Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Güngören, Arif" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 20 / 21
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Anormal uterin kanamalı kadınlarda uterus içi lezyonların tespitinde dilatasyon ve küretajın tanısal değeri
    (2008) Hakverdi, Sibel; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi; Dolapçıoğlu, Kenan; Çiftçi, Şinasi; Kaya, Zozan; Yalınkaya, Ahmet
    AMAÇ: Histerektomi sonrası elde edilen histolojik bulgularla, Dilatasyon ve küretajdan ( D&C) elde edilen histolojik bulguları karşılaştırarak, D&C’nin teşhis açısından yetersizliğini değerlendirmek. Bu retrospektif çalışmada, D&C’nin teşhis açısından kesinliğini tespit etmeyi araştırdık. MATERYAL-METOD: Anormal uterin kanamalı 259 hasta değerlendirildi. Kadınların hepsine jinekolojik ve ultrasonografik muayene uygulandıktan sonra anestezi altında D&C işlemi uygulandı.Semptomların devam etmesinden ya da histolojik bulgulardan dolayı histerektomi gerçekleştirildi. Her hastanın histerektomi ve D&C sonrası histolojik bulgularını karşılaştırmaya çalıştık. SONUÇLAR: Semptomların devam etmesinden ya da histolojik bulgulardan dolayı D&C’den sonraki 2 ay içinde histerektomi gerçekleştirilen 259 hastayı değerlendirdik. Kadınların % 54.5’inde D&C’de patoloji saptanmadı. Diğer hastaların % 59,5’inde patolojik düzensizlikler histerektomide de mevcuttu. 259 hastanın 105’inde histerektomide sıklıkla bulunan intrauterin patolojileri tespit etmede, D&C yetersiz kaldı. Histerektomiden sonra, 259 hastanın 227’sinde D&C deki histolojik teşhise ilave patolojik düzensizlikler bulundu. TARTIŞMA: D&C, serviks laserasyonu ve enfeksiyonu ile uterus perforasyonunu içeren komplikasyonların riskine ve ilave hastane maliyetine yol açar. Uterusta lezyonlar mevcutsa D&C teşhis aracı olarak yetersiz kalır. D&C, alınan uterusta mevcut olan endometrial lezyonların ve majör intrauterin düzensizliklerin % 40.5’ini tanımaz. D&C iyileştirici bir araç olmayabilir. İntrauterin patolojilerin teşhisi için, alternatif ve daha doğru metodların D&C ın yerine kullanılması önerilmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Aşırı aktif mesane tedavisinde, Trospiyum klorid ve Tolterodin'in tedavi etkinlikleri ve yan etkilerinin karşılaştırılması
    (2008) Güven, Melih Atahan; Coşkun, Ayhan; Güngören, Arif; Özdemir, Özgür; Ercan, Önder; Karakuş, Savaş
    AMAÇ: Aşırı aktif mesane şikayetleri olan hastalarda iki anti-muskarinik ajanın (Trospiyum Klorid ve Tolterodine-L- Tartarat ) etkinliğinin ve yan etki profillerinin karşılaştırılması. MATERYAL-METOD: 2005 yılı boyunca, Tıp Fakültesi Jinekoloji Polikliniğimiz’e sıkışma inkontinansı şikayeti ile başvuran ve aşırı aktif mesane değerlendirme anket formunu dolduran, Tolterodin-L- Tartarat (Detrusitol ®) 2 mg tb 2x1 (n: 38) ve Trospiyum Klorid (Spazmex ®) 30 mg tb 2x1 (n: 41) kullanan hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Her iki ajanı alan hastalar, tedavinin başlangıcından 1 ve 3 ay sonra, anket formundaki sorulara göre ajanların etkinliği ve yan etkileri açısından puan verilerek değerlendirildi. BULGULAR: Her iki tedavi grubunun yaş, gravida, parite gibi demografik verileri istatiksel olarak benzerdi (p >0.05). Her iki grupta da tedavi sonrası puanların, tedavi öncesi puanlardan anlamlı olarak düşük olduğu gözlendi (p <0.001). Her iki ajana ait tedavi etkinlikleri ve yan etki görülme oranları istatistiksel olarak benzer bulundu (p >0.05).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Deep vein thrombosis in pregnant women with heterozygous factor-V Leiden mutation : A case report
