nar çeşidinin ise aynı depolama koşullarında 3 ay süreyle başarıyla depolanabileceği saptanmıştır. Çalışmanın Önemi ve Etkisi: ‘Hicaznar’ ve ‘Katırbaşı’ nar çeşitlerinin soğukta muhafaza sürelerinin belirlenmesine yönelik olarak yürütülen bu çalışmadan elde edilen sonuçların ilgili sektöre, yöreye ve literatüre katkı sunabilecek potansiyele sahip olduğu düşünülmektedir
  • Öğe
    Üniversite öğrencilerinin geleneksel gıda farkındalığı üzerine bir araştırma
    (2021) Keskin, Gülşen; Tapkı, Nuran; Dağıstan, Erdal
    Amaç: Bu çalışma, ziraat fakültesi öğrencilerinin geleneksel gıdalar ve coğrafi işaretler konusundaki farkındalıklarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Yöntem ve Bulgular: Çalışma, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesinde lisans düzeyinde öğrenim gören 156 öğrenci ile gerçekleştirilmiştir. Öğrencilerin geleneksel gıda olarak belirtikleri birçok ürün içinde öne çıkanlar künefe (%21.79), çeşitli peynirler (%19.23), yoğurtlar (%19.23), içli köfte (%17.31), kebap (%14.74), tarhana (%14.10) ve lahmacun (%12.18) olmuştur. Ev dışındaki hazır gıda tüketimlerinde ise geleneksel gıdalar daha çok tercih edilmekte ve %25.64’ü geleneksel gıdaları tercih etme nedenlerini bütçelerine uygun olması olarak belirtmektedirler. Öğrenciler geleneksel ürünlerin korunması (%98.10) ve teşvik (%98.70) edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Öğrencilerin %66.00’ı coğrafi işareti daha önce duyduğunu söylemiş ve bunların %69.90’ı (72 kişi) ise coğrafi işaret olarak bildiği ürünler olduğunu belirtmiştir. Bu ürünler içinde yine en çok bilinen Antakya Künefesi olup, tüm öğrencilerin ancak %11.54’ünün Antakya Künefesinin coğrafi işaret olduğunu bildikleri anlaşılmaktadır. Antakya Künefesini Adana Kebabı (%5.13), Antep Baklavası (%4.49) ve Antakya Sürkü (%3.21) takip etmiştir. Hatay’ın coğrafi işaretli ürünleri olan Antakya Tuzlu Yoğurdu 3 öğrenci (%1.92) ve Hatay Defne Sabunu ise 1 öğrenci tarafından coğrafi işaretli ürün olarak ifade edilmiştir.Genel Yorum: Türkiye, kültürel ve coğrafi çeşitliliği ile geleneksel ürünler bakımından büyük bir potansiyele sahiptir. Ancak, bu potansiyelin çok küçük bir kısmı görünür durumdadır. Bu potansiyelin ortaya çıkarılması ve ekonomiye kazandırılmasında Ziraat Mühendislerine önemli görevler düşmektedir.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Bu çalışma, sahada üreticilerle yüz yüze çalışacak olan geleceğin Ziraat Mühendislerinin konu hakkındaki farkındalıklarının ortaya konması ve daha sonra planlanacak çalışmaları geliştirmesi bakımından önemlidir.