    (2009) Fansa, İyad; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi; Zeteroğlu, Şahin; Yetim, Çağcıl
    Deep vein thrombosis during pregnancy is an important risk factor increasing maternal morbidity and mortality. Factor V Leiden mutation is the most frequent one among many hereditary and acquired thrombophilic risk factors during pregnancy. In a 23-year-old woman who had been pregnant for 11 weeks and applied to hospital with sudden onset pain, swelling, and erythema in her left lower extremity, a thrombus from left main iliac to superficial femoral veins was detected via Doppler ultrasonography. She was hospitalized and low molecular-weight heparin (enoxaprine sodium) was initiated with a dosage of 12000 IU/day. She showed a rapid healing clinically and was followed up with enoxaprine and varsity sock until delivery. After labor, the dosage of enoxaprine was halved and withdrawn after six weeks, and oral warfarin sodium was started. The patient is still continued to be followed up without any problems.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Detection of trichomonas vaginalis in vaginal speciemens from women by wet mount, culture and PCR
    (2015) Çulha, Gülnaz; Güngören, Arif; Demir, Cemil; Hakverdi, Ali Ulvi; Duran, Nizami
    Amaç: Trikomonosiosis, seksüel geçişli enfeksiyona sebep olan Trichomonas vaginalis nedenlidir. T.vaginalis, dünyada 180 milyon insanı etkilemektedir ve anlamlı morbidite sebebidir. T.vajinalis enfeksiyonu kadınlarda vajinit, ekzoservisit ve üretrit nedenidir. Bu çalışmanın amacı, üç değişik yöntem sonuçlarını karşılaştırarak T. vajinalis varlığını tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Jinekoloji polikliniğine ve Doğumevi hastanesine başvuran toplam 200 hastadan alınan swap örnekleri toplandı. : Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji bölümünde T. vajinalis genotip ve fenotipileri değerlendirildi. T. vaginalis tespiti açısından ve hasta tedavisine etkisi açısından bu çalışma bölgemizde yapılmış ilk moleküler çalışmadır. Bulgular: 200 hastanın 56 sı pozitif olarak bulundu ve bunların 24'ü (%42.8) mikroskopik olarak, 18'i (%32,1) kültür ile, 24'ü (%42,8) PCR ile tespit edildi. Tüm metodlarla tespit edilen hasta sayısı 14 idi. Bu çalışmada, Cochran's Q testi ile elde edilen üç metod karşılaştırılması anlamlı idi.(p=0.022). McNemar yöntemi ile tüm yöntemler ikili olarak karşılaştırıldığında mikroskopi ile kültür arasında (p=0.5),mikroskopi ile PCR arasında (p=0.063), kültür ve PCR arsında (p=0.25) fark bulunamadı. Tartışma: Kültür metodu rutinde kulanılan bir metod değildir ve kontaminasyon riski vardır. PCR metodu direkt olarak parazit DNA'sını göstermektedir ve diğer yöntemlere göre daha güvenilir bir yöntemdir.
  • [ N/A ]
    Öğe
    Endometriosis within the ephisiotomy scarring: Case report
    (2007) Güngören, Arif; Hakverdi, Sibel
    Endometriosis is defined as presence of endometrial glands and stroma located outside uterus. The most frequent extrauterine involvement is in pelvic viscera and periton. Extrapelvic endometriosis is a rare disease. Endometrial cells usually reach gynaecologic (vulva, vagen, servix) and non-gynaecologic (bowel, lung, skin, lymphatics, nerves and brain) areas via vascular or lyhmphatic dissemination. A 28-year old woman who became pregnant seven time, with no living child was admitted to the clinic with a history of painful lump in perineal region. She hadn't any concomitant disease. Her 6 pregnancy ended in fifth months of pregnancy. Her last pregnancy was 4 years before. She has received oral contraceptives for 3 years. On physical examination, there was a tender, immobile lump in 2 cm dimention located within the right mediolateral ephisiotomy scar tissue. Transvaginal ultrasonography revealed normal uterus and polycistic overs. CA-125 level was 47.8 U/ml (normal range, 0-35 U/ml). Following patient permission, this lesion was excised under local anesthesia, applied pathologic examination. Endometriosis should be kept in mind for the diagnosis of painful lumps of perineal region in women who had previous history of vaginal birth and ephisiotomy.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Evaluation of fetal autopsy findings in the Hatay region : 274 cases
    (2012) Hakverdi, Sibel; Güzelmansur, İsmail; Güngören, Arif; Toprak, Serhat; Yaldız, Mehmet; Hakerdi, Ali Ulvi
    Objective: The aim of this study was to present the incidence of fetal anomalies in our region of Hatay, Turkey in order to determine the efficiency of prenatal diagnosis through fetal autopsy, and to compare our statistical data with other national and international studies. Material and Method: This study was conducted on 274 fetuses from terminated pregnancies due to abnormal prenatal findings and intrauterine deaths from 2005 to September 2010. Fetuses were evaluated through postmortem examination, external measurements, X-rays, Magnetic Resonance Images, Multislice Computerized Tomography and photographs. The autopsy was completed by the histological examination of each organ. Results: Autopsy was conducted on 274 fetuses. A fetal anomaly was detected in 160 (58.39%) cases. The central nervous system contained the most frequent structural defects (79 cases, 49.38%), followed by malformations in the musculoskeletal system in 36 cases (22.5%). The most frequent multiple system anomalies were central nervous system defect and bilateral adrenal agenesis, musculoskeletal system malformations and urinary system defects. Fetal autopsy provided additional findings in 43 cases (26.88%). Conclusion: Fetal autopsy is a very important procedure and an integral part of the general prenatal management. New findings through this method may suggest invaluable data for parents about potential risks in future pregnancies.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gebelikte ileusa neden olan sigmoid kolon kanseri : İki olgunun sunumu
    (2008) Temiz, Muhyittin; Aslan, Ahmet; Hakverdi, Sibel; Güngören, Arif; Canbolat, Elif