  • Öğe
    Farklı yağlı tohumlardan soğuk pres yöntemiyle elde edilen sabit yağların yağ asidi kompozisyonlarının araştırılması
    (2021) Asil, Hasan; Konuşkan, Dilşat Bozdoğan
    Amaç: Bu çalışmanın amacı, badem, çörekotu, menengiç, çiya, hardal, acı kayısı çekirdeği, yerli susam, beyaz susam, teten, aspir, kanola, haşhaş, yer fıstığı ve tane hindistan cevizi tohumlarından soğuk pres yöntemiyle elde edilen sabit yağların yağ asidi kompozisyonlarını belirlemektir.Yöntem ve Bulgular: Bitkilerden sabit yağların ekstraksiyonunda saatte 5 kg ezme kapasitesine sahip tek kafa vidalı soğuk pres (Koçmaksan, İzmir, 1.5 kw, 220 volt) kullanılmıştır. Elde edilen yağlar, içindeki partiküllerden uzaklaştırmak için, filtre kâğıdı ile süzülerek 10 ml’lik kahverengi cam şişelere hava boşluğu kalmayacak şekilde doldurulup, -18°C’de analizlere kadar muhafaza edilmiştir. Çalışmada ele alınan bitkilerin sabit yağları, yağ asidi kompozisyonu bakımından değerlendirildiğinde, dokuz adet doymuş, altı adet tekli doymamış ve yedi adet çoklu doymamış yağ asidi içerdiği tespit edilmiştir. En yüksek toplam doymuş yağ asidi %84.78 oranı ile hindistan cevizi yağından elde edilmiştir. En yüksek toplam doymamış yağ asidi içeriği %91.19 oranı ile kanola yağından, en yüksek tekli doymamış yağ asidi içeriği %67.04 oranı ile acı kayısı çekirdeği yağından, en yüksek çoklu doymamış yağ asidi içeriği ise %69.76 oranı ile Haşhaş tohumlarından elde edilmiştir. Soğuk pres yöntemiyle yağları çıkarılan bitkilere ait P (çoklu doymamış yağ asitleri) /S (doymuş yağ asitleri) değerleri 0.02-10.43 arasında değişmektedir. Yağların en yüksek P/S değeri sırasıyla %10.35 ile kanola ve %9.96 ile acı kayısı çekirdeği yağından elde edilmiştir.Genel Yorum: Hindistan cevizi yağı P/S değeri bakımından Dünya Sağlık Örgüt (DSÖ) standartlarının altında kalarak direkt gıda olarak tüketilemez sınıfına girmektedir. İncelenen diğer soğuk pres yağların, dengeli bir yağ asitleri kompozisyonuna sahip olmasından dolayı gerek yemeklik yağ sanayi açığının kapatılması gerekse sağlık için yararları bakımından yemeklik olarak kullanılabilir yağlar arasında olabileceği sonucuna varılmıştır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Sabit yağlar, yağ asidi kompozisyonlarına göre, yemeklik sıvı yağ, sabun, parfümeri ve diğer endüstri kolları gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Bu çalışmada, soğuk pres yöntemiyle elde edilen sabit yağların kimyasal değerlerini tek bir çalışmada birleştirerek, araştırmacılar için kolay veriye ulaşılması sağlanmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Çukurova Bölgesi’nde çakal kavunu (Cucumis melo var. agrestis Naudin) ve tarla sarmaşığı (Convolvulus arvensis L.)’nın yaygınlık ve yoğunluklarının belirlenmesi
    (2021) Kuru, Halil Hikmet; Üremiş, İlhan
    Amaç: Bu çalışma, Çukurova bölgesinde bulunan çakal kavunu (Cucumis melo var. agrestis Naudin) ve tarla sarmaşığı (Convolvulus arvensis L.)’nın farklı ürünlerde yaygınlık ve yoğunluklarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır.Yöntem ve Bulgular: Çalışma, 2017 ve 2019 yıllarında (Nisan – Ekim) Adana (Ceyhan, İmamoğlu, Karaisalı, Karataş, Kozan, Yumurtalık ve Yüreğir) Mersin (Tarsus) ve Osmaniye (Kadirli, Osmaniye Merkez ve Toprakkale) illerinde 73 survey noktasında yapılmıştır. Çalışmada, Çukurova bölgesindeki çakal kavununun ve tarla sarmaşığının rastlanma sıklıkları, sırasıyla 2017 yılında; % 61.6 ve % 45.2, yoğunlukları ise 0.72 adet m-2 ve 0.39 adet m-2, 2019 yılında ise % 50.7 ve % 47.9, yoğunlukları ise 0.61 adet m-2 ve 0.62 adet m-2 olarak belirlenmiştir.Genel Yorum: Çakal kavununun tarım alanlarında ilk görülmesinden itibaren çok kısa sürede Çukurova bölgesinin neredeyse tamamına bulaştığı görülmektedir.Kozmopolit bir yabancı ot olan tarla sarmaşığı 1940’larda ülkenin yaklaşık 2/3’ünde bulunurken günümüzde ülkenin neredeyse tamamına yayılmış durumdadır. Geçmişte, Çukurova’da hava sıcaklıklarına bağlı olarak genellikle buğday yetiştiriciliğinin son dönemlerinde görülen tarla sarmaşığına artık Şubat ayı sonu Mart ayı başında da rastlanabilmesi konunun önemini ortaya koymaktadır.Çalışmanın Önemi ve Etkisi: Elde edilen sonuçlar bu yabancı otların yayılım potansiyelini arttırabileceğini ortaya çıkmaktadır. Bu manada bilinen kültürel tedbirlerin mutlaka alınması, özellikle ekim nöbeti programlarının çok sağlıklı yapılması ve uygulanmasının gerekliliği ortadadır.