    Gebelikte kolorektal kanser çok nadir olup bildirilen insidans %O.OO1-O.1'dir. Gecikmiş tanı ve hastalığın ilerlemesi nedeni ile prognozu kötüdür. Sigmoid kolon tümörüne bağlı akut batın gelişmesi çok nadirdir. Gebelik esnasında ileus ile kendini gösteren iki sigmoid kolon kanseri olgusunu literatür eşliğinde sunduk. Biri 35, diğeri 32 yaşında ve sırası ile 32 ve 27 haftalık gebe iki kadın hasta karın ağrısı ve ileus tablosu ile başvurdular. Her ikisinde de eksploratif laparotomide tıkayıcı sigmoid kolon kanseri tespit edildi. Uterus büyüklüğü izin vermediği için vakaların birinde kolon mezo disseksiyonu geniş olarak yapılamadı. Aynı vakada kolon polipoid lezyonlarla dolu idi. Gebelerde sigmoid kolon tümörüne bağlı akut batın gelişmesi çok nadirdir ve cerrahi esnasında eksplorasyori tam olarak yapılmazsa tümör kolaylıkla atlanabilir. Klinik şüphe tanıyı koymakta çok önemlidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Genital enfeksiyon şüphesi olan adölesan ve yetişkin kadınlarda enfeksiyon etkenleri
    (2005) Duran, Nizami; Çulha, Gülnaz; Çetin, Meryem; Zeteroğlu, Şahin; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi
    Amaç: Bu çalışmanın amacı bölgemizde genital enfeksiyon şüpheli adölesan ve yetişkin kadınlarda genital enfeksiyona sebep olan mikrobiyal etkenleri değerlendirmek ve genital enfeksiyon sıklığını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Mayıs 2004-Aralık 2004 tarihleri arasında Mustafa Kemal Ünversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniğine başvuran yaşlan 16-63 arasında değişen toplam 534 kişi dahil edildi. Adölesan grupta 112 olgu, yetişkin grubunda ise 422 olgu vardı. Sürüntü örnekleri vajinal ve endoservikal akıntıdan alındı. Çalışmada 534 vajinal akıntı örneğinin incelenmesinde; taze preparat, Gram boyama ve kültür yöntemleri kullanıldı. İzole edilen suşlar biyokimyasal testler ve API 20C AUX (bioMerieux) kiti ile tanımlandı. Bulgular: Örneklerin 128 (%23.9)'inde patojen mikroorganizma üremesi saf kültür halinde ya da vajinanın normal flora mikroorganizmalarına baskın olarak tespit edildi. Bunların %48 (62/128)'i Candida albicans, %11 (14/128)'i Candida spp., %13 (17/128)'ü Gardnerella vaginalis, %7 (9/128)'si B grubu streptokok, %7 (9/128)'si Trichomonas vaginalis, %5 (7/128)'ü Escherichia coli, %4 (5/128)'ü Staphylococcus aureus ve %4 (5/128)'ü Enterokok olarak tanımlandı. Vajinal sürüntü örneklerinin %59 (315/534)'unda normal vajinal flora üyesi mikroorganizma üremesi görülürken, örneklerin %17 (91/534)'lik bir kısmında da bakteri üremesi tespit edilemedi. Patojen mikroorganiz¬maların dağılımı incelendiğinde adölesan grupta Candida cinsi mayalar %26 (29/112), bakteriyel orjinli mikroorganizmalar ise %5 (6/112) oranında izole edilirken olguların hiçbirinde Trichomonas vaginalis'e rastlanmamıştır. Yetişkin grupta ise maya izolasyonu %11 (47/422) oranında bulunurken bakteriyel orijinli enfeksiyonların %9 (38/422) olduğu tespit edilmiştir. Adölesan gruptan farklı olarak yetişkinlerde %2 oranında da Trichomonas vaginalis varlığı saptandı. Sonuç: Adölesan grupta Candida cinsi mayaların, yetişkinlerde ise bakteriyel ajanların daha sık enfek¬siyon nedeni olduğu tespit edilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Hipergonadotropik hipogonadizmin nadir bir nedeni olarak ullrich turner sendromu : olgu sunumu
    (2014) Şilfeler Benk, Dilek; Karateke, Atilla; Tertemiz, Selin; Dolapçıoğlu, Kenan Serdar; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi; Baloğlu, Ali
    Turner sendromlu 45XO/46XY mozaikliği, nadir görülen kromozomal bir anomalidir. Yaklaşık 1/10.000‘de bir görülen bu mozaismin fenotip yansımaları normal bir erkekten, klasik Ullrich-Turner Sendromuna (UTS) kadar değişen çeşitliliktedir. Primer amenore şikayeti ile kliniğimize başvuran hastanın yapılan kromozom analiz sonucu 45XO/46XY olarak geldi.
  • [ N/A ]
    Öğe
    How effective TV-USG, SIS and hysteroscopy are in evaluating uterine cavity?
    (2011) Güngören, Arif; Dolapçio?lu, Kenan; Hakverdi, Ali Ulvi; Çiftçi, Şinasi C.; Yetim, Ça?cil
    Objective: To identify how effective transvaginal ultrasonography (TV-USG), saline infusion sonohysterography (SIS) and hysteroscopy are in evaluating the uterin cavity, that were carried out in our clinic between November 2004 and January 2008. Material and Methods: 186 patients, visiting our clinic with the complaints of infertility, repeating pregnancy loss, abnormal uterine bleeding, postmenopausal bleeding, have been included in our prospective study. TV-USG and hysteroscopy were applied to all patients, but saline infusion SIS was applied, before hysteroscopy, to those on who lesion was considered in uterine cavity. In the cases where pathology was identified in the cavity, a biopsy was taken out of the related lesion during hysteroscopy or all structure was resected and sent to pathology. All data dealing with the patients were recorded in SPSS 13.0 program and then sensitivity, specifity, positive and negative predictive data were calculated accordingly. Results: Age interval of the patients studied was between 16 and 73, with the average of 36.19 ± 9.67. 172 patients out of all (92.5%) were in premenopausal, 14 (7.5%) were in postmenopausal period. As a result of hysteroscopy applied on the patients, while uterine cavity was evaluated as normal on 73 patient (39.2%), a uterine pathology was observed or suspected in 113 (59.8%) patients. For TV-USG and SIS, where hysteroscopy was evaluated as gold standard, sensitivity was 69% and 87.8%, specitity 87.7% and 42.8% respectively for all uterine patologies. Hysteroscopy sensitivity was recorded 91.2% and its specifity 30.7% as well when histopathology of the material obtained during the operation was based on as reference. Conclusion: TV-USG, SIS and hysteroscopy are the methods used currently in evaluating the uterine cavity, but hysteroscopy is the most efficient method in terms of diagnostic valuableness. On the other hand, an efficient application of TV-USG and SIS seems more appropriate when evaluated in terms of cost and time consumed. Copyright © 2011 by Türkiye Klinikleri.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    The investigation of the association between the frequency of Trichomonas vaginalis and using intrauterine contraceptive device
    (2009) Duran, Nizami; Çulha, Gülnaz; Hakverdi, Ali Ulvi; Güngören, Arif
    Objectives: We investigated the association between the frequency of Trichomonas vaginalis and using intrauterine contraceptive device (IUD). Patients and Methods: A total of 1058 vaginal swab samples were collected. The study population included 402 symptomatic and 656 asymptomatic women, between 18-45 years of age. Specimens were taken with a speculum and sterile cotton swabs from the posterior fornix of the vagina. Wet mount preparations were examined first, and then inoculated into Trypticase-yeast extract-maltose medium. Results: T. vaginalis was determined in 35 (3.31%) samples out of 1058 specimens using both diagnostic methods (direct examination and/or culture). While a total of 402 women were symptomatic, 656 women were asymptomatic. Among 190 IUD users, the frequency of T. vaginalis was determined as 6.84%, and among 868 non-users, this ratio was determined as 2.53%. Moreover, while among 100 symptomatic women with IUD, 11 women were positive for T. vaginalis (11%), of the 302 symptomatic women without IUD, 17 were positive (5.63%) for T. vaginalis. Significant correlation was determined between the use of IUD and the presence of T. vaginalis (p<0.05). Conclusion: These results showed that IUD use may increase the growth of T. vaginalis in the vaginal mucosa. To reduce the incidence of this pathogen in IUD users, they should be followed up closely.
  • [ N/A ]
    Öğe
    Malignant sarcomatous mural nodule associated with ovarian serous cystadenoma: Case report and review of literature
    (2011) Hakverdi, Sibel; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi; Dolapçio?lu, Kenan; Yaldiz, Mehmet; Bayramo?lu, Neslihan
    We present a rare case of ovarian serous cystadenoma with malignant mural nodules. The patient, a 76-year-old woman, was admitted to our hospital with right lower abdominal pain and swelling which was going on for 4 months. A gross tumor, measuring 20 x 15 x 7 cm in size and containing solid and cystic areas, was found and removed. Inner surface revealed a poor-circumscribed nodule measuring 7 x 5 cm. Areas of hemorrhage and necrosis in the nodule were noted. Histopathologic examination of the mass showed cystadenoma with malignant mural nodule. Cases of ovarian serous tumors associated with mural nodules are very rare, and this is the ninth reported case so far. Copyright © 2011 by Türkiye Klinikleri.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Masif postabortal kanama : plasenta inkreata olgusu
    (2014) Keskin Kurt, Raziye; Silfeler Benk, Dilek; Güngören, Arif; Dolapçıoğlu, Kenan Serdar; Hakverdi, Ali Ulvi; Uyar, Oğuz; Özgür, Tümay
    Plasenta invazyon bozuklukları insidansı son yıllarda sezeryan ile doğumların artması ile birlikte artış göstermiştir. Plasental patolojilerin tanısı genelde ultrasonografi ile konmaktadır ve tanı konmayan vakalarda doğum sırasında plasentanın zor ayrılmasıyla abondan şekilde kanama başlayabilmektedir. Nadir olarak plasenta invazyon bozuklukları abortus sonrası oluşan abondan vajinal kanama ile karşımıza çıkabilir. Bu vaka sunumunda 17 haftalık abortus yaptıktan üç hafta sonra abondan vajinal kanama ile gelen öncelikle rest abort olarak düşünülen bir plasenta inkreata vakası sunmayı amaçladık.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Massive edema of the ovary : Case report
    (2010) Akansu, Bülent; Atik, Esin; Altıntaş, Süleyman; Güngören, Arif; Canda, M. Şerefettin
    Massive ovarian edema is a rare condition characterized by marked enlargement of one or both ovaries as a result of accumulation of edema fluid in stroma. It is a benign lesion and is generally seen in young females between 6-33 years of age. Our aim is to remind that massive ovarian edema should be considered in the differential diagnosis especially in young patients to avoid aggressive treatment. Our patient was a 17-year-old female who was admitted to our hospital with complaints of irregular menstruation and right groin pain for the last 3 months. There was no remarkable finding in the physical examination. &#8216;Sex-cord stromal tumor (luteinized thecoma)' could not be excluded in the intraoperative frozen section. The diagnosis was reported as &#8216;massive ovarian edema' with routine examination. Pathological evaluation is required because of the difficulty of differentiating these lesions from malignant lesions with radiological methods in the pre-operative period. Although it is a rare lesion, clinicians and pathologists should consider it in the differential diagnosis to avoid aggressive treatment.
  • [ N/A ]
    Öğe
    Mucociliary clearance time during menstrual cycle in healthy women
    (OrtadogŸu Reklam Tanitim Yayincilik Turizm Egitim Insaat Sanayi ve Ticaret A.S., 2016) Soylu Karapinar, Oya; Soylu Özler, Gül; Demirel, Hasan; Güngören, Arif
    Objective: Nasal mucociliary activity is the most important defence mechanism of the respiratory tract. Variations in steroid hormones in women have been reported to be one of the various factors effecting the activity of nasal mucosa. Our aim was to investigate the effect of menstrual cycle on nasal mucociliary clearance time. Material and Methods: A total of 25 healthy women (age, 20-40 years-old) consisted of the study group. After evaluation of detailedhistory, ear-nose and throat and nasal endoscopic examinations, nasal mucociliary clearance time of these women were evaluated by saccharin test during midcycle and menstruation. Results: Mean age (±standard deviation) of the women was 34.7±4.6 years-old. Mean mucociliary clearance time at midcycle and during menstruation was 11.7±2.8 (range: 7-16) and 16.3± 2.4 (range: 12-22) minute, respectively (p=0.0001). Conclusion: In the present study, the mucociliary clearance time during menstruation was found to be prolonged in women. Nasal congestion in menstruating women may be due to prolonged nasal mucociliary clearance time. © 2016 by Türkiye Klinikleri.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Orak hücre anemisi olan gebelerde perinatal ve maternal sonuçlar
    (2014) Keskin Kurt, Raziye; Güngören, Arif; Hakverdi, Ali Ulvi; Dolapçıoğlu, Kenan Serdar; Silfeler Benk, Dilek; Karapınar Soylu, Oya; Karateke, Atilla
    Amaç: Maternal orak hücreli anemi hastalığı (SCA) olan gebeliklerin çoğu canlı doğum ile sonuçlanmasına karşın, bu gebeliklerde fetal ve maternal komplikasyonlar için artmış risk söz konusudur. Çalışmanın amacı Hatay ilinde orak hücreli anemisi ve SCA taşıyıcı olan gebelerde maternal ve fetal komplikasyonları araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya kadın doğum polikliniğine başvuran 150 gebe dahil edildi (50 SCA gebe, 50 SCA taşıyıcısı olan gebe ve 50 kronik hastalığı olmayan gebe). Hastaların hemogram değerleri, gebeliğinde yapılan transfüzyon sayısı, maternal ve fetal komplikasyonlar, doğum haftası, doğum şekli, doğum ağırlığı, 1. ve 5. dakika APGAR skoru kaydedildi. Bulgular: Gebelikte transfüzyon yapılan gebe sayısı SCA ve SCA taşıyıcı grupta daha fazlaydı (p<0.01). SCA grubunda 2 maternal mortalite olgusu görüldü. Diğer gruplarda ise maternal mortalite izlenmedi (p<0.01). SCA grubunda 4 hastada pyelonefrit izlenirken, diğer gebelerde pyelonefrit izlenmedi (p<0.01). Gruplar arasında benzer fetal komplikasyonlar izlendi (p>0.05). Sonuç: Çalışmamız sonucunda orak hücre gebeliklerinin, SCA taşıyıcısı ve kronik hastalığı olmayan gebeliklerle kıyaslandığında fetal sonuçların benzer olduğu fakat pyelonefrit ve maternal ölüm de dahil artmış maternal komplikasyon ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Maternal ölüm oranı % 4 olup, pulmoner emboliye bağlanmıştır. SCA gebelikleri yüksek riskli gebeliklerdir ve multidisipliner, deneyimli merkezlerde takip edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ortalama trombosit hacmi, plasenta previa ve plasenta invazyon anomalilerini öngörmede yeni bir belirteç
    (2017) Soylu Karapınar, Oya; Gözükara, İlay; Hakverdi, Ali Ulvi; Güngören, Arif
    Amaç: Bu çalışmanın amacı bazı tam kan say›m› parametreleri ile plasenta previa ve plasenta yapışma anomalileri arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir. Yöntem: Bu çalışmada Eylül 2015 – Aral›k 2016 tarihleri arasında Mustafa Kemal Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran 70 plasenta previa ve 70 kontrol olgusu retrospektif olarak tarandı. Hastaların sosyodemografik özellikleri, önceki sezaryen sayıları kaydedildi. Sezaryen öncesi tüm olguların preoperatif lenfosit sayısı, nötrofil sayısı, trombosit sayısı, ortalama trombosit hacmi (MPV), nötrofil/lenfosit oranı, trombosit/lenfosit oran›, hemoglobin ve hematokrit değerleri kaydedildi. Bu parametrelerin plasenta previa ve plasenta yapışma anomalilerini öngörüp öngöremeyeceği analiz edildi. Bulgular: Her iki grupta olguların sosyodemografik (yaş, gravida, parite, yaşayan, geçirilmiş sezaryen sayısı) verileri açısından fark yoktu. Doğumdaki gestasyonel yaş ve doğum ağrıları plasenta previa grubunda anlamlı düflük bulundu. Postoperatif hemoglobin ve hematokrit değerleri previa grubunda anlamlı düflük idi. Tam kan parametrelerine bakıldığında previa grubunda MPV anlamlı düflük bulundu (p=0.042). Previa grubundaki sezaryen histerektomi uygulanan 27 olgunun 24 tanesinde histopatolojik olarak plasenta invazyon anomalisi konfirme edildi. ınvazyon anomalisi olan grup ile kontrol grubu karşılandığında MPV yine anlamlı düşük bulundu (p=0.047). Sonuç: Sonografik görüntülere ek olarak basit kan sayımı parametreleri plasenta previa ve özellikle de plasenta invazyon anomalilerini konfirme etmek için kullanılabilir. Bu parametreler içinde MPV en güçlü prediktör gibi görünmektedir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Overlerde neoplastik ve non-neoplastik kistik lezyonların değerlendirilmesi
    (2011) Benk Şilfeler, Dilek; Güngören, Arif; Dolapçıoğlu, Kenan Serdar; Turhan, Ebru; Hakverdi, Sibel; Erdem, Duygu; Hakverdi, Ali Ulvi; Baloğlu, Ali
    Classification of Neoplastic and Non-neoplastic Cystic Lesions in Ovaries Purpose: Determination of the rates of neoplastic and non-neoplastic lesions in ovary cyst cases having been operated. Material and methods: Files of 126 patients being operated with pre-diagnosis of cystic mass in ovary in obstetrics and gynecology service of our hospital between 2005 and 2010 were inspected retrospectively. Findings: TNon-neoplastic cysts in 41 patients (32,5%) and neoplastic tumors in 85 patients (67,4%) were observed out of ovarian masses. 74 benign (58,7%), 3 borderline(2,4%) and 8 malign tumors (6,3%) were observed in neoplastic tumors. All malign ovary tumors cases were operated in elective conditions using laparoscopy. While the average age of patients having these problems was 46±13, average cyst diameter was measured as 18±7.9 cm. 75% of malignancy was resulted from right ovary. The average Ca-125 value was 1420 ± 2079. Discussion: 91 % of cystic masses resulting from ovary were detected as benign in histopathological inspection. Each case has to be evaluated considering ultrasonography, age, tumor determinant and operated in elective conditions if possible. Laparoscopy has to be preferred first of all for the patients that were supposed to suffer from benign and protection of ovary tissue has to be taken care of with minimal invasive approach.
  • [ N/A ]
    Öğe
    Periurethral injections in the treatment of stress urinary incontinence
    (2007) Hakverdi, Ali Ulvi; Güngören, Arif; Dolapçio?lu, Kenan
    Stres urinary incontinence (SUI) is a major clinical problem in adult women and the incidence of the condition increases with age. More than 200 million people worldwide live with SUI. Conservative treatment such as pelvic floor muscle exercises and pharmacotherapy are considered the first-line option for cases that are not severe. More than 150 operative procedures for SUI have been described during the past hundred years. Long term success rate of these procedures are 80 %-90 % using slings, although slings are associated with a high incidence of voiding difficulties and detrusor over activity, erode into the vagina or urinary tract. In the last two decades, injections of bulking agents have been widely used to treat genuine stres urinary incontinence. A large amount of literature has recently appeared on the subject, with success rates varying from 50 % to 95 %. Periurethral injections are less invasive and easily performed with local anesthesia on an outpatients basis. The "implacer" also has been designed for "non- endoscopic" treatment of female SUI. Various bulking agents have been used, such as autologous fat tissue, GAX-collagen, silicone microimplants, NASHA/Dex gel. . . The ideal bulking agent has not been find for periurethral injection at this time in the world. The aim of this article is to use evidence-based criteria to review publications about the periurethral injections on the evaluation and management of stress urinary incontinence in women.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Primer abdominal gebelik : Olgu sunumu
    (2011) Benk Şilfeler, Dilek; Güngören, Arif; Dolapçıoğlu, Kenan; Karateke, Atilla; Güney, Çağatay; Akın, Mehmet Mustafa; Hakverdi, Ali Ulvi; Baloğlu, Ali
    Primer abdominal gebelik tüm ektopik gebeliklerin yalnızca %1’ini oluşturur. Abdominal gebeliklerde gestasyonel kese genellikle pelvise veya karaciğer ve mezenter gibi yüksek vasküler bölgelere implante olur. Maternal morbidite ve mortalitenin önemli nedenlerindendir. Erken tanı ve tedavi ile potansiyel mortalite ciddi bir şekilde azaltılabilir. Tanı, Studdiford abdominal kriterleri ile konur. Gebelik haftasının erken olduğu uygun olgu grubunda laparoskopik cerrahi tedavide yüz güldürücüdür. Cerrahinin yeterli olmadığı durumlarda sistemik veya lokal metotreksat tedavisi oldukça başarılı sonuçlar verir.
  • «
  • 1 (current)
  • 2
  • »

| Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Hatay, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